'Bu diyarı coğrafyamızın vahdet diyarı yapacağız'

Başbakan Davutoğlu: (1) - "Allah şahit olsun bu diyarı, hep bütün gönül coğrafyamızın vahdet diyarı yapacağız. Kimin başı sıkışırsa, kimin derde deva olacak bir diyar arayışı varsa bu topraklar onlara kendi öz evleri gibi olacak, muhacirlere ensar olmaya devam edeceğiz"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 09 Nisan 2016 23:53, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Bu diyarı coğrafyamızın vahdet diyarı yapacağız'

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Allah şahit olsun bu diyarı, hep bütün gönül coğrafyamızın vahdet diyarı yapacağız. Kimin başı sıkışırsa, kimin derde deva olacak bir diyar arayışı varsa bu topraklar onlara kendi öz evleri gibi olacak, muhacirlere ensar olmaya devam edeceğiz" dedi.

Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının ATO Congresium'da düzenlediği ve bu yılki temasını "Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet" olarak belirlediği Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin açılış programına katıldı.

İslam dünyasının zor günlerden geçtiğine dikkati çeken Davutoğlu, böyle bir dönemde son derece anlamlı bir temayla Kutlu Doğum Haftası'nın kutlandığını, anıldığını söyledi.

"Bu zor günler içinde ruhumuzun daraldığı bir dönemde geçtiğimiz bir hafta içinde öylesine mekanlarda bulunma imkanına sahip oldum ki tam da bu temaya uygun düşüyordu" diyen Davutoğlu, Mekke, Medine, Mescid-i Aksa ve Şam'daki Emevi Camisi'nden sonra 5. kutsal mekan olarak bilinen Diyarbakır'daki Ulu Cami'de geçen hafta bulunduğunu hatırlattı.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Müslümanları bir araya getiren vahdetin sembolü olan cuma namazından sonra, acılar çeken Sur'daki kardeşlerimiz hep beraber cami önünde tek bir yürekten tevhidin sesi, simgesi, sembolü olan Allahu Ekber nidalarıyla beni karşıladılar. Hiçbir planlama olmadan bizi bağırlarına bastılar, hasretle bastılar. Şiddete, teröre, baskıya, zulme inat tevhidin etrafında kucaklaştık, birbirimize yüreğimizi açtık. Orada sahabiler şehrindeydik, Hazreti Süleyman'ın huzurunda ve her bir adımında Hazreti Peygamber'in bir dostunun, bir ashabının olduğu o mekanda Türk'ü, Kürt'ü hep beraber kavuşmak için omuz omuzaydık. Allah, o beraberliğimizi bozmasın."

Davutoğlu, Diyarbakır'daki Ulu Cami'nin İslam'daki dört mezhebi temsil eden dört ayak üzerine oturtulmuş, dört ayak üzerinde göğe doğru tekbir sesi ve nidasını yükselten tevhid ve vahdetin sembolü olduğunu söyledi.

Dün, Diyanet İşleri Başkanı ile Sultan Ahmet Camisi'nde olduğunu anımsatan Davutoğlu, önlerinden 20'yi aşkın 30'a yakın farklı milleten kardeşlerinin geçtiğini anlatarak "Her biri şunu söylediler, 'Allah sizden razı olsun bize kucak açtınız, sığınacak bir diyar olarak İstanbul'a.' İşte vahdet bu" diye konuştu.

Farklı milletlerden gelen bu insanların kendilerine Arapça ve Türkçe gönülden teşekkür ettiğini aktaran Davutoğlu, "Allah şahit olsun bu diyarı, hep bütün gönül coğrafyamızın vahdet diyarı yapacağız. Kimin başı sıkışırsa, kimin derde deva olacak bir diyar arayışı varsa bu topraklar onlara kendi öz evleri gibi olacak, muhacirlere ensar olmaya devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Sultan Ahmet Camisi'nden sonra Ayasofya'ya gittiğini dile getiren Davutoğlu, Hazreti Peygamber aşkına kalemin kağıda en güzel şekilde dokunuşuyla yazılmış eserlerin sergisi olan Hilye-i Şerif'e geçtiklerini ifade etti.

Hilye-i Şerif'i seyrederken, milletin alemlere rahmet olan Hazreti Muhammed'e duyduğu muhabbeti, sevgiyle temaşa ettiklerini belirten Davutoğlu, "O eserler elle değil ancak gönülle yazılır, gönülden gelen bir muhabbetle yazılır, başka hiçbir şey, hiçbir eğitim o eserlere o güzelliği veremez. Allah, Onun muhabbetini bizden, Ona hasretle buluşmayı isteyenlerden de ayırmasın" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bugün bu kritik dönemde, insanları parçalayanlar varken, şehirlerimizi, güzel Bağdatımızı, güzel Şamımızı, Halepimizi sokak sokak, lime lime ayıranlar varken bu acıyı, bu ızdırabı Diyarbakır sokaklarına getirmek isteyenler varken, Hazreti Peygamber aşkına, tevhit aşkına hiçbir kimse bir diğerine etnik kökenini, mezhebini sormasın ve sadece 'esselamu aleyküm' desin, Hazreti Peygamber'in selamını birbirine iletsin. Çağrımız bu, kutlu doğumda çağrımız bu" dedi.

Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının ATO Congresium'da düzenlediği ve bu yılki temasını "Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet" olarak belirlediği Kutlu Doğum Haftası'nın açılış programına katıldı.

Bugün Süleymaniye Camisinde "bir başka Peygamber aşığı" Mimar Sinan'ın huzuruna gittiklerini belirten Davutoğlu, "Hangi göz Selimiye'ye baktığında kendisini Selimiye'den ayırmak ister? İstanbul'u bilen birisi Süleymaniye'yi hissetmeden İstanbul'u sevebilir mi? Ve bizim mimarimizi, bizim sanatımızı anlamak isteyen ve bizdeki tevhit aşkını, bizdeki Hazreti Muhammed muhabbetini bilmek isteyen birisi Mimar Sinan'ı anlamadan bunu anlayabilir mi?" dedi.

Başbakan Davutoğlu, "Allah Diyarbakır Ulu Cami'yi Bursa Ulu Cami'den, Süleymaniye'yi Mardin Ulu Camisi'nden ayırmasın. Biz işte bugün bu kritik dönemde, insanları parçalayanlar varken, şehirlerimizi, güzel Bağdatımızı, güzel Şamımızı, Halepimizi sokak sokak, lime lime ayıranlar varken bu acıyı, bu ızdırabı Diyarbakır sokaklarına getirmek isteyenler varken, Hazreti Peygamber aşkına, tevhit aşkına hiçbir kimse bir diğerine etnik kökenini, mezhebini sormasın ve sadece 'esselamu aleyküm' desin, Hazreti Peygamber'in selamını birbirine iletsin. Çağrımız bu, kutlu doğumda çağrımız bu" ifadelerini kullandı.

"Tevhit her şeyin başlangıcı" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Hazreti Peygamber Aleyhissalatü Vesselam'ı, hayatını bir medeniyetler tarihi perspektifinden incelediğinizde inanmayanların dahi kabul etmek zorunda oldukları bir gerçek vardır, o da bir dünya görüşünden, bir inançtan bir medineye ve bir dünya düzenine geçiş, bir insanın elinde sadece Hazreti Peygamber tarafından gerçekleştirilmiştir." diye konuştu.

Hazreti İbrahim'in putperestlere meydan okuyarak yürüttüğü mücadelesinde kendi şehrinin olmadığını, Hazreti Yusuf'un da başka bir sistemin içinde tevhidi haykırdığını ancak kendi kavmiyle birlikte bağımsız bir hayat anlayışını egemen kılacak imkanı bulamadığını ifade eden Davutoğlu, Hazreti Musa'nın da kendi kavmiyle yola çıktığını, Kudüs'e ulaşamadan büyük sınavlar yaşadığını, Hazreti Davut ve Süleyman'ın da inancı ellerinde ve gönüllerinde tutarak bir devlet inşa ettiklerini anlattı.

- "Kendi idealini tarihe bir nakış gibi işlemiş tek bir insan var, o da Hazreti Muhammed"

Hazreti İsa'nın da "Merhamet Peygamberi" olarak gönüllere nakşedildiğini belirten Davutoğlu, seküler tarih öncülerinin "ideal bir ütopya tahayyül ettiklerini" ancak başaramadıklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İnsanlık tarihi boyunca bir inancı kendi idrakıyla yeniden inşa edip, kendi inkılabını kendi yüreğinde, zihninde gerçekleştirip, sonra o inkılap ile etrafında kendisi gibi inkılabı gerçekleştirmiş bir toplulukla büyük zorlukları, zulmü görerek, birlikte tek bir cemaat oluşturmuş, sonra onlarla birlikte bir şehirden çıkıp başka bir şehre girerek kendi medinesini kurmuş, kendi pazarını kurmuş, sonra o şehirden hareketle kendi idealini tarihe bir nakış gibi işlemiş tek bir insan var, o da Hazreti Muhammed Mustafa Aleyhissalatü Vesselam. Onun insanlık tarihindeki farkı budur. Medine kuranlar inancın içinden kendileri devredip aldıkları bir inancı sürdürmüşlerdi, bazen de inancı inşa edenler medineye ulaşamamışlardı. Hazreti Peygamber'in hayatında hepsi var, önce tevhid var. Eğer o tevhit ile kendi inkılabını gerçekleştirmemiş olsaydı Yesrib, şehirlerden bir şehir olmaya devam eder ama asla Medine olamazdı."

Başbakan Davutoğlu, "Neydi o? Hazreti Peygamberi farklılaştıran o inanç neydi? Ondan sonraki bütün insanları, ona aşkla bağlananları diğer insanlardan farklı kılan neydi? Hira mağarasına Muhammed bin Abdullah olarak girdi, Hira mağarasından bir Kadir Gecesi, bütün bir ümmet, bütün bir insanlık adına hitap edebilecek, bir alemlere rahmet olarak gelen bir ulu önder olarak çıktı" diye konuştu.

Hayatı boyunca kendi zihnini ve düşüncesini dokuyan çok anların bulunduğunu söyleyen Davutoğlu, 1989 yılında ilk umre ziyaretini gerçekleştirdiğinde bir gece Hira mağarasına çıkarak sabah namazı vaktine kadar orada kaldığını anlatarak, "Sadece onun ayak bastığı yere ayak basayım, secde ettiği yere secde edeyim ve sadece onu hissedeyim diye. Ve o gece onu bütünüyle hissettiğimde tevhidin farkını da hissettim. Tevhidi ancak yalnız başına idrak edersiniz. Tek başınaysanız ve tek başınıza Allah'a iman edip, tevhit ile şereflenmişseniz anlayabilirsiniz. Her şey topluca olabilir, topluca ekonomik faaliyet, sefer, ziyaret, siyaset yaparsınız ama değerli dostlar tevhit tek başına olur, tek başına Allah indinde kulluğunun farkına varamamış bir zihnin sonra vahdeti oluşturması çok zor" dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber