KESK, Bakan Şahin'le yaptığı görüşmenin içeriğini açıkladı

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 21 Haziran 2006 14:56, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

KESK'in görüşmeye ilişkin açıklaması

Genel Başkanımız İsmail H. Tombul, Genel Sekreterimiz Abdurrahman Daşdemir, Eğitim ve Örgütlenme Sekreterimiz Fevzi Ayber, Basın Yayın Sekreterimiz Hasan Hayır, Kadın Sekreterimiz Sevgi Göyçe ve Hukuk, TİS ve Uluslararası İlişkiler Sekreterimiz Kamuran Karaca, 20.06.2006 Salı günü, 2005 yılı toplu görüşmelerinde mutabakata varılıp uygulanmayan maddeler, ek zam, disiplin affı, toplu sözleşme hakkı gibi gündemimizdeki önemli konular hakkında görüşmek üzere Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile bir görüşme yapmıştır. Görüşmede, M. Ali Şahin ?buradaki kimi konulara ilişkin tek başına karar verme yetkisinin olmadığını, Bakanlar Kurulu'nun karar vermesi gerektiğini? söylemiştir. Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'e sunulan metin aşağıdadır:

I- TOPLU PAZARLIK HAKKIMIZIN UYGULANMASI ÖNÜNDEKİ ENGELLEYİCİ ANLAYIŞ TERK EDİLMELİDİR

1- 2005 yılı toplu görüşmelerinde mutabakata varılan hususlarla ilgili değerlendirme

Konfederasyonumuz 29.08.2005 tarihli toplu görüşme tutanağını 1. ve 2. maddesindeki oran ve miktarların yeterli olmadığı, 4. maddesindeki düzenlemeyi işverenin sendikalar üzerindeki etkisini artıracağından kabul etmediğini, 3. ve 5. maddeyi kabul ettiğini, T. Kamu Sen'in KESK'i temsil edemeyeceğini, Uzlaştırma Kurulu'na başvuru hakkını saklı tutacağını belirten beyanı ile şerhli olarak imzalamıştı.

Konfederasyonumuz 4688 Sayılı Kanunun 35. maddesinde belirtilen süre içerisinde 1 Eylül 2005 günü Uzlaştırma Kurulu'na başvurmuştu. Uzlaştırma Kurulu 6 ve 7 Eylül 2005 tarihlerinde yaptığı iki günlük toplantı sonucunda KESK'in başvurusunu usul açısından değerlendirerek, toplu görüşme sonucunda taraflar arasında bir mutabakat metninin imzalanmış olduğunu dikkate alarak, esasa girilmemesine Kurul Başkanının muhalefeti ile oy çokluğu ile karar vermişti. Konfederasyonumuz bunun üzerine Ankara İş Mahkemesine dava açmış olup, Uzlaştırma Kurulunun tüzel kişiliği bulunmadığı gerekçesi ile davamız reddedilmiştir. Yargılama temyiz üzerine Yargıtay'da halen devam etmektedir.

Geçen yıl yaşadığımız bu trajik olay, 4688 sayılı kanunun hükümsüz olduğunu, Anayasanın 90. maddesinin ise sadece kâğıt üzerinde bir düzenleme olduğunu göstermiştir.

2005 yılında mutabakata varılan konulardan biri de komisyon çalışmaları sonucunda kabul edilen iki ayrı rapordur. Bu raporlarda belirtilen hususların yaşama geçirilmesi için komisyonlar toplantıya çağrılmamıştır. Mutabakata varılan konularla ilgili hiçbir ortak çalışma yapılmaması, Hükümetin mutabakatı nasıl kendi lehine kullandığını göstermiştir.

Hükümet demokratik teamüllere uygun olmayan bir biçimde davranmıştır. Bu nedenle sosyal diyalog kavramı, pratikte Hükümetin monologuna dönüşmüştür.

Toplu görüşme mutabakat metninin gereğini yerine getirme iddiasıyla TBMM'den geçen 5473 sayılı kanunla Türkiye tarihinde ilk kez, toplu pazarlık ve grev hakkı yerine, ?sendikaları, işveren devletin müdahalesine açık hale getiren? sendika aidatı karşılığı olarak 5 YTL kabul edilmiştir. Bu durum ILO'nun 98 sayılı sözleşmesinin 2. maddesinin 2. fıkrası ile 151 sayılı sözleşmesinin 5. maddesinin 3. fıkrasına açıkça aykırıdır. Bu nedenlerle, Konfederasyonumuz 5 YTL'lık devlet müdahalesine kesinlikle karşıdır. Bu durumun bu yılki toplu görüşmelerde düzeltilerek, tüm kamu emekçilerine 5 YTL verilmesi yoluyla sona erdirilmesi gerekmektedir.

5473 sayılı kanunla ücretler arasındaki adaletsizlikler ve eşitsizlikler iyice pekiştirilmiş, kamu görevlileri arasında açıkça ayırımcılık yapılmıştır.

Toplu görüşmelerde gündeme gelmediği halde, Hükümetin, tasarı ile güvenlik kuvvetleri, din görevlileri ve bir kısım teknik personel için özel hizmet tazminatlarını artırmak suretiyle, ders karşılığı verilen ek ders ücretinin artırılması, hakim-savcı ve adliye personelinin fazla çalışma ücretlerini artırması ve askeri işyerlerindeki sivil memurların ek özel hizmet tazminatlarının artırılması yoluyla ek iyileştirme yapmaya iten sebep nedir? Diğer kamu görevlilerine de ek iyileştirmeler yapılması gerekmez mi? Hükümet bu tavrı ile kamu görevlileri arasında ayrım yapmış, sendikaların ?toplu görüşme? yapmasını bile çok görmüştür. Böylece sendikalaşma ve sendikalar yoluyla hak arama hakkı Hükümet tarafından ihlal edilmiştir.

2005 yılı toplu görüşmeleri sonuç itibari ile sendika hukukunu hiçe sayan, Hükümetin bildiğini yaptığı, sendikaları dikkate almadığı bir süreç olarak yaşanmıştır. Aynı sürecin bu yıl da yaşanmaması için bir kez daha Hükümeti uyarmak ihtiyacı duymaktayız.

2- 2006 Yılında Toplu Sözleşme Yapılmalıdır

4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun sendikal hak ihlallerine kaynaklık eden içeriği, sadece Türkiye'de değil, uluslararası alanda da eleştiri konusu olmaktadır. ILO Örgütlenme Özgürlüğü ve Uzmanlar Komitesi raporlarında isabetle belirtildiği gibi bu yasa, 87, 98 ve 151 Sayılı ILO sözleşmelerini ihlal etmektedir. Bu nedenle de hükümet eleştirilmekte ve yasanın uluslararası sözleşmelere uygun bir biçime kavuşturulması istenmektedir.

Hükümet, bir önceki yıl Anayasanın 90. maddesinde olumlu bulduğumuz bir değişiklik gerçekleştirmiştir. Buna göre temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerle mevcut yasalar arasında herhangi bir çelişki söz konusu olduğunda, uluslararası sözleşmeler esas olacaktır. 87, 98 ve 151 Sayılı ILO sözleşmeleri ile 4688 Sayılı Yasa arasında çok ciddi bir çelişki olduğu açıktır. Hükümetin gerçekleştirdiği Anayasa değişikliğiyle birlikte artık 87, 98 ve 151 Sayılı ILO sözleşmelerinin esas alınması gerekecektir. Dolayısıyla hükümetin yapması gereken; Anayasa değişikliğine uygun bir biçimde ILO sözleşmelerinin hayata geçirilmesini sağlamak olmalıdır. Anayasal hüküm, toplu sözleşmeli/grevli sendikal hak ve özgürlüklerimizi kullanma noktasında bize güvence vermektedir. Haklarımız vardır ve haklarımızı kullanmak istiyoruz. Hükümet de imzasına sahip çıkmalı ve bu dönemi, bu imzaya denk düşecek bir biçimde yürütme niyetini açıklamalıdır. Artık, sınırlı ve sorunlu mevcut yasanın, bir bahane olarak önümüze getirilmesi dönemi geçmiştir. Yapılması gereken 4688 Sayılı Yasanın yerine toplu sözleşmeli-grevli sendikal hak ve özgürlükleri içeren, çalışanların ortak örgütlenmesine olanak tanıyan ve evrensel normları esas alan bir düzenlemeye gidilmesidir. Konfederasyonumuz bu döneme toplu sözleşme sistemine uygun bir anlayışla yaklaşacaktır. Beklentimiz Hükümetin de evrensel ilke ve normlara uygun tutum almasıdır.

Hükümeti bu yıl toplu pazarlık yapmaya davet ediyoruz.

SENDİKAL HAK İHLALLERİ SONA ERMELİDİR

1-Tüm Bel Sen'in Toplu Pazarlık Yapması Engellenmemelidir

Konfederasyonumuza bağlı Tüm Bel Sen sendikasının belediyeler ile gerçekleştirdiği toplu sözleşmelerin İçişleri Bakanlığınca kabul edilmemesi, yapılan suç duyuruları nedeniyle soruşturmaların açılması ciddi olumsuzluklardır. Ancak, Danıştay'ın hukuka uygun tutumu ile bu soruşturmalarda verilen soruşturma izinleri kaldırılmıştır. Hükümet toplu sözleşme önündeki engelleri kaldırmalıdır. Aksi halde ILO'da eleştirilmeye devam edecektir.

2- Sendikal Eylem ve Etkinliklerimiz Önündeki Engeller

Yasalardan ya da uygulamadan kaynaklanan sendikal hak ihlalleri devam etmektedir. Konfederasyonumuzun ve üye sendikalarımızın demokratik tepkileri, etkinlikleri soruşturmalarla, davalarla ve cezalarla karşılaşmaktadır. Son olarak Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısına karşı halkın ve çalışanların görüşlerine başvurmak için diğer örgütlerle birlikte yaptığımız referandum çalışması İçişleri Bakanlığı Genelgesi ile engellenmeye çalışılmıştır. 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkında kanuna dayanılarak İşçileri Bakanlığının ve İl Valiliklerinin sendikal eylem ve etkinliklerimiz çerçevesinde yapmış olduğumuz basın açıklamalarını engellemeleri, bu açıklamalar sonrasında idari para cezaları ile cezalandırılmamız, işyerlerimizde örgütlenme hakkına dönük müdahalelerdir.

3- Başbakanlık Genelgeleri Uygulanmıyor

4688 sayılı kanunun uygulanmasında ortaya çıkan sorunların giderilmesi ve sendikal hak ihlallerinin yaşanmaması için çıkarılan Başbakanlığın 2003/37 ve 2005/14 sayılı genelgeleri maalesef kâğıt üzerinde kalmıştır. Bu genelgelerin kamu kurum ve kuruluşları tarafından eksiksiz uygulanması için Hükümet tarafından herhangi bir kararlılık geliştirilmemiş, sendikal hak ihlallerini gerçekleştiren kamu işveren vekilleri (işyeri amirleri) hakkında herhangi bir soruşturma açılmamıştır. Örneğin Isparta Valisi Sayın Şemsettin UZUN 17.03.2006 tarihinde bir okulda yaptığı konuşmada Konfederasyonumuza ağır ithamlarda bulunmuştur. Konuyla ilgili hukuki girişimlerimiz sürmektedir. Bu durum uygulamada hükümet yanlısı gibi gözüken çeşitli sendika ve konfederasyonların lehine uygulanmıştır. 2005/14 sayılı Başbakanlık Genelgesinde açıkça yer almasına karşın, memnu haklarını alan ve tıpkı Başbakan gibi 4809 sayılı kanundan yararlanması gerekenler, memuriyet görevine geri alınmamışlardır. Bu durumda, 4809 sayılı kanun sadece Başbakan için uygulanmış olmaktadır.

4- Kadrolaşma ve Sendikal Nedenle Yapılan Naklen Atamalar

58. ve 59. Hükümetler döneminde, Hükümetin siyasi tercihleri doğrultusunda siyasi kadrolaşmalar yoğun bir şekilde yaşanmış, kamu kurum ve kuruluşları neredeyse vekâleten yönetilir hale getirilmiştir. Konfederasyonumuzun çağdaş, demokratik hak ve değerlere önem veren, laiklik ilkesini benimseyen tutumu nedeniyle bu görüş ve düşüncelere aykırı siyasi kadrolaşmayla yönetici konumuna getirilen kişilerin çeşitli baskılarıyla yüz yüze kalmış bulunmaktayız. Çok sayıda yönetici ve işyeri temsilcimiz haksız uygulamalara maruz kalmıştır.

Bu süreç içinde kimi zaman Hükümet üyeleri bile Konfederasyonumuz aleyhine beyanlarda bulunmuş, kamu görevlilerini diğer Konfederasyonlara geçmeye davet etmişlerdir.

2004 yılında toplu görüşmelerde mutabakat altına alındığı halde, Hükümet tarafından yasalaşması bir türlü gerçekleştirilemeyen disiplin cezalarının affı ile ilgili kanun tasarısı TBMM gündeminde beklemektedir. Bu tasarının yasalaşması halinde çok sayıda yönetici ve üyemiz mağdur durumdan kurtulmuş olacaktır.

Diğer yandan, OHAL sürgünleri ile ilgili gizli genelgenin kaldırılması da sevindirici bir gelişmedir.

5- Tüzüklere ve İç Düzenlemelerimize Müdahale

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından konfederasyonumuz ve bağlı sendikalarımız tüzüklerinde yer alan çeşitli amaç ve ilkelerini değiştirmeleri için yazılar yazılmış ve ilk olağan genel kurula kadar süre tanınmıştır. Konfederasyonumuz ve sendikalarımızın tüzüklerinde yer alan amaç ve ilkeleri kuruldukları günden beri değişmemiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının aradan geçen bunca zamana rağmen bu şekilde müdahalesi başta ILO Sözleşmeleri olmak üzere, demokratik temayüllere aykırıdır. Bilindiği gibi sendikaların, sosyal politikaya uygun olarak tüzüklerinde, ?barışı savunması?, ?toplu sözleşme ve grev hakkını kullanacaklarını belirtmesi?, ?demokrasiyi savunup geliştireceklerine dair çeşitli cümleler? koyması sendika olmanın da bir gereğidir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının sendikaları sosyal bir taraf değil de, ücret pazarlığı yapan salt bir çıkar örgütü olarak gören bu anlayışının değişmesi gerektiği kanaatindeyiz. ILO'nun 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmelerinde belirtilen ilke ve kuralara açıkça aykırı olan bu tutumun ortadan kaldırılması gerektiğini düşünmekteyiz.

Kaldı ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 21/2/2006 tarihli 28602/95 sayılı davada verdiği kararla, sendika kurma hakkının yasayla tanınmadığı bir dönemde, sendika kurarak faaliyetlerine başlayan konfederasyonumuza bağlı Haber Sen adlı sendikanın kapatılmasına karar verilmesi üzerine yapılan başvuruda, 87 ve 151 Sayılı ILO sözleşmelerinin uygulanması konusunda mevzuat bulunmamasını, Türkiye'nin onayladığı memurların sendika hakkını vermek konusunda yetersiz olduğu biçiminde yorumlayarak Avrupa Sosyal Şartı 5. maddesine de dayanarak Türkiye'nin AİHS 11. maddeyi ihlal ettiğine karar vermiştir. Benzer durum, bugün toplu pazarlık ve grev hakkı açısından söz konusudur.

6- Terörle Mücadele Yasasında Değişiklik Öngören Yasa Tasarısı

Hükümetin hazırlayarak TBMM'ye sevk ettiği yasa tasarsısı ile güvenlik-özgürlük dengesi güvenlik lehine değiştirilmiş, son yıllarda yapılan demokratikleşme ile ilgili birçok düzenlemeden çok ciddi tavizler verilmiştir. Bu yasa tasarısında ?hukuk devleti? ilkesine aykırı olarak daha önceden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ve TBMM tarafından kaldırılan düzenlemeler yeniden getirilmek istenmektedir. Bu yasa tasarısı ile başta düşünceyi ifade etme özgürlüğü olmak üzere, örgütlenme, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, adil yargılanma ve savunma hakkı, işkence yasağı, özel hayata saygı ve haberleşme hakkı, basın özgürlüğü hakkı çok ciddi sınırlandırma ve cezai yaptırımla karşı karşıya bırakılmıştır. Yasa tasarısı adeta ?toplumsal muhalefeti? susturmaya yönelik olarak hazırlanmıştır.

Konfederasyonumuz, ?terörle mücadele? adı altında topluma sunulan ve bu şekilde toplumu baskı altına almaya dönük bu tür yasaların hukuk devletinde yerinin olmadığını ifade etmektedir.

KAMU GÖREVLİLERİNİN REEL ÜCRET KAYIPLARI EK ZAMLA KARŞILANMALIDIR

Hükümetin 2005 yılında sıkça ifade ettiği ?zam için daha fazla kaynak yok? söyleminin 2005 yılında Kamu İşveren Kurulu ile Konfederasyonumuz arasında şerhli olarak kısmen mutabakata varılan hususların 5473 sayılı kanunla yürürlüğe girme sürecinde bir kez daha gerçeği ifade etmediğini, istendiği taktirde istenilen kesimlere yeterince iyileştirme yapıldığını gördük. Bu vesile ile bir kez daha ifade etmek isteriz ki, kamu emekçilerinin yoksulluk sınırının üzerinde bir ücretle yaşaması için kaynak vardır. Mayıs ayının bütçe fazlası vermesi de bu talebimizin haklılığını göstermektedir.

5473 sayılı kanunla ek ödeme alamayan kamu emekçilerine yeterli olmasa da ek ödeme verilmesinin yanı sıra belirli kesimlere yapılan ilave artışlarla ücretler arasındaki adaletsizlikler ve eşitsizlikler iyice pekiştirilmiş, kamu görevlileri arasında açıkça ayırımcılık yapılmıştır.

Ek ödemeler emekliliğe yansımamakta, emeklilere ise verilmemektedir. Ek ödemenin veriliş amacı yanında, bunun da temel ücret gibi yansıtılması gerçekçi değildir.

Kamu çalışanlarının mali sorunları son ekonomik gelişmelerin etkisiyle de büyümeye devam ediyor. Henüz toplu görüşmelere başlamadan Sayın Ali Babacan'ın basında çıkan beyanları bu yılın da kamu emekçileri açısından zorlu geçeceğini göstermektedir.

Biz, hükümetin başta bütçe olmak üzere ekonomik tercihlerinde toplumsal faydayı, hizmet üretenleri dikkate alması gerektiğini düşünmekteyiz. Alternatifsiz ilan edilen ekonomik programların yarattığı tahribatı yakından yaşadık. Dolayısıyla IMF ve Dünya Bankası üzerinden gelen ve 19. stand-by ile 2007 yılına kadar uzatılan politikaların çok ciddi sorunlara yol açacağını düşünmekteyiz. IMF, işleyiş mantığı gereğince, borçların ödenmesini garanti altına alma isteğindedir. Bu hedef doğrultusunda da daraltıcı mali politikalar izlenmesi, yapısal reformlar yapılması Hükümetinizden istenmektedir. 2001 yılından buyana kilitlenilen yüzde 6.5'luk faiz dışı fazla hedefi ise kamu çalışanlarının ücretlerinin düşürülmesi, yatırımların azaltılması, eğitime ve sağlığa ayrılan payların düşürülmesi, dolaylı vergilerin artırılmasıyla sağlanmak istenmektedir. Reel ücretlerimizin hala 1997 yılındaki seviyesine bile gelememiş olması, toplam vergi gelirinin yüzde 65'inin ve bütçenin yüzde 40'ının faiz ödemesine gitmesi, ücretlilerden kesilen vergilerin gelir vergisi içindeki payının yüzde 90'ları bulması; bu programların çarpıklığının ve adaletsizliğinin göstergesidir.

Son bir aydır yaşanan ekonomideki olumsuz gelişmelerin enflasyonu artırdığı ve daha da artıracağı bilinen bir gerçektir. DİE'nin açıkladığı enflasyon rakamlarına göre ilk 5 aylık enflasyon %4.53, bir önceki yılın Mayıs ayına göre yıllık enflasyon ise %9.86'dır. Merkez Bankası beklenti anketine göre de yılsonu enflasyon beklentisi, %8 - %12 düzeyinde gerçekleşeceği beklenmektedir.

KESK-AR'ın araştırmalarına göre 16 Ocak 2006 tarihinde ortalama ücretli bir kamu emekçisinin ücreti dolar bazında; 614 $ (Euro bazında 514?) düzeyinde iken, 9 Haziran 2006 tarihinde 530$ (419?) düzeyine düşmüştür. Yani son ekonomik dalgalanma kamu emekçisinin ücretinden 84$ (95?) götürmüştür. Oran olarak kamu emekçilerinin ücreti; dolar karşısında %15, Euro karşısında %18 azalmıştır.

YTL'nin değerinin düşerek, yabancı paranın değerlenmeye başlaması ithal edilen birçok malul ve maddenin fiyatını da artırmaktadır. Tam bir zam dalgası ile karşı karşıya bulunmaktayız. Ayrıca akaryakıta sık ve yüksek oranda zamlar yapılmaktadır.

Tüm bu rakamlar daha şimdiden 2006 için hedeflenen %5'lik enflasyonun çokça aşıldığını göstermektedir. Kamu emekçilerine 2006 için verilen %5'lik zammın daha %2.5'i verilmeden tamamının buharlaştığı göz önüne alındığında, gerçekleşecek reel kayıpların telafi edilmesi kaçınılmazdır.

Ekonomik gelişmeler göstermektedir ki, kamu emekçisi 1994 ve 2001 krizlerinden sonraki en büyük yoksullaşma dalgasının mağduru olmak üzeredir. Dolayısıyla reel ücret kayıplarımızın karşılanması ve yoksulluk ücreti üzerinde bir ücret isteğimiz haklıdır ve meşrudur. Hükümetin sesimize kulak vermesi gerekmektedir.

İki bin yeni liraya yaklaşan yoksulluk sınırı göz önüne alındığında, kamu emekçilerinin çok büyük bir bölümü yoksul bile değildir. Hükümetin tüm bu verileri değerlendirerek, reel ücret kayıplarımızı karşılayacak, yoksulluk sınırını gözeten bir yaklaşımla ücretlerimizi bizimle toplu pazarlık masasında belirlemeye davet ediyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber