Bir iddianame hazırladı, hayatı altüst oldu

Haber Giriş : 10 Mart 2006 10:29, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

TÜRKİYE'nin 7'ci Cumhurbaşkanı Kenan Evren hakkında, 12 Eylül darbesi ile Anayasa'yı ihlal ettiğini öne sürerek ?idam cezası' istemiyle 2000 yılında iddianame düzenleyen Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu, hakkında açılan soruşturma sonucu mesleğinden ayrılmasının yanısıra, bugün avukatlık dahi yapamıyor. İddianameyi hazırlamasının ardından Önce açığa alınan, daha sonra hakkında ?görevi kötüye kullanmak' suçundan ceza verildikten sonra, meslekten atılacakken 2003'de emekli olan Kayasu'nun avukatlık yapma hakkı da elinden alındı. Kayasu, hakkındaki işlemlerin yasal olmadığı iddiası ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu.

Mahkemece kabul edilmeyen iddianamesi nedeniyle başına gelmeyen kalmayan, bu konuda görüş açıkladığı için de ayrıca cezalar alan Sacit Kayasu, 12 yıl avukatlık yaptıktan sonra, Cumhuriyet Savcılığı görevine geçti. Meslek yaşamında 35 yılını doldururken, 7'inci Cumhurbaşkanı Kenan Evren hakkında ?İhtilal yapmak ve ihtilale kalkışmak' suçlarından dava açılması için Adalet Bakanlığı'na suç duyurusunda bulunmasıyla sıkıntılar başladı. Bakanlık, bu suç duyurusu üzerine Savcı Kayasu'ya, ?görevi kötüye kullanmak' suçundan dava açtı. Kayasu, Evren hakkında yaptığı suç duyurusu üzerine hem soruşturma geçirmesini hem de dava açılmasını gururuna yediremeyip, 21 Nisan 2000'de Evren'in TCK'nın 146/1 -2 ve 147'inci maddelerince ?idam' cezasıyla yargılanması istemiyle hazırladığı iddianameyi, halen görevde bulunan Adana Cumhuriyet Başsavcısı Cemal Sahir Gürçay'a verdi.

Bu iddianame Savcı Kayasu'nun mesleğinin sona ermesinin başlangıcı oldu. Önce açığa alınan, ardından geçirdiği soruşturmalar sonunda ?görevi kötüye' kullanmak suçundan cezaya çarptırılıp cezası tecil edilen Savcı Kayasu, Adalet Bakanlığı'nca meslekten men edildi. Bu karar kendisine tebliğ edilmeden emekli olan Kayasu, eski mesleği olan avukatlığa dönmek üzere bakanlığa başvurdu ancak, meslekten ihraç edildiği için avukatlık yapamayacağı bildirildi.

'HAKSIZLIKLARI SİNDİREMİYORUM'

Evren hakkında hazırladığı iddianame nedeniyle 3 yıl boyunca yaşadıklarını, ?Savcı olması Kayasu'yu kurtaramadı. Hukuk dedik. Kanun her şeyden üstün dedik. Darbe yapmak suç dedik. Maalesef bunu kimseye kabul ettiremedik. Bu durumda yanlış olan, haksız olan ben oldum. Her savcının yapması gerekeni yaptım başıma gelmeyen kalmadı'' diye anlatan Savcı Kayasu, Adana'dan ayrılırken DHA'ya şunları söyledi:

?Avukatlık yaptığım zaman işlerim çok iyiydi. Haksızlıklar, adaletsizlikler olunca savcılığa başladım. Savcının görevi iddianame tanzim etmek. Eğer etmeseydim o zaman suçtu. Ancak görevimi yaptığım için suçlu oldum. Ben savcı olarak suçlu değil, suçlu olduğuna inandığım birisi var onun için iddianame tanzim edip dava açtım. Suçsuz ise mahkeme beraat ettirir. O kişi beraat etti diye savcı görevini kötüye kullanmış olmaz. Suçluyu, haksızlığı içime sindirmek zorunda mıyım? Sindiremiyorum. Mesut Yılmaz, Yüce Divan'a gidiyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan yargıya gitmeli. Suçlu değillerse aklanacaklardır. Suçluysalar mahkeme ceza verecektir. Evren'in yargılanması gerekiyordu, yargılanmadı. Mahkemeye çıkmadı. İddianamem işleme bile konulmadı. Biz yargılandık. Başımıza gelmeyen kalmadı. Görevi kötüye kullanmak, askere hakaretten ceza verdiler. Bana yapılan kanuna, hukuka aykırı. İddianameyi hazırlamadan önce, bir sürü profesörle, doçentle konuştum. Ortada kanuna aykırı bir şey yok. Ben dünkü çocuk değilim. Yıllardır kanunla uğraşıyorum. Aptal değilim. Benim görevim kanuna aykırı iş yapmak değil, kanuna aykırı iş yapanları yargının önüne çıkarmaktır. Ben de bir savcı olarak görevim olan işi yaptım. Ben bir savcıyım, Ahmet suç işleyince mahkemeye götüreceğim, Mehmet suç işleyince götürmeyeceğim. Asker suç işlerse mahkemeye gitmeyecek, sivil işlerse gidecek. O zaman adalet olmaz, adam kayırmak olur. Malesef Türkiye'de idrak edilmeyen şey bu.'' Eski Savcı Kayasu, Evren'in yargılanması için verdiği mücadelede kimsenin kendisine sahip çıkmamasından da yakınarak, ?Kimse haklı mücadelemde bana sahip çıkmadı. İddianameyi hazırlarken bana ?Helal olsun' diyenler. Şimdi kalkıp benim lehime hiç bir şey söylemiyor. İnsanlar iki yüzlü, korkak. Başlarına bir şey gelir diye korkuyorlar. Eğer bana sahip çıksalardı, kimsenin başına bir şey gelmezdi. Haklı olan üstte olurdu. Sahipsiz kalmam nedeniyle, haklı olmama rağmen haksız oldum. Suçlu olsam, görevimi kötüye kullanmış olsam, boynumu bükerdim. Ama tam tersi haklıyım'' dedi.

İstanbul Büyükçekmece'ye taşınan emekli savcı Kayasu, yaşadığı haksızlıklar için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurusundan da sonuç alamaması halinde, emekli maaşı ile geçinmeye çalışacağını belirtti.


Olaya konu iddianame

SAVCI Kayasu'nun ceza almasına neden olan Kenan Evren hakkında hazırladığı iddianame şöyle:

?Sanığın olay tarihinde Genelkurmay Başkanı olduğu ve 12.9.1980 tarihinde bir ihtilal yaparak yönetime el koyduğu herkesin bildiği tarihi bir gerçektir. İhtilal yapmak veya ihtilale kalkışmak TCK'nın 146. ve 147. maddeleri ile suç olarak belirtilmiştir. Ancak, bugüne kadar sanık ve arkadaşları hakkında işlem yapılmayışının sebebi, ordunun sahip olduğu ve gerektiğinde kendi milletine karşı kullanmaktan çekinmediği silah gücünün toplum üzerinde yarattığı korkudan başka bir şey değildir. Halbuki demokrasilerde üstün olan sadece hukukun gücüdür. Türkiye'de ise maalesef gücün hukuku egemendir. Tabi bu durumun pek çok yan etkileri de olmuş ve gücün üstünlüğünü gören diğer bazı kişiler mafya ve benzeri örgütler kurarak egemenlik sağlamaya çalışmıştır. Bugün için Türkiye Cumhuriyeti'nde kimsenin hukukun üstünlüğüne inanmadığı acı bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bunun sebebi, belirttiğimiz gibi gücün hukukun üstünde olması ve kabul görmesidir. Nitekim, bütün dünyada lockheead uçak firmasının verdiği rüşvetlerden dolayı başbakanlar bile yargılandığı halde, Türkiye'de ise, rüşveti alan kişi üst rütbeli bir general olduğu için hakkında soruşturma bile açılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti ya gerçek bir hukuk devleti olarak varlığını devam ettirecek, ya da yeniden gücün üstünlüğüne boyun eğerek yaşamaya devam edecektir. Eğer bu memlekette kanunlar kişilere göre uygulanmıyorsa, sanığın yaptığı ihtilal ve daha önceki muhtıra ve beyanatları ile hükümet üzerinde yarattığı manevi cebir TCK 146. ve 147. kapsamında suçtur. 1960 ihtilali ile 1971 muhtırası ve 12 Eylül ihtilali sanıkları bugüne kadar yargılanamamışlarsa, yaptıkları suç olmadığı için değil, bütün bir silahlı kuvvetleri arkalarına almalarındandır.''

milliyet

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber