Denetim elemanlarının Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının denetimle ilgili hükümleri hakkındaki görüş ve önerileri

Haber Giriş : 03 Ocak 2004 21:43, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
KAMU YÖNETİMİ TEMEL KANUNU TASARISININ DENETİMLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİMİZ

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında, mevcut denetim sisteminde denetim birimlerinin fazla sayıda ama etkisiz olduğu, sadece kurallara uygunluğa ve geçmişe yönelik, hedeflerden ve performans göstergelerinden yoksun denetim yapıldığı, israf ve yolsuzluklara çözüm üretilmediği, denetimde keyfilik ve denetim sisteminin siyasi tercihler ile amaç dışı kullanımı da eklendiğinde denetim sisteminin son derece sorunlu bir halde bulunduğu gibi gerekçelerle Teftiş Kurullarının ve denetim birimlerinin kaldırılması, denetimin dış ve iç denetim şeklinde ikiye ayrılması, dış denetimin Sayıştay tarafından yapılması veya yaptırılması, iç denetimin ise kamu kurum ve kuruluşlarının kendi yöneticileri veya üst yöneticisinin görevlendireceği iç denetim elemanlarınca yapılması veya yaptırılması öngörülmüştür.

24/12/2003 tarih ve 25326 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 65. maddesinde ise, kamu idarelerinde denetim elemanı olarak en az beş yıl veya İç Denetim Koordinasyon Kurulunca belirlenen alanlarda en az sekiz yıl çalışmış olanların, Maliye Bakanlığınca iç denetim eğitimine tabi tutulacağı, bu eğitimi başarıyla tamamlayanlara sertifika verileceği ve bunlar arasından üst yöneticiler tarafından iç denetçi atanabileceği belirtilmiştir.

1- Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının gerekçesi ile Tasarıyı hazırlayanların çeşitli medya kuruluşlarında yaptıkları açıklamalarla kamuoyunda yarattıkları imajın aksine, denetim elemanlarının (müfettiş, kontrolör, denetçi vb.) çalıştıkları kurumlardaki yolsuzluklara re'sen müdahalede bulunma ve elde ettikleri bilgileri de direkt olarak işleme koyma yetkileri bulunmamaktadır. Denetim elemanları bağlı oldukları Makamın (Bakan, Müsteşar, Genel Müdür) onayıyla denetim yaparlar ve ulaşılan sonuçları bir rapor halinde bu makamlara sunarlar ve raporlar bu makamların onayından sonra icrai nitelik kazanır. Yani yürütülmesi gerekli bir idari işlem haline gelir. Uygulamada en üst amirlerin, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin bulunduğu birimlerde inceleme yaptırmama, Müfettiş raporlarını zaman zaman işleme koymama ya da teftiş ve soruşturmaları yarım bıraktırma gibi yollara başvurdukları bir gerçektir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, denetim elemanları çeşitli baskı ve zorlukları göğüsleyerek, gerektiğinde bağlı olduğu amiriyle ters düşmeyi de göze alarak görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadırlar.

2- Uygulamada denetim elemanlarına, çalıştıkları kurumların işlemlerinin cüzi bir kısmına, o da genellikle bir önceki yönetim dönemine ilişkin teftiş, inceleme ve soruşturma yaptırılmaktadır. Bu şekilde görevlendirmeler çoğunlukla üst yönetim değişikliği amaçlandığında bir önceki yöneticilerin görevden alınmalarını kolaylaştırmak ve/veya görevden alınan personelin idari yargıya başvurması halinde tekrar göreve dönmesini zorlaştırmak amacıyla yaptırılmaktadır. Bu çalışmalar da çoğu kez bir kısım fiiller zamanaşımına uğradığından kamu yararına bir sonuç doğurmamaktadır. Tasarı gerekçesini destekler nitelikteki bu fiili durumun sorumlusu olarak, üst amirin verdiği teftiş, inceleme ve soruşturma onayı ile görev verilen denetim elemanlarını göstermek büyük bir çelişki olarak görülmektedir. Üst yöneticiler, uygulamada kendi dönemleriyle ilgili teftiş, inceleme ve soruşturma yaptırma eğiliminde olmadıkları gibi, bir şekilde kamuoyuna yansıyan iddialarla ilgili bir inceleme veya soruşturma yaptırmak durumunda kalmaları halinde de denetim elemanları tarafından getirilen teklifleri çoğu kez uygulamamaktadırlar. Nitekim, Teftiş Kurullarının arşivleri, üst amirler tarafından işleme konulmayan veya gereği yerine getirilmeyen raporlarla doludur.

Yukarıda belirtilen olumsuzlukların giderilmesi açısından, denetim elemanlarının mesleki örgütleri (DENETDE) tarafından, denetimin üst yöneticilerin etkisinden kurtarılarak bağımsız bir nitelik kazanması gerektiği yolunda çeşitli Devlet kademeleri nezdinde çeşitli değişiklik metinleri de hazırlanarak birçok girişimde bulunulmasına karşın bugüne kadar başarılı olunamamıştır. Bu çalışmalarda hazırlanan metinlerin gerekçeleri incelendiğinde Tasarı gerekçesinde belirtilen hususların yıllardır müfettişler ve meslek örgütlerince de ortaya konulduğu görülecektir. Bu nedenle de, mevcut olumsuz durumu müfettişlerin yarattığı şeklindeki gerekçe gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Eğer denetim elemanlarının ve Teftiş Kurullarının daha bağımsız çalışmasının sağlanması amaçlanıyor ise, Tasarıdaki sistemin aksine denetim elemanlarının yaptıkları görev gereği kariyer ve özlük haklarına kavuşturulmaları gerekmektedir. Bunun yerine, Kurulların tümüyle ortadan kaldırılmasını savunmak bir hastalığı teşhis edip, bunun tedavisi yerine hastanın öldürülmesi gerektiğini savunmak kadar çelişkili, tutarsız ve haksız bir değerlendirmedir.

3- Teftiş Kurullarının kaldırılması yolundaki görüşün oluşmasında, Müfettiş korkusuyla bürokraside işlerin yürümediği ve aksadığı iddialarının da etkili olduğu ifade edilmektedir. Bu iddialar, keyfiliğe, usulsüzlüğe ve yolsuzluklara yatkın çevrelerin dile getirdiği haklı dayanakları bulunmayan iddialardır. Ülkemizdeki en büyük yolsuzluk, ehil olmayan, liyakatsiz memurların üst görevlere getirilmesidir. Zira bu kişiler mevzuatı bilmediklerinden, mümkün olduğunca iş yapmaktan ve sorumluluktan kaçınmakta, buna mazeret olarak da müfettişleri göstermektedirler. Mevzuata uygun yapılan işlerle ilgili olarak müfettişlerin suç ve sorumlu araması veya işe engel olması mümkün değildir. Çünkü, müfettişler de yetkilerini kanundan almaktadırlar ve yetkisiz olarak insanları suçlu göstermelerinin onlara ne gibi bir fayda sağlayacağı da anlaşılamamıştır.

Yürürlükteki mevzuat, çağdışı kalmış, işleri formalitelere boğmuş ve işlerin yürümesine engel bir nitelik taşıyor ise, bu durumun sorumlusu müfettişler olmadığı gibi mevzuatın değiştirilmesi de müfettişlerin yetkisinde değildir. Kaldı ki, bu tür mevzuat hükümlerinin değişmesi için müfettişler sürekli olarak raporlarında gerekli önerilerde bulunmakta, fakat idare bunları yeterince dikkate almamaktadır. Çünkü yönetim kademelerinde mevzuatsızlık ya da esnek mevzuatla çalışmak yöneticilerin işine gelmektedir.Meri mevzuat da genellikle şube müdürü ve daire başkanlığı düzeyinde geçerli olup, işler daha üst kademelerde şifahi emirlerle yürütülmektedir. Hatta bu şifahi talimatlar hiyerarşik kademede konumu bulunmadığından hiçbir evrakta da imzası olmayan ancak üst amirler tarafından fiilen yetkili kılınan ve daha çok danışman adı altında çalıştırılan kişilerce verilmektedir.

4- Dünya Bankasınca hazırlanan 'Bilgi Ekonomisi Değerlendirme Raporu'nda, günümüzde, rüşvet ve yolsuzluğun Türkiye'nin enflasyon ve işsizlikten sonra gelen üçüncü büyük ekonomik sorunu konumunda bulunduğu, siyasi bağlantıların iş yaptırmak için önemli bir faktör olarak görüldüğü belirtilmiştir. Oysa Tasarıya göre iç denetçiler siyasi kademede bulunanlar tarafından atanmaları yanında, rüşvet ve yolsuzluk gibi olayların vukuunda soruşturma yetkileri de olmadığından ve yaptırılacak performans denetimi ile bu durum önlenemeyeceğinden, Teftiş Kurullarının kaldırılması yerine etkin bir şekilde çalışmalarının sağlanması gerektiği açıktır.

5- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunun (64/g) maddesinde, iç denetçinin görevleri arasında denetim sırasında veya denetim sonuçlarına göre soruşturma açılmasını gerektirecek bir duruma rastlandığında, bunun ilgili idarenin en üst amirine bildirileceği belirtilmektedir. Ancak, bu soruşturmaların kimler tarafından ve nasıl yapılacağı hususunda bu Kanun ve Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında herhangi hüküm bulunmamaktadır. Teftiş Kurullarının mesailerinin büyük bir bölümünü soruşturmalar almakta olup, bu Kurulların kaldırılması inceleme ve soruşturmaların yöneticiler tarafından atanan idari görevliler eliyle yapılmasını gerektirecektir. Bu görevi yapabilmek için gerekli bilgi, tecrübe ve niteliklere sahip olmayan yöneticiler tarafından subjektif ve sadece bir olaya özgü olarak görevlendirilen söz konusu idari görevlilerden tarafsız ve sorunu çözücü rapor beklemek ise mümkün değildir. Öte yandan, müfettişlerce hazırlanan raporlar çoğu zaman Cumhuriyet Savcılarının iddianamelerine kaynaklık teşkil etmekte ve Savcıların iş yükünü önemli ölçüde hafifletmektedir. Ayrıca Savcıların kurumların iç işleyişi hakkında müfettişler kadar detaylı bilgiye sahip olmaması, gerek kanaat oluşturulmasında ve gerekse çoğu zaman müfettişler tarafından ortaya çıkarılan suçların ilgili mercilere iletilmesinde sıkıntılar doğurabilecektir. Yine müfettişlerin yerine soruşturmacı olarak görevlendirilecekleri belirtilen görevlilerin yaptığı soruşturmaların usul ve esas yönünden taşıması muhtemel eksiklikleri nedeniyle gerek idari yargının ve gerekse adli yargının iş yoğunluğunu büyük ölçüde artıracağı yönündeki endişeler şimdiden yargı çevrelerinde dile getirilmeye başlanmıştır

Diğer taraftan; Tasarıda Teftiş Kurullarının kaldırılmasına gerekçe olarak denetimin siyasi etkilere açık olduğu ileri sürülmektedir. Halbuki, Tasarının 46. maddesinde; üst amirlerin görevlerinin hükümetlerin değişmesiyle sona ereceği belirtilerek, bu kadrolar siyasi iktidarlarla ilişkilendirilirken inceleme ve soruşturmaların siyasi kadro niteliğindeki bu elemanların emrindeki soruşturmacılar tarafından yapılmasını öngörmenin denetimin siyasallaşmasını nasıl önleyeceği ve dolayısıyla, müşterek kararname ile atanan müfettişlerin denetiminin siyasallaştığını ileri sürerken öngörülen uygulamanın denetimi nasıl siyasal etkilerden kurtaracağını anlamak mümkün değildir.

6- Tasarıda "Performans denetimine" atıfda bulunulmaktadır. Performans; üretim-hizmet sürecinde çalışanın, önceden belirlenmiş kriterler uyarınca, söz konusu üretime katkısının değerlendirilmesiyle ilgilidir. Dolayısıyla, hizmet sürecinin ve bu süreç içinde bulunanların durum ve tutumlarının hukuki-idari ve mali formasyona sahip denetleyicilerce tahlil edilmesinin zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu sürecin verimli bir şekilde değerlendirilmesi, denetleyicilerin yönetim sistemi içerisinde olabildiğince bağımsız hareket edebilmesiyle birebir ilişkilidir. Anılan Tasarıda ise, tam tersine denetim elemanı kendisini görevlendirenin yönlendirmesine tamamen maruz kalmakta; adeta denetimin istenildiğinde ve hazırlanan şartlar içerisinde gerçekleştirilmesine zemin hazırlamaktadır. Halbuki, denetim olgusunun literatürdeki tüm tanımları içinde bağımsızlık-objektiflik-niteliği yüksek insan gücü ve etik kurallara bağlılık gibi olgular sayılmaktadır. Şu an yaşanan süreç ise tüm bu olgulardan uzak gözükmektedir.

7- İç denetçilik müessesesi yakın geçmişte kamu bankalarında denenmiş, 'bu kadar müfettişe gerek yok' denilerek Teftiş Kurulları küçültülmüş, teftiş, araştırma, inceleme ve soruşturma konularında uzmanlaşmış olan müfettişler ihtiyaç fazlası addedilerek başka kurumlara gönderilmiş, müfettişlerin görevleri İç Kontrol Daire Başkanlığı emrinde çalışan kişilere yaptırılmıştır. Kamu bankalarının yeni yönetimi, bankalarda sürekli artış gösteren yolsuzluklarla mücadelede etkin yöntemin teftiş kurullarını daha fonksiyonel hale getirmek ve güçlendirmek olduğunu anlamış, bu amaçla yeni Müfettiş alımı için sınavlar açmışlardır.

8- Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 40. maddesinde kamu kurum ve kuruluşlarının dış denetiminin Sayıştay tarafından yapılacağı belirtilmektedir. Sayıştay hali hazırda denetim kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarının ancak %13'ünü denetleyebilmektedir. Tasarıyla kendisine çok fazla fonksiyon yüklenen Sayıştay'ın bunları yerine getirebilmesi mümkün görülmemektedir.

9- Belirli fakülteleri bitirdikten sonra yapılan yarışma sınavlarını kazanarak müfettiş yardımcısı, en az 3 yıllık yetişme dönemini müteakiben yapılan yeterlik sınavını kazanarak müfettiş olunmaktadır. Müfettişler bulundukları kurumların en nitelikli elemanları olup, bir müfettiş kolay yetişmemektedir. Teftiş Kurulu Başkanlıkları olayların karmaşıklığı ve işlerin zorluk durumuna göre tecrübeli müfettişlerini görevlendirmektedir. Teftiş Kurullarının kaldırılması ile bu kadar nitelikli ve uzman işgücü heba olacaktır.

10- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa göre kamu idarelerinde denetim elemanı olarak en az 5 yıl çalışmış olanlar Maliye Bakanlığınca yapılacak eğitim ve sınav sonucunda sertifika alarak iç denetçi olarak atanabilme koşuluna sahip olacaktır. Bu sertifikayı alan iç denetçi adaylarının iç denetçi olabilmeleri bir müktesep hak niteliği taşımamaktadır. Çünkü, Kanunda üst yöneticiler tarafından bunlar arasından uygun görülenlerin atamasının yapılacağı belirtilmektedir. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının 46. maddesinde, üst yöneticilerin görevlerinin hükümetlerin değişmesi ile sona ereceği belirtilerek, bu kadrolar siyasi iktidarla ilişkilendirildiğinden, iç denetçileri de atayacak bu kişilerin iç denetimin siyasallaşmasını nasıl önleyebilecekleri, dolayısıyla bir iktidar döneminde atanan iç denetçilerin bir sonraki iktidar döneminde görevlerini nasıl sürdürebilecekleri, diğer bir ifadeyle, mesleki güvenceleri olmayan iç denetçilerin çalışmalarını yürütürken nasıl objektif ve siyasal etkilerden uzak davranabilecekleri anlaşılamamaktadır. Bu durum, Teftiş Kurullarının kaldırılması gerekçelerinden biri olarak ileri sürülen, denetim elemanlarının çalışmalarının siyasal etkilere açık olduğu savı ile çeliştiği gibi mevcut durumu daha da geriye götürücü bir nitelik taşımaktadır. Ayrıca, Kanunda iç denetçi sayısının İç Denetim Koordinasyon Kurulu tarafından tespit edileceği belirtilmektedir. Mevcut denetim elemanlarının tamamının Maliye Bakanlığının açtığı iç denetim eğitiminden geçirilerek sertifika aldığı ve üst yöneticilerin sertifika alanları bir ayrıma tabi tutmaksızın iç denetçiliğe atadığı varsayılsa bile, Koordinasyon Kurulu tarafından belirlenen kadro sayısının mevcut denetim elemanı sayısından az olması halinde, bazı denetim elemanlarının sertifika alsa bile iç denetçi olarak atanamamaları halinde ortaya çıkacak mağduriyetleri nasıl giderilecektir.? Üst yöneticiler sertifika almış iç denetçi adayları arasından tercihte bulunurken bu tercihlerini hangi kriterlere göre yapacaklardır ? Müfettişlerin haklarında inceleme ve soruşturma yaptıkları ve sırf görevlerini yerine getirdikleri için müfettişlere karşı olumsuz düşünceye sahip olan birçok kişi gelecekte üst yönetici olarak atandığında Müfettişlerin geleceği bunların eline teslim edilmiş olmayacak mıdır? İç denetçiyi görevlendirecek üst yöneticileri kim, nasıl denetleyecektir ? Tasarıda bu soruların cevabı bulunmamaktadır.

11- Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun "İç Denetçilerin Nitelikleri ve Atanması" başlıklı (65/b) maddesinde, iç denetçi olarak atanabilmek için kamu idarelerinde denetim elemanı olarak en az beş yıl çalışmış olma şartı getirilmiştir. Halen kamu kurum ve kuruluşlarında Müfettiş Yardımcısı, Kontrolör Yardımcısı vb. unvanlarla çalışan ve gerekli çalışma sürelerini tamamlamamış olmaları nedeniyle yeterlik sınavına girmediklerinden Müfettiş, Kontrolör gibi kadrolara atanmamış pek çok denetim elemanı bulunmaktadır. Anılan Kanun çerçevesinde bu kişilerin durumlarının ne olacağı belirsizdir. Diğer yandan, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının geçici 7. maddesinde aynen "Bu Kanun uyarınca bakanlıklar ile bağlı ve ilgili kuruluşların kuruluş kanunlarında yapılacak düzenlemeler nedeniyle kadro unvanı ve derecesi değişen veya kaldırılanların eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminat hakları, yeni görevlerinde kaldıkları sürece, şahıslarına bağlı olarak saklı tutulur." denilmektedir. Bu düzenleme 190 sayılı Genel Kadro Usulü Hakkında KHK'ye aykırı olduğu gibi, şahsa bağlı kadro uygulamasının mantığıyla da çelişmektedir. Şöyle ki, kamu bürokrasisinde bir görev o kadroya atanma ile ifa edilir. Yeni bir kadroya atanıldığında ise şahsa bağlı kadro uygulaması sona erer. Bu uygulama yöneticililere, madde kapsamındaki personeli, bu arada denetim elemanlarını bir kadroya atamaksızın bütün ülke düzeyinde keyfi bir şekilde görevlendirme imkanı vermektedir. Bu görevlendirmeyi de özlük hakları ile ilişkilendirerek, personeli maaşı ile kariyerine uygun olmayan koşullarda tercihe zorlamaktadır. Bu durum son derece sakıncalı ve kötü niyetli uygulamalara açıktır. Şahsa bağlı kadro uygulaması da özlük hakları yönünden mağduriyetleri önleyici nitelikte değildir. Örneğin; madde hükümleri çerçevesinde şahsa bağlı kadroda çalışmak durumunda kalacak müfettiş yardımcısı 800 milyon lira, müfettiş 1 milyar ve başmüfettiş ise 1,5 milyar lira dolayında ücret alacaktır. Bu ücretlere gelecekteki zamlar eklense bile, kariyerin en üst noktası olan başmüfettişlik görevini yürütmeyenler açısından memuriyetleri boyunca bir kayıp söz konusu olacaktır. Kariyer yönünden de gelecekte örneğin 30 yıl hizmeti olan müfettiş yardımcıları olabilecektir.


ÖNERİLERİMİZ;
1- Tasarının 20. maddesinin "Bakanlık danışma birimleri" başlığının, "Bakanlık Danışma ve Denetim Birimleri" şeklinde değiştirilerek, maddeye Teftiş ve Denetim Kurulu Başkanlığı ibaresinin eklenmesi, bölüme Teftiş ve Denetim Kurulu Başkanlığının görev ve yetkilerini belirten bir madde eklenmesi ve eklenecek bu maddenin;
"Teftiş ve Denetim Kurulu Başkanlığı
Madde :?. Teftiş ve Denetim Kurulu Başkanlığı aşağıdaki görevleri yapar.
a) Kurumun hukuka uygunluk denetimi ile mali ve performans denetimini yapmak.
b) Gerektiğinde inceleme ve soruşturma yapmak.
c) Kurumun en üst amiri tarafından verilen denetimle ilgili diğer görevleri yapmak.

Şeklinde düzenlenmesi gerektiği düşünülmektedir.

2- Tasarının 39. maddesinin ülkemizin gerçeklerine ve ihtiyaçlarına uygun olmadığı düşünülmektedir.
Bu Tasarıda önerilen iç denetim ve dış denetim kavramlarının Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile getirilen denetim sistemi ile benzeştiği görülmektedir.
Mali denetim ve performans denetiminin kurumsal yapıyı çok iyi bilen ve alanında uzmanlaşmış personel tarafından yapılması gerekmektedir.
Tasarıda dış denetimin tümüyle Sayıştay tarafından yapılacağı öngörülmektedir. Anayasal bir kurum olarak Sayıştayın görev alanındaki kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinin %13'ünün denetimini yapabildiği, Sayıştay Kanununun 66. maddesinde ise, iki yıl içinde denetimi yapılmayan kurum ve kuruluşların hesaplarının ibra edilmiş sayılacağı belirtildiğinden, Sayıştayın Tasarıdaki beklentilere ne ölçüde cevap verebileceği şüphelidir.

Tasarının 39. maddesinin aşağıda belirtildiği şekilde değiştirilmesi gerekmektedir.
Madde 39- Kamu kurum ve kuruluşlarında iç ve dış denetim yapılır. Kamu kurum ve kuruluşlarının iç denetimi; hataların önlenmesi, risk ve zayıflıkların belirlenmesi, iyi uygulama örneklerinin yaygınlaştırılması, yönetim sistemlerinin ve süreçlerinin geliştirilmesi, işlemlerin mevzuata uygunluğunun denetlenmesi amacıyla kurum ve kuruluşun en üst amirine bağlı teftiş ve denetim kurulu başkanlığınca yerine getirilir.
Objektif, bağımsız ve etkin bir denetim ve denetim elemanlarının özlük hakları ile ilgili hususlar ayrı bir kanunla düzenlenir.
Her kamu idaresinde sadece bir teftiş ve denetim kurulu oluşturulur. Bu kurul, teftiş ve soruşturma yapmakla görevli müfettişler, iç denetimle görevli iç denetçiler ve varsa özel ihtisas gerektiren konularda görevli denetçilerden oluşur. Teftiş ve denetim kurulunda görevli her denetim elemanı iç denetim eğitimine tabi tutulur.
Merkezi idareye dahil kurum ve kuruluşlarla il özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ve mahalli idare birliklerinin dış denetimi Sayıştay tarafından yapılır veya Sayıştay'ca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yaptırılır, sorumluların hesapları kesin hükme bağlanır. Bu amaçla Sayıştay'ın teşkilat yapısı içinde özel ihtisas daireleri oluşturabileceği gibi, bölge düzeyinde taşra birimleri de kurulabilir.
Köyler ile köylerin kendi aralarında kurdukları birlikler, mülki idare amirleri eliyle denetlenir.

GEREKÇE;
Tasarının 38. maddesi, kamu kurum ve kuruluşlarının denetiminin, hukuka uygunluk, mali denetim ve performans denetimi şeklinde olmasını öngörmektedir. Bu denetimin, yöneticiler ya da görevlendirecekleri iç denetim elemanlarınca yapılmasında ciddi kaygılar taşınmakta olup, ülkemizin böyle bir sistem denemesine de tahammülünün bulunmadığı açıktır.
Tüm kamu idarelerinde yapılacak denetimlerin objektif, bağımsız ve etkin bir şekilde yürütülebilmesi ve denetim elemanları arasındaki yetki, görev ve özlük hakları çatışmasının önlenebilmesi açısından denetimle ilgili ayrı bir kanuna ihtiyaç duyulmaktadır.
Dış denetimin yanı sıra her kamu idaresinde "teftiş ve denetim kurulu başkanlığı" adı altında bir birim oluşturularak teftiş ve denetim fonksiyonlarının birbirinden ayrı şekilde ve farklı unvanlar altında yürütülmesi, özel ihtisas gerektiren mevcut denetim birimlerinin tek çatı altında, aynı konum ve statüde birleştirilmesi gerekmektedir.
Böylece, mali denetim ve performans denetiminin kurumsal yapıyı çok iyi bilen ve alanında uzmanlaşmış denetim elemanlarınca yapılması mümkün olacaktır.

DENETİM ELEMANLARI

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber