Devlette 217 bin odacı, 81 bin imam var. AB Genel Sekreterliği'ne ise 80 uzman bulunamıyor

Haber Giriş : 02 Mayıs 2006 09:40, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Osmanlı'nın son döneminde, sarayın en kalabalık hizmetkârlarını Hademe-i Hümayun oluşturmuş. Bunların görevi hünkârın dış kapısında saat başı nöbet tutmak, getir-götür işlerine bakmak, ziyafetlerde merdiven kenarlarına dizilmek, namaz vakitlerinde güzel sesli olanlarının sırayla ezan okuması, hünkârın arabasının geçeceği yerlerde sekizli-onlu halkalar halinde toplanıp, 'Padişahım çok yaşa' ya da 'Yardımcı Allah ola. Yaşın uzun ola' diye bağırıp alkışlamakmış.

Hademe-i Hümayun, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin şimdiki Gümüşsuyu binasında oturur, oradan Dolmabahçe Sarayı'na gelip gidermiş. Sultan Reşat döneminde Hademe-i Hümayun'un sayısı gittikçe artmış. Maaşları, yiyecekleri ve giyecekleri Hazine-i Hassa için taşınamaz hale gelmiş. Bunları tasfiye için çeşitli projeler geliştirilmiş, fakat Cumhuriyet dönemine kadar başarılı olunamamış.

Osmanlı'nın son dönemine ilişkin bu örneği vermemin nedeni AB'nin Türkiye'ye mali yardımları kesme uyarısıydı. AB'nin mali yardımları kesme uyarısının nedeni, AB Genel Sekreterliği Merkezi Finansman ve İhale Birimi'nde çalışacak 80 yabancı dil bilen uzmanın bulunmamış olması.

Avrupa Birliği, mali yardım projelerini inceleyip sonuçlandıracak 80 uzmanın bulunamamasını haklı olarak Türkiye tarafından yerine getirilmemiş bir koşul olarak değerlendiriyor. Çünkü mevcut kadro, artan proje sayısı karşısında çaresiz kalıyor, bu çaresizlik idari kapasitenin zayıf olduğunu gösteriyor.

Altı yıllık kurum
Halbuki AB Genel Sekreterliği 2000 yılında kuruldu. Kuruluşundan bugüne altı yıl geçti. Sözleşmeli personel çalıştırma yetkisine de sahip olan bu kuruluşun, uzman kadrolarını altı yıl içerisinde oluşturması gerekiyordu. Uzman kadroların bu süre içerisinde hâlâ oluşturulmamış olmasının nedeni herhalde sübjektif tercihler. Fakat bildiğimiz bir gerçek var, kamu personeli içerisinde kamu hizmetlerini görecek vasıflı eleman sayısı yeterli değil. Devletin, yargıç, öğretmen, hekim, hemşire, mühendis, bilgisayar teknisyeni, polis, yabancı dil bilen uzman kadroları yetersiz. Bu kadrolara gereken atamalar bir türlü yapılamıyor. Buna karşın devlet kadrolarında 217 bin odacı var. Tabloda gösterilen yardımcı hizmetler sınıfı odacıları işaret ediyor. Devlet kadrolarında çalışan teknik personel sayısı ise odacıların yarısından daha az.
Teknik hizmetler sınıfında, kamu kesiminde çalışanların toplam sayısı 105 bin kişi. Teknik hizmetler sınıfı mimar, mühendis, jeolog, hidrolog, fizikçi, kimyager, matematikçi, istatistikçi, yöneylemci, iktisatçı, tekniker, teknisyen gibi elemanlardan oluşuyor. Çağdaş devlet olmanın özelliği, bu türden elemanların devlet kadroları içerisinde ağırlıklı olmalarını gerektiriyor.

Yapı hâlâ Osmanlı'ya benziyor
Oysa devlet kadroları hâlâ Osmanlı'nın son dönemine benzer bir yapı sergiliyor. Odacılar 217 bin kişiyle devlet personelinin yüzde 10'unu, din hizmeti elemanları 81 bin kişiyle yüzde 4'ünü oluşturuyor. Ortaya çıkan bu personel dağılımı, Türkiye'de devletin 2001 krizinden sonra da yapısal bir dönüşüme uğramadığını açıkça gösteriyor.
AKP hükümeti özelleştirmede önemli adımlar attığını her fırsatta söyleyerek popülizm yapıyor. Fakat gerçek şu ki, özelleştirme sadece devlet şirketlerini satıp borç kapatmak anlamına gelmez. Özelleştirme aynı zamanda devleti etkin hale getirmektir. Aşırı gider kalemlerini makul seviyelere indirmektir. Yıllardır niteliksiz kamu personelinin maaşını ödemek için yapılan yüksek faizli borçlanmalar kamu maliyesini güçsüz bıraktı. Bu nedenle Telekom, Tüpraş ve Erdemir gibi büyük kamu şirketlerinin satılmasından elde edilen fonlar, aşırı yüksek faizle yapılan kamu borçlanmasının geri ödemesinde değil de bu odacı kadrolarının bir an önce 'teknik hizmet' sınıflarına dönüştürülmesinde kullanılmalı. Bu kişiler, bir program dahilinde eğitilip ihtiyaç duyulan sınıflara nakledilmeli.

Oysa karşımıza çıkan kamu personel yapısı, devletin yapısının hiç değişmediğini, esaslı gider kalemlerinde hiçbir dönüşümün olmadığını gösteriyor. Bu personel yapısı uzun dönemde sürdürülemez. Sürdürülürse devletin tekrar mali krize girmesine sebep olur. Ortaya çıkan tablo, bize, AKP'nin sorunlara kalıcı çözüm getirmediğini, muhafazakâr kesime şirin görünme kaygısını taşıdığını gösteriyor. AKP'nin Türkiye'yi dönüştürme projesi yok. Kadınların başörtüsü üzerine kurulmuş bir siyasetin bundan öteye gitmesi mümkün değil.

radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber