28 Mart yerel seçimleri, SOL ve AKP üzerine bir değerlendirme

Haber Giriş : 30 Mart 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Sağım Solum Ebe Sobe! Hey SOL nerede... Deniz aldı götürdü, satamadan ..

Kamu yönetimi temel yasasının önemli bir kısmının (49 madde) meclisten geçtiği, yerel yönetimler yasasının da meclisin gündemine alındığı bir süreçte, yaklaşık 60 bin işçi ve memurun katılımıyla gerçekleştirilen eylemin ardından yapılan yerel seçimler, AKP'ın beklenen seçim zaferiyle son buldu. "Bir takım medya" organlarının dediği gibi AKP meclisteki ve artık yerel yönetimlerdeki evinde "tek başına".

CHP ise; kurmaylarının açıklamalarına göre solun önder partisi olma özelliğini koruyor! CHP adına sevindirici bir gelişme olabilir yaşananlar. Sanırım seçmeni öyle düşünmüyor. Çünkü AKP'e verilen oyların iyi bir analizi yapıldığında, AKP'nin CHP seçmenini, üstelik işsizler ile birlikte cezbettiğini görebiliriz. Peki ya Demokratik Güç Birliğine ne demeli.. Envai çeşit solun bir araya geldiği (siz bunu gök kuşağı da diyebilirsiniz zeytin dalı da!) hani bir zamanlar bir birlerini suçlayan, düşman kardeşleri oynayan şu meşhur Bizim Türk Solu. Kimi Avrupa Birliği'ne karşıdır, kimi evetçidir, kimi de Havetçi.

Bir zamanlar değişimin gücünü temsil ederdi, ekonomik, sosyal, kültürel haklar vb. Solda yer aldığını ifade eden bir partinin devletten daha çok devletçi olduğunu beyan etmesi, politikasını dolayısıyla vizyonunu ona göre belirlemesi ne kadar gerçekçi? "Nesnel ve öznel koşullar son tahlilde" solun serpilip büyüyebilmesi için elinden geleni yapıyor. Ama sol ne yapıyor, belirsiz. Ya özeleştiri yapmaya devam ediyor, ya da barlarda basın açıklaması. AKP ise seçmen ile birebir örgütlenme çalışması yapıyor. Halkla birlikte iftar açıyor, hastasıyla, çocuğuyla ilgileniyor, yalnızlığını ve yoksulluğunu paylaşıyor, yani "leninist örgütlenme" yapıyor, laf yapmıyor, "praksis" yapıyor. Yani kısaca halkı insan yerine koyuyor, seçkinci davranmıyor, halka dışarıdan "bilinç" götürmüyor. Bilinci olanın bilinci kendine..

Günümüz dünyasının anahtar kelimesi uluslar arası rekabetin körüklediği değişimdir. Değişmeyen tek şey değişmenin değişmeyeceği gerçeği olduğunu asırlar evvel söylemiş Herakleitos. Felsefe ile anlamak, tarihle yargılamak gerekiyormuş, bilinci olanlara elbet sözümüz.

"Solun değerlerine" sanırım AKP sahip çıkıyor, bir dönemde RP sahip çıkmıştı, lütfen hatırlayın. 1980'li yıllara kadar sol özgürlük istiyordu, adil bir paylaşım istiyordu, eşitlik istiyordu, kardeşlik istiyordu, barış istiyordu, iş ve aş istiyordu, istiyordu.. Şimdi ise devletin bekası ve de muhafazası adına değişimin karşısında buluyor adeta kendini. Avrupa Birliği'ne karşı, alternatifini işaret etmeden yerelleşmeye karşı, kamunun yeniden yapılanmasına karşı, ona karşı, buna karşı. Değişen üretim ilişkilerinin, kültürel ve toplumsal değişimin karşısında fren görevini görüyor. Sağ solculaşırken, sol sağcılaşıyor. İlginçtir ortaya "muhafazakar sol" çıkıyor. Gülmeyin hemen, İşçi Partisi mi (ya da Türkiye Komünist Partisi) solda, Adalet ve Kalkınma Partisi mi? Peki ya DEHAP mı daha çok milliyetçi, MHP mi? Demokratik Sol Parti mi daha demokrat, Sosyalist Demokrasi Partisi mi?

Bir birey olarak; ben "büyük insanlık ailesinin" onurlu bir üyesi olarak çağdaş dünyada karnım tok, sırtım pek, gelecek kaygımın olmadığı bir dünyada barış içinde ve huzurlu bir şekilde sevdiklerimle yaşamak istiyorum. Ben makine olmak istemiyorum, insan kalmak istiyorum be kardeşim..

Sağım! Solum! İnsanım!

Sol çocukluk hastalığını oynamaya devam ediyor hala (Nazım Hikmet'in kemikleri sızlıyordur mutlaka, Orhan Veli'nin de).. Üretim ilişkilerinin değiştirdiği değişen dünya her şeyi, ama her şeyi yeniden tanımlamak, yöntemleri de gözden geçirmek gerekiyor. Demokrasiyi, katılım ve özgürlük kavramlarını, sağ ve sol kavramlarını, önderlik kavramlarını. Yoksa sadece ölmüşlerin kemiklerini değil doğacak çocuklarımızın da kemiklerini sızlatacağız.

Eğer Halil Cibran'dan aparıp, demokrasiyi bir kuşa benzetirsek sağ ve sol demokrasinin iki kanadını oluşturur. Bir kanadı eğer yara alır, zaafa uğrarsa, uğratılırsa demokrasi uçamaz, denize çakılır, deniz biter o zaman. Sağsız ve solsuz demokrasi olmaz, olmamıştır, eğer olduysa adı başka bir şey olmuştur..

30.03.2004

Ahmet Suat

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber