Öğrenciye ağır fatura
Devletin en gaddar olduğu kesim kesinlikle öğrenciler. İşte size çok somut
bir örnek:
Devleti trilyonlarca lira dolandıranlar borçlarının üzerine yatarken, öğrenim
harçlarını bir gün geciktirdikleri gerekçesiyle yüzlerce öğrencinin kaydı silindi,
yüzlercesi de yıl kaybetti.
Ekonomik zorluklar nedeniyle öğrenim harcını zamanında yatırmayan öğrencilere
dayatılan bu ağır müeyyide, başka hiçbir sektörde uygulanmıyor. Ekonomik suça
ekonomik ceza mantığı da, söz konusu öğrenciler olduğunda tam tersine işliyor.
Öğrenciler, öğrenim harçlarını gecikme faizi ile birlikte ödemek isteseler de
bu konuda yasal düzenleme yok diye karşı çıkılıyor.
İçlerinde, tez sunum aşamasına gelen mastır ve doktora öğrencilerinin de bulunduğu
mağdur öğrenciler, şimdi dört gözle Ankara'dan cevap bekliyorlar.
Aslında sorunun çözümü çok basit. Mazeret kaydı ya da ek süre ile sorun kolayca
aşılabilir. Kendinden emin rektörler ve üniversitelerin pek çoğu bunu kendi
içinde hallediyor. Ama YÖK'ün güdümündeki rektörler nedense, bir ya da birkaç
günlük gecikme nedeniyle öğrencilerinin gözünün yaşına bakmıyor.
YÖK, öğrenci karşıtı imajını biraz olsun yumuşatmak istiyorsa bu konuda bir
genelge yayımlayarak öğrencileri bu mağduriyetten kurtarabilir. Yok eğer onlar
da rektörler gibi katı tutumlarını sürdürmeye devam ederlerse, devreye siyasetçiler
girer ki, o da ayrı bir tartışma konusu olur.
Öğrenciye karşı bu kadar katı olunmamalı. Hele hele söz konusu olan ekonomik
gerekçelerse. Bir öğrenci o noktaya kolay kolay gelmiyor. Ailelerinin dişlerinden
tırnaklarından artırarak zor denkleştirdiği harçlar bir yana, onca emek, onca
çaba boşa gitmemeli.
5, 10 yıl önce atılan öğrencilere af getirilirken, trilyonluk borcu olana her
türlü ödeme kolaylığı sağlanırken, katillerin, hortumcuların suçları ertelenirken,
öğrenim harçlarını bir gün geciktirdi diye gencecik insanların yaşamları bir
kalemde silinemez.
İçinizden, onlar da öğrenim harçlarını zamanında yatırsalardı, bu kadar da
sorumsuzluk olmaz ki diyenleriniz mutlaka çıkacaktır. Ama yanlış düşünüyorlar.
Çünkü bu öğrencilerden pek çoğu ile konuştum. Hemen hemen hepsi de pırıl pırıl
başarılı öğrenciler. En önemli mazeretleri, ekonomik. Para olsaydı yatırmaz
mıydık diyorlar.
Peki ek süre tanındığında nereden bulacaksınız dediğimde ise, yürekleri yakan
cevaplarla karşılaşıyorsunuz:
Borç, o da olmazsa bir şeyleri satıp bu harcı ödeyeceğiz...
Geçenlerde Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran açıkladı. Öğrenci harçlarının üniversite bütçesi içindeki oranı yüzde 2'ymiş. Kaldıralım gitsin. Öğrenci de, biz de rahat edelim dedi. Gerçekten hiç de fena olmaz. İlle de alınacaksa, kontenjanların bir bölümü paralı hale getirilip parası olanlardan alınsın. Tabii eşdeğer puan tutturmaları koşulu ile. Diğerlerine de mecburi hizmet ya da işe girdikten sonra uzun vadede geri ödeme olanağı yaratılsın ki, bu mağduriyetler yaşanmasın...
Üç öğün yemek için 1.6 YTL
Geçenlerde Türkiye'nin gözde okullarından birinde iftara kaldım. Mönüde şehriye
çorbası, pirinç pilavı ve kuru fasulye vardı. Şehriye çorbası alıştığımız şekilde
tavuk suyuna değildi. Kuru fasulyenin içinde de bir gram et yoktu. Tatlı ya
da meyve o gün yoktu ama bazen olurmuş.
Tam gelişme çağındaki öğrenciler için bu mönü biraz zayıf değil mi diyecek oldum,
sonra üzüldüm.
Yatılı öğrenciler için günde 1.6 YTL yani 1 milyon 600 bin lira yemek parası
veriliyormuş. Sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemeği buna dahil. Okul müdürüne,
sihirbaz olmak gerekir, dedim. Dert yandı. Aşçı ve temizlik kadrolarını da bu
paradan karşılayın, diyorlar. Peki nasıl kalkıyorsunuz bu yükün altından dediğimde
ise derin bir iç çekti...
Özetin özeti: Hani çocuklar ve gençler istikbalimizdi. Onları geleceğe böyle
mi hazırlayacağız!..
abbas güçlü/milliyet