Medeniyetimizin olduğu yerde DAİŞ ve PKK olamaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde, DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu yerde, PKK olamaz, PYD olamaz, YPG olamaz" dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 13 Mart 2016 18:02, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Medeniyetimizin olduğu yerde DAİŞ ve PKK olamaz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Terör örgütlerinin pusuda beklediği bu dönemde, çocuklarımıza, gençlerimize, genç kızlarımıza daha fazla sahip çıkmalıyız. Paralel yapıların, hizmet ve adanma kılıfları altında, nesillerimizi kendi kirli emellerine alet etmesine seyirci kalamayız" dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde "Dünyayı İyilik Değiştirecek" başlığıyla düzenlenen Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) "Uluslararası İyilik Ödülleri Töreni"nde yaptığı konuşmada, çocuklar, gençler ve kadınların mutlaka kazanılması, özel önem verilmesi gereken kesimlerin başında geldiğini, öğrencilerin ahlaklı, vatanına ve milletine bağlı, insanlığa faydalı bireyler olarak yetiştirilmesi hususunda vakıflara ciddi görevler düştüğünü belirtti.

"Terör örgütlerinin pusuda beklediği bu dönemde, çocuklarımıza, gençlerimize, genç kızlarımıza daha fazla sahip çıkmalıyız. Paralel yapıların, hizmet ve adanma kılıfları altında, nesillerimizi kendi kirli emellerine alet etmesine seyirci kalamayız. Ümmeti parçalayan, ümmeti birbirine düşürenlerin bu gayretlerine seyirci kalamayız. Anneyi evladına, evladı annesine, babasına düşman kılan bu anlayışa seyirci kalamayız" diye konuşan Erdoğan, yeni nesilleri maddi ve manevi olarak beslerken, bu şer odaklarına karşı da azami derecede dikkatli olunması uyarısında bulundu.

Türkiye Diyanet Vakfı'ndan bu anlayışla, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile hareket ederek, çalışmalarını daha da yaygınlaştırmalarını beklediklerini ifade eden Erdoğan, adalet, ihsan, merhamet, istikamet gibi ilkeler doğrultusunda yürütülen bu hizmetlerin devam etmesini temenni etti.

- "Bu muhteşem medeniyet, ecdadımızın bize bıraktığı en büyük miraslardan biridir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapılan çalışmaların önemini göstermesi açısından Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in yaşadığı bir hadiseyi şöyle aktardı:

"Bir toplantı vesilesiyle Kamerun'dan ülkemize gelen Müslüman liderler, Diyanet İşleri Başkanımıza 16 maddelik bir talep listesi veriyor. Başkanımız diyor ki; 'Bunların hepsini yapamam. Bir tanesini söyleyin, onu gerçekleştirmeye çalışayım.' Bunun üzerine muhatabı listenin en son sırasındaki talebi işaret ediyor. Bu talep, Diyanet İşleri Başkanımızın cübbesi ve sarığıyla ülkelerini ziyaret etmesi, oradaki Müslümanlarla kucaklaşması isteğiydi. Daha biz yıllarca kendi ülkemizde cübbesiyle, sarığıyla dolaşan Diyanet İşleri Başkanı göremedik.

Başkanımız; 'Onca meseleniz varken, ziyaret konusu niye sizin için bu kadar önemli' diye soruyor. Cevap çok şaşırtıcı; 'Siz Müslüman olarak azınlıkta yaşamanın ne zor şey olduğunu bilemezsiniz. Siz bu şekilde ülkemize geldiğinizde, bizim sahipsiz olmadığımız görülecek.' Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanımız, ilk fırsatta Kamerun'a gidiyor. Oradaki büyükelçimizle birlikte cuma namazını kıldırmak üzere camiye giderken çevresindekilere; 'Gittiğimiz yerde kaç yüz kişi vardır' diye soruyor. Yanındakiler diyor ki; 'Hocam 30 bin kişi sizi bekliyor.' Gerçekten de camiye vardıklarında, küçük bir mescit ama gerisinde sahraya doğru saf tutmuş onbinlerce insanın kendilerini beklediğini görüyorlar. Namazdan sonra 90 yaşında bir ihtiyar geliyor ve başkanımıza diyor ki; Elhamdülillah bugün Kusseri Seferi tamamlandı."

Kendisi gibi o ana kadar Diyanet İşleri Başkanı'nın da Kusseri olayını duymadığını dile getiren Erdoğan, "Diyanet İşleri Başkanı soruyor; 'Kusseri seferi nedir?' İhtiyar şöyle devam veriyor; 'Bizimle Çad'ın arasında Kusseri diye bir yer vardır. Sizin atalarınız oraya kadar geldiler ama bu topraklara geçemediler. Biz bunun acısını 400 yıldır çekiyoruz. Bugün Kusseri Seferi tamamlandığı için Allah'a hamdediyoruz' diyor. Yaş 90" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye Diyanet Vakfı'nın yaptığı her hizmetle, inşa ettiği her camiyle, imam hatiple, yardım eli uzattığı her mağdur ve mazlumla bu şekilde ecdadın başlattığı bir gönül seferberliğini tamamladığını vurgulayarak, "Bugün gönlünü kazandığımız, duasını aldığımız her insan, her toplum, yüzlerce yıl sonra sizleri de bizleri de işte böyle hayırla yad edecektir. Bizim medeniyetimiz, bir yönüyle de iyiliğin kurumsallaşmış hali olarak ifade edebileceğimiz bir vakıf medeniyetidir. Bugün dünyanın pek çok ülkesinde yaygın şekilde kabul gören, işlerlik kazanmış olan vakıf anlayışının kaynağı, bu topraklardır. Kendini insanlığa ve hatta tüm mahlukata vakfetme, insanlığın ve mahlukatın yararına çalışma anlayışı üzerine kurulu bu medeniyete, bütün samimiyetimizle hep birlikte sahip çıkmalıyız. Yolda kalmışlardan göçmen kuşlara kadar, hayata ve insana dair ne varsa, her şeyi içine alan bu muhteşem medeniyet, ecdadımızın bize bıraktığı en büyük miraslardan biridir" ifadelerini kullandı.

- "Bizim medeniyetimizde kalem, kılıcın önünde gelir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihe bakıldığında ecdadın gittiği yerlere gerektiğinde kılıcını da kullanarak girdiğini ama oradaki kalıcılığının, gönülleri fethetmesi sayesinde olduğunu, bugün Osmanlı ve Selçuklu coğrafyasına bakıldığında hep bu gerçeğin görüldüğünü söyledi.

Alparslan, Kılıçarslan, Selahaddin Eyyubi, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim gibi büyük devlet adamlarının bu topraklarda yetiştiğini hatırlatan Erdoğan, öte yandan Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Akşemsettin, Fuzuli gibi gönül insanlarının da bu topraklardan ses verdiğini anlattı.

Erdoğan, "Bizim medeniyetimizde kalem kılıcın önünde gelir. Biz kılıcın geçiciliğine, kalemin, yazının, irfanın kalıcılığına inanırız. Fatih'in Akşemsettin'e, Yavuz'un İbn-i Kemal'e hürmeti, bir devlet adamının hocasına saygısının ötesinde, sahip olduğumuz o medeniyet tasavvurunun da bir yansımasıdır aslında" değerlendirmesini yaptı.

Bugün Balkanlar'dan Kuzey Afrika'ya kadar nereye gidilirse gidilsin, köprü, cami, medrese, han, hamam, çarşı olarak mutlaka bir Osmanlı eserinin bulunduğunu kaydeden Erdoğan, "Herkesin sömürmek için petrolünü yağmalamak için gittiği Ortadoğu'ya, biz demiryollarımızla, su kanallarımızla, çarşılarımızla, hanlarımızla gittik. En önemlisi birlikte yaşama kültürümüzle gittik. Bizim farkımız bu" dedi.

Geçen hafta Afrika'nın dört ülkesini ziyaret ettiğini anımsatan Erdoğan, "Hepsi bize ne anlattı biliyor musunuz? 'Batı bize elmaslarımızı, altınlarımızı, bakırlarımızı yağmalamak için geldi ama Osmanlı bize öyle gelmedi. Osmanlı bize farklı geldi. Şimdi baktım ki siz de tekliflerinizle aynı şeyleri yapıyorsunuz' dedi. Biz dedik; 'Bunun için varız. Bunun için mücadelemizi sürdürüyoruz. Bunun için de biz tam aksine sizinle bir dayanışma için buradayız ama bizi ne olur çabuk anlayın. Eğer çabuk anlamazsanız, yine kaybetmeye devam edeceksiniz' dedim. Burada da bir sıkıntı var. Anlayamıyorlar" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde, DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu yerde, PKK olamaz, PYD olamaz, YPG olamaz. Aynı şekilde, bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde, Ku Klux Klan da olamaz, holokost da olamaz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde "Dünyayı İyilik Değiştirecek" başlığıyla düzenlenen TDV "Uluslararası İyilik Ödülleri Töreni"ne katıldı.

Huzurun mumla arandığı Kudüs'te, kendi medeniyetlerinin, asırlarca Müslümanıyla, Hristiyanıyla, Musevisiyle tüm dinlerin mensuplarını, kardeşlik ve barış içinde yaşatmayı başardığını belirten Erdoğan, "Bugün de insanlığın ihtiyaç duyduğu barış özleminin bizim medeniyetimizin çağrısına yankısını bulduğunu görüyorum, buna inanıyorum" ifadesini kullandı.

Erdoğan, bu dönemde asıl büyük görevin kendilerine düştüğünü vurgulayarak, dünyanın sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel ve ahlaki her bakımdan nirengini kaybettiği, büyük savrulmaların yaşandığı bugünlerde Türkiye'nin kendi ölçü ve değerlerini sağlam tutması gerektiğini kaydetti.

Bu savrulmaların içine yuvarlanıp, istikametten şaşılırsa kaybedenin sadece Türkiye olmayacağını vurgulayan Erdoğan, "Bugün büyük bir dönüşümün sancıları içinde kıvranan tüm kardeş toplumlar, gözlerini Türkiye'ye dikmiş durumda. Umutla çıkış yolu arıyorlar. Rehber olarak da bizleri ve sizleri görüyorlar. Biz nereye yönelirsek onlar da aynı tarafa yöneliyorlar, yönelmek istiyorlar. Bu büyük medeniyetin günümüzdeki varisi olarak gördükleri Türkiye'nin kendilerine de rehberlik etmesini bekliyorlar. Ne kendi evlatlarımızı ne de bu insanları hayal kırıklığına uğratmaya hakkımız yoktur. Böyle bir vebali asla üstlenemeyiz. Eğer biz sınırlarımıza dayanan Suriye'deki ve Irak'taki o mazlumlara kapılarımızı açtıysak, iyilik medeniyetinin mensupları olduğumuz için açtık. 'Kaç kişi gelecek?' diye sormadık. Batı ne yapıyor; 'Biz 300 kişi alırız, Biz 500 kişi alırız' sonra ne yaptılar? Dikenli telleri koydular. 'Hayır almayız, Türkiye burada bize rakam versin.' Şu kadar rakam, bu kadar rakam. Ne rakamı ya... Şu anda 3 milyon insan var burada, 3 milyon... Ve bundan sonra da biz açık kapı politikasıyla o bombalardan kaçan insanları, ne olursa olsun, biz onları almaya mecburuz, mahkumuz. Çünkü bu medeniyetin evlatları, bunu yapmakla yükümlüdür" diye konuştu.

- "Biz daima masumların yanında yer alacağız"

Erdoğan, yaşanan müessif olayların dünyanın kalanı nezdinde tüm Müslümanları töhmet altında bıraktığını ve tüm Müslümanları terörist gibi göstermeye çalışanlara fırsat verdiğini ama Türkiye'nin onlara fırsat vermeyeceğini dile getirdi.

Bunun bir proje, bilinçli olarak altyapısı hazırlanmış bir süreç olabileceğine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir yerde yaşananları istismar etmek, kendi emelleri için kullanmak istiyor olabilirler. Bize düşen, buna karşı kendi medeniyetimizin o tüm insanlığı kucaklayan ve kuşatan değerleriyle mukabele etmektir. Eskiler, 'Kem alatla kemalat olmaz' derler. Kötü vasıtalarla, yanlış araçlarla doğru sonuçlar elde edemeyiz. Müslümanı terörist, İslam dünyasını terörün cinayetlerin kavgaların kaynağı olarak göstermeye çalışanlara karşı kendi değerlerimizle mücadele edeceğiz. Onlar masumları öldürebilir. Biz daima masumların yanında yer alacağız. Onlar milyarlarca insanın mağduriyeti pahasına kendilerine bir refah düzeni kurabilir. Ancak biz, asla adaletten ayrılmayacağız. Onlar çıkarları için tüm dünyayı ataşe atmayı göze alabilir. Biz Hakkın, merhametin, şefkatin ve iyiliğin yanında yer alacağız. Çünkü bizim inancımız, medeniyetimiz, tarihimiz ve kültürümüz bize bunu emrediyor. Ne diyor sevgili Peygamberimiz; 'Müslüman elinden ve dilinden insanların selamette olduğu kişidir. Bu kadar. Ayrıca bir başka hadiste; 'Mümin insanların canları ve malları konusunda emin oldukları kişidir.' Çerçeve burada çizilmiş zaten, bu emri alan hiçbir Müslüman, masumlara kötü söz söyleyemez, el kaldıramaz. Masumların gırtlağını kesemez, masumlara kurşun sıkamaz, masumlara bomba atamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu hiçbir yerde, DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu yerde, PKK olamaz, PYD olamaz, YPG olamaz. Ayrıca bizim medeniyetimizin olduğu yerde Ku Klux Klan da olamaz, holokost da olamaz. İslam dünyası, mezhepçilik fitnesinin, siyasa bölünmüşlüğün, sosyal çalkantıların sancısı içinde kıvranıyorsa dönüp önce kendimizi sorgulayacağız. Demek ki yeteri kadar sesimizi duyuramıyoruz. Demek ki yeteri kadar hakkın, hakikatin, adaletin mücadelesini veremiyoruz."

- "Medeniyetimizi yeniden ayağa kaldıracağız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, fertten başlayarak kurumlara kadar hep birlikte bu muhasebeyi yapmak, sahip olunan medeniyetin yüklediği sorumluluğa dört elle sarılmak gerektiğini söyledi.

Kaybedilen her anda iyilik karşısında kötülüğün, masum karşısında zalimin fersah fersah mesafe kat edişini izlemek durumunda kalınacağını aktaran Erdoğan, "Ziya Paşa, dün, geçmişte ne diyordu? 'Dolaştım mülk-i İslamı bütün viraneler gördüm.' Bugün Ziya Paşa aynı yerleri dolaşsa herhalde şöyle söylerdi; 'Dolaştım mülk-i İslamı akan kanlar, ağlayan çocuklar, kadınlar, yaşlılar gördüm.' Öyle derdi" ifadelerini kullandı.

"Tabiat boşluk kabul etmez" sözünü anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bizim medeniyetimizin, değerlerimizin boş bıraktığı her yer başkalarının hoyrat, zalim, ayrıştırıcı, gönül yıkıcı, kan dökücü elleriyle dolduruluyor. Buna karşı biz medeniyetimizi yeniden ayağa kaldıracağız. Bunu da medeniyetimizin tüm unsurlarıyla birlikte vakıflarımızı, vakıf geleneğimizi güçlendirerek, yaygınlaştırarak yapacağız. Hamdolsun güzel hamleler ve çalışmalar var. Her geçen gün daha iyiye gidiyoruz, daha da iyi olacağız. Türkiye Diyanet Vakfı'na diğer hizmetlerinin yanı sıra böyle büyük bir misyon da düştüğüne inanıyorum.

Peygamberimizin; 'Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu tahkir etmez' emrine uygun şekilde tüm kardeşlerimizin yardımına koşacak ve elinden tutacağız. İmkan ve kaynak konusunda en küçük bir endişemiz, endişeniz olmasın. Çünkü bu millet evvelallah iyilikseverdir. Milletimiz samimiyetle, ihlasla, kalpten gelerek yapılan her işin sonuna kadar destekçisi olur. Gerekirse tabağındaki yemeğin yarısını, çoluğunun, çocuğunun rızkından arttırdığı her kuruşu, bu işler için tahsis eder, etmiştir ve bundan sonra da edecektir. Yeter ki bu yola revan olalım, yeter ki bu yola baş koyalım."

- "Vakıflara bağışlanan her kuruş, kuyumcu titizliğiyle ölçülüp, kullanılmalı"

Erdoğan, vakıf medeniyetinin çok güçlü ve yaygın olduğunu ancak bir o kadar da ölçülerinin sert olduğunu anlatarak, Kanuni Sultan Süleyman'ın vakıf malına el uzatana, vakıf işini ihmal edene, "Malik onun isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun" diye beddua ettiğini söyledi.

Ecdadın, "Vakfa yan gözle bakan kedinin dahi gözü kör olur" diyerek, bu prensiple hareket ettiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugünkü vakıflarımızın pek çoğu, milletimizin desteği ve imkanıyla faaliyetlerini yürütüyorlar. Geçenlerde burada bir açılış yaptık. Vakıf Katılım açılışını yaptık. O açılışta da söyledim. Vakıfbank'ın yüzde 58'ine Vakıflar Genel Müdürlüğü sahip. Bunca yıldır maalesef bir yanlıştır gitti. Şimdi Vakıf Katılım artık kuruldu. Vakıf Katılım'ın faizsiz uygulamasıyla karı, bundan sonra vakıf hizmetlerine aktaracaktır. Faizsiz ekonomi işte burada. Onun için Vakıf Katılım. Bu vakıflara bağışlanan her kuruş, sağlanan her imkan, kuyumcu titizliğiyle ölçülüp, biçilmeli ve kullanılmalı. Unutmayalım ki 'Allah'tan başka zafer sahibi yoktur'. Bizler sadece onun verdiği güçle, imkanla açtığı yolda çalışan birer faniden ibaretiz. Bugün varız, her an biz de gidebiliriz. Yolcu yolda gerek. Bu hizmetleri yürütenleri desteklemek, teşvik etmek, yardımcı olmak gerekiyor.

Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; 'Allah'a ve ahiret gününe iman eden ya hayır söylesin ya da sussun.' Her konuda olduğu gibi vakıflarımızın faaliyetleri konusunda da bu ölçüyü muhafaza edeceğiz. Yanlışa karşı mücadele ederken, doğrunun da destekçisi olacağız. Bu milletten temin ettiği imkanları, yine bu millet ve ümmet için kullanan herkesin, hem şahsım hem de Cumhurbaşkanı olarak sonuna kadar yanındayım."

Türkiye Diyanet Vakfı'nın bu şuurla faaliyetlerine devam edeceğine inandığını kaydeden Erdoğan, Türkiye ve dünyanın dört bir yanında iyilik, hayır için faaliyet gösteren bu vakfın hizmet çıtasını her geçen yıl daha da yükselterek, kendisinden beklenen misyonu yerine getireceğine de inandığını anlattı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber