Karakolda ayna var ama bilgisayar yok

Haber Giriş : 27 Ağustos 2006 10:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

KARAKOLLAR, Emniyet Teşkilatı'nın belki de en çok tartışılan birimleri arasında yer alıyor. Geçmişte insan hakları ve işkence iddiaları nedeniyle sık sık eleştiri konusu olan karakollar, bugün AB standartlarının neredeyse ölçütü haline geldi. Müfettişler ve AB heyetleri, bu birimleri sürekli mercek altında tutarken, özellikle gözaltı şartlarının iyileştirilmesi, nezarethanelerin modernize edilmesi üzerinde duruyor. Polisler ise bu noktada tepkilerini dile getiriyor. 'Bizim çalışma şartlarımızı ve suçlularla yaşadıklarımızı da görüyorlar mı?' diyen polisler, karakolların fiziki koşullarından çalışma şartlarına, karşılaştıkları sıkıntılardan haklarında yapılan değerlendirmelere kadar pek çok konuda rahatsızlıklarını sıralıyorlar.

Bu şartları görmüyorlar!

Son dönemde, özellikle büyükşehirlerdeki karakollar yeni bir görünüme kavuşmaya başladı. 'Polis merkezi' haline gelen binalarda, nezarethanelerin AB standartlarına getirilmesi için oturma yerleri yapıldı, kameralar yerleştirildi. Ancak Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde ve şehirlerin varoşlarında büyük sıkıntılar çeken karakollar bulunuyor. H.D. adlı Emniyet amiri, tabloyu şöyle özetliyor:

'Özellikle varoş tabir edilen yerlerdeki karakollar kışın sobalarla ısıtılmaya çalışılıyor. Birçok insan gününü aynı mekanda geçiriyor ve havalandırmaları yok. Bilgisayar sıkıntısı nedeniyle işlemlerde hala daktilo kullanılıyor. Karakol polisleri, kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılıyor. Ulaşım için bir servisleri olmadığı gibi, belli bir yemek saatleri yok. Yemek paralarını kendi ceplerinden ödüyorlar.'

Alt yapı yetersiz

Emniyet'teki APK uzmanı polis müdürlerinin hazırladığı bir raporda da karakolların durumuyla ilgili şu tespitler yaşanan sıkıntıları gözler önüne seriyor:

'Gerek yurt içi, gerekse de yurt dışından insan hakları ile ilgili komisyonlar, heyetler gibi denetim örgütleri mensupları kalabalık bir basınla karakollarımızı ve diğer birimlerimizi denetlemeye geldiklerinde, hemen sanık/şüpheli haklarını incelemekte ve olumsuzlukları raporlar haline getirerek yayınlamakta, günlerce kamuoyunu meşgul etmektedirler. Denetlenen karakolların dünya standartlarına uygun olup olmadığı, 24 saat hizmet verilip verilemeyeceği, insan yaşamına uygunluğu göz ardı edilmektedir. Karakol amir odası var mı, varsa yaşanabilecek bir genişliğe sahip mi, memurların dinlenme odası var mı, vatandaşların karakolda oturabileceği bir yer var mı, tuvaletleri sağlıklı mı, kısacası karakolu bir ev kabul edersek burada her saat 25-32 kişi yaşayabilir mi, gibi sorular karakol standardının tespitinde ölçü olarak geliştirilebilir. Tamamı iki oda olan, soba ile ısınan birçok karakolumuz mevcuttur. Cansiperane görev yapan meslektaşlarımızın bulunduğu karakollarımızın alt yapı iyileştirmeleri aciliyet arz etmektedir.'

Karakolun bir günü...

Zorluklar içinde çalışan polislerin karakoldaki bir günü ise binbir türlü işle uğraşarak geçiyor. Sabah saat 08.00'de göreve başlayan karakol görevlileri, önce geceden kalan olaylarla ilgileniyor. Fail ve mağdurları doktora götüren polisler, varsa trafik kazalarının raporlarını takip ediyor. Günün ilk saatlerinde adli işlemlerle ilgilenen polisleri, öğleden sonra araç, ev ve iş yeri hırsızlıkları gibi olaylar bekliyor. Bu olaylarla ilgili teknik bilgileri toplayan polisler, bölgelerindeki olaylara da müdahale etmekle görevli. Akşam üstleri bu kez trafik olayları artıyor. Saat 20.00'den sonra ise kavga olayları, darplar ve silahlı kavgalar karakolların sık karşılaştığı vakalar. En yoğun saatler genellikle gece yarısı 23.00 ile 01.00. Çıkan kavgalar ve çeşitli darp olaylarının yanı sıra, trafik kazaları için de karakollara iş düşüyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise bu kez devriye görevi yürütülüyor.

O.Ç. adlı komiser de özellikle çalışma şartlarının zorluğuna dikkat çekiyor. Karakollarda günlük 12 saat çalıştıklarına dikkat çeken O.Ç. oturdukları sandalyeleri bile kendi imkanlarıyla bulduklarını söylüyor. Özellikle adliye karakollarında yaşanan sıkıntılar gündeme gelirken, O.Ç., polisin bir yandan amirleri diğer taraftan savcılar vasıtasıyla baskı altına alındığını savunuyor.

Kötü niyetliler kanunlardan istifade ediyor

İÇİŞLERİ eski Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, polislerin huzur içinde çalışamadığını söylüyor. AB'ye giden yolda kantarın topuzunun biraz kaçırıldığını belirten Yücelen, 'Tabiri caizse taşları bağladık, köpekleri saldık. Kötü niyetli kişiler, çıkan kanunlardan daha fazla istifade ediyor, polisin eli kolu bağlanıyor' dedi.

Polisin tatmin edici bir ücret almadığını hatırlatan Yücelen, ''Diğerleri de öyle' denilebilir. Ancak, diğer mesleklerde çalışma saatleri bellidir. Polisin en rahat çalışanı 12-12 çalışıyor. Polis arkadaşlarımız kendi canlarını ortaya koyarak iş yapıyorlar. Devleti küçültme yoluna gidilse de, polisten lojman esirgenmemelidir. Emekliliğini düşünmesi de ayrı bir sorun. Bu kadar yıpratıcı bir görevde çalıştırdığımız kişilerin emekli olduktan sonra başka işlerde çalışmalarını önleyerek mesleğine saygınlığını artırmamız lazım' diye konuştu.

Sanatçı peşinde koşmasın!

Savcıların olay yerine geç gelmesinin sorumlusu olarak bile polislerin gösterilebildiğini hatırlatan Yücelen, Emniyet mensuplarının saygınlığının korunarak halkla bağının kuvvetlendirilmesi için şu uyarılarda bulundu:

'Polisler, korumak için sanatçı arkasında koşturulmamalı. Spor müsabakalarında polisi seyirciyle karşı karşıya bırakmak yerine, spor kulüpleri profesyonel teşkilat kurarak iç güvenliği kendileri sağlasın. Görev verdiğimiz polislerin kumanyasına yetişemiyoruz. Yoğun çalışan polisi bir de maç için görevlendirirsen bazen 18 saate uzuyor çalışma süresi. Polisin yetkiyle birlikte sorumluluklarının da artırılması lazım. Diyelim ki, Çankaya'da bir vatandaş evden şüpheli çıkıyor. Polisin onu çevirip, 'Kimliğini göster, karakola gidelim' deme yetkisi yok bugün. 'Birisine bakmaya geldim' dediği zaman sorgulaması bitiyor. Bunların düzeltilmesi gerekiyor.'

tercüman

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber