MB'nin özerkliğini İnönü bitirdi

Haber Giriş : 30 Ocak 2007 11:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Merkez Bankası eski başkanı Bülent Gültekin Aksiyon'a konuştu. Özerklik tartışmalarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunan eski başkan ekonomideki risklere karşı uyarıda bulundu.

İlk merkez bankası başkanının atanmasının üzerinden tam 76 yıl geçti. Paranın üzerine imza atma yetkisini haiz yegâne bürokrat olan Merkez Bankası başkanları ortalama 4 yıl olan görev süreleriyle seçilmiş hükümetlerden bile daha uzun süre görevde kalmayı başarıyor. Aslında daha yüksek olan bu ortalamayı iki başkan düşürüyor.

İlki 27 Mayıs 1960 askerî darbesi sonrası göreve getirilen ve dört ay sonra görevden alınan Memduh Aytür. İkincisi 1994'te dönemin başbakanı Tansu Çiller'le anlaşmazlığa düşerek 4,5 ay sonra görevinden istifa eden Bülent Gültekin. Banka tarihinin ?en kısa süre görev yapan ikinci başkanı? olarak hatırlanan Gültekin'i diğerlerinden farklı kılan başka özellikleri de var. Merkez Bankası tarihinin ilk makine mühendisliği mezunu başkanı olmasının yanı sıra çift dalda yüksek lisans derecesine de sahip biri kendisi. Halen Amerika'daki Wharton Üniversitesinde iktisat profesörü olarak akademik çalışmalarını sürdüren Bülent Gültekin, yıllardır süren sessizliğini Aksiyon için bozdu.

ÖZERK MERKEZ BANKASINA ALIŞMALIYIZ

Gültekin'e ilk sorumuz bankanın İstanbul'a taşınmasına ilişkin haberler oldu. Hatırlanacağı üzere ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan geçen ağustos ayında yaptığı bir açıklamayla Merkez Bankası'nın yönetim merkezinin Ankara'dan İstanbul'a taşınacağını açıklamıştı. Bu açıklamayı değerlendiren eski başkan Gültekin'e göre bu taşınma meselesi son derece gereksiz. İletişim araçlarının bu kadar geliştiği bir dünyada Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınmasının operasyonel açıdan bankaya bir artı sağlamayacağı görüşünde. ?Kaldı ki başkentle mali piyasaların aynı olmadığı ABD, Almanya gibi çok ciddi örnekler ortada iken böyle bir öneriyi nasıl değerlendirmek gerekiyor?? diyen Gültekin, 1933'te aynı yerde faaliyet gösteren bir kurumun taşınmasının kimliğini değiştirmek anlamına geleceğini söylüyor. Ona göre bu geçmişe özellikle de cumhuriyet tarihine saygısızlık. ?Bu nedenle eski bir çalışanı olarak Merkez Bankası'nın değil İstanbul'a, Ankara'nın Ulus semtinden başka bir semte taşınmasına bile karşı çıkmak gerektiğini düşünüyorum.? diyor.

Gültekin, 1986-87 yılları arasında Merkez Bankası Araştırma, Planlama, Eğitim Genel Müdürü olarak görev yaptı. Bankanın kuruluşundan itibaren özerk ve bağımsız bir kurum olarak tasarlandığını hatırlatarak, ?Cumhuriyetin kurucuları yaşadıkları deneyimlerden ötürü yüksek enflasyona neden olabilecek davranışlardan özellikle sakınmıştır. Hatta bu hassasiyet o derecedir ki Kurtuluş Savaşı sırasında Rusların ?askerî yardımı boş verin, gelin size para basma makinesi verelim' önerisi bile o zor şartlar altında reddedilir.? diyor. Bu hassasiyetin doğal sonucu olarak bankanın kuruluşundan 1949 yılına kadar özerk bir kurum olarak faaliyetlerini sürdürdüğünü anlatan Gültekin ?Milli Şef' İnönü döneminde görünüşte son derece masum bir kanuni düzenleme ile Merkez Bankası'na hazine ve diğer kamu kurumlarına ihtiyaç halinde borç verme görevi verildiğini açıklıyor. Bu düzenleme ile ?özerklik dönemi' kapanır ve banka kamu borçlarını finanse eden bir ?kasa' haline getirilir. Bu dönemde Merkez Bankası'nın temel görevinin kamu kurumlarının açıklarını kapatmakla sınırlı olduğunu kaydeden Gültekin, ?Yeterli vergi toplanamadığı, borçlanma yapılamadığı ve mali piyasalar da yeterince gelişmediği için bu dönemde Merkez Bankası bütçeyi finanse eden bir kurum olarak çalışmak zorunda kaldı.? diyor.

MERKEZ, KÜRESEL RİSKLERE HAZIRLIKLI OLMALI

Kurum 1949'da yitirdiği özerkliğine ancak 2001'de kavuşur. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların baskılarıyla kazanılan bu özerklik banka çalışanlarının da pek içine sinmese de elde edilen bu ayrıcalığın kurum için önemi büyüktür. ?Almanlar arasında meşhur bir söz vardır, ?Önce Allah'a sonra Bundesbank'a (Alman merkez bankası) güvenirim' diye. Peki, Alman toplumu neden bu sözü benimsemiştir? Çünkü hiper enflasyonla boğuşan Alman halkına bu güveni veren kurum Bundesbank olmuştur.? diyen Gültekin Alman merkez bankasının uyguladığı özerk politikalar neticesinde hem kendi toplumu hem de uluslararası camiada saygın bir yer edindiğini anlatıyor.

Türk toplumunun ?özerk merkez bankasına ve başkana? alışması için zamana ihtiyaç olduğunu anlatan Bülent Gültekin, ?Özerk merkez bankası hem seçilmişlerin müdahalesini engeller hem de uluslararası ilişkilerde büyük yararlar sağlar. Böylesi bir merkez bankasının ülkemize sağlayacağı fayda siyasi bir merkez bankasından çok daha fazla olacağı aşikârdır.?diyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın internet sitesine girdiğinizde karşınıza çıkan ilk cümle ?Merkez Bankası'nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir? oluyor. Merkez Bankası'nın görev tanımı münasebetiyle Avrupa Merkez Bankası'na yakın olduğunu söyleyen Gültekin, buna karşın bankadan beklentilerin bununla sınırlı olmadığına dikkat çekiyor. ?Fiyat istikrarının? tüm merkez bankalarının temel hedefi olduğunu kaydeden deneyimli bankacı bunun yanı sıra istihdam konusunda da merkez bankasından birtakım beklentiler olduğunu vurguluyor. Dünyadaki merkez bankaları içinde fiyat istikrarının yanı sıra istihdamın artırılması görevini üstlenmiş yegâne bankanın Amerikan Merkez Bankası olduğunu vurguluyor: ?Toplumun bu yönde beklentileri olabilir ancak AB uyum süreci çerçevesinde Ankara'nın verdiği taahhütler arasında AB merkez bankası ile uyumun arttırılması yer almaktadır. Dolayısıyla ilerleyen süreçte bütünleşme daha da hız kazanacaktır. AB Merkez Bankası'nın tek bir hedefi vardır; o da fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bu nedenle bizde böyle bir düzenlemenin yapılması pek mümkün değildir.?

Geçen yılın mayıs-haziran dönemlerinde yaşanan dalgalanma AKP ve Merkez Bankası'nın yeni kadroları açısından ciddi bir sınav oldu. Yaklaşık 11 milyar dolarlık bir sermaye çıkışı yaşanmasına karşın hükümet ve Merkez Bankası bu sınavdan kontrolü kaybetmeden çıkmayı başardı. 20. Başkan Durmuş Yılmaz ve ekibinin bu ilk sınavı kazasız atlatmaları birçok bankacı açısından sürpriz oldu. Gelişmeleri dışarıdan izleyen Bülent Gültekin küresel mali piyasalarla bütünleşme arttıkça bu tür dalgalanmaların daha sık yaşanacağının altını çiziyor. Gültekin, ?Dünya ekonomisinin bütünleştiği bu dönemde bir taraftan fırsatlar bir taraftan da riskler ortaya çıkmaktadır. Bunların her ikisine de hazırlıklı olduğunuz müddetçe sıkıntılarınız olmayacaktır.? diyor. Bu tür dalgalanmaların yabancı yatırımcıların kalıcı yatırımlar yapmasıyla atlatılabileceğini söyleyen eski Merkez Bankası başkanı yabancı bankaların Türkiye'deki yatırımlarının artmasının bu açıdan son derece olumlu sonuçlar doğurduğunu düşünüyor.

?Bankacılık krizlerine baktığımız zaman bunun tamamen kendi beceriksizliklerimizden, yanlışlarımızdan ve denetim mekanizmasının tamamen siyasallaşmasından kaynaklandığını görüyoruz. Bugün batan bankalardan doğan zararın 60 milyar dolara ulaştığı ifade ediliyor ve bunun sorumlusu olan kişiler de bizim vatandaşlarımızdan başkası değil. Bu nedenle sistemin yabancılaşmasının suçlusu yabancılar değil, siyasetçiler ve finans sektörümüzdür.? diyen Gültekin'e göre yabancı bankaların sistemdeki payının artması gayet doğal. Yabancılar sağlanan ekonomik istikrarın da cazibesiyle ülkemize daha çok ilgi göstermeye başladı. Gültekin, ?Bana göre bu ilgi para politikaları ve Hazine açısından da herhangi bir risk oluşturmuyor. Ancak yabancı yatırımcıların özelde hizmet sektöründe yoğunlaşması bize çok büyük fayda sağlamayacaktır. Onları daha çok fabrika kurmaya daha çok istihdam sağlamaya zorlayacak önlemler almamız gerekiyor. Bu da ancak istikrarın ve mali disiplinin muhafazasıyla mümkün olabilir.? diyor.

AKSİYON

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber