'Türkiye'yi küresel finans sıralamasında ilk 30'a sokmayı hedefliyoruz'

Başbakan Yardımcısı Şimşek: Sermaye piyasalarında Türkiye'yi küresel finans sıralamasında ilk 30'a sokmayı hedefliyoruz, İstanbul'u da küresel finans merkezleri arasında ilk 25'te görmek istiyoruz. Bu hedeflere doğru son yıllarda bir miktar ilerleme oldu

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 11 Nisan 2017 10:46, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Türkiye'yi küresel finans sıralamasında ilk 30'a sokmayı hedefliyoruz'

- Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Küresel olarak baktığımızda, küresel şirketlerin yönettiği fonlar, fon yönetimi anlamında küresel milli gelirin yüzde 95'ini aşmış durumda, yüzde 100'üne doğru gidiyor. Türkiye'de ise yüzde 6 civarında." dedi.

İstanbul Portföy'ün toplantısına katılan Şimşek, fon yönetim sektörünün Türkiye'deki ve dünyadaki büyüklüğüne ve girdilerine ilişkin bilgi verdi. Varlık yönetiminin sermaye piyasalarında katma değer zincirinin en üst noktalarında bulunduğuna işaret eden Şimşek, en iyi işin bu segmente yapıldığını, en fazla katma değerin varlık yönetiminde yürütüldüğünü söyledi.

Türkiye'de sermaye piyasaları ve fon yönetim işinin hala erken aşamada olduğu yorumunu yapan Şimşek, şunları kaydetti:

"İddialı hedeflerimiz var ama biraz hızlanmamız gerekiyor. Küresel olarak baktığımızda, küresel şirketlerin yönettiği fonlar, fon yönetimi anlamında küresel milli gelirin yüzde 95'ini aşmış durumda, yüzde 100'üne doğru gidiyor. Türkiye'de ise yüzde 6 civarında. Dünyanın gelişmiş ülkelerine baktığımızda resim çok daha iyi. ABD'de yüzde 190 civarında bu rakam, Avrupa Birliği'nde (AB) bir bütün olarak, bölge olarak yüzde 124 civarı, Asya Pasifik'te yüzde 100 civarı.

Dolayısıyla bizim daha bu sektörde katedeceğimiz çok ciddi mesafe var. Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda, örneğin Macaristan'da bile yüzde 25 civarında. Türkiye bu sektöre insan kaynağı anlamında, farkındalık anlamında yatırım yapmalı. Aslında kaynak var. Yaklaşık 2,1 trilyon liralık bir finansal kaynak var. Ama bu kaynağın önemli bir kısmı, aslında düşük getirili alanlarda değerlendiriliyor, daha profesyonel bir şekilde yönetilirse inanıyorum ki çok daha yüksek bir katma değer üretilir."

Fon yönetim sektörünün Türkiye'de aşağı yukarı, irili ufaklı 400 firmadan oluştuğunu aktaran Şimşek, bu rakamın oldukça düşük olduğunu, ABD'de fon yöneten 9 bin 800 firma, Lüksemburg'da yaklaşık 14 bin firma bulunduğunu dile getirdi.

Şimşek, portföy yöneten şirket olarak bakıldığında Türkiye'de 50 firma bulunduğuna dikkati çekerek, sermaye piyasalarında varlık yöneten şirketler olarak 400 firmanın çok düşük bir rakam olduğuna, hacmin de çok düşük seviyede bulunduğuna vurgu yaptı.

-"Sermaye piyasalarının serin olması, çok kritik bir değişken"

Başbakan Yardımcısı Şimşek, devlet ve hükümetin doğru politikaları geliştirmesi, doğru uygulamaları hayata geçirmesi halinde sektörün büyük potansiyel barındırdığını belirterek, "Bu sektörün geleceği çok parlak, potansiyel büyük. ABD'yi ABD yapan birkaç faktör var. Bunlardan biri sermaye piyasalarının derinliği." dedi.

Sermaye piyasalarının derinliğinin çok kritik bir değişken olduğunu dile getiren Şimşek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Kalıcı yüksek refah artışını sağlamada belirleyici faktörlerden biri sermaye piyasalarının derinliği. Bir diğer faktör, iş gücü piyasalarının esnek olması, bir diğeri kurumların kalitesi, bir diğeri girişimcilik ekosistemi ki bu sermaye piyasalarının derinliği ile de yakından ilgili. Az önce İstanbul Portföy High Tech start up'lara fon sağlamayı düşündüklerini ve bunun için bir fon kurduklarını söylediler, bu çok önemli bir alan. Biz de Hazine olarak fonların fonunu kurduk. Avrupa Yatırım Fonu'na da, KOBİ AŞ'ye de ciddi bir kaynak aktardık, bu kaynaklarla Türkiye'de gelecek vadeden şirketlere yatırım yapsınlar diye.

Dolayısıyla aslında biz Türkiye'de de bu ekosistemi yavaş yavaş oluşturuyoruz fakat arzuladığımız yerde değiliz. Her şeyden önce enflasyonun tek haneye inmesi lazım. Bu çok kritik bir değişken. Hem büyümenin daha da hızlanması açısından hem de sermaye piyasalarının gelişmesi açısından fiyat istikrarı kritiktir. Enflasyonun yüzde 1-3 aralığına kalıcı şekilde indirilmesi bence çok kritik bir değişken olur."

Vergi reformu ve vergi politikalarının önemine değinen Şimşek, özellikle gayrimenkul kazançlarının vergilendirilmesinin kaynak yönetimini farklı boyutlara taşıyacağını, var olan varlıklarının menkulleştirilmesinin de önemli bir faktör olduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, sermaye piyasalarında Türkiye'yi küresel finans sıralamasında ilk 30'a sokmayı hedeflediklerini belirterek, "İstanbul'u da küresel finans merkezleri arasında ilk 25'te görmek istiyoruz. Bu hedeflere doğru son yıllarda bir miktar ilerleme oldu. Bir eylem planımız var, bu eylem planımızda 7 ayrı kategoride 104 eylem söz konusu. Bunun üçte birine yakın kısmını gerçekleştirdik, önümüzdeki dönemde bunu hızlandırmamız lazım." diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "31 Mart itibariyle BES fonlarında 65 milyar liranın üzerinde bir fon büyüklüğü, 6,8 milyon katılımcı söz konusu. Bireysel emeklilikte otomatik katılım yeni başladı, henüz erken aşamadayız ama yine 31 Mart itibariyle yaklaşık 700 bin katılımcı söz konusu, toplanan kaynak 128 milyon lira civarında." dedi.

İstanbul Portföy'ün toplantısına katılan Şimşek, sermaye piyasalarının Türkiye'deki ve dünyadaki gelişimine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasında Bireysel Emeklilik Sistemi'ne (BES) değinen Şimşek, piyasalar açısından BES'in önemli bir bileşen olduğunu söyledi.

BES'de gelinen son rakamları paylaşan Şimşek, şu bilgileri verdi:

"31 Mart itibariyle BES fonlarında 65 milyar liranın üzerinde bir fon büyüklüğü, 6,8 milyon katılımcı söz konusu. Bireysel emeklilikte otomatik katılım yeni başladı, henüz erken aşamadayız ama yine 31 Mart itibariyle yaklaşık 700 bin katılımcı söz konusu, toplanan kaynak 128 milyon lira civarında. 2019 yılında öngörümüz katılımcı sayısının en az 14-15 milyon civarında olacağı yönünde.

BES'te oto katılımı getirdik ama aleyhte o kadar çok dedikodu çıkartıldı, halbuki yaptığımız düzenleme ortada ama maalesef bazı çevreler her konuda olduğu gibi bu konuda da milletin kafasını bulandırmak için bir çaba içerisine girdi. Her şeye rağmen bu sektörün, küresel trendlerle paralel olarak Türkiye'de çok hızlı şekilde gelişeceğine inanıyorum. Gelişmesi için de iyileştirmeye devam edeceğiz."

Uzun vadede sektör ve ekonomi için en belirleyici unsurlardan birinin makro finansal istikrar olduğunu dile getiren Şimşek, 90'lı yılların makro arka planıyla fon yönetiminin gelişmeyeceğine işaret edere, bugünkü makro finansal arka planla sınırlı gelişme yaşanmasına rağmen önemli bir gelişme kaydedildiğini anlattı.

Şimşek, şimdi bu arka planın daha da iyileştirilmesi gerektiğine dikkati çekerek, bu nedenle bir yandan fiyat istikrarı, bir yandan da ciddi reform çabasının gerekli olduğunu vurgulayarak 16 Nisan'da gerçekleştirilecek referanduma atıfta bulundu.

"Pazar günü Cumhuriyet tarihinin en önemli reformu oylanacak" diyen Şimşek, Türkiye'de geçmiş dönemde hükümet kurulma performansına ilişkin katılımcılara bilgi verdi.

- "Türkiye'de parlamenter sistemin çok ciddi yapısal sorunları var"

Başbakan Yardımcısı Şimşek, Türkiye'de parlamenter sistemin çok ciddi yapısal sorunları olduğuna dikkati çekerek, bu sorunlar nedeniyle 94 yılda 65 hükümetle karşı karşıya kalınabildiğine işaret etti.

Türkiye'ye benzer ülkelere ya da gelişmiş ülkelere bakıldığında yönetimde istikrarın sağlandığının görüleceğine vurgu yapan Şimşek, şunları kaydetti:

"Gelişmiş ülkelere bakarsanız, fon yönetiminde olduğu gibi ABD bu konuda da oldukça sağlam bir sisteme sahip. 4 Temmuz 1776'da ABD özgürlüğünü kazanıyor ve sonrasında bir geçiş süreci var ama Başkanlık sistemi itibariyle bakarsanız 228 yılda sadece 45 değişik Başkan gelmiş. 45'inci Başkan göreve yeni başladı. Kore gelişmekte olan ülkeler arasında en başarılı ülke. Kore bu kalkınma yarışına başladığında Türkiye'nin kişi başı milli geliri Kore'nin iki katıydı.

Bugün Kore'nin kişi başı milli geliri, bizim üç kattan fazla artmış olan kişi başı milli gelirimize rağmen bizim 2,9 katımıza çıkmış durumda. Kore bizden 6 kat daha fazla performans göstermiş. Bir sürü sanayi stratejisi var ama yönetim de burada çok belirleyici. Türkiye 16-17 aylık hükümetlerle bu işi götürmeye çalışırken, gelişmiş ya da gelişmekte olan başarılı ülkeler 4'er, 5'er yıllık hükümetlerle yönetilmiş, bu çok önemli."

- "İki başlılık çok ciddi bir sorun"

Türkiye'deki parlamenter sistemin yönetimde istikrarı sağlayamadığını anımsatan, Anayasa değişikliğinin bu yüzden gerekli olduğunu belirten Şimşek, istikrarın sağlandığı dönemlerde Türkiye'nin her açıdan başarılı olduğunu anlattı.

Şimşek, halkın doğrudan doğruya hükümetin başını seçtiği, 5 yıl kesintisiz yönetimin istikrarı sağlayacağına dikkati çekti.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, anayasa değişikliğinin içeriğine ve nedenlerine ilişkin şunları kaydetti:

"Birincisi bu anayasa değişikliğinde, milletin doğrudan seçeceği cumhurbaşkanı 5 yıl kesintisiz ülkeyi yönetir. İkincisi, bu mevcut yapı önümüzdeki süreçte çok daha istikrarsızlığa gebe bir yapı. Bugün cumhurbaşkanı istediği zaman bakanlar kuruluna başkanlık yapar, bakanlar kurulu ülkeyi kararnamelerle yönetir, bütün kararnameler cumhurbaşkanı onayına, bütün atamalar cumhurbaşkanının onayına tabiidir. Cumhurbaşkanı hükümet kurma yetkisinin verilmesine, hükümetin onaylanmasına kadar bütün süreçlerde çok kritik rol ve yetkiye sahip."

Darbe dönemlerinde halka güven olmadığı için cumhurbaşkanına önemli ve kritik yetkiler verildiğini anlatan Şimşek, bugün aynı partiden olan cumhurbaşkanı, aynı partinin Meclis'te çoğunluk olmasından dolayı aslında bir sorun olmadığını, değişikliğin bugünle değil gelecek on yıllar ve yüzyıllar için gerekli olduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, "İki başlılık çok ciddi bir sorun. Şu an belki hissetmiyorsunuz ama ülke yönetiminde çok ciddi bir darboğaz, önemli bir yapısal sorun ve sürdürülebilir bir durum değil. Mutlaka düzeltilmesi lazım. Vesayet sisteminin de Türkiye'ye çok ciddi maliyeti olmuş. Dayatmacı yaklaşım Türkiye'ye çok zaman kaybettirmiş. Bu Anayasa değişikliği aslında parlamenter sistemin Türkiye'deki uygulaması ile var olan yapısal sorunlarını gidermeye yönelik. O nedenle çok kritik bir yapısal reform. Bir siyasi dizayn, bir siyasi tasarım değil. Önümüzdeki dönemde çok ciddi darboğazlara dönüşecek bir yapıyı düzeltme çabası." ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "17 Nisan'da sonuç ne olursa olsun Türkiye'nin geri kalan yapısal reformlarla güçlü şekilde yoluna devam etmesi gerekiyor." dedi.

İstanbul Portföy'ün toplantısına katılan Şimşek, 16 Nisan'da yapılacak referandumdan hareketle Türkiye için kalıcı istikrarın öneminden bahsetti. Türkiye'nin istikrarını sağladığı dönemlerde daha iyi iş yaptığına işaret ederek, geniş tabanlı halk desteğine sahip hükümetlerin reform yapabildiğini dile getiren Şimşek, çok parçalı koalisyonlarda reform yapmakta zorluklar yaşandığını hatırlattı.

Anayasa değişikliğinin finans sektörü açısından da çok önemli olduğunu belirten Şimşek, şunları anlattı:

"Çünkü bir yandan yönetimde istikrarı sağlayacaksınız, bir yandan da bir daha bu ülkede demokratik sistemin kesintiye uğramasını engelleyeceksiniz. 17 Nisan'da sonuç ne olursa olsun Türkiye'nin geri kalan yapısal reformlarla güçlü şekilde yoluna devam etmesi gerekiyor. Geçen sene yapısal reformların en azından meclisten geçirilmesi anlamında ciddi mesafe kat ettik. Şubat ayında Ar-Ge ekosistemini güçlendirecek önemli bir reform yaptık. Mayıs ayında iş gücü piyasası esnekliğinin çok önemli iki bileşenini hayata geçirdik. Temmuzda yargı reformunun çok önemli bir ayağı hayata geçti. BES, taşınır rehni reformu gibi reformları hayata geçirdik. Bu liste çok uzun. 2016 gibi zor bir yılda, son yılların en güçlü reform adımları atıldı."

Reformlara devam edileceğinin altını çizen ve başta eğitim reformu olmak üzere yapılan diğer reformlarla ilgili katılımcılara bilgi veren Şimşek, nüfusun bugün yüzde 24'ünün 15 yaş altı olması dolayısıyla eğitimde, yapılan reformlar sayesinde bu nüfusun en az 15-16 yıllık eğitime sahip olacağını vurguladı.

Şimşek, Türkiye'nin dördüncü sanayi devrimine hazırlıklı girdiği yorumunda bulunarak, eğitimde kalitenin önemine değindi. Okul öncesi eğitim, tam gün eğitim gibi bileşenlerin bu anlamda önemli olduğunu belirten Şimşek, vergi gelirlerinin yüzde 25'e yakın kısmının eğitime harcandığını bildirdi.

- "Tam gün eğitim, okul öncesi eğitim 2019'da zorunlu hale gelecek"

Tam gün eğitim ve okul öncesi eğitimin 2019 yılında zorunlu hale geleceğini belirten Şimşek, "Şimdi biz ilk dört yıldan sonra beşinci yılı tamamen bir hazırlık sınıfı yapabilir miyiz, yani ilkokulun sonunda 1 yıl, herhangi bir yabancı dilde hazırlık sınıfı yapabilir miyiz, onu çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

Şimşek ilave reform alanlarına dikkati çekerek, reformların tamamında ilerleme olduğunu, 17 Nisan 2017- Nisan 2018'de geriye kalan tüm reformların hayata geçirilmesi ve anayasa değişikliği ile uzun vadeli istikrarın garantiye alınmasıyla Türkiye'nin önünün açık olduğunu söyledi.

Türkiye'nin yakın coğrafyasındaki sıkıntılara değinen Şimşek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Şu veya bu şekilde taşlar yerine oturacak. Birkaç yıl sonra belki o bölgenin yeniden inşasını konuşacağız. Türkiye için en zoru geride kaldı. Hayal edebileceğiniz bütün felaketleri yaşadık, Türkiye bütün stres testlerinden geçti, buna rağmen ekonomi geçen sene yüzde 3 büyüdü. Bana bu dayanıklılıkta bir tane ülke anlatmanız zor. Demek ki temeller çok sağlam.

Doğru tedbirler alıyoruz. 250 milyar liralık finansmana erişim paketi çok kritik bir değişken, hem finans sektörünü hem reel sektörü rahatlattı. İlave yatırım teşviklerinde inanılmaz bir heyecan var. Geçen hafta Yüksekova'daydık. Hakkari'de bile cazibe merkezleri kapsamında 10 bin kişilik istihdam, neredeyse 1 milyar lira yatırım büyüklüğünü içeren başvuruda bulunulmuş. Bu muazzam bir rakam. Demek ki o enerji yerini bulmuş."

Şimşek, Türkiye'deki gelişmelere bakıldığında kötümser olacak bir durumun sözkonusu olmadığını belirterek, "Bu Anayasa değişikliği ile inanıyorum ki son 1 yıl içinde aldığımız tedbirlerle Türkiye çok hızlı şekilde tekrar yüzde 5-6 büyüme patikasına oturur. Bunu orada tutabilmenin ön koşulu geri kalan reformları yapmak ve anayasa değişikliğinin de Türkiye'nin önünü açacak şekilde kabul edilmesi." diye konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber