'Etnik temelli ve mezhepsel odaklı iki devletçik kurmaya çalışılıyor'

Türkiye'nin güneyinde birisi etnik temele dayalı, diğeri ise mezhepsel odaklı iki devletçik oluşturulmaya çalışıldığını bugün en ufak bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde görüyoruz

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 10 Ocak 2017 12:16, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Etnik temelli ve mezhepsel odaklı iki devletçik kurmaya çalışılıyor'

- Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Türkiye'nin güneyinde birisi etnik temele dayalı, diğeri ise mezhepsel odaklı iki devletçik oluşturulmaya çalışıldığını bugün en ufak bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde gördüklerini belirterek, "Böyle bir şekillendirmeye, yeniden yapılandırmaya ya da bölgede böyle bir operasyona itirazımız var. Bu itirazımızı da her noktada, her araçla ortaya koymaya çalışıyoruz." dedi.

Canikli, 9. Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi coğrafyanın sınırlarının yeniden şekillendirilmeye çalışıldığını söyledi.

Bu iradeyi yönetmek ve yönlendirmek isteyen güçlerin bunu saklama gereği duymadıklarını belirten Canikli, oluşturulmak istenilen yeni statükonun lehinde olmaması nedeniyle Türkiye'nin buna itiraz ettiğini anlattı. Canikli, böyle bir yapılanmanın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü çok açık şekilde tehdit ettiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin güneyinde birisi etnik temele dayalı, diğeri ise mezhepsel odaklı iki devletçik oluşturulmaya çalışıldığını bugün en ufak bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde görüyoruz. Böyle bir şekillendirmeye, yeniden yapılandırmaya ya da bölgede böyle bir operasyona itirazımız var. Bu itirazımızı da her noktada, her araçla ortaya koymaya çalışıyoruz. Türkiye'nin aleyhine olan bir durumun engellenmesi sadece sözlü politikalarla sağlanamaz. Daha aktif, belirleyici, rasyonel adımlar atılması gerekiyor. Bunun sonucu olarak Türkiye, Suriye'de mücadele veriyor, Irak'ta var."

- "Moody's'in değerlendirmelerinin geçerliliği yok"

Canikli, Türkiye'nin ekonomik alanda harikalar ortaya çıkardığını, istikrarlı bir şekilde zenginleşirken, bunu bütün alanlara güç olarak yansıttığını belirtti. Ekonomik güç ve gelişmişlik seviyesiyle uluslararası alanda politika üretme arasında doğrusal bir ilişki bulunduğuna dikkati çeken Canikli, önceden uluslararası alanda hiçbir politika üretemeyen Türkiye'nin, artık her yıl ihtiyacı olan ülkelere 3,5-4 milyar dolarlık yardım yapan bir ülke haline geldiğini, bununla paralel olarak da uluslararası alanda değişim ve etki kapasitesini artırdığını kaydetti.

Moody's'in "Türk bankacılık sisteminin aktif kalitesinin bozulacağı" yönündeki açıklamasına da değinen Canikli, rasyonel bağlamda bunun hiçbir geçerliliği olmadığını vurguladı. Canikli, "Hiçbir şekilde 2017 ya da daha sonrasında Türk bankacılık sisteminin varlık kalitesinin bozulması riski söz konusu değil, sıfır. Türk bankacılık sisteminin aktif yapısı sağlam çünkü hiçbir türev, sanal menkul kıymet yok." diye konuştu.

ABD'nin bankacılık sisteminden örnekler veren Canikli, söz konusu ülkedeki bankacılık sisteminde sanal, fiktif durum bulunduğunu söyledi. Canikli, "Türk bankacılık sisteminin aktifinde bu şekilde reel olmayan, fiktif olan bir kuruşlar, aktif varlık söz konusu değil." dedi.

- "Adeta bir saldırıdır"

Dövizdeki gelişmelerin Türkiye'deki aktif kalitesini bozacağı tespitinin de doğru olmadığına işaret eden Canikli, "Bankalara borcu olan, kredi kullanmış olan firmalar, bankacılık sisteminden 40 milyar liralık yapılandırma talebinde bulundu. Bütün rakam bu." değerlendirmesinde bulundu.

Kredi Garanti Fonu kefaletiyle reel sektöre 250 milyar liralık destek sağlanacağını açıkladıklarını anımsatan Canikli, bu tedbirle de bankaların aktiflerinde bir sorun yaşanmasının önüne geçtiklerini dile getirdi.

"Bu gerçeğe rağmen Moody's'in böyle bir değerlendirme yapması rasyonel hiçbir temele dayanmamaktadır, rasyonel değilse o zaman subjektiftir, adeta bir saldırıdır." diyen Canikli, öte yandan kısa süre önce Avrupa Komisyonu'nun Türk bankacılık sisteminin AB ile uyumlu olduğunu açıkladığını ve daha önceden şirket olarak gördüğü Türk bankalarını artık banka olarak kabul ettiğini hatırlattı.

- "Terör ve ekonomik saldırıların yoğunlaşması tesadüf değil"

Moody's'in açıklamasının, Türkiye'ye yönelik oluşturulmaya çalışılan algının bir parçası olduğunu, ancak başarılı olunamayacağını ifade eden Canikli, "Hatta, en uç nokta şu... Her şey açık konuşuluyor zaten, her şey açık yapılıyor. İşte müttefiklerimiz de terör örgütü PYD'yi açıkça destekliyor." diye konuştu.

Son dönemlerde Türkiye'ye yönelik terör saldırılarıyla ekonomik alandaki saldırıların yoğunlaşmasının tesadüf olmadığını, ayrıca güçlü iktidarı bertaraf etmeye yönelik bu tür saldırıların da yeni olmadığını vurgulayan Canikli, şunları kaydetti:

"Şimdi basit gibi gördüğümüz 27 Nisan e-muhtırası... Türk siyasi tarihinde, bu tarihten önce asker tarafından taçlandırılan, ödüllendirilen hiçbir siyasi iktidar görevde kalmamış, kalamamıştır. Yani şu anda hiç önemsemediğimiz bu yöntem, geçmişte yönetenlerin şekillendirilmesinde çok başarılı bir araç olarak kullanılmıştır. Hepsinde muhtırayla karşı karşıya kalan bütün hükümetler alaşağı edilmiştir. 2007 hariç. 2007 bu anlamda bir ilktir. Sürekli vites yükseltiyorlar. En son 15 Temmuz, esasında en hızlı vitese taktıkları andır. Uzun yıllardır, bu günler için yetiştirilmiş olan en güçlü araçlarından bir tanesini piyasaya sürdüler, Fetullahçı Terör Örgütü. Hiçbiri başarılı olamadı Allah'ın izniyle."

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) kararları kapsamında reel sektör için oluşturulan 250 milyar liralık kredinin bütçeye üç yıllık maliyetinin 17,5 milyar lira olacağını belirterek, "Bunu da bütçe dengelerini bozmadan sağlamış olacağız." dedi.

Canikli, 9. Büyükelçiler Konferansı'nda yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmede bulundu.

Gelişmiş ülkelerde yaşanan gelişmelerin diğer ülkeleri etkilememesinin düşünülemeyeceğini ifade eden Canikli, buna karşın küresel kriz döneminde Türk bankacılık sistemine kamudan 1 kuruş aktarılmadığının altını çizdi.

15 Temmuz'daki darbe girişiminin asıl senaristlerinde dağınıklık söz konusu olduğunu anlatan Canikli, aynı yaklaşımın Suriye ve Irak politikasına da yansıdığını ifade etti.

- "250 milyar liralık kredinin bütçeye maliyeti 17,5 milyar lira"

Yaşanan gelişmelerin reel ve finans sektörlerini etkilememesi için 2017 yılında 600 bin kişinin garantili olarak istihdam edilmesine ilişkin bir politikayı hayata geçirdiklerini belirten Canikli, "Bu 600 bin kişinin iş bulmasının yanında topluma yeni satın alma gücünün enjekte edilmesi anlamına geliyor. Çünkü bu 600 bin kişi, elde ettiği gelirin tamamını harcayacaktır." diye konuştu.

Son dönemlerde talep tarafında bir erteleme eğilimi görülmesine karşın bunun kalıcı olmadığını belirten Canikli, finans sektörünün yanı sıra talep ve büyüme tarafında da herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağının, bununla ilgili politikaları üretirken de mali disiplinden taviz vermediklerinin altını çizdi.

EKK kararları kapsamında reel sektöre destek amacıyla oluşturulan 250 milyar liralık kredi imkanıyla ilgili de konuşan Canikli, "Bunun üç yılda bütçeyle ilgili 17,5 milyar lira civarında bir maliyeti ortaya çıkacak. Bunu da bütçe dengelerini bozmadan sağlamış olacağız." dedi.

Türkiye'nin her alanda en dip noktayı 2016 yılında gördüğünü kaydeden Canikli, "Turizm alanında Türkiye, 2016'da yüzde 30-35'e yakın kayba uğradı. Bunun büyüme üzerindeki etkisi en az bir puan, belki daha fazla." değerlendirmesinde bulundu.

Artık bu dip noktadan çıkıldığını ve komşularla ilişkilerin normalleşme yoluna girdiğini ifade eden Canikli, Suriye ve Irak ile olan ilişkilerin 2016'da olduğundan çok daha iyi olduğunu ve daha iyiye gideceğini belirtti. Canikli, "Sayın Başbakanımızın 'Dostlukları artırıyoruz, düşmanlıkları azaltıyoruz' olarak özetlediği bu politika somut olarak ve hızlı bir şekilde hayata geçiyor." diye konuştu.

Canikli, sorunlar azaldıkça ekonomik ilişkilerin gelişmesinin de hızlanacağını söyledi.

- Yeni anayasa

TBMM Genel Kurulunda devam eden yeni anayasa görüşmelerine de değinen Canikli, Türkiye'de son 14 yılda güçlü bir irade yönetimde olmasaydı ülkenin sonbahar rüzgarlarının önündeki yapraktan farkı kalmayacağını söyledi.

Böyle bir durumun yaşanmamasının güçlü bir yönetimden kaynaklandığına dikkati çeken Canikli, "Bu AK Parti'nin yapısı ve liderliği sayesinde gerçekleşti yani Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gerçekleşti. Fakat her zaman bunun garantisi yok. Türkiye'nin bundan sonraki dönemlerinde her zaman güçlü bir lider, bir Recep Tayyip Erdoğan'ı bu toplumun oluşturma garantisi yok. O zaman bunu sistemle garanti altına almaya çalışacağız." değerlendirmesinde bulundu.

CHP'nin anayasa değişikliği ile ilgili değerlendirmelerinin hiçbir gerçekliği olmadığını belirten Canikli, şu andaki sistemini çift başlılığı ürettiğini kaydetti. Hem başbakan hem de cumhurbaşkanının yürütmenin parçası olduklarına işaret eden Canikli, anayasada yürütme yetkilerinin iki makam arasında paylaşıldığını belirtti. Canikli, "İkisinin iradesinin örtüşmesi gerekiyor. Başbakan öneriyor, Cumhurbaşkanı onaylıyor. Her zaman mutlak bir uyum olması gerekiyor. Bu olabilir mi? Mümkün değil. O nedenle yönetim sistemimizdeki bu mantıksal boşluğu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

Canikli, CHP ve HDP'nin yanı sıra yurt dışında da anayasa değişikliğine karşı çıkanların olduğunu dile getirerek, özellikle yayımlandıkları ülkelerin gayriresmi olarak görüşlerini yansıtan basın yayın organları bulunduğunu söyledi. Canikli, "Onlara bakıyorsunuz orada da Türkiye'de bu sisteme çok ciddi bir direnç var. Bunlar aynı zamanda Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarını hedef alan doğrudan ya da dolaylı birtakım saldırıları da en azından destekleyenlerin aynı olduğunu görürsünüz." değerlendirmesinde bulundu.

Söz konusu kesimin Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıktıklarını vurgulayan Canikli, "Ne olursa olsun bu bileği bükemeyecekler. Çok büyük efor sarf ettiler. Türkiye'nin, bu milletin bileğini bükemediler, bükemeyecekler. En sonunda bükemedikleri bileği öpmek zorunda kalacaklar." dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber