Canikli: Atamalar yine üçlü kararnameyle yapılıyor

Son KHK ile ufak düzenlemelerin yapıldığını anlatan Canikli, "Atamalar yine üçlü kararnameyle yapılıyor. Atama yapıldıktan sonra kim tarafından komuta edileceği... Yine Genelkurmay Başkanı kumanda etmeye devam ediyor. Başından beri en ufak bir değişiklik yok. Sadece Milli Savunma Bakanlığı personel yetiştirme işini uhdesine alıyor." ifadelerini kullandı.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 09 Ocak 2017 14:24, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) esas konusu olan harekat, savaş alanlarında yetki tamamen Genelkurmayda. Emir komuta zincirinde en ufak bir bozulma söz konusu değil." dedi.

Canikli, A Haber'de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Anayasa değişikliğinin bugün TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlanacağının anımsatılarak, görüşmelerin ne kadar sürede tamamlanmasını öngördüğüne yönelik soruyu yanıtlayan Canikli, "Bu süre içerisinde özellikle CHP'nin kamuoyuyla da paylaştığı bütün üst seviye engelleme çaba ve çalışmaları da hesaba katılarak bu görüşmeler TBMM'de 18-20 günü geçmez, tamamlanır inşallah." ifadesini kullandı.

Nurettin Canikli, CHP'nin anayasa görüşmelerinin televizyondan yayınlanmasına yönelik talebini değerlendirirken, şunları kaydetti:

"Bu konuda kurallar belli, yıllardan beri böyle uygulanıyor. Televizyonun ne kadar, nasıl yayın yapacağı bellidir. Buna yönelik özel olarak böyle bir düzenleme yapmaya gerek yok. Meclis çalışmalarını, Meclisin çalışmalarını, düzenini, sistemini sadece bu çalışma için bozmaya gerek yok. Çünkü eğer gerçekten anayasanın bilimsel, teknik anlamda tartışılması isteniyor, bu amaç için kullanılmak isteniyorsa bunun mecrası orası değil. Bütün kanallar zaten bu çalışmayı yapıyor. Bütün televizyonlarda, gazetelerde bu çalışmalar yürütülebilir."

TBMM Genel Kurulu çalışmalarında bu tür bir çalışma ortamı bulunmadığına dikkati çeken Canikli, şöyle devam etti:

"CHP, bunu geçmişten biliyoruz, sadece engellemek için rasyonel olmayan, gerçek olmayan o kadar iddia gündeme getiriyor ki... Dolayısıyla orada televizyon yayınlarının açılması suretiyle TBMM Genel Kurulunda anayasa görüşmelerinin daha sağlıklı şekilde yürütülmesi kesinlikle mümkün değil. Her muhalefet için söylemiyorum ama genelde muhalefet kamerayı görünce maalesef bir başka moda geçiyor adeta. TBMM'de görüşmeler saat 19.00'dan sonra sakinleşir ve daha çok iş yapılır. Çünkü televizyon yayını 19.00'da bitiyor ama 19.00'a kadar kavga, gürültü, muhalefet özellikle engellemek için her türlü yöntemi kullanır. Sağlıklı çalışma, televizyon yayınının açık olduğu süre içerisinde TBMM içerisinde yapılamaz. Çünkü muhalefet kamerayı görünce gerçekten kimyası değişiyor maalesef. Bütün muhalefet için söylemiyorum. Meclisin geçmişteki performansına, rakamlara baktığınız zaman da bunu çok net görürsünüz. Meclis, 19.00'dan sonra üretir, çalışmalar 19.00'dan sonra yapılır. Yani 19.00'dan sonra eleştiri elbette olur ama gerçekten görüşülen yasanın üzerinde çalışmalar yürütülür, olması gereken 19.00'dan sonra yapılır."

Televizyondan yayınlanmasının anayasa değişikliği görüşmelerine katkı sağlamayacağına işaret eden Canikli, "Tam tersine kavgayı, çatışmayı körükler." değerlendirmelerinde bulundu.

- "Bahçeli'nin açıklamaları çok net"

MHP'den anayasa değişikliği referandumuna yönelik bazı tepki seslerinin çıktığı belirtilerek, söz konusu değişikliğin referanduma götürülebilmesi için gereken milletvekili çoğunluğunun sağlanması hususunda bir sorun yaşanıp yaşanmayacağının sorulması üzerine Canikli, "Kesinlikle düşünmüyoruz. Sayın Bahçeli'nin açıklamaları çok nettir. Sayın Bahçeli de partisine elbette hakimdir, o noktada herhangi bir sıkıntı yok. Bizim için sayın Bahçeli'nin söyledikleri esastır, itibar edilmesi gereken odur. O sayıları da koyduğunuz zaman herhangi bir risk görmüyoruz açıkça." diye konuştu.

Siyasi partilerde farklı düşünen insanların bulunabileceğini ifade eden Canikli, MHP'li bazı milletvekillerinin bu pakete destek vermeyeceğini ilan ettiğini, diğerleri açısından bir sıkıntı oluşmasını beklemediklerini söyledi.

- "Milletvekili oyunu açık olarak kullanabilir"

Başbakan Yardımcısı Canikli, anayasa değişikliğinde açık oy kullanılmasının söz konusu olup olmayacağı yönündeki soruya karşılık da anayasa oylamalarının gizli oyla yapıldığını ancak gizli oy konusunun iyi analiz edilmesi gerektiğini vurguladı. Milletvekilinin açık oy kullanmasının, Anayasa Mahkemesi'nce anayasa değişikliğine iptal gerekçesi olmadığını belirten Canikli, herhangi bir milletvekilinin oyunu açık olarak kullanabileceğini ifade etti. Daha önceki yıllarda da benzer durumların TBMM'de yaşandığını örneklerle anımsatan Canikli, bu örneklerde herhangi bir sorun oluşmadığını dile getirdi.

Canikli, "Eşyanın tabiatına aykırı böyle bir gerekçeden ötürü anayasa değişikliğini geçersiz saymak ya da engellemeye çalışmak. CHP'nin bunu yapmasını bekliyoruz. Esas o anayasanın özüne, demokratik ilkelere, evrensel ilkelere aykırılık teşkil eden bir milletvekilinin nasıl oy kullanacağına kendisi karar verir. Hiç kimse buna zorlayamaz, lehte ya da aleyhte." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun anayasa değişikliğinin yasalaşması halinde Anayasa Mahkemesine başvuracağına yönelik açıklamalarının anımsatılması üzerine de Canikli, bunun normal bir süreç olduğunu söyledi.

Referandumun, OHAL devam ederken yapılıp yapılmayacağına yönelik soruyu yanıtlayan Canikli, OHAL ile referandumun karıştırılmaması gerektiğine, her birinin ayrı mecrasında yürüdüğüne işaret etti. Canikli, Cumhurbaşkanı'nın onayı için belirlenen 15 günlük süreden, referanduma uygun bir gün seçilmesinde yararlanılabileceğini belirtti. Canikli, bir tarih belirtmenin ancak varsayımlarla mümkün olabileceğini, buna göre de nisan ayının ilk haftalarında referandumun gerçekleştirilebileceğini ifade etti.

- "İnce ayar politikalar mutlaka uygulanacak"

Canikli, "Terörle mücadele kapsamında Orta Asya Türk Cumhuriyetleri vatandaşlarının sınır dışı edileceği" yönündeki iddiaların sorulması üzerine de bu mücadelenin bütün alanlarda tedbirlerle yürütüldüğünü söyledi. Bunlar yapılırken, herhangi bir ülke vatandaşlarına karşı topyekun bir tedbirin alınamayacağına dikkati çeken Canikli, mutlaka ayırıcı, ince ayar politikaların uygulanacağını anlattı.

Muhalefetin geçen hafta yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerden biriyle "Türk Silahlı Kuvvetlerinde emir komuta zincirinin yok edildiği" yönündeki eleştirilerinin sorulması üzerine Canikli, söz konusu konuya ilişkin düzenlemelerin 6 ay önce hayata geçirildiğini, son KHK ile bu konuda yeni bir düzenleme yapılmadığını belirtti. Canikli, "Harekatla ilgili Genelkurmayın emir komuta zinciri devam ediyor, o alanda hiçbir değişiklik söz konusu değil. Askeri gereklilikle, harekat ile ilgili olarak yine Genelkurmay, kuvvet komutanları şeklinde zincir devam ediyor. Maalesef sayın Kılıçdaroğlu önceki kararnameleri okumamışlar ya da okuduklarını anlamamışlar. Milli Savunma Bakanlığı sadece personel yetiştirme noktasında devreye giriyor. Yoksa Genelkurmayın, TSK'nın esas konusu olan harekat, savaş alanlarında yetki tamamen Genelkurmayda. Emir komuta zincirinde en ufak bir bozulma söz konusu değil." diye konuştu.

Son KHK ile ufak düzenlemelerin yapıldığını anlatan Canikli, "Atamalar yine üçlü kararnameyle yapılıyor. Atama yapıldıktan sonra kim tarafından komuta edileceği... Yine Genelkurmay Başkanı kumanda etmeye devam ediyor. Başından beri en ufak bir değişiklik yok. Sadece Milli Savunma Bakanlığı personel yetiştirme işini uhdesine alıyor." ifadelerini kullandı.

Nurettin Canikli, Kemal Kılıçdaroğlu'nun kamuoyunu bu konuda bilerek ya da bilmeden yanılttığını söyledi.

Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) üye olduğu tespit edilenlerden yurt dışına kaçan kişilerin vatandaşlıktan çıkarılacağına yönelik KHK düzenlemesinin hatırlatılarak, bu durumda kaç kişinin bulunduğunun sorulması üzerine Canikli, bu kişilerden bazılarının Türkiye'de olup olmadığını henüz tespit edilemediği için bir sayının telaffuz edilemeyeceğini ifade etti. Canikli, bu uygulamayı söz konusu kişilerin Türkiye'ye gelip yargılanmaları için araç olarak kullandıklarını da belirtti.

Bu düzenlemenin "iade sürecine engel oluşturabileceğine" ilişkin eleştirilere karşılık da Canikli, iade görüşmelerinin devletler arasında yürütüldüğünü, bu nedenle böyle olumsuz bir durumun oluşmayacağını kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, ekonomi alanında uluslararası yayın yapan birçok kuruluşun, "Türkiye bir an önce faiz artırmalı. Kur bunun izin dalgalanıyor" anlamına gelecek değerlendirmeler yaptığını belirterek, "Belirli bir amaca ulaşmak için birtakım faktörler ya da göstergelerin baskı unsuru olarak kullanılmaya çalışılması kesinlikle kabul edilemez." dedi.

Canikli, A Haber'de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Döviz kurundaki artışa ilişkin değerlendirmelerde bulunan Canikli, ekonomiye yönelik algının bozulması noktasında birtakım sabotaj ve saldırıların olduğunu bildiklerini ifade etti.

Bazı ülkelerde ekonomiye ilişkin faaliyette bulunan kimi basın-yayın organlarının açıklamalarına bakıldığında sabotajın boyutunun görülebileceğine işaret eden Canikli, "Şunu yapmaya çalışıyorlar. Kuru kullanarak, kurda dalgalanma oluşturarak faizlerin yükseltilmesi talep ediliyor. Uluslararası alanda, ekonomi alanında yayın yapan birçok kuruluş ısrarlı bir şekilde bunun altını çiziyor, 'Türkiye bir an önce faiz artırmalı. Kur bunun için dalgalanıyor' anlamına gelecek değerlendirmeler yapılıyor. Yani koro halinde 'faizi artırın' şeklinde bir kampanya söz konusu." diye konuştu.

Faizin nasıl artırılacağına Merkez Bankasının karar verdiğinin altını çizen Canikli, belirli bir amaca ulaşmak için birtakım faktörler ya da göstergelerin baskı unsuru olarak kullanılmaya çalışılmasının kesinlikle kabul edilmeyeceğini bildirdi. Canikli, "Şu ana kadar ekonomi buna direndi, bundan sonra da direnmeye devam edecek. İstedikleri kadar bunu bir silah olarak kullanmaya çalışsınlar kesinlikle etik olmayan bu amaca ulaşmaları söz konusu olamayacak." dedi.

Canikli, döviz talebi olmayan hanehalkının, dövize karşı durduğu müddetçe ekonomik sabotajların, etik olmayan sonuçların elde edilmesi için kullanılamayacağını ifade etti.

- "Enflasyon ve büyüme hedeflerini yakalayacağız"

Kurla ilgili mevcut şartların bu yıla dair büyüme ve enflasyon beklentilerine nasıl yansıyacağına ilişkin soru üzerine Canikli, kurdaki hareketlenmenin enflasyon rakamlarına büyük oranda yansıdığını ancak bunun önceki yıllara göre çok düşük seviyede olduğunu belirtti.

Bu konuda beklentileri olanların çok büyük hayal kırıklığı yaşadıklarını vurgulayan Canikli, "2017 enflasyon hedeflerini yakalayacağız. Herhangi bir sapma meydana gelmeyecek." diye konuştu.

Kura dair gelişmelerden reel sektörün olumsuz etkilenmemesi için her türlü tedbiri aldıklarını dile getiren Canikli, Ekonomi Koordinasyon Kurulu kararları kapsamında 250 milyar liralık kredi alanı oluşturduklarını, toplam borç yapılandırma talebinin 40 milyar lira civarında olduğunu söyledi.

Canikli, nakit giriş-çıkışı konusunda sorun yaşayan hiçbir firmanın batmasına müsaade etmeyeceklerine işaret etti.

Reel sektörün gelişmelerden olumsuz etkilenmemesi halinde büyüme konusunda da sıkıntı yaşanmayacağını kaydeden Canikli, "Bizim buradaki amacımız zaten üretimin aksamaması, ihracat yapan kesimlerde bir olumsuzluk yaşanmaması." ifadesini kullandı.

Bu yıl reel sektörün problem yaşamayacağının altını çizen Canikli, "2017'de hem üretim rakamları yakalanacak hem de enflasyonun hedefin altında kalma ihtimali kuvvetle muhtemeldir." değerlendirmesinde bulundu.

- ABD'nin YPG kamplarında eğitim vermesi

ABD'nin, terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD'ye ve onun askeri kolu YPG'ye verdiği desteğin sorulması üzerine Canikli, ABD'nin uzun zamandan beri PKK'nın alt örgütlerine her türlü desteği çok yoğun bir şekilde verdiğini belirtti.

PKK ve onun alt unsurlarının Türkiye'ye yönelik bir tehdit oluşturduğunu vurgulayan Canikli, "ABD'nin, bir terör örgütüne bu kadar açık destek vermesi kabul edilir bir durum değildir. Müttefikimiz, stratejik ortağımız olarak kabul ettiğimiz, uzun yıllardır birlikte aynı amaç için faaliyette bulunduğumuz, ittifak oluşturduğumuz bir ülke tarafından Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü hedefleyen bir terör örgütüne destek verilmesi çok acı bir durum." ifadelerini kullandı.

Türk vatandaşlarının ABD'nin terör örgütlerine destek verdiğine inandığını kaydeden Canikli, ABD'nin de PYD'ye verdiği desteği gizlemediğini dile getirdi.

Bu durumun Türkiye'nin güvenliği için çok ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkati çeken Canikli, şu ifadeleri kullandı:

"Böyle bir tehdide karşı bizim de adım atma, tedbir alma, kendi güvenliğimizi sağlamak için uygun politikaları oluşturma hakkımız vardır. Onu yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Temennimiz ABD'nin bir an önce bu yanlıştan dönmesidir. Bu, çok tehlikeli bir durumdur. Bir ortağınızın, bir müttefikinizin güvenliğini doğrudan hedef alan bir terör örgütüne destek veriyorsunuz, silah ve eğitim yardımı yapıyorsunuz. Bu çok olumsuz bir durumdur, çok vahim bir tablodur."

- "Terör tehdidi ortadan kalkarsa Başika'ya gerek kalmaz"

Türk askerlerinin bulunduğu Irak'taki Başika kampının kapatılıp kapatılmayacağının sorulması üzerine Canikli, ülkelerin dış politikalarının son derece hassas olduğunu ifade etti.

Başika kampının Irak orijinli Türkiye'ye yönelik terör tehdidi nedeniyle kurulduğuna dikkati çeken Canikli, "O da bizim hakkımız. Bir komşu ülkeden Türkiye topraklarına yönelik somut bir terör tehdidi varsa elbette uluslararası anlaşmalar, uluslararası hukuk bize bu konuda gerekli tedbiri alma hakkı veriyor. Şu anda o nedenle varız. Tehdit ortadan kalkarsa zaten gerek kalmaz." değerlendirmesinde bulundu.

- Son yayımlanan KHK'lar

Son yayımlanan kanun hükmünde kararnameler çerçevesinde polise sanal takip yetkisi verildiğinin hatırlatılması üzerine Canikli, düzenlemenin polisin ceza vermesini içermediğini söyledi.

Canikli, ilgili Cumhuriyet savcılığının belirlenmesi için sanal alemde suçu işleyen kişinin kimliği ve nerede oturduğuna dair bilgilere ihtiyaç duyulduğunu, düzenlemenin de bu tespitin yapılabilmesine yönelik olduğunu kaydetti.

Bu kapsamda polisin yargılama ya da sorgulama yapmasının söz konusu olmadığının altını çizen Canikli, "Sadece bu bilgiyi alıp yargı önüne getirmede kullanıyor. Bu konuda inanılmaz abartılı yorumlar söz konusu. Dünyanın her ülkesinde, bütün gelişmiş ülkelerde, polisin bu yetkisi vardır." diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Türk bankacılık sektörüne ilişkin değerlendirmeleri üzerine, "Çok net olarak söylüyorum, 2017 içerisinde ya da sonu itibarıyla Türk bankacılık sisteminde takibe dönüşüm oranı yüzde 4'e ulaşmayacaktır ve varlık kalitesi de bozulmayacaktır." ifadelerini kullandı.

Canikli, A Haber'de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Moody's'in birkaç alanda Türk bankalarının geleceği ile ilgili değerlendirmelerde bulunduğuna dikkati çeken Canikli, raporda 2017'de bankacılık sektöründe takibe dönüşüm oranının yüzde 4'e ulaşacağının ve sektörün varlık kalitesinin bozulacağının ileri sürüldüğünü aktardı.

Özellikle reel sektörün içinde bulunulan konjonktür nedeniyle ödemelerinde bir sıkıntı yaşamaması, nakit dengesinde herhangi bir bozulma meydana gelmemesi için 250 milyar liralık çok ciddi bir kredi alanı oluşturduklarını hatırlatan Canikli, şunları kaydetti:

"Çok net olarak söylüyorum, 2017 içerisinde ya da sonu itibarıyla Türk bankacılık sisteminde takibe dönüşüm oranı yüzde 4'e ulaşmayacaktır ve varlık kalitesi de bozulmayacaktır.

Moody's şimdi diyor ki 'Bir şekilde reel sektör, yaşanan gelişmeler, talepteki düşüş, kurdaki hareketlenme nedeniyle ödeme sıkıntısına girecek, dolayısıyla bankalara olan borçlarını ödeyemeyecekler ve bankaların da varlık kalitesi bozulacak, takibe dönüşüm oranları yükselecek.' Biz bunu öngörerek, bu gelişmeleri tahmin ederek 250 milyar liralık bu tedbiri aldık. Esasında bankalara yeniden yapılandırma için başvuruda bulunan firmaların, reel sektörün toplam talebi 40 milyar lira. Bunun anlamı nedir? Bankalar en fazla 40 milyar liralık ödemelerinde de sıkıntı yaşayabilirler. Bizim bu alanda oluşturduğumuz kredi alanı ne kadar, 250 milyar lira. Yani bankalara erteleme talebi olanların, toplam rakamın kat kat üzerinde. Reel sektörün bankalara olan borçlarının ödenmesinde hiçbir sıkıntı, hiçbir gecikme yaşanmayacak. 250 milyar liralık bu kredi alanını, kredi hacmini özellikle bunun için, bu günleri öngörerek oluşturduk. Bu kredilerin tamamı Kredi Garanti Fonu'nun üzerinden ortalama yüzde 90 Hazine garantilidir. Dolayısıyla firmalar açısından son derece sağlam bir ödeme, finansman imkanıdır."

- "Etik olmayan bir operasyondur"

Moody's'in, aldıkları tedbirleri çok iyi bildiğini ifade eden Canikli, "Buna rağmen böyle bir yorum yapması, rasyonel olmayan, gerçeği yansıtmayan, içi boş, altı dolu olmayan bir yorumda bulunması, adeta 'kehanette' bulunması kesinlikle bir algı oluşturmaya yönelik etik olmayan bir operasyondur." değerlendirmesinde bulundu.

Canikli, Avrupa Birliği (AB) Konseyinin de Türk bankacılık sisteminin denetleyici ve düzenleyici çerçeve içeriğinin AB ile uyumlu olduğunu kabul ettiğini anımsatarak, ancak buna rağmen Moody's'in böyle bir karar vermesinin kesinlikle normal olmadığını savundu.

Türk bankacılık sisteminin aktiflerinde sanal, türev ürünlerden oluşan hiçbir varlık olmadığını vurgulayan Canikli, "Türk bankacılık sisteminin varlık kalitesi bu açıdan son derece yüksektir, reeldir, köpük yoktur, fiktif türev araçlar yoktur. Fitch, derecelendirme kuruluşu Türkiye'nin notunu, yani yatırım yapılabilir seviyesinin altına düşürse dahi ki bundan daha kötüsü yok zaten, bizim bankacılık sisteminin sermaye yeterlilik oranı yüzde 12'inin üzerinde kalıyor. Dolayısıyla ne yaparsa yapsınlar, istedikleri gibi algı oluşturmaya çalışsınlar ama hamdolsun bankacılık sistemimizin yapısı, varlık kalitesi o kadar sağlam ki... Yaşadığımız gelişmelerin bankacılık sistemi üzerinde olumsuz muhtemel etkilerini görerek, bütün tedbirleri aldığımız için de hiçbir risk, hiçbir sıkıntı kesinlikle yok." şeklinde konuştu.

- "Bankaların varlık kalitesinde bozulma yaşanmayacak"

Canikli, bankaların varlık kalitesinde Moody's'in iddia ettiği gibi hiçbir bozulma yaşanmayacağını ve takibe dönüşüm oranlarının da yükselmeyeceğini belirtti.

AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılında kamu bankalarının takibe dönüşüm oranının ortalama yüzde 30'ların üzerinde, toplam sektörün ortalamasının da yüzde 20'ye yakın olduğuna işaret eden Canikli, söz konusu oranın şu anda yüzde 3,4 civarında bulunduğunu kaydetti.

Bunun dünyadaki ortalamanın da altında, son derece iyi olduğuna dikkati çeken Canikli, "O nedenle istedikleri kadar uğraşsınlar, rakamların, gelişmelerin, tedbirlerin, paketlerin, rasyoların, göstergelerin hepsi çok net bir şekilde sistemin çok güçlü olduğunun, bütün bu ahlak dışı sabotaj ve saldırılara karşı koyacak bir yapıda olduğunun bir kez daha altını çizelim." dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber