İkinci Ayasofya vakası mı yaşanacak?

İstanbul'un fethi öncesinde kilise olarak kullanılan ancak fetihle birlikte camiye çevrilen Ayasofya müzesi, yaklaşık 500 yıl cami olarak ibadete açık iken, Cumhuriyet'in kurulduğu dönemde müzeye çevrildi. Şimdilerde Bizans savunucuları gündemlerine Zeyrek Camii'ni aldılar.

Kaynak : Türkiye
Haber Giriş : 08 Ağustos 2018 08:58, Son Güncelleme : 08 Ağustos 2018 14:10
İkinci Ayasofya vakası mı yaşanacak?

Papaz krizinin açtığı sıkıntılı süreç devam ederken bu defa da Bizansçılar ortaya çıktı. "Pantakrator 900" adıyla düzenlenen konferans "Bir Bizans Kompleksinin Kültürel anlamı" başlığını taşısa da Batılıların Zeyrek Camii'ni, kilise, olmazsa müze yapabilmek için çaba sarf ettikleri biliniyor. Bastırdıkları afişte Zeyrek Camii'nin minarelerini budamaları maksatlarını açıkça ortaya koyuyor.

İstiklal Caddesi'ndeki Anadolu Medeniyetleri Oditoryumu Araştırma Merkezinde tertip edilen ve 10 Ağustos'a kadar sürecek olan konferansa İstanbul'daki Macar Enstitüsü öncülük ediyor. Konferansa CEU Budapeşte Ortaçağ Araştırmaları Bölümü & Macar Hagiografi Topluluğunun yanı sıra, Labex Sorbonne-Paris, Viyana Üniversitesi ve verdiği Katolik, Evanjelik teoloji eğitimi ile tanınan Münih Ludwig-Maximilians Üniversitesi katılıyor.

Adı geçen külliye 1118 yılında İmparatoriçe Piroska Eirene'nin yaptırdığı küçük bir kilise ile şekilleniyor. Kocası II. Komnenos yanına tek kubbeli daha büyük bir mabet yaptırıyor ve sonraki yıllarda ikisi birleştiriliyor.

Burası sadece manastır değil aynı zamanda 50 yataklı hastane. Kadınlar bayan hekimler tarafından tedavi ediliyor. Bağışlanan emlak ile hayli zenginleşip, güç odağı haline geliyor.

Ancak 1204 Latin istilası ile soyulup soğana çevriliyor. Katolikler burayı han gibi kullanıyor. 57 yıl tek çivi çakılmıyor ve yarı metruk hale düşüyor. Latinler gittikten sonra sadece 6 keşişi kalan manastır adeta dökülüyor. Osmanlı ordusunun surlara dayandığı günlerde zindana çevriliyor. Mesela Patrik Gennadios burada hapis tutuluyor. Fatih onu zincirlerinden kurtarıp hürriyetini bahşediyor ve tekrar eski gücünü iade ediyor.

İlerleyen yıllarda çuhacı ve sayacılar tarafından kullanılan bina viran oluyor. Fatih Sultan Mehmed esnafa başka yer gösteriyor, harabeyi zekası ve hazır cevaplılığı ile tanınan Molla Zeyrek'e veriyor. Ve İstanbul'un Sahn-ı seman öncesi en büyük medresesi burada tedrise başlıyor. Külliye aynı zamanda Akşemseddin, Emir Buhari ve Ubeydullah Ahrar hazretlerinin halifelerinden Abdullah-ı İlahi'ye dergah oluyor. İlim ve edep öğrenmek isteyen talipler eşiğine koşuyor.

Vakıflar tarafından desteklenen külliye, itina ile elden geçiriliyor. Yangınlar, zelzeleler yaşıyor ve her seferinde onarılıp ayağa kaldırılıyor. Hasılı Zeyrek Camii ecdadımızın 500 yıllık emeği ile bugünlere geliyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber