Üniversite mi dediniz?

Haber Giriş : 11 Ocak 2006 12:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

ERGUN GÖZEtercüman

CUMHURBAŞKANI, hükümetin onbeş yeni üniversite kurulması hakkında Meclis'ten geçirdiği kanun teklifini kısmen görüşülmek üzere iade etti. Aslında, kısmen değil, Türkiye'de üniversite meselesi kökünden ele alınmalıdır. Bunun için de bazı gerçeklerin, hem de kaskatı gerçeklerin altını kalın kalın çizmek gerektir.

Bugüne kadar açılan üniversitelerimizin hemen hiçbiri üniversite, hatta yüksek okul bile değildir. Muhteşem binalar ve kampusler üniversite anlamına gelmez. Kurulan üniversiteler, siyasi birer aldatmaca ve seçmeni tatminden ibarettir. Elbette yüzde yüz faydasız değildir, bölgeye canlılık, insanlara geçici bir emniyet getirir ve bol bol diploma dağıtır. Ama çok büyük bir ihanette de bulunur: Ülkeyi, gerçek üniversiteden mahrum bırakır.

Şimdi bu ifademin isbatı olan soruya geçelim:
- Ülkemizde sayısını unuttuğumuz üniversitelerin içinde Sorbon, Cambridge, Harvard ayarında bir tek üniversite var mı?

Siyaset bozdu
ÜNİVERSİTE araştırma demektir, bilgiye koşmak, külli gerçeği aramak, bunun için beyin teri dökmek demektir. Seviye ancak böyle kazanılır, akademik unvanlarla değil.

Bizim, en eski üniversitemiz İstanbul Üniversitesidir. 1950?li senelerde, yabancı profesörler sayesinde, milletlerarası seviyeye neredeyse ulaşmak üzereydi. 27 Mayıs siyaseti ve ardından ideolojik dalgalanmalar, üniversitemizi doğmadan boğdu. Bugün belki sadece teknik konularda kısmî bir iyileşmeden söz edilebilir. Ama dünyadaki ilim yarışı içinde üniversitelerimizin nal ve mıh toplamaktan başka yapacakları yoktur; onu da yapabilirlerse.

Üniversite, en yüksek derecede öğretim ve eğitim yeridir. İlim ahlâkı orada tebellür eder. Ama bizim üniversitelerimizdeki intihal olaylarının içyüzünü herkes bilmektedir. Son ihale skandalları iddialarını da...

Şunu da unutmamak gerektir... Hiçbir devlet, bütün gençlerine üniversitede okumak hakkını temin edemez. Milli devlet ise bu işi sadece özel teşebbüse bırakamaz. Planınını yapar ve hangi sahada kaç yetişkin elemana ve ilim adamına ihtiyacı varsa o kadarını imtihanla, en iyilerin arasından seçer alır, okutur. Gerisi, ara eleman olur veya liberal hayatın içinde yerlerini alır. Hayatın şaşmaz kaidesi budur.
Bilgi, paradan kıymetlidir ve paramız nasıl döviz karşısındaki kıymetine göre itibar görüyorsa ilim adamlarımız da, yabancı ilim adamlarıyla denkleştiği zaman değerlenirler.
Bizimkiler, oryantalistlerin öğrencisi ve onların çığırında yürümekteler.

Yeni bir ruhla
İLMİN anahtarı da çalışmak, çok çalışmaktır. Şahsı, vatanı, milleti, insanlık ve gerçek için çalışmak... Elbette bu, bir eğitim planlamasını icap ettirir. Bunu ise ne politikacılar yapabilir, ne de içinde bulundukları üniversitenin yarasını, beresini görmeyen ve göstermek de istemeyen, aksine örtmeye çalışan ve karşılaştıkları meseleleri ilmî değil hâlâ politik yönden ele alan bir YÖK yapabilir. Belki yapılacak ilk iş, bu üniversitelerin bir kısmını eğitime kapatıp araştırmaya, bölgelerinin meselelerini çözmeye ve kendilerini eğitime hazır hale getirmeye yönlendirmek. Belki ondan da önce yapılması gereken, üniversitenin en iyi hocalarını toplayıp bir örnek üniversite yapmak için yepyeni bir ruhla yepyeni elemanlar yetiştirmek ve üniversite çokluğunda akademik kariyer sahibi olanları da rektifiye etmektir. Akıl bunu icap ettiriyor. İinsanı ilme götüren de akıldır. Yoksa istediğiniz kadar üniversite açınız. Elbette bunları yaparsanız, Orta Öğretimi de ona göre ayarlamanız gerekir.
Yine de çare üniversitelerdedir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber