'Mali disiplin ile kamu borç yükünü düşürdük'

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Uygulanan mali disiplin, etkin borçlanma stratejileri ve yüksek ekonomik büyümeyle Türkiye'nin kamu borç yükünü 40 puan düşürdüklerini anlatan Şimşek, "2002 yılında yüzde 74 seviyesine ulaşan AB tanımlı borç stokunun GSYH'ye oranının 2015 yılında yüzde 32,6'ya gerileyeceğini tahmin ediyoruz" diye konuştu.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 28 Ocak 2016 19:42, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Mali disiplin ile kamu borç yükünü düşürdük'

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Artık temel hedef borçların sürdürülebilirliği değildir. Amacımız özel sektör yatırımlarına alan açarak, tasarrufları artırarak, cari açığı kontrol altında tutarak, enflasyonla mücadeleyi ve finansal istikrarı destekleyerek ve yapısal reformlara mali alan sağlayarak büyüme potansiyelimizi yukarı çekmektir" dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurumu (SPK), bütçelerinin görüşmeleri başladı.

Şimşek, komisyonda yaptığı sunumda, küresel gelişmeler ve Türkiye ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Küresel ekonominin, finansal krizden bu yana geçen 8 yıla rağmen hala kriz öncesi güçlü büyüme seviyesine ulaşmadığını ifade eden Şimşek, büyüme potansiyelinin düştüğünü ve büyüme gerçekleşmelerinin de düşük potansiyelin de altında seyrettiğini söyledi.

Şimşek, 2016-2017 yıllarında gelişmiş ülkelerin yılda ortalama yüzde 2,1, gelişmekte olan ülkelerin sırasıyla yüzde 4,3 ve 4,7 büyüyeceğinin öngörüldüğünü belirterek, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin ise yüzde 2,5 ve 3,3 oranlarında büyümesinin beklendiğini kaydetti.

Son yıllarda ABD ekonomisinin nispeten güçlü büyüme performansı gösterdiğini anlatan Şimşek, Avro Bölgesi ekonomisinde de toparlanma süreci gördüklerini dile getirdi.

Gelişmekte olan ekonomilerde genel yavaşlama eğiliminin sürdüğüne dikkati çeken Şimşek, Fed'in para politikasındaki sıkılaşma, Çin ekonomisindeki yavaşlama ve jeopolitik risklerin gelişmekte olan ekonomilerin büyümesini olumsuz etkilediğini belirtti.

Petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüşlerin, emtia ihracatçısı gelişmekte olan ülkeler üzerinde ciddi olumsuz etki oluşturduğunu anlatan Şimşek, Çin ekonomisinin 2015 yılı büyüme oranının yüzde 6,9 ile son 25 yılın en düşük seviyesinde gerçekleştiğini söyledi.

Ekonomik aktiviteyi desteklemek için para politikasında gevşemeye giden Çin'de döviz kuru liberalizasyonuna ilişkin reform, yeniden dengelenme sürecinin devam ettiğini vurgulayan Şimşek, ilerleyen dönemde küresel ekonominin en önemli gündem maddelerinin, Çin ekonomisindeki yavaşlama, düşük seyreden emtia fiyatları ve Fed'in para politikasındaki sıkılaşma süreci olarak ön plana çıktığını iletti.

Şimşek, düşük küresel ticaret hacmi, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarında yavaşlama ve jeopolitik belirsizliklerin de öne çıkan diğer riskleri oluşturduğunu kaydetti.

- Türkiye ekonomisi

Şimşek, 2015 yılında Türkiye ekonomisinin küresel ekonomide ve genel seçimler nedeniyle yurt içinde yaşanan belirsizliklere rağmen yüzde 4 civarında büyüdüğünü tahmin ettiklerini dile getirerek, "Bu oran Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin ortalama büyümesinin 2 katından fazladır. 2015 yılı büyüme performansı ile Türkiye; G20, OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında en hızlı büyüyen 4'üncü ekonomi olacaktır" dedi.

Bu yıl siyasi belirsizliklerin ortadan kalkması, gelirler politikasıyla yurt içi talepte beklenen canlanma ve AB'de beklenen ekonomik toparlanma sonucunda büyümenin yüzde 4,5 seviyesine ulaşmasını beklediklerini bildiren Şimşek, şöyle konuştu:

"2017-2018 yıllarında ise yüzde 5'lik büyüme hedefimiz bulunmaktadır. Orta vadede büyümeyi destekleyecek unsurlar, üretken alanlara yönelik yatırımlar, artan yurt içi tasarruflar, özel kesim yatırımları ile yapısal reformlardan kaynaklanan verimlilik artışı olacaktır. Türkiye'de kapsayıcı ve istihdam yaratan büyüme eğilimi 2015 yılında da devam etmiştir. Son bir yılda 718 bin kişiye ilave istihdam sağladık. Ama istihdamdaki artışa rağmen işgücüne yüksek katılım sebebiyle işsizlik oranı hala yüzde 10'un üzerinde seyretmektedir. 2015 yılında yüzde 10,2'ye ulaşacağı öngörülen işsizlik oranının orta vadeli dönem sonunda yüzde 9,6'ya düşmesini bekliyoruz."

- Enflasyon ve cari açık

Enflasyonun, 2015 yılında Türk Lirası'nda yaşanan değer kaybı ve gıda fiyatlarında kaydedilen yüksek oranlı artış nedeniyle yüzde 8,8 ile hedefin oldukça üzerinde arttığını anlatan Şimşek, "Sıkı para ve maliye politikası ile uygulamaya koyacağımız tedbirler sayesinde enflasyonu 2016 yılında yüzde 7,5'e, orta vadede ise yapısal reform uygulamalarının etkisiyle yüzde 5'e indirmeyi hedefliyoruz" görüşüne yer verdi.

Küresel ticaret hacmindeki zayıf seyir, ticaret ortaklarında yaşanan politik istikrarsızlıklar ve paritedeki gelişmeler neticesinde 2015 yılı Ocak-Kasım döneminde, dolar cinsinden yüzde 8,4 gerileyen ihracatın, avro cinsinden yüzde 10,1 arttığını hatırlatan Şimşek, aynı dönemde ihracatın miktar olarak yüzde 1,5 oranında yükseldiğini söyledi.

İthalatın ise uygulanmakta olan makro ihtiyati tedbirler, düşük seyreden petrol fiyatları, döviz kuru ve altın ithalatının daralmasıyla 2015 yılı Ocak-Kasım döneminde yüzde 14,1 oranında gerilediğine işaret eden Şimşek, dış ticaret açığının 2015 yılında 63,1 milyar dolar seviyesine gerilemesinin beklendiğini kaydetti.

Mehmet Şimşek, şöyle devam etti:

"Dış ticaret açığındaki bu olumlu gelişmenin etkisiyle 2015 yılında cari işlemler açığının 2014 yılına göre 14,8 milyar dolar azalarak 31,7 milyar dolara, GSYH'ye oran olarak ise 1,4 puan azalarak yüzde 4,4'e inmesini bekliyoruz. 2016 yılında düşük emtia fiyatlarının etkisiyle cari açığın GSYH'ye oranının yüzde 3,9 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Orta vadede ise yüksek katma değerli mal ihracatının ve hizmet gelirlerinin artırılması, ihracatın ve yurt içi üretimin ithalata olan bağımlılığının azaltılması, bunlarla uyumlu para, maliye ve gelirler politikaları ile yapısal reformların etkisiyle cari açığın GSYH'ye oranının yüzde 3,5 seviyesine gerileyeceğini öngörüyoruz."

Şimşek, 2016-2018 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programın (OVP) Onuncu Kalkınma Planı'nda belirlenen 25 Öncelikli Dönüşüm Programı'nı uygulama, yapısal reformları etkin bir şekilde hayata geçirme ve izleme süreçlerini içeren önemli bir dönemi kapsadığını vurguladı. Mehmet Şimşek, programın temel amaçlarının enflasyonu düşürmek, cari işlemler açığındaki azalma eğilimini korumak, yapısal reformlara hız vererek büyümeyi istikrarlı ve daha kapsayıcı bir hale getirmek olduğunu vurguladı.

- "Hedefimiz yüksek gelirli ülkeler arasında yer almak"

Bu çerçevede yurt içi tasarrufları artırmak, özel yatırımlar yoluyla büyüme yapısını ve sanayide dönüşümü destekleyerek ekonominin rekabet gücünü ve verimlilik seviyesini artırmanın temel öncelikler olduğunu dile getiren Şimşek, "Hükümetlerimiz döneminde Türkiye, alt-orta gelir ülke grubundan üst-orta gelir grubuna yükselmiştir. Hedefimiz, yüksek gelirli ülkeler arasında yer almaktır" diye konuştu.

Söz konusu hedef doğrultusunda yapısal reform gündemlerinin üç temel ayaktan oluştuğunu anımsatan Şimşek, "Bunlar; 25 Öncelikli Dönüşüm Programı'nda açıkladığımız ve 300'den fazla maddesini uygulamaya geçirdiğimiz yeni nesil mikro reformlar, 64. Hükümet 2016 Yılı Eylem Planı'nda yer alan yapısal makro reformlar ile AB'ye uyum sürecidir" ifadelerine yer verdi.

Şimşek, 2016 yılı Eylem Planı'nda yer alan ekonomik reformların iki temel amacının güçlü ve sürdürülebilir büyüme için toplam faktör verimliliğini artırmak ve büyümeden toplumun tüm kesimlerinin faydalanmasını, kapsayıcı büyümeyi sağlamak olduğunu vurguladı.

Mehmet Şimşek, güçlü ve sürdürülebilir büyümeye giden yolda verimliliği artırmak için işgücü potansiyelinin en iyi şekilde kullanılması gerektiğini söyledi.

- "Eğitime ve işgücüne büyük önem veriyoruz"

İşgücü verimliliğini artırmak için eğitimin ön koşul olduğuna işaret eden Şimşek, eğitimin yanı sıra becerilerin artırılması ve girişimciliğin özendirilmesinin de önem arz ettiğini, bu amaçla 2016 yılı Eylem Planı'nda eğitime ve işgücü verimliliğine büyük önem verdiklerini kaydetti.

Şimşek, "Bu kapsamda eğitimin niteliğini, işgücü piyasasında beceriyi ve nitelikli istihdamı artırmaya, genç işsizlik oranını düşürmeye, kadınların işgücüne katılım oranını artırmaya ve işgücü piyasasını esnekleştirmeye yönelik adımlar atmayı planlıyoruz" dedi.

Türkiye'de katma değerli üretimi desteklemek için orta ve üst teknolojili yatırımların artırılmasının önem arz ettiğinin altını çizen Şimşek, diğer taraftan yatırımların yurt içi tasarruflarla finanse edilmesi için yurt içi tasarrufların artırılmasına yönelik tedbirler aldıklarını anlattı.

Yatırım ortamının iyileştirilmesinin de programın önemli bir parçası olduğunu dile getiren Şimşek, "Büyümeden toplumun tüm kesimlerinin daha iyi bir şekilde faydalanması için KOBİ'lerin, esnafımızın ve kadınların işgücüne katılımının, istihdamının desteklenmesi önem arzetmektedir. Bu yöndeki çabalarımıza devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

- "Mali disiplin ile kamu borç yükünü düşürdük"

Mali disiplinin hükümetin en çok önem verdiği hususların başında geldiğini belirten Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Artık temel hedef borçların sürdürülebilirliği değildir. Amacımız özel sektör yatırımlarına alan açarak, tasarrufları artırarak, cari açığı kontrol altında tutarak, enflasyonla mücadeleyi ve finansal istikrarı destekleyerek ve yapısal reformlara mali alan sağlayarak büyüme potansiyelimizi yukarı çekmektir. Hükümetlerimiz döneminde tesis ettiğimiz bütçe disiplini 2015 yılında da devam etmiştir. Geçen sene genel devlet açığı neredeyse sıfır düzeyinde gerçekleşti, milli gelire oran olarak. İki genel seçime rağmen elde ettiğimiz bu başarı küresel ölçekte de takdir edilmektedir. 2015 yılında gelişmekte olan ülkelerde bütçe açığının ortalama yüzde 4,3, Avrupa Birliğinde yüzde 2,5, OECD'de yüzde 2,1 olacağı tahmin edilmektedir. Kamu kesimi genel dengesinin 2016 yılında GSYH'ye oran olarak yüzde 0,3 oranında açık vermesini ve program dönemi süresince bu seviyede kalmasını öngörmekteyiz."

Uygulanan mali disiplin, etkin borçlanma stratejileri ve yüksek ekonomik büyümeyle Türkiye'nin kamu borç yükünü 40 puan düşürdüklerini anlatan Şimşek, "2002 yılında yüzde 74 seviyesine ulaşan AB tanımlı borç stokunun GSYH'ye oranının 2015 yılında yüzde 32,6'ya gerileyeceğini tahmin ediyoruz" diye konuştu.

Şimşek, 2015 yılında Türkiye'de borç yükünün gelişmekte olan ülkelerin altında, AB ve OECD ortalamasının ise üçte biri kadar olduğuna dikkati çekerek, bu oranı orta vadede yüzde 30'un altına çekmeyi hedeflediklerini bildirdi.

Mehmet Şimşek, şunları kaydetti:

"2002 yılı sonunda yüzde 61,5 düzeyinde gerçekleşen kamu net borcunun GSYH'ye oranı ise yaklaşık 54 puanlık bir düşüşle 2015 yılı üçüncü çeyreğinde yüzde 7,6 seviyesine gerilemiştir. Kamu net borç stoğumuz sadece milli gelire oran olarak değil, nominal olarak da azalmıştır. Kamunun dış borcu ile döviz cinsi dış varlıklarının netleştirildiği net dış borç durumu ise 2002 yılında 54,1 milyar dolar net dış borçtan, 2015 yılı üçüncü çeyreğinde 31,6 milyar dolar net dış varlığa dönmüştür."

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, piyasa koşullarının uygun olması halinde bu yıl 4,5 milyar dolara kadar dış finansman sağlamayı planladıklarını belirtti.

Şimşek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Hazine Müsteşarlığı ve kendisine bağlı kurumların 2016 yılı bütçelerine ilişkin sunum yaptı.

Hükümetleri döneminde sadece borç yükünü azaltmakla kalmadıklarını, borcun yapısını da iyileştirdiklerini ifade eden Şimşek, 2002'den bu yana stratejik ölçütlerle yürüttükleri borç yönetiminde, ağırlığı Türk Lirası cinsine ve sabit faizli enstrümanlara verdiklerini, vadeleri uzattıklarını söyledi.

Şimşek, 2002'de merkezi yönetim borç stokunun yüzde 58'i döviz cinsinden iken bu oranın yüzde 35'e düştüğüne işaret ederek, benzer şekilde değişken faizli senetlerden oluşan borç stokunun ise yüzde 55'ten yüzde 32'ye gerilediğini vurguladı. Şimşek, "Borçlanma vadelerimizi tarihi yüksek seviyelere ulaştırdık. 2002'de ortalama 9 ay vade ile Hazinemiz borçlanabilirken bugün söz konusu vade 72 aya kadar uzamıştır. Dış piyasalarda dolar cinsinden tahvil borçlanmamızın ortalama vadesi ise 7 yıldan 18 yıla yükselmiştir" dedi.

Borç stokunun makroekonomik şoklara karşı direncini artırdıklarını, bunun yanında kur, faiz ve likidite risklerine karşı duyarlılığını önemli ölçüde azalttıklarını anlatan Şimşek, "Tüm bu kazanımlar sayesinde borçlanma maliyetlerini önemli ölçüde düşürdük. Sabit getirili Türk Lirası cinsi iç borçlanmanın ortalama maliyeti 2002'de yüzde 62,7'den 2015 yılında yüzde 9,5'e gerilemiştir. Mali disiplin sayesinde azalan borçlanma gereksinimi ve düşük borç itfası sayesinde, kamunun borçlanmasında yaşanan azalış, özel sektör borçlanma araçları piyasasının gelişimine katkı sağlamaktadır. Bu durum, piyasaların gelişimi ve İstanbul Finans Merkezi projemiz için de önem arz etmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

Hazine Müsteşarlığına 2015 yılı için 68,4 milyar lira başlangıç ödeneği tahsis edildiğini, yıl sonu itibarıyla 68,3 milyar lira tutarında harcama yapıldığını dile getiren Şimşek, bu harcamanın 53 milyar lirasının faiz ödemelerinden, 7,2 milyar lirasının cari transferlerden ve 6,9 milyar lirasının borç verme kalemlerinden oluştuğu bilgisini verdi. Şimşek sermaye transferleri, mal ve hizmet alımları ile personel giderleri gibi diğer harcama kalemlerinin toplamının ise 1,2 milyar lira seviyesinde gerçekleştiğini kaydetti.

Şimşek, Hazine Müsteşarlığı 2016 yılı bütçesi için teklif edilen ödenek tutarının 73,2 milyar lira olduğunu, bu tutarın 56 milyar liralık kısmının faiz ödemeleri için kullanılmasının öngörüldüğünü bildirdi.

- Dış finansman kullanımı

Geçen yıl Hazine Finansman Programı çerçevesinde uluslararası sermaye piyasalarından 3 milyar dolar tutarında dış finansman sağlandığını ifade eden Şimşek, şöyle konuştu:

"2016'da piyasa koşulları uygun olursa 4,5 milyar dolara kadar dış finansman sağlamayı planlıyoruz.

2016 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nda garantili imkan ve dış borcun ikrazı limitini, öngörülen kredi taleplerini, garanti ve ikraz sağlanması planlanan kuruluşların risk profillerini ve 2016'da yapılması planlanan yatırım projelerini dikkate alarak 4 milyar dolar olarak belirledik.

Hazine Müsteşarlığı yurt dışından sağladığı krediler ile tahsis, ikraz ve garanti yöntemlerini kullanarak altyapı projelerine finansman imkanı sunmakta ve KOBİ'lerin finansmana erişimini kolaylaştırmaktadır. 2015'te gerçekleştirilen projeler için yurt dışı kaynaklardan toplam 3,2 milyar dolar tutarında finansman sağladık. Bu tutarın 2,7 milyar dolarlık kısmını garantili ve ikrazlı krediler oluşturmaktadır."

Mehmet Şimşek, Hazine Müsteşarlığının, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından kamu özel işbirliği modeli ile gerçekleştirilen belirli kamu altyapı projeleri için borç üstlenim taahhüdü sağladığını anımsattı.

Bugüne kadar Avrasya Tüneli Projesi için 960 milyon dolar, Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu Projesi için yaklaşık 5 milyar dolar ve Kuzey Marmara Otoyolu Projesi 3. Köprü Kesimi için yaklaşık 2,3 milyar dolar tutarında borç üstlenim anlaşması imzalandığına değinen Şimşek, ayrıca Hazine Müsteşarlığınca ilgili mali yıl içinde taahhüt edilebilecek borç üstlenim tutarının üst limite tabi olması ve bu limitin Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile belirlenmesini hükme bağladıklarını ifade etti. Şimşek, söz konusu üst limitin 2015 mali yılı itibarıyla 3 milyar dolar olarak belirlendiğini, 2016 mali yılı için de limiti aynı düzeyde tutmayı öngördüklerini belirtti.

Şimşek, Avrupa Birliği ile mali işbirliğinin devam ettiğini, Katılım Öncesi Mali İşbirliği çerçevesinde, 2014-2020 döneminde Türkiye'ye tahsis edilen fon tutarının ise 4,4 milyar avroya karşılık geldiğini söyledi.

- "Türkiye'nin etkinliği artıyor"

Türkiye'nin uluslararası kuruluşlardaki ve platformlardaki etkinliğinin giderek arttığını dile getiren Şimşek, Uluslararası Para Fonunun (IMF) yönetiminde Türkiye'nin İcra Direktörlüğü düzeyinde temsil edildiğini belirtti. Kapsamlı kota ve yönetim reformunun ABD Kongresi'nin onayının ardından Fonun gerekli işlemleri tamamlaması ile 26 Ocak'ta yürürlüğe girdiğini anımsatan Şimşek, "Bu reform kapsamındaki kota artışımız için gerekli ödemeyi önümüzdeki ay içerisinde gerçekleştireceğiz. Bu ödeme ile ülkemizin IMF nezdindeki kotası yaklaşık 1,5 milyar SDR'den 4,7 milyar SDR'ye, oy gücü ise yüzde 0,61'den yüzde 0,95'e yükselecektir. Böylece Türkiye, fonun en yüksek kotalı 20 üyesinden biri haline gelecektir" dedi.

Şimşek, uluslararası ve bölgesel kalkınma bankaları ile olan ilişkilerin başarılı şekilde sürdürüldüğüne işaret etti.

- KİT'lere yönelik politikalar

Mehmet Şimşek, kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT) karlılık, verimlilik ve kurumsal yönetim ilkelerine uygun olarak işletilmesinin temel öncelikleri olduğunu söyledi.

Kamu sermayeli kuruluşların uluslararası alanda kabul görmüş kurumsal yönetim ilkeleriyle uyumlu faaliyet göstermelerine imkan tanıyacak altyapının oluşturulmasına yönelik mevzuat düzenlemesi yapmayı planladıklarını dile getiren Şimşek, KİT'lere yapılan sermaye transferi tutarının geçen yıl 5,9 milyar lira olarak gerçekleştiğini, 2016'da bu tutarın ise 6,1 milyar lira olmasını programladıklarını ifade etti.

Şimşek, 2015'te 2,2 milyar lira olarak gerçekleşen KİT'lere yapılan görev zararı ödemesinin bu yıl yaklaşık 2 milyar lira olmasını öngördüklerini belirtti.

- KOBİ'lere finansmana erişim kolaylığı

Çiftçi, tarımsal üretici, esnaf ve sanatkarlara yönelik desteklere ve sağlanan kredi imkanlarına ilişkin bilgiler veren Şimşek, "KOBİ'lerin finansmana erişimini artırmak amacıyla taşınırların teminat olarak kullanılmasının önündeki engelleri kaldıracak düzenlemeleri bu yıl tamamlamayı ümit ediyoruz" diye konuştu.

Bireysel Katılım Sermayesi Sistemi (melek yatırımcılık) kapsamında ocak ayı itibarıyla 347 yatırımcının melek yatırımcı lisansı aldığı ve 13 Melek Yatırım Ağı'nın akredite edildiği bilgisini veren Şimşek, melek yatırımların hacminde de son dönemde önemli artış sağlandığını söyledi.

Şimşek, KOBİ AŞ tarafından kurulacak 150 milyon lira büyüklüğündeki fona ise 50 milyon lira aktarılmasını öngören protokol görüşmelerinin sonuçlanmak üzere olduğunu kaydetti.

- Sigortacılık sektörü

Sigortacılıkta 2015'te prim üretiminin, 2014'e göre yüzde 19 artış gösterdiğine işaret eden Şimşek, yıl sonunda prim üretiminin yüzde 10 civarında artmasının ve 34,1 milyar liraya ulaşmasının beklendiğini belirtti.

"Devlet katkısı" teşvikinin, bireysel emeklilik sistemine ivme sağladığını vurgulayan Şimşek, şu bilgileri verdi:

"Oto-katılım uygulamasına ve fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin de bankacılıkta olduğu gibi veli ve vasileri aracılığı ile bireysel emeklilik sistemine katılabilmesine yönelik çalışmalarımız devam etmektedir.

Bireysel emeklilik sisteminde 2013 yılı başında yaklaşık 3 milyon kişi olan katılımcı sayısı 2015 sonunda 2 katına çıkarak 6 milyon kişiye ulaşmıştır. Sistemdeki fon büyüklüğü ise aynı dönemde yaklaşık 20 milyar liradan 48 milyar lira seviyesine yükselmiştir. 2015'te katılımcılar tarafından ödenen katkı paylarına karşılık olarak, katılımcılara yaklaşık 2 milyar 425 milyon TL devlet katkısı ödemesi yapılmıştır."

Şimşek, sigortacılık sektöründe risk odaklı ve ileriye yönelik bir sermaye yeterlilik ve erken uyarı sistemi ile stres testi modeline ilişkin geliştirilen sistemin uygulanmasına yönelik yazılım çalışmalarının tamamlandığını, yeni sistemin bu yıl kullanılmaya başlanmasının planlandığını söyledi.

Faizsiz finans sisteminin daha hızlı ve istikrarlı bir şekilde geliştirilmesi için önemli adımlar attıklarını anlatan Şimşek, finansal sektörü geliştirici ve finansal istikrarı güçlendirici bir perspektifle üst düzey bir koordinasyonun sağlanmasının kritik öneme sahip olduğuna değindi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber