Gül: Standartlarımızı AB'ye transfer etmeyeceğiz
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ''Sizinle açık konuşuyorum,
AB müktesebatını Türkiye'de uygulayacağız. Bizim standartlarımızı AB'ye transfer
etmeyeceğiz'' dedi.
Gül, 28-29 Kasım 2005 tarihleri arasında Brüksel'de gerçekleştirilecek Türkiye-AB
Karma İstişare Komitesi (KİK) Toplantısı öncesinde komitenin Türkiye kanadı
üyelerinin Levent'teki TOBB binasında yaptığı toplantıda konuştu.
Abdullah Gül, işveren ve işçi sendikalarını bir araya getiren bu tip toplantıların her türlü takdirin üzerinde olduğunu belirterek, ''Her sendikanın kendi politikası vardır.
Demek ki yeri geldiğinde aynı hedef doğrultusunda bir araya gelinebiliyor''
diye konuştu.
Türkiye-AB ilişkilerinin 3 ayağı bulunduğunu ifade eden Gül, şöyle konuştu:
''Bunlardan birisi hükümetler arası ilişkidir. İkincisi parlamentolar arası
işbirliğidir. Üçüncü ayak ise sivil toplum kuruluşlarının ekonomik ve sosyal
unsurları içeren işbirlikleridir. Bu toplantılar ortak anlayışı destekler. Türkiye-AB
KİK de bunlar gibidir. Bu toplantılar sadece Türkiye içinde önemli olmanın ötesinde
AB'nin bir ayağıyla ilgili çalışmalardır.'' Yarım asırlık AB sürecinin 3 Ekim'de
yeni bir sürece girdiğini, 3 Ekim'in önemli bir tarihi dönüm noktası olduğunu
belirten Gül, 3 Ekim'de müzakerelerin resmen ve fiilen başladığını, Türkiye'nin
statü değiştirerek katılım sürecine girdiğini anlattı.
Bu sürecin farklı, kendine has nitelikleri olduğunu vurgulayan Gül, şöyle konuştu:
''Bu sürecin kolaylıkları, zorlukları, avantajları, inişleri-çıkışları olacaktır.
Bu sadece Türkiye için değil, bundan önce AB'ye üye olan ülkeler için de geçerli
olmuştur. O açıdan bu süreçte karşılaşacağımız çeşitli olayları olağanüstü gösterip
sadece Türkiye'ye has olarak algılamak yanlıştır.
Hedefimiz süreci başarıyla tamamlamak olduğuna göre hepimizin buna konsantre
olması gerekiyor. Bu süreç Türkiye'nin AB ile tam entegrasyona hazır hale getirilmesi
sürecidir.''
TOPYEKUN TRANSFORMASYON
Bakan Gül, bu süreçte hayatın her alanındaki standartların AB standartlarına
uydurulacağını ifade ederek, ''Yani bu süreç Türkiye'nin topyekun transformasyonudur.
Bu süreç olmadan AB'ye tam üye olsak anlamı olmaz. Yani yarın bugünkü halimizle
AB'nin tam üyesi olmuş olsak AB'nin bizim gözümüzde değeri olmaz, benim gözümde
olmaz. Bugünkü standartlar böyle devam edecekse, sağlık, gelir dağılımı, ulaşım,
çalışma koşulları... O açıdan işi doğru kavramak lazım'' diye konuştu.
Bu sürecin 5-10 yıl sonra başarıyla bitirilip, Türkiye'nin farklı hale gelmesiyle
amaçlarına ulaşacaklarını anlatan Gül, o gün Türkiye'nin üyeliğinin tartışılmayacağını,
çünkü Türkiye'nin bugünkünden farklı bir ülke olacağını kaydetti.
Türkiye'nin bu konuma gelmesi için iyi hazırlık yapılması gerektiğini, bunun
için de organizasyonun önemli olduğunu anlatan Gül, tarama sürecinin 4 bölümde
devam ettiğini dile getirdi.
Bu süreci ufak bir birimle yürütmek istemediklerini belirten Gül, bütün bakanlıkların
aktif bir şekilde bu sürece katılmasını istediklerini söyledi.
Türkiye'nin büyük bir ülke olduğunu bildiren Gül, ''Türkiye'de her şey sil baştan yapılmayacak. Bazı Doğu Bloku ülkeleri yeni binalar yaptı, biz mevcudu düzeltiyoruz.
Diğerlerinden farklı bir uygulama yapıyoruz'' diye konuştu.
HERKESİN KABULLENMESİ...
Gül, bu süreçteki çalışmaların sadece resmi görevlilerin işi olmadığını vurgulayarak,
çalışanların, çalıştıranların ve sivil toplum kuruluşlarının bu süreçte yer
almasına önem verdiklerini kaydetti.
Abdullah Gül, ''Yapılan şey, kağıt üzerinde değil, herkesin kabullenmesiyle
gerçekleşsin'' dedi.
KİK'in hükümet ve kendileri için avantaj olduğunu bildiren Gül, ''Hepsi ayrı
baş çekiyor olsaydı çatışma burada başlardı'' dedi.
Türkiye'nin AB standartlarını hayata geçireceğini anlatan Gül, sözlerini şöyle
tamamladı:
''AB standartlarını hayata geçireceğiz deyince, AB müktesebatını Türkiye'de
uygulayacağız. Sizinle açık konuşuyorum, AB müktesebatını Türkiye'de uygulayacağız.
Bizim standartlarımızı AB'yi transfer etmeyeceğiz. Eğer bizim standartlarımız
AB standartlarının üzerinde ise o zaman konuşup onları ikna edebiliriz. Kim
daha üstünse tabii ki o onu alır. Ama gerçekçi baktığımızda bu ne yazık ki böyle
değil.
Bu müktesebatın kabulü uzun vadeli çıkarlar için bazen kısa vadeli tavizler, zorluklar getirebilir.''