'Üniversiteler, içine kapalı ve verimsiz çalışan KİT gibi...'

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 25 Ocak 2006 08:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

19 Mayıs Üniversitesi'ndeki iddiaları araştırmak amacıyla kurulan TBMM Araştırma Komisyonu'nun taslak raporunda, "Üniversitelerde rektörlerin seçimle gelmesi, demokratik açıdan cazibeli görünmesine rağmen, yapılan uygulamalar sistemin demokrasi ile bir alakası olmadığını açıkça göstermiştir" denildi.

Raporda, "Üniversiteler, kendi içine kapalı, verimsiz ve plansız çalışan KİT konumuna dönüşmüştür" ifadesine de yer verildi.

Taslak raporun sonuç bölümünün, "Yükseköğretim konusunda alınması gereken tedbirler" başlıklı kısmında, Türkiye'de, üniversiteler konusunda, "politik kargaşa, siyasi çıkar ve yandaşlık, yanılma ve yanıltma, dar görüşlülük, tutuculuk, bağnazlık, bilimsel ve gerçeklikten uzak bir kaos yaşandığı" öne sürüldü.

"Yükseköğretim sistemimiz maalesef Atatürk'ün muasır medeniyet seviyesine çıkma hedefine uygun bir yapıya dönüştürülememiştir" denilen raporda, "Birkaç üniversite dışındakilerin, gelişmiş ülkelerin üniversiteleri ile yarışmaktan çok uzak bir yapıda, kendi içine kapalı, verimsiz ve plansız çalışan KİT konumuna dönüştüğü" ileri sürüldü.

"Üniversitelerimiz Türk insanının ve ülkemizin ihtiyaçlarını önceden gören, buna uygun çözümler üreten, öneren, araştıran, inceleyen, sorgulayan kurumlar olmak yerine, çoğu zaman bu konumdan fersah fersah ötede sadece kendi içine kapanıklığının muhafaza ve müdafaası mücadelesini yürütmek konumunda kalmıştır" denilen raporda, bazı üniversitelerin ihtiyaç duyulan mezunlar yerine, kendi uygun gördüğü kriterlerde ve alanlarda mezunlar yetiştirdiği savunuldu.

Raporda, Türk yükseköğretim sistemini düzenleyen mevzuatta köklü yeni düzenlemelere şiddetle ihtiyaç duyulduğu ifade edilerek, "Yükseköğretim konusundaki tartışmalar, siyasi ve ideolojik çıkar hesapları içinde boğulup gitmekten kurtarılmalı, işin kurumsal, felsefi ve gerçekçi yanları da ele alınmalıdır" ifadesine yer verildi.

"İktidarların yapmak istedikleri yasal değişiklikler konusunda, YÖK ve üniversiteler ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında bugüne kadar herhangi bir uzlaşma olmadığı; iktidarlarca gündeme getirilen yasa değişikliklerin büyük çatışmalara yol açarak neredeyse rejim sorunu haline getirildiği" iddia edilen raporda, "Yakın siyasi tarihimizin sürekli yaşanılan bu uzlaşmazlık ve çatışma ortamında maalesef eğriler ve doğrular birbirine karışmış, sağlıklı tartışma ve uzlaşma zeminleri oluşturulamamış, bazı hayati öneme sahip değişiklikler de gerçekleştirilebilecek uygun zemin olmadığından yapılamamıştır" denildi.

Raporda, yüksek öğretim sisteminde önemli değişikliklerin yapılması gerektiği vurgulanarak, YÖK ile ilgili tartışmaların uzun süre daha devam edeceği belirtildi.

"Menfaat dalkavukluğu"

Raporda, şunlar kaydedildi:

"Üniversitelerde rektörlerin seçimle gelmesi demokratik açıdan cazibeli görünmesine rağmen, yapılan uygulamalar sistemin demokrasi ile bir alakası olmadığını açıkça göstermiş, üniversitelere popülist anlayışı getirmiş, öğretim üyelerini kamplara ayırmış, aralarında uzlaşılmaz, verimsiz, anlamsız ve gereksiz bir kavganın içine sokmuştur.

Liyakat, çalışkanlık, başarı kriterleri yerini yandaşlık kriterine terk etmiştir. Bu durum üniversitelere önemli ölçüde darbe vurmuştur. Üniversitelerin reel ve gerçek kadro ihtiyaçları, verimlilik, bilimsel yeterlilik, akademik başarı yerini, siyasi veya kişisel çıkar yandaşlığı veya menfaat dalkavukluğuna bırakmıştır.

Yükseköğretim sistemimizin küresel dünyaya uyum sağlayabilmesi, Türk milletine ve insanlığa daha çok hizmet edebilmesi için, yükseköğretime ayrılan kamu kaynaklarının artırılması, üniversitelerin kaynak çeşitlendirme ve kaynak yaratmasının önündeki yasal ve bürokratik engellerin kaldırılması gerekir. Üniversiteler kendilerini süratle çağa uydurmak durumundadır, aksi halde köhnemiş müesseseler olarak kalmaktan kurtulamazlar."

Türk üniversite sisteminin, şartları ve kuralları açıkça belirlenmiş bir mütevelli heyeti sistemiyle önemli değişimleri ve ilerlemeleri gerçekleştirebileceği belirtilen raporda, her üniversite için ayrı bir mütevelli heyeti kurulması gerektiği kaydedildi. Raporda, mütevelli heyetinin, üniversite özerkliğine aykırı olmadığı da dile getirildi. Raporda, şöyle denildi:

"Bütün üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayacak bir üst kurum da bulunmalıdır. Devlet üniversitelerinde de vakıf üniversiteleri gibi mütevelli heyeti veya benzeri yönetim sisteminin kurulması çok yararlı olacaktır.

Dünyayı ve ülkemizi iyi bilen, tanıyan akademik iş çevrelerinin oluşturduğu bağımsız akademik değerlendirme ve kalite kontrol sistemleri kurumlaştırılarak kurulmalı, işletilmeli, üniversitelerarası rekabet sağlanmalıdır. Üniversitelerin yıllık idari ve mali denetimleri yapılarak sonuçları kamuoyuna açıklanmalı, başarılar taltif edilmeli, başarısızlık ve olumsuzluklara da yaptırım getirilmelidir.

Gelişmenin, iyi yönetimin ve performansın sağlanabilmesi için üniversitelerin tek düzelikten ve aynilikten kurtarılması, birbirleriyle ve dünyadaki benzerleriyle rekabete sokulması gereklidir. Bunun için sağlıksız ve yanlış bir uygulama olan diplomaya ve okula dayalı meslek sahibi olma sistemi terk edilmelidir. Eğitim istihdama ve mesleğe yönelik olmalıdır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber