Son türban açıklaması Gül'den...

Haber Giriş : 07 Aralık 2005 14:24, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

'DEVLETLE VİCDANIM ARASINDA KALDIM'

Akşam gazetesi yazarlarından Serdar Turgut, Abdullah Gül ile türban konusunu konuştu. Gül, eşinin başörtüsü ve devletin kuralları arasında kaldığını söylediği konuşmasında, türban konusunda başka bir çok soruya da açıklamalar getirdi.

Akşam gazetesi yazarlarından Serdar Turgut, Abdullah Gül ile türban konusunu konuştu. Gül, eşinin başörtüsü ve devletin kuralları arasında kaldığını söylediği konuşmasında, türban konusunda başka bir çok soruya da açıklamalar getirdi.

İşte Serdar Turgut'un yazısı:

Abdullah Gül: Eşimin hakları için mi mücadele etmeyeceğim, böyle bir şey düşünülebilir mi?

Düşünsenize ben bu toplumda hak ve özgürlüklerin gelişmesi için bu kadar mücadele vermişim, sonra da hayattaki en yakınım olan eşimin hakları için mücadele etmemem istenecek, böyle bir şey olabilir mi?

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile uzun bir görüşme yaptık. Bu görüşmede Gül, devlet meselelerinden kendi vicdani tavırlarına kadar birçok konuda son derece samimi ve kalbinin açıklığıyla konuştu. Hatta görüşmede bulunan bazı danışmanları görüşme sonrasında bana ?Sayın Bakan'ın ilk kez bu konularda bu kadar açıklıkla konuştuğunu gördük' dediler. Danışmanları şaşırtan açıklık, Sayın Abdullah Gül'ün türban meselesi ile ilgili sözleriydi. Bu sözleri yazacağım ama konuşmamızda o konuya nasıl geldiğimizi de anlatmam gerekiyor, çünkü Abdullah Gül, türban meselesine Türkiye'nin devlet sorunlarından yola çıkarak geliyor yani genelden özele geliyor. Geneli anlamadan özeli kavramak da mümkün değil.

Dışişleri Bakanı Türkiye ilgili olarak şöyle bir değerlendirme yapıyor: Türkiye'nin ordusu her zaman güçlü olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bununla gurur duyuyoruz. Ancak özellikle günümüz şartlarında bir ülkenin güçlü olabilmesi için tek başına ordusunun güçlü olması yetmez. Bunun yanında benim ?soft power' diye adlandırdığım ekonominin ve demokrasinin de güçlü olması gerekir. Türkiye'nin ekonomisi son dönemde güçleniyor, bütün yabancı yatırımcılar bunu görüyor. Demokrasinin güçlenmesi için AKP iktidarının yapmış oldukları da ortadadır. Avrupa Birliği üyeliği yolunda atmış olduğumuz adımlar Avrupa ülkelerini bile şaşırtmaktadır. Türkiye'de fikir ve ifade özgürlüğünün gelişmesi, kurumlaşması için nasıl da çalıştığımız bellidir.

Dışişleri Bakanı konuşmasının bu aşamasında benim sorularımla konuyu türban meselesine getirdi ve ?AKP olarak türban konusunu biz fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında görüyoruz ve değerlendiriyoruz. İsteyen başını örter, isteyen de örtmez, örten de nasıl örteceğine karar verir. Meselenin benim için özeti budur. Düşünsenize ben bu toplumda hak ve özgürlüklerin gelişmesi için bu kadar mücadele vermişim, sonra da hayattaki en yakınım olan eşimin hakları için mücadele etmemem istenecek, böyle bir şey olabilir mi? Ben bu türban konusunda en zor konumdaki insanlardan bir tanesiyim. Bu İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki Leyla Şahin davası sürecinde de daha net olarak ortaya çıktı. Ben devletin görüşünü ve var olan kanunları savunmak zorundayım, bu yüzden vicdanım ile devlet işleri arasında sıkışıp kalıyorum. Ancak Türkiye'de insanlar baş örtülmesi işine fikir ve vicdan hürriyeti bağlamında bakmaya başladıklarında benim gibi insanların vicdanları ile devlet kuralları arasında sıkışıp kalması da sona erecektir. Buna inanıyorum? dedi.

Bu konuyu hayli düşünmüş olduğu belli olan Dışişleri Bakanı bazı çevrelerden gelen sert tepkinin nedenlerini de açmaya başladı. ?Galiba bazı insanlar bu konuda gizli bir fikirlerimizin olabileceği gibi kuşkular taşıyorlar' dedi. Ben de ?evet öyle bir korku var' dedim. Dışişleri Bakanı da bu tür kuşkuları taşıyanlara ?Eğer böyle olsaydı biz neden bütün hak ve özgürlüklerin güvencesi olacak bir yola (Avrupa yolu) Türkiye'yi sokmak için o kadar mücadele edelim ki? dedi.

Dışişleri Bakanı meseleye fikir hak ve özgürlükleri bağlamında bakıldığında insanların başörtüsü takma hakkının kabul edilmesi kadar takmama hakkının kabul edilmesi de doğal olacaktır, bu hükümetin bunun garantisi olacak. Avrupa Birliği üyeliği yolunda adımlar atmış olması bu konuda samimi olduğumuzun en büyük kanıtıdır.

Evet; Sayın Dışişleri Bakanı başörtüsü meselesini kişisel hak ve özgürlükler bağlamında değerlendiriyor. Kişisel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda başörtüsü takmama hakkının kabulü de otomatikman devreye giriyor. Mesele ortaya böyle konulduğunda, karşı çıkılması son derece zor olan teorik bir çerçeve çıkıyor. Bu teorik çerçeveyi ortaya koyan Dışişleri Bakanı'nın ?En yakınım olan insanın hak ve özgürlüğü için mücadele etmemem düşünülebilir mi?' sorusuna da verilebilecek tek bir cevap kalıyor ortada.

Bu meseleyi tartışmalıyız ve çözdüğümüz takdirde Türkiye inanılmaz rahatlayacak ve modernleşecektir.


Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber