Kalın: Biz prensip olarak bu ateşkesi destekliyoruz

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye'deki ateşkes kararına ilişkin "Biz prensip olarak bu ateşkesi destekliyoruz.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 26 Şubat 2016 13:22, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Kalın: Biz prensip olarak bu ateşkesi destekliyoruz

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye'deki ateşkes kararına ilişkin "Biz prensip olarak bu ateşkesi destekliyoruz. Bu kararın alınmasında Türkiye de aktif bir rol oynadı. Fakat şu ana kadar yaşananları dikkate aldığımız zaman, Cenevre görüşmeleri ve sonrasında, hatta Münih Anlaşması'nın uygulanması tarihine giderken, yani bu gece itibarıyla dahi Rus uçaklarının bombardımanlarının, Esed güçlerinin karadan yaptığı saldırıların devam ediyor olması, ateşkesin geleceği konusunda bizi ciddi endişelere sevk etmektedir" dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirdiği basın toplantısında, "Hocalı Katliamı"na değinerek, sivil halka yönelik insanlık dışı saldırıyı kınadığını ve Türkiye'nin her zaman Azerbaycan halkının yanında olduğunu ifade etti.

Yukarı Karabağ'a ilişkin adeta durma noktasına gelen "Minsk Süreci"nin de bir an önce başlatılması ve soruna diplomatik çözüm bulunması yönündeki çağrıyı yineleyen Kalın, bu süreçte hakkaniyetli ve kalıcı çözüm noktasında Türkiye'nin Azerbaycan'ın yanında olduğunu, diplomatik süreçlerin devreye sokulması gerektiğini söyledi.

Kalın, Hocalı katliamında hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.

Suriye'de bu gece itibarıyla Münih Anlaşması çerçevesinde yeni sürecin başlamasının hedeflendiğini anımsatan Kalın, Türkiye'nin de katıldığı ve desteklediği Cenevre Görüşmeleri bağlamında, Birleşmiş Milletlerin 2254 numaralı kararı çerçevesinde, çatışmaların durdurulması ve siyasi geçiş süreci kararının alındığını hatırlattı.

Fakat o tarihten bu yana, Esed rejimi ve destekçilerinin karadan ve havadan saldırıları nedeniyle ne 2254 numaralı kararın uygulandığını ne de insani yardımların ulaştırılabildiğini ne de ateşkesin sağlandığını vurgulayan Kalın, Münih'teki görüşmeler neticesinde kısmı denilebilecek bir ateşkeste mutabık kalındığını ve bu kapsamda ateşkesin 24.00'te yürürlüğe gireceğini belirti.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz prensip olarak bu ateşkesi destekliyoruz. Bu kararın alınmasında Türkiye de aktif bir rol oynadı. Fakat şu ana kadar yaşananları dikkate aldığımız zaman, Cenevre görüşmeleri ve sonrasında, hatta Münih Anlaşması'nın uygulanması tarihine giderken, yani bu gece itibarıyla dahi Rus uçaklarının bombardımanlarının, Esed güçlerinin karadan yaptığı saldırıların devam ediyor olması, ateşkesin geleceği konusunda bizi ciddi endişelere sevk etmektedir. Ziya Paşa'nın meşhur bir sözü vardır biliyorsunuz, 'Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz'. Biz somut olarak sahada ne yapıldığını görmek istiyoruz. Umarız bu gece başlayacak olan bu ateşkes hem çatışmaları durdurur, hem sivil ölümleri önler hem de Suriye, halkının Halep gibi İdlip gibi farklı bölgelerde acil ihtiyaç duyduğu insani yardımları ulaştırılmasına imkan sağlar. Maalesef şu an itibarıyla dahi Halep'in kuzeyinde, Azez'de, Tel Rufat'ta, İdlib'te, Türkmen Dağı bölgesinde saldırıların devam ettiği haberleri gelmektedir."

Şu ana kadar rejimin bu tür müzakereleri, Viyana ve Cenevre görüşmelerini, çok daha fazla zaman kazanmak için kullandığına dikkati çeken Kalın, bu sefer farklı bir neticenin ortaya çıkmasını umduklarını ifade etti.

- "Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanır"

Sahadaki kötü gidişatın, bu konuda umutlu olunmasına imkan vermediğinin altını çizen Kalın, şunları kaydetti:

"Öte yandan özellikle Türkiye'nin ulusal güvenliğini açısından, PKK iltisaklı, PKK'nın Suriye kolu olan PYD-YPG gibi örgütlerinin sahadaki hareketliliği ve artık açıkça rejim tarafına geçmiş olması da bizim için ayrı bir endişe kaynağıdır. Bu noktada, Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden durumlar ortaya çıktığı müddetçe Suriye'nin neresinden gelirse gelsin, ister DAİŞ'ten gelsin ister YPG-PYD gibi örgütlerden gelsin, Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanır, angajman kurallarını uygular. Bu noktada şunun altını açıkça çizmek isterim. Biz müttefiklerimizle, dost ülkelerle her konuyu müzakere ederiz, istişare ederiz ama Türkiye'nin ulusal güvenliği asla bir müzakere ve pazarlık konusu değildir. PKK ile PYD-YPG arasında, öbür taraftan bu örgütlerle Esed rejimi arasında bulunan ilişkiyi görmek istemeyenler, aslında başka bir hesabın içerisindeler. Bu ilişkinin derinliği boyutları, aslında bu ülkelerin kendi istihbarat raporlarında da tescil edilmiştir. Fakat sahadaki birtakım fırsatları değerlendirmek adına DAİŞ ile mücadele bahanesiyle bu ilişkinin yok sayılması, bizim açımızdan yok hükmündedir."

Zaman zaman uluslararası basında, "Türkiye'nin Suriye'deki Kürtlerin kazanımlarından rahatsız olduğu, bunun için PYD ve YPG gibi örgütlere karşı tavır aldığı" şeklinde asılsız, hiçbir akıl mantık ölçüsüyle bağdaşmayan yorumların yapıldığını aktaran Kalın, Türkiye'nin Suriye Kürtleriyle bir sorununun olmadığını, terör örgütleriyle sorununun bulunduğunu söyledi.

- "Mücadelemiz PKK'nın güdümünde bir devlet oluşumuna giden süreçle ilgili"

Türkiye'nin mücadelesinin ne Suriye ne Irak ne Türkiye ne İran ne de coğrafyadaki başka Kürtlerle olduğunun altını çizen Kalın, "Bizim mücadelemiz PKK'nın güdümünde bir devlet oluşumuna giden süreçle ilgilidir. Türkiye sınırının hemen güneyinde PKK güdümlü bir devlet yapılanması, devlete benzer bir yapı, otonom yapı, kanton türü şeylere elbette izin vermez" diye konuştu.

Dünyada hiç kimse Suriye Kürtlerinin adını ağzına almazken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 2009-2011'de bu Kürtlerin haklarının tanıması için Suriye rejimine çağrıda bulunduğunu anımsatan Kalın, "Düne kadar Suriye Kürtlerinin adını dahi ağzına almayan çevrelerin, şimdi onların temsilcisiymiş gibi ortaya çıkan birtakım terör örgütlerini yanlarına çekerek kullanması ortada çok açık bir çıkar hesabının olduğunu göstermektedir" değerlendirmesinde bulundu.

Hafız Esad'ın Suriye Kürtlerine yaptığı muameleyi hatırlatan Kalın, o dönemde buradaki Kürtlere Türkiye'nin sahip çıktığını söyledi. Kalın, buna rağmen 1980 ve 1990'lı yıllarda Türkiye aleyhine kullanmak için Suriye topraklarını PKK'ya açanın da yine Hafız Esad olduğunu ifade etti.

Oğlunun da şu anda farklı bir politika izlemediğine dikkati çeken Kalın, şunları kaydetti:

"Düne kadar Kürtleri adeta yok sayan ezen rejim, şimdi onları kendi kirli savaşında kullanmak için yanına çekmeye çalışıyor. Biz bu oyunun farkındayız. Elbette buna müsaade etmeyiz. Bu noktada, terörle mücadelede dost ve müttefik ülkeleri kendi yanında görmeyi talep etmek, Türkiye'nin en doğal hakkıdır. Bu konuda en ufak bir tereddüt söz konusu değildir. Bu konuda farklı düşünceleri olan ülkeler varsa bunlarla bizim farklı düşünmemiz de elbette kaçınılmaz ve doğaldır. Buradan Türkiye'nin ulusal çıkarları söz konusu olduğunda bizim geri adım atmamız hiçbir şekilde söz konusu değildir. Bugün şu veya bu bahaneyle terör örgütlerine göz yumanlar ve onlarla iş tutanlar, yarın bu terör örgütlerinin kendilerine karşı silah doğrultacağından emin olabilirler."

Bunun örneklerinin geçmişte Ortadoğu, Balkan, Afrika ve Asya coğrafyasında görüldüğünü anlatan Kalın, bu oyuna gelmemek gerektiğinin altını çizdi.

Kalın, "Burada nasıl DAİŞ ile mücadele, meşru bir mücadele ise ve benzer terör örgütleriyle, Nusra'dır, El Kaide'dedir, vesaire meşru bir mücadele ise Türkiye'nin PKK ve onun Suriye uzantısı olan mücadelesi de meşrudur, haklıdır. Nitekim Türkiye'nin Suriye konusundaki uyarılarının ne kadar haklı olduğunu da son 3-4 yıllık süreçle yaşanan dram açık bir şekilde ortaya koymuştur" dedi.

Mülteciler konusuna Türkiye'nin ağır yük ve güvenlik risklerine rağmen açık kapı politikasını devam ettirdiğini vurgulayan Kalın, bu politikanın sonucu olarak onbinlerce Suriyelinin hayatının kurtulması mükafatının, Türkiye'ye yeteceğini söyledi.

Ülkede 2,7 milyonu aşan mültecinin kamplarda ve şehirlerde kaldığını dile getiren Kalın, onların ihtiyacını karşılamak ve insani şartlara kavuşmaları için devlet, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşların çaba harcadığını belirtti.

Kalın, "Suriye mültecilerine kapılarını aç ya da mülteci akımını engelle" diyen ülkelerin, Suriye'de hava bombardımanı ve Esed rejiminin karadan yaptığı saldırılar durdurulmadığı sürece krizin daha da derinleşeceğinden şüphe duymaması gerektiğinin altını çizdi.

Yıldız Aktaş

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber