Şimşek: 540 milyar dolar sermaye çıkışı yaşandı

Başbakan Yardımcısı Şimşek: "Geçen sene gelişmekte olan ülkelerden net 540 milyar dolar sermaye çıkışı yaşandı. Bırakın para girişini para çıkıyor. Bu sene devam ediyor tahminler değişiyor ama bazı tahminler 350 milyar dolar, bazı tahminler de 480-500 milyar dolar çıkacak diye düşünüyor. Yılın 1-2 haftasını da esas alırsanız çıkış ciddi boyutlarda"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Ocak 2016 13:07, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Şimşek: 540 milyar dolar sermaye çıkışı yaşandı

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, yatırımcıların Türkiye'ye bakış açısına ilişkin, "Türkiye'nin güçlü bir hikayesi var. Hikayelerin, reformların hayata geçmesi ile Türkiye'ye çok ciddi bir güven ve kaynak akışı olabilir. Bunun bir tek basit ön koşulu var, verdiğimiz reform sözlerini şimdi hızlı bir şekilde yerine getirmek. (Yatırımcılar) Uygulamayı bekliyorlar, bir görelim" dedi.

Şimşek, Kanal 7 televizyonunda "Başkent Kulisi" programına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Davos Zirvesi ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Londra ziyareti başta olmak üzere son dönemdeki yurtdışı ziyaretleri ve buralardaki görüşmelerin ayrıntılarının sorulması üzerine, Londra'da ağırlıklı olarak finans sektörü, Davos'ta ise hükümet başkanları, bakanlar ve şirket yöneticileri ile bir araya geldiklerine dikkati çeken Şimşek, amaçlarının "Türkiye Hikayesi"ni anlatmak olduğunu ve bunu başarı ile gerçekleştirdiklerini, bunun çıktılarını daha sonra göreceklerini söyledi.

Şimşek, Türkiye'nin 2013 yılının ortasından itibaren iç ve dış belirsizlikler ile karşı karşıya kaldığının, iç belirsizliklerin başında seçim ve gezi olaylarını geldiğinin altını çizerek, bunlardan dolayı birçok yatırımcının kararlarını ötelediğini, geçen sene Türkiye'den yaklaşık 15 milyar dolarlık çıkış yaşandığını bildirdi.

Reel sektörde ise küresel doğrudan yatırımların güçlü kalmaya devam ettiğini, 2007 yıllarındaki rakamlara ulaşılamadığını ancak geçen sene 13-14 milyar dolarlık bir doğrudan yatırımın gerçekleştiğini belirten Şimşek, ekonomik potansiyel düşünüldüğünde bunların küçük rakamlar olduğunu, Türkiye'nin normalde rahat bir şekilde 40-50 milyar doları çekmesi gerektiğini dile getirdi.

Şimşek, yeni hikayesi ile Türkiye'ye daha çok kaynak çekmeyi amaçladıklarını ifade ederek, dünyada artık kaynakların giderek daha kıtlaştığı bir döneme girildiğini, gelişmekte olan ülkelere artık eskisi gibi para akmadığını, şimdi daha zor bir dönemin geldiğini kaydetti.

Geçen sene gelişmekte olan ülkelerden net 540 milyar dolar sermaye çıkışı yaşandığına işaret eden Mehmet Şimşek, "Bırakın para girişini para çıkıyor. Bu sene devam ediyor tahminler değişiyor ama bazı tahminler 350 milyar dolar, bazı tahminler de 480-500 milyar dolar çıkacak diye düşünüyor. Yılın 1-2 haftasını da esas alırsanız çıkış ciddi boyutlarda. Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışının kıt olduğu, maliyetin yükseldiği bir döneme girdik. Gelişmekte olan ülkelerin hikayesi eskisi gibi cazip değil. Emtia fiyatları yükseliyordu, emtia ihracatçıları çok para kazanıyorlardı, o dış dengelerini bütçelerin iyileştiriyordu, bu geride kaldı, emtia fiyatları çöküyor. Bu Brezilya ve Rusya için bu geçerli. Türkiye, Hindistan burada istisnadır. Emtia fiyatları düşüşünden doğrudan olumlu, dolaylı olumsuz etkileniyoruz. Çevremiz emtia ihracatçısı ile dolu onların gelirleri düşüyor. Onlara mal satmakta zorlanıyoruz. oralarda proje almakta, oralardan yatırım çekmekte zorlanıyoruz. Ama petrol fiyatlarını düşmesi bizim cari açığımızı düşürüyor bu olumlu" diye konuştu.

Şimşek, büyük resme bakıldığında Türkiye Hikayesi'nin çok önemli olduğunu ifade ederek, yurt dışı ziyaretlerinde yatırımcılara yönelik, artık Türkiye'de siyasi istikrar bulunduğunu, önümüzde 4 yılda seçimsiz bir dönem bulunduğunu, çok iyi bir yol haritasının olduğunu, 25 sektörel dönüşüm programını ve makro yapısal reform programını açıkladıklarını anlattıklarını söyledi.

Buna ilaveten AB ile ilişkileri canlandırdıklarına ilişkin mesajları da verdiklerinin altını çizen Şimşek, Türkiye hikayesinin sektörel dönüşüm, reformlara ilişkin yol haritası ve AB süreci olmak üzere 3 temel ayağı bulunduğuna dikkati çekti.

AB sürecinin hem yatırımcı hem de Türkiye açısından çok önemli olduğunu dile getiren Şimşek, "Türkiye'nin hikayesi inanılmaz güçlü" dedi.

Seçmenlerin ilgilendiği asgari ücret, emekli maaşları ve muhtar maaşları gibi vaatlerin yerine gelmeye başladığına dikkati çeken Şimşek, "Bunlar işin kolay kısmı. Bunlar geçici refah artışı sağlayacak, toplumun belli kesimlerine transfer sağlayacak düzenlemeler ama esas millete verdiğimiz söz yapısal reform yani kalıcı olarak Türkiye'ye sınıf atlatmak" ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye'nin alt orta gelir grubunda bulunduğunu, ülkeyi bu seviyeden üst orta gelir grubuna taşıdıklarını vurgulayarak, "Şimdi 'Yeni nesil reformlar yaparak Türkiye'yi üst gelir grubuna, zenginler kulübüne sokacağız' dedik. Millet de yüzde 49,5 gibi muazzam bir destekle bize bu fırsatı verdi. Bu seçim vaatlerinin önemli bir kısmını yerine getirdik. Yılın ilk çeyreğinde muhtemelen tamamını yerine getirmiş oluruz ama esas millete sözümüz kalıcı reformlardır" diye konuştu.

Bunları yatırımcılara da anlattıklarına dikkati çeken Şimşek, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin hikayesinin çerçevesi çok iyi. Hikaye oldukça cazip. Yol haritası belirlenmiş çok net. Milletimiz bu reformları yapacak kapasiteyi, çoğunluğu vermiş. Geriye sadece ve sadece bizim bu reformları yapmamız kalıyor. Yatırımcıların sorusu 'Bunları yapabilecek misiniz bir görelim' şeklindeydi. Bu çok önemli Kredibiliteyi güveni söylemle kazanamayız, iş yaparak kazanırız. 2002 yılında AK Parti geldiğinde Türkiye hala 2001 krizinin atmosferindeydi. Reel faizler yüzde 25, Türkiye batar mı iflas eder mi diye çok ciddi ciddi tartışmalar yaşanıyor ve Türkiye'nin iflas etme olasılığı çok yüksek görülüyordu. Bunu birebir ben yaşadım. 4 Kasım sabahında yazdığımız raporda 'nasıl bir çerçeve çizelim' diye uzun uzun tartışmalar yaşandı. İşin özü şu, Türkiye'nin güçlü bir hikayesi var. Hikayelerin, reformların hayata geçmesi ile birlikte Türkiye'ye çok ciddi bir güven ve kaynak akışı olabilir. Türkiye bu anlamda küresel gelişmekte olan ülkelerin çok zor bir konjonktür ile karşı karşıya olduğu bir dönemde hikayesi ile onlardan ayrışabilir ve yüksek gelir grubu ülkeler arasına gelebilir. Bunun bir tek basit ön koşulu var, verdiğimiz reform sözlerini şimdi hızlı bir şekilde yerine getirmek. (Yatırımcılar) Uygulamayı bekliyorlar, 'bir görelim' diyorlar."

- "Avrupa'ya tam entegrasyonu içerecek bir anlaşmaya hazırlar"

Şimşek, Türkiye'nin kredibilite açığının yüksek olmadığını ancak algıda biraz bozulmalar olduğunu belirterek, yatırımcıların hem Türkiye'nin hikayesinden hem de başbakan Davutoğlu'nun performansından son derece etkilendiklerini söyledi.

Yatırımcıların hikayeye inanmak ve yatırım yapmak istediklerinin altını çizen Şimşek, şimdi Avrupa ile yakınlaşmanın sözün ötesine geçtiğini, fasılların açıldığını söyledi.

Şimşek, Almanya'nın Avrupa'nın en önemli ülkesi olduğunu belirterek, Almanya ile bu güçlü ilişkilerin hiç bir dönemde kurulmadığını, bu dönemde Almanya ile aralarında en ufak bir tereddütün bulunmadığını bildirdi.

Almanya ile Gümrük Birliği'nin hizmetler sektörü, tarım ve kamu alımlarını da içerecek şeklinde genişletilmesine, derinleşmesinde üç aşağı beş yukarı aynı düşündüklerini dile getiren Şimşek, "Artık Avrupa'ya (ekonomik anlamda) tam entegrasyonu içerecek bir anlaşmaya hazırlar. Siyasi kısmı daha sonraki dönem düşünülüyor ama ekonomik entegrasyonda 'Full entegrasyon' noktasında vize muafiyeti konusunda da bir araya geleceğiz ama aslında Türkiye 90'lı yıllardaki AB'ye tam üye olmuş olacak" dedi.

-"Şiddeti övmek fikir özgürlüğüne girmemeli"

Şimşek, yurt dışı ziyaretlerinde basında ifade özgürlüğü konusundaki eleştirilere muhatap olup olmadığının ve akademisyenlerin yayımladığı bildiriye ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine de, kapalı toplantılarda zaman zaman bunları seslendirenlerin olduğunu ifade etti.

"Pozisyonumuz çok açık ve net" diyen Şimşek, fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü olmadan kalıcı bir şekilde yüksek gelir grubuna giremeyeceğini belirtti.

Şimşek, AK Parti olarak hep "Demokrasi ve kalkınma at başı gider" dediklerini vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Biz o muhataplarımıza şunu söyledik. Fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü AK Parti hükümetleri döneminde alan genişlemiştir ve bu konuda eksiklerimiz varsa gerekeni yapacağız. Bu konuda zerre kadar tereddüt olmasın. Dördüncü sanayi devriminden bahsediyoruz. Dördüncü sanayi devrimi bilgiye dayanıyor. Bilgi de inovasyonla özgürlüklerin en geniş şekilde yaşandığı ülkelerde ortaya çıkar ama şimdi akademisyenlerin yaptığı gerçekten Sayın Başbakanımız bu konularda çok net açıklamalarda bulundu. Şöyle, burada bir eleştiriden çok şiddeti övmeye giden bir patika olduğu için Türkiye olarak biz bu konuda 'Biz de o eleştirileri eleştirdik. Çünkü sonuçta ülkemizde bir fikir özgürlüğü var ama şiddeti övmek fikir özgürlüğüne girmemeli' dedik. Terörle mücadele ayrı, şiddetin övülmesi ayrı konulardır."

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, terör konusunda Türkiye'nin doğru yolda olduğunu belirterek, "Dünyanın hiçbir demokrasisi eli silahlı eşkıyanın şehirde kümelenmesine izin vermez" dedi.

Şimşek, Kanal 7 televizyonunda "Başkent Kulisi" programına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Türkiye'nin doğusunda yaşanan terör olaylarının, Rusya ile yaşanan uçak krizinin ve bölgedeki gelişmelerin, Türkiye'nin risk primi açısından etkilerinin sorulması üzerine Şimşek, sadece Türkiye'nin değil, bütün gelişmekte olan ülkelerin risk priminin son aylarda hızlı bir şekilde arttığına dikkati çekti ve her gün bu parametreyi takip ettiklerini söyledi.

Şimşek, Türkiye'nin bu kadar zor bir coğrafyada yaşamasına, bu kadar çok şokun merkezinde bulunmasına ve depremin merkez üssü olmasına rağmen risk priminin başka ülkelere göre daha az arttığına işaret ederek, Avrupa'nın krizden daha yeni çıkmaya başladığının altını çizdi. Şimşek, "Türkiye hikayesinin ekonomik performansının 2016'daki en önemli bileşeni Avrupa'nın toparlanması olacak" ifadesini kullandı.

Avrupa'da parasal genişlemeye gidildiğini, bunun finansal koşulları elverişli hale getirdiğini ve kredi imkanlarını arttırdığını belirten Şimşek, Avrupa'nın uzun yıllar sonra güçlü bir toparlanmaya girebileceğini, bunun Türkiye'nin lehine olacağını bildirdi.

Şimşek, Türkiye'ye gelen doğrudan yatırımların yüzde 75-80'inin Avrupa'dan geldiğini vurgulayarak, Ortadoğu'dan doğrudan doğruya gelen çok fazla para olmadığını, Avrupa'nın Türkiye'nin en büyük ortağı olduğunu belirtti.

Avrupa krizi, Orta Doğu'da Arap Baharı sonrası yaşananların Türkiye'yi olumsuz etkilediğine dikkati çeken Şimşek, şöyle konuştu:

"Bu sıkıntılara baktığımızda normalde Türkiye'nin risk priminin çok daha yüksek olması lazım. Niye değil, çünkü Türkiye'nin temelleri sağlam, Türkiye'nin bilançosu çok iyi, borcu düşük, bankacılık sektörü sağlam ve büyüyebilen ciddi direnci olan bir ekonomi. Bu da AK Parti hükümetlerimizin 2002 sonrası yaptığı reformlar sayesinde oldu. O nedenle risk primimiz evet herkes gibi bir miktar yükseliyor ama yine de başka ülkelerle karşılaştırdığımız zaman makul bir artış. Bu bahsettiğiniz hususlar tabii ki risk primini yükseltiyor. Bugün Türkiye Hindistan olabilir. Hindistan ne yaptı, örnek olarak söylüyorum, yeni bir hükümet kuruldu sonra dünyada saygın bir ekonomisti Merkez Bankasının başına getirdiler. Bizim kadar hedef tutturmada başarılı olmasalar bile Hindistan hikayesi o kadar yayıldı, güçlendi ki Hindistan'a çok ciddi sermaye akışı var. Mesela rupi, Türk Lirası kadar değer kaybetmedi. Biz Hindistan'ın hikayesini bir anlamda tekrarlayabiliriz. Hatta daha güçlü...Çünkü Hindistan bizim kadar detaylı ve kapsamlı bir reform programı açıklamadı. Uygulamada arzulanan başarıyı sağlayamadı, buna rağmen algısı iyileşti. Türkiye ise çok iyi bir yol haritasına sahip. Güçlü bir hükümet şimdi reformları yaparak, politika çerçevesini küresel koşulları da dikkate alarak sağlıklı bir şekilde yürüterek Türkiye, Hindistan benzeri bir hikayeyi yazabilir. Çünkü yeni hikaye Çin hikayesi değil. Önümüzdeki dönem dünyada Hindistan hikayesini konuşacağız."

-"Mutfaklarda şimdi reformlar üretiliyor"

Şimşek, Türkiye'nin uçak iniş kalkışları istatistiklerine göre cazibe merkezi olmasına ilişkin bir soru üzerine de bulunduğu coğrafyanın Türkiye'ye getirdiği yükler olduğunu ancak bunun yanı sıra artı değer olarak pozitif taraflarının da bulunduğunu söyledi.

İstanbul'un küresel hava ulaşımında bir üs olması kadar doğal bir şey olmadığını ifade eden Şimşek, Türk Hava Yolları'nın hükümetleri döneminde büyük başarılar kazandığını, yolcu taşımada Avrupa'da ikinci sıraya yükseldiğini hatırlattı.

Şimşek, İstanbul'un yolcu anlamında Frankfurt'u geçtiğine dikkati çekerek, bunun Türkiye ekonomisinin dinamizmini, Türkiye coğrafyasının ne kadar değerli olduğunu gösterdiğini belirtti.

"Biz ulaştırmadan, lojistiğe yani artık entegre, herşeyin birlikte düşünüldüğü bir küresel lojistik üssüne dönmek istiyoruz" diyen Şimşek, bunun 2014'te açıklandığını, sonra seçim döneminde CHP'nin bunu kopyaladığını ifade etti.

Şimşek, 25 dönüşüm programının ve yapısal reformların Türkiye'ye sınıf atlatacağını dile getirerek, "Allah'ın izniyle şu vaatler kısmı aradan çıkar çıkmaz, bütçe aradan çıkar çıkmaz çok hızlı bir şekilde hem Türkiye'nin demokratik standartlarını, hem temel hak ve özgürlüklerini hem de yapısal dönüşümünü sağlayacak reformları hayata geçireceğiz. Başbakanımız programı açıkladı. Meclis'te bir gündem var. Ama şu anda arka planda reform grubu, ben de onun içindeyim, Lütfü Elvan Bey'in başkanlığında ve benim başkanlığımda Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda harıl harıl çalışıyoruz. Mutfak buralar, o mutfaklarda şimdi reformlar üretiliyor. O reformları inşallah yakında hayata geçireceğiz" şeklinde konuştu.

- "İcraat peşinde koşacağız"

Ekonomi alanındaki en önemli sorun alanının sorulması üzerine de Şimşek, "Türkiye'nin temel meselelerini biz çözdük ama nitelik konusunda gerideyiz" diyerek, eğitim alanından örnekler verdi. Şimşek, yarım milyondan fazla öğretmen almalarına, üniversite sayısını ikiye katlamalarına rağmen eğitim kalitesinde arzuladıkları yerde olmadıklarını, eğitimde kalite için reform yapılması gerektiğini söyledi.

Şimşek, üretimde de düşük ve orta teknolojili ürünlerin üretildiğine, yüksek teknolojili ürünlere geçişin Ar-Ge ile başarılacağına ve Meclis'e gönderilen ilk paketin Ar-Ge paketi olduğuna dikkati çekti.

"Türkiye muazzam bir hikaye yazma arifesindedir" ifadesini kullanan Şimşek, vatandaşlara daha fazla iş imkanı sunmak istediklerini kaydetti.

Şimşek, Hollanda'daki sistemi örnek göstererek, yarı zamanlı veya esnek çalışma olanaklarının vatandaşa sunulması gerektiğinin altını çizdi.

Kadınların çocuk evdeyken bazen tam zamanlı çalışmak istemediklerini ifade eden Şimşek, bunun için engellerin kaldırılması gerektiğini bildirdi.

Şimşek, bugün Türkiye'de çalışma çağındaki nüfusun yüzde 46-47'sinin çalıştığını vurgulayarak, Türkiye'de imalat sanayindeki işçinin ortalama fazla mesai verilerek günde 49 saat çalıştığını, OECD ülkelerinde bunun 38 saat civarında olduğunu, Türkiye'de sanayide 38 saat çalışılsa işsizliğin çok kolay bir şekilde yüzde 5'in altına düşebileceğini, bunların hepsinin reform gerektirdiğini söyledi.

Yargı reformuna da işaret eden Şimşek, "1932'de açılan bir dava halen kapanmamış, böyle bir şey olabilir mi? Yargı reformunu mutlaka yapmamız lazım, performansa dayalı bir sistem, bir kültür oluşturmamız lazım" ifadesini kullandı.

AK Parti hükümetleri döneminde çok reform gerçekleştirildiğini, bu anlamda bir sessiz devrim yapıldığını ifade eden Şimşek, bu yeni dönemde mutfakta daha çok çalışıp, daha az konuşarak daha çok üretmek için icraat peşinde koşacaklarını söyledi.

-"Dünya yapısal reform gerçekleştirmeli"

Şimşek, OECD İstişare Komitesi Başkanı William White'ın "elimizde cephanemiz kalmadı" sözlerine işaret edilerek, bunun yeni bir küresel krizin tetiklenebileceği anlamına mı geldiğine ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine de, bir an önce dünyanın yapısal reform yapması gerektiğinin altını çizdi ve yapısal reformların orta uzun vadede meyvelerini verdiğini, kısa vadede beklentileri iyileştirdiğini söyledi.

Türkiye olarak kolaycı kısa vadeli çözümler peşinde olmadıklarının altını çizen Şimşek, "Türkiye'de bütün politika tartışmaları, hep kolaycı kısa yoldan refah artışı gibi talepler içeriyor. Halbuki kalıcı refah artışı dönüşümle olur. Ekonomik olarak siyasi olarak yapısal dönüşümle olur. Bunu sağlamazsanız kalıcı refah artışını sağlayamıyorsunuz. Şunu demek istiyor, 'küresel büyüme düşük seyrediyor ama potansiyel de düştü'" ifadesini kullandı.

Davos'un ana konusunun 4'üncü sanayi devrimi, robotlar ve bilgi olduğuna dikkati çeken Şimşek, "Türkiye bu konuda maalesef arzulanan noktada değil. Bizim bu dönüşümü sağlamamız için eğitim gerekli. Biz aslında eğitimde nicelik olarak büyük bir devrim yapmışız. Bugün okula eğitime erişimde muazzam ilerleme kaydetmişiz. Şimdi ise niteliğini ve planlamasını iyi yapmamız lazım. 4'üncü sanayi devriminde robotlar artık kullanılacak diyoruz. Okuduğum bir raporda 20 yıl sonra ABD'de bir çok işi robotların yapacağını yazıyordu. 20-30 yıl sonra etki anlamında zirveye ulaşacak 4'üncü sanayi devrimine hazırlık yapmamız lazımken biz hala insanlar part time çalışmalı mı, çalışmamalı mı tartışmaları yapıyoruz, bu konularda çözüm üretmezseniz, firmalar sermaye yoğun üretim yaparlar yani robotları kullanılır. Elimizde enstrüman var, OECD Başkanı ile hem fikir değilim. Elimizdeki en mükemmel enstrüman reformdur. Dünyanın reforma ihtiyacı var" şeklinde konuştu.

- "Avrupa eski Avrupa değil"

Almanya Başbakanı Angela Merkel'in göçmen konusundaki tavrıyla doğru yolda olduğunu ifade eden Şimşek, "Avrupa içe kapanık, şu anda dünyadaki katma değerin yüzde 82'si Avrupa'nın dışında üretiliyor. Avrupa eski Avrupa değil. Dünya nüfusu 10 milyara çıktığında Avrupa'nın payı yüzde 4-5'e inecek. Avrupa'da liderlik eksikliği var. Merkel bu liderliği ortaya koyuyor bu yüzden Almanya çok şanslı. İngiltere ve ABD dışa biraz daha açıklar ve zemin kayıpları biraz daha sınırlı yani Çin'e alan kaptırmada en büyük pay Japonya ve Avrupa'dan gidiyor. Bunu değiştirmenin tek yolu reformdur" değerlendirmesinde bulundu.

-"Türkiye'nin algısını bozan en önemi faktör terör örgütü"

Şimşek, Türkiye algısının gerçekliğinden daha kötü hale geldiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Ben dışarı gittiğimde de bunu hissettim. Kürt meselesi olsun, temel haklar ve özgürlük alanlarında genel algı Türkiye'nin ilerleme sağlayamadığı noktasındadır. Ama gerçeklik aslında daha iyi. 2007 yılında algımız daha iyiydi. Aynı çevreler dışarıdan bize daha iyi bakıyorlardı. 2014-2015 yılına geldiğiniz zaman, Türkiye'nin algısı gerçeğinden daha kötü. Algıyı düzeltmek reform yaparak mümkün. Terör konusunda Türkiye doğru yoldadır. Dünyanın hiçbir demokrasisi eli silahlı eşkıyanın şehirde kümelenmesine izin vermez. Biz hep sorduk bu konuları gündeme getirenlere, 50 gün sokağa çıkma yasağı falan, soruyoruz onlara 'Bugün El-Kaide gelse İngiltere, ABD'de küçük bir kasabada hendek kazsa siz nasıl davranırsınız' diye, hiç bir cevap yok. Burada sorunun temelinde terör olduğunu anlatamıyoruz. En büyük zulmü Türklere terör örgütü yapıyor. Gaziantep'in diğer tarafındaki bölgede önceden ne kadar büyük ilerleme olduğunu bire bir yaşamış insanım. Bu atmosferi zehirleyen terör örgütü. Terör örgütü hak ve özgürlük mü istiyor, zaten temel hak özgürlüklerde hiç bir hükümetin yapamadığını yapmışız, daha da yapacağız. Türkiye'de temel hak ve özgürlükler anlamında 'biz herşeyi bitirdik' diye bir şey yok. Dışarıda aleyhimizie çalışan bir çok kesim var içerde de bu değirmene su taşıyanlar var. İçerde hikaye anlattığımız kadar dışarıda da anlatmamız lazım. Biz bir ada değiliz. İnsan hakları evrenseldir. Dünya artık kayıtsız kalmıyor. Türkiye'nin algısını bozan en önemi faktör maalesef terör örgütüdür."

Bakan Şimşek, 2016'ya ilişkin beklentilerinin sorulması üzerine de, dünya piyasasının 2016'ya çok kötü başladığını, çok zor bir yıl olacağını ifade etti.

Türkiye'nin pozitif yönde ayrışacağına inandıklarını dile getiren Şimşek, piyasalarının oynaklığının temelinde emtia fiyatları ve küresel düşük büyüme olduğunu fakat Türkiye'nin emtia fiyatlarından olumlu etkilendiğini kaydetti.

Şimşek, Türkiye'nin en zor döneminde dahi yüzde 4'lük büyüme sağlandığına dikkati çekerek, "Şimdi reform ve siyasi istikrarla daha güçlü bir büyüme olacağına inanıyorum" dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber