'Yerel otoriteler sorumlular' ifadesini kabul etmiyoruz'

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Avrupa'da Türk bakanların etkinliklerinin engellenmesinin "sistematik" olduğunu belirterek, AB ülkelerini "bu yoldan vazgeçmeye" davet etti

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 08 Mart 2017 11:41, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Yerel otoriteler sorumlular' ifadesini kabul etmiyoruz'

Çelik, konuk olduğu AA Editör Masası'nda gündemi değerlendirdi.

Almanya'nın Türk bakanların etkinliklerini engellemesiyle ilgili soruya Çelik, "Bu engellemelerden hükümet sorumludur. 'Yerel otoriteler sorumlular' ifadesini kabul etmiyoruz. Doğru da değil. Sistematik engellemeler olduğunu biliyoruz." yanıtını verdi.

Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"SİSTEMATİK ENGELLEME SÖZ KONUSU"

"Bildiğimiz şeyler de var. Sigorta şirketlerine baskı yapılıyor, salonların sigortasının yapılmaması için. 20 yıldır hizmet veren salonun ruhsatı iptal ediliyor. Bunları biliyoruz. Gözümüzün önünde yapılıyor. Sistematik engelleme söz konusu. Bunu kayda geçirdiğimizi, not ettiğimizi muhatabıma söyledim."

Çelik, durumun ağır bir kriz olduğunu belirterek, "Bunu düzeltmeleri gerekir. Bu yoldan vazgeçmeleri gerekir. Netice itibariyle bir 'hayır' kampanyası yapmak ya da engellemek istiyorlarsa, bunun hiçbir şekilde faydası olmaz. Tam tersi olur." ifadesini kullandı.

AB'deki aşırı sağın yükselişine dikkati çeken Çelik, "AB uzun zamandır yeni bir cazibe üretemiyor. İç sorunlara gömülmüş durumda." dedi.

Çelik, Almanya, Hollanda ve Fransa'daki seçimlerin birliğin kaderini belirleyeceğine işaret ederek, "Şöyle yanlış bir şey yapıyorlar. Aşırı sağla mücadele etmek için, onların elindeki argümanlarını alabilmek için benzer politikalara imza atıyorlar. Her seferinde gördüler ki, aslında aşırı sağ yükseliyor ve kendileri kaybediyor." diye konuştu.

AB'nin göçmen sınavını veremediğine de değinen Çelik, iktidarların aşırı sağın göçmen karşıtlığı politikası karşısında, kamuoylarını zehirleme yolunu seçtiğini söyledi.

Çelik, bu politikanın "Avrupa karşıtlığı" oluşturduğunu vurgulayarak, Avrupa içinde etnik ve mezhepsel çatışmaların yeniden alevlenebileceği uyarısında bulundu.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AB'nin geleceğine ilişkin, "İngiltere gibi önemli bir ülkenin ayrılması demek, AB'nin artık eski AB olarak kalmayacağı, yeni bir forma döneceği demektir." dedi.

Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Bakan Çelik, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Türkiye olarak milli çıkarlara baktıklarını dile getiren Çelik, AB'de aşırı sağın ve ırkçılığın yükselmesinin, birliğin zayıflamasının, Avrupa'daki Türk ve Müslüman varlığını, son derece yaralayıcı ve zorlayıcı birtakım hareketlerle karşı karşıya bırakacağını belirtti.

Türkiye'nin bir Avrupa devleti olduğunu ifade eden Çelik, bunun tarihsel bir gerçek olduğunu kaydetti.

Türkiye'nin Avrupa'da misafir değil ev sahibi olduğunun altını çizen Çelik, "Dolayısıyla Avrupa'nın geleceği açısından söyleyecek sözümüz var. Bunun AB üyesi olup olmamakla bir ilgisi yok. AB bir parantez. 50 yıldır var. Sürdüğü yere kadar da sürecek. Türkiye Cumhuriyeti devleti stratejik bir yaklaşımla tam üyelik perspektifini koruyor. " dedi.

Çelik, Balkanlar'da barış ve huzurun korunması noktasında, AB'nin son derece pozitif bir katkısı olduğunu vurguladı.

Bakan Çelik, "Büyük resme baktığımızda bizim hem ilkelerimiz hem dünya görüşümüz hem de milli çıkarlarımız açısından, AB'nin siyasi değerler temelinde, güçlü bir birlik olarak korunması lehimizedir. Bazen şunu da söylüyorum; AB zayıflayacak kadar dağılacaksa da, elimizdeki imkanlarla müdahale edip bunun olmamasını sağlamak lazım. Bu bir fantezi tabii, söylediğim şey. Ama tematik bir şey söylemek için bunu söylüyorum." diye konuştu.

"Türk vatandaşlarına, ülkeleri AB'ye üye olsun mu?" diye sorduğunuzda çok yüksek oranda "olsun" cevabının çıktığını, ancak "Türkiye'nin AB üyesi olacağına inanıyor musunuz?" sorusuna net biçimde olumsuz yanıt geldiğini dile getiren Çelik, "Çünkü oradaki çifte standardı görüyorlar. Dolayısıyla bu bizden kaynaklanan, Türkiye Cumhuriyeti'nden kaynaklanan bir şey değil. Almanya'daki siyasi muhataplarımıza da söylüyorum. Eksiden Almanya milli takımı yabancı bir ülkeyle maç yaptığında Türkler otomatikman Almanya'yı tutardı. Şimdi ise otomatikman Almanya'nın karşısında kim varsa onu tutarlar. Bu kadar net. Ama bunu bu hale siz getirdiniz, siz soktunuz." ifadelerini kullandı.

Brexit sonrasında ortaya çıkan, Fransa'nın Birlik'ten ayrılmasını öngören "Frexit" kavramını kimin öne sürdüğünü soran Çelik, "Irkçı, tüm değerlere düşman (Marine) Le Pen söylüyor. Bir bakıma mahalle karışmış durumda. Bunun derlenip toparlanması kolay olmayacak. Bu tartışmalar hala sürüyor. İngiltere gibi önemli bir ülkenin ayrılması demek, AB'nin artık eski AB olarak kalmayacağı, yeni bir forma döneceği demektir." dedi.

Ukrayna krizinden sonra yeniden güçlü bir şekilde Polonya ve diğer yerlere, ABD güçlerinin yerleştiğine işaret eden Çelik, daha önceleri "yumuşak güç" üzerinden entegrasyon sağlandığını anlattı.

Avrupa'nın ordusu olması gerektiği tartışmalarına da değinen Çelik, Avrupalıların bu noktada zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirterek, görüştüğü Avrupalı bakan bir dostunun kendisine böyle bir orduya hangi dilde emir vereceklerine 3 yılda dahi karar veremeyeceklerini söylediğini aktardı.

- "Türkiye'nin yörüngesini daha güçlü tutmalıyız"

Çelik, Avrupa'nın sığınmacılara yönelik politikasını da eleştirdi. Tüm dünyaya sığınmacılara sahip çıkmaları konusunda çağrıda bulunan Avrupa'nın kendisinin ise herhangi bir adım atmadığına işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye Cumhuriyeti'ni yeni kaos, istikrarsızlıklar ortamında, tırnak içinde mahallenin karıştığı bu ortamda, daha güçlü şekilde bu tehlikeli sularda tutmalıyız. (Türkiye'nin) yörüngesini daha güçlü şekilde tutmalıyız. Devlet, hayatımızın daha kontrolünde olması lazım."

Böyle bir istikrarsızlık ortamında 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişiminin başarılı olması durumunda Türkiye'nin neredeyse tarih sahnesinin dışına itilmiş olacağını ifade eden Çelik, 2017 yılının dünya için yeni bir sayfa açacağını dile getirdi.

Çelik, bu noktada olumlu bir sayfanın açılacağına inandığını belirterek, Avrupa'da yakın dönemde yapılacak 3 seçimin kıtanın geleceğini şekillendireceğini kaydetti.

Türk halkının, Suriye ve Irak meseleriyle yakından ilgilendiğini ifade eden Çelik, "Müttefiklerimizin Türkiye'ye karşı olumsuz tutum ortaya koymaları ya da terör örgütleriyle içli dışlı olmaları; tabii ki bu, anti-Amerikanizm, anti-Avrupa Birliği gibi süreçleri güçlendiriyor. Biz rasyonel bir noktada durmalıyız. Teslimiyetçilik ya da reddiyecilik, bu romantizm meselesidir. Siyasi algılarımızı çok doğru bir yerde tutup, siyasi tutumlarımızla ilgili çok iyi çalışmalar yürütmeliyiz." diye konuştu.

AB'nin dağılma sürecine girip girmediğine yönelik bir soru üzerine Çelik, Avrupa'nın kurulduğu değerlere dikkati çekti.

Çelik, aşırı sağ dalganın şu anda Avrupa'yı kuşattığına değinerek, kendisine hala Türkiye'nin AB üyesi olmak isteyip istemediğinin sorulduğunu belirtti. Bu soruya 'Hangi Avrupa'dan bahsediyorsunuz?' diye karşılık verdiğini aktaran Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eğer kastettiğiniz şey, (Nicolas) Sarkozy'nin kafasındaki Avrupa ise, (Marine) Le Pen, (Geert) Wilders'in kafasındaki Avrupa ise, Türkiye böyle bir AB'nin içinde yer almaz. Böyle bir AB'yi meşru da görmez. Ancak Türkiye siyasi değerler temelinde entegre olmuş, insan hakları hakları ve demokrasi konusundaki çifte standartlardan arınmış, Avrupa'nın kurucu babalarının ortaya koyduğu çerçevede barış ve istikrar projesi bir Avrupa'dan bahsediyorsanız, Türkiye bunun zaten doğal bir parçası olmak ister."

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Türkiye'nin yükselen güç olmaya başladığı andan itibaren Almanya ile arasında rekabet oluştuğunu belirterek, "Bu rekabeti bir sinerji üretecek, aramızdaki işbirliğini artıracak, kazan-kazana dönüştürebilecek şekilde yönetmemiz gerekirdi fakat Almanya bunu bu şekilde yönetemiyor." dedi.

Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Çelik, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Avrupa'nın sert gücüyle değil, yumuşak gücüyle değerler birliği üzerinden etkili olmaya çalıştığını ifade eden Çelik, Türkiye konusunda ya da göçmen krizi noktasında çifte standartların ortaya çıkmasının Avrupa'nın kendi gücünde bir zafiyet yarattığını söyledi.

Bakan Çelik, Avrupa'nın şu anda bir krizin içinden geçtiğini fakat bu krizin içinden nasıl çıkacağıyla ilgili net bir yol haritasına sahip olmadığını kaydetti.

Bundan sonra Avrupa'nın, çekirdek kurucuların bir düzenlemeye, diğerlerinin ise başka bir düzenlemeye tabii olduğu bir tablo içerisinde yer alacağını dile getiren Çelik, "Avrupa'da 2017 sonrasındaki seçimlerin şekillenmesine dönük olarak aşırı ırkçı ve saha siyasetler Avrupa geneline hakim olmazsa, böyle çok olumsuz, dünya, Türkiye ve Avrupa için olumsuz olabilecek bir tablo ortaya çıkmazsa Türkiye için yeni imkanlar ortaya çıkacaktır. Bunda bir kuşku yok." diye konuştu.

Almanya'nın Türkiye ile rekabetini doğru yönetemediğini ve Türkiye'nin yükselen güç olmaya başladığı andan itibaren Almanya ile arasında rekabet olduğunu dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu rekabeti bir sinerji üretecek, aramızdaki işbirliğini artıracak, kazan-kazana dönüştürebilecek şekilde yönetmemiz gerekirdi fakat Almanya bunu bu şekilde yönetemiyor. Burada daha çok siyasi mülahazalar öne çıkıyor.

Uzun zamandır da Avrupa'da özellikle Almanya'da PKK terör örgütünün, Fetullahçı Terör Örgütü'nün yerleşik olması, oradaki karar mekanizmalarını etkileyecek bir etkinlik üretmeleri de oradaki dengeleri bozuyor. Ama en temelde söylediğim gibi çok güçlü bir şekilde Avrupa'daki aşırı sağdan etkileniyorlar. Geçmişte İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşadıkları acı deneyimler var. Acı deneyimlerin hatıraları üzerinden yaşadıkları travma, yani kendilerindeki alternatif Almanya Partisi gibi aşırı sağ akımların yükselmesi, İslamofobinin, antisemitik akımların yükselmesi gibi konular onlarda daha büyük bir travma yaratıyor ve iç siyasi tartışmalara, dengelere teslim olarak bunu üretiyorlar."

Almanya'nın bu şekilde öne çıkmasının, Avrupa'nın lider ülkesi olduğu için çok daha büyük etkiler yaratacağını belirten Çelik, "Bu şekilde giderse onlara da söylüyorum, Türkiye'ye hiçbir şey olmaz. Türkiye bugüne kadar nasıl geldiyse bundan sonra da aynı şekilde yükselen bir güç olmaya devam eder ama siz Avrupa'nın yumuşak gücünü yok ediyorsunuz, değerler Avrupası'nı yok ediyorsunuz ve bu şekilde davranırsanız, bu krizi anlamlı bir şekilde bir değerler çerçevesinde çözüme dönüştürmezseniz, önümüzdeki 10 yılda değerler Avrupası kalmayacak ve bunun sorumlusu siz olacaksınız." diye konuştu.

- "İnsanlığın namusunu Türkiye kurtarıyor"

AB'de sığınmacılarla ilgili gelişmeler ve Türkiye'ye sığınmacılar için vadettiği 3 milyar avroluk yardım sözü ile yeni ABD yönetiminin sığınmacıları kabul etmemesine ilişkin soru üzerine Çelik, göçmenlerin herhangi bir ülkeye sokulmasının engellenmesi ya da bazı ülke vatandaşlarının engellenmesini Ortaçağ'a dönüş olarak nitelendirdi.

AB'nin göçmen krizi konusunda başarısız kaldığını belirten Çelik, "İnsanlığın namusunu Türkiye kurtarıyor." dedi.

Bakan Çelik, AB'nin Türkiye'ye taahhüt ettiği mali yardımlar konusunda ciddi sıkıntılar bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

"2,2 milyar avro taahhüt edildi. Bunun yaklaşık olarak 1,5 milyar avrosu projelendirildi. 'Taahhüt edildi, projelendirildi' bu kavramlar önemli. Fakat bunun sahada, sivil toplum örgütlerine aktarılanının yaklaşık 750 milyon avro olduğunu biliyoruz. 528 milyon avrosu sivil toplum örgütlerine aktarıldı. Geri kalan kısmı, 120 milyon avro Sağlık Bakanlığına, 90 milyon avro Milli Eğitim Bakanlığına, 12 milyon avro da İçişleri Bakanlığına aktarıldı."

AB'ye doğrudan bu yardımı kamu kurumlarına aktarmaları ve denetlemeleri çağrısında bulunduklarını dile getiren Çelik, AB'nin, "eğitime harcama, yeni okul yapma, mevcut okulların restorasyonunu yap" şeklinde yaklaşımı olduğunu dile getirdi.

Çelik, "Bizde 800 bin Suriyeli çocuk var. 491 bini eğitim görüyor. Bu sayı, Finlandiya'daki toplam öğrenci sayısı kadardır." dedi.

Geri kalanların da eğitim görmesi gerektiğini ve bu çocukların peşinde DEAŞ ve PKK gibi terör örgütleri olduğunu söyleyen Çelik, "Bunların eğitim görebilmesi için de olağan mekanizmaların kullanılması lazım. Mesele kullanımıyla ilgili. AB bu hızla devam ederse, bu çocuklar emeklilik yaşına geldiğince sahaya inmiş olacak." diye konuştu.

- "Zirveden somut sonuçlar çıkması lazım"

AB Bakanı Çelik, Türkiye ve AB arasında yapılması beklenen zirveyle ilgili, "Zirveyi yapacağız. Yılın ilk yarısında yapalım diyoruz. Haziran gibi bir tarihi sürekli hatırlatıyoruz, telkin ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımını çok önemsiyoruz. Liderler düzeyinde katılım olması lazım. Sonuç çıkması lazım." ifadesini kullandı.

AB'nin vize serbestisini terörle mücadele kanununda değişiklik yapılmasına bağladığı hatırlatılan Çelik, "Türkiye'de bir yılda gerçekleşen saldırılar, Avrupa'da 5 yılda gerçekleşmiyor. Bütün bu şartlar altında Türkiye ile dayanışma içinde olunması gerekirken, Türkiye'ye müteşekkir olunması gerekirken, terörle mücadele yasamızın değiştirilmesinden bahsedilmesini gayriciddi buluyorum." dedi.

Bakan Çelik, DEAŞ saldırısı olduğunda sembolik binalara Türk bayrağı yansıtan ve Türkiye ile dayanışma gösteren Avrupa'nın PKK saldırılarında ise aynı tavrı göstermeyerek çifte standart uyguladığını söyledi.

Vize serbestisi konusuyla ilgili de Çelik, "Strazburg'a gideceğim. Tekrar bir konuşacağım (Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans) Timmermans ile de. (Konu) tamamen kapanmış değil ama ne oluyor, ne olmuyor. Öyle bir çerçeve içinde ilerliyor." diye konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber