Suudi Arabistan 18 kişiyi tutuklamadı

Türk Arap Medya Derneği Genel Koordinatörü Fatih Öke, gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili Suudi Arabistan'ın 18 kişiyi tutukladığına inanmadığını söyledi. Gerçek Hayat dergisine konuşan Öke, Suud yönetiminin olayın sıcaklığı geçinceye kadar "çömel bekle" taktiğini uygulayacağını da kaydetti

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 13 Kasım 2018 08:30, Son Güncelleme : 13 Kasım 2018 08:51
Suudi Arabistan 18 kişiyi tutuklamadı

2 Ekim'de Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na girdikten sonra orada öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili Gerçek Hayat'a konuşan Türk Arap Medya Derneği Genel Koordinatörü Fatih Öke, önemli açıklamalarda bulundu.

Öke, Suudi Arabistan'ın Kaşıkçı cinayetine karıştığı gerekçesi ile tutukladığını söylediği 18 kişiden bazılarının aslında tutuklanmadığı yönünde duyumlar aldıklarını söylüyor.

Öke, "Kendi devlet yetkililerini suçlu bile olsalar teslim etmeye yanaşmayacaklardır. Büyük ihtimalle olayın ateşi geçinceye kadar 'Çömel bekle' taktiği uygulayacaklar. Fakat biz Türk Arap Medya Derneği olarak bu cinayeti unutturmamaya çalışacağız" diyor.

Kaşıkçı'nın hem dostu hem de üyesi olduğu Türk Arap Medya Derneği ilk andan itibaren dünya medyasının dikkatini bu olaya çekmeye çalıştı, yabancı basın mensuplarını bilgilendirdi.

Gerçek Hayat'ta yer alan röportajın tamamı şöyle:

Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul Suudi Konsolosluğu'na girip çıkmamasının hemen ardından olaya dahil olanlardan biri Türk Arap Medya Derneği oldu. Nasıl haberdar oldunuz? Olaylar nasıl gelişti?

Cemal Bey'in nişanlısı Hatice Hanım, Cemal Bey ile yakın dost olduklarını bildiği için dernek başkanımız Turan (Kışlakçı) Bey'i aramış. Bu görüşmeden 10 dakika sonra Turan Bey beni aradı. O esnada eve gidiyordum. Hemen geri döndüm. Levent'e ulaşıncaya kadar, yolda 3-4 medya kuruluşunun temsilcisini aradım. İlk olarak Washington Post'a ulaştım ve "Yazarınız konsolosluğa girdi, çıkmadı" diye haber verdim. Ardından Anadolu Ajansı, El Cezire ve diğer arkadaşlarla görüştüm. İlk anda çok güçlü bir ses duyurduk. Gazeteci arkadaşlar hemen konsolosluğun önünde toparlandı. Beklemeye başladık. Çünkü o esnada, Lübnan Başbakanı Hariri'yi Riyad'da alıkoydukları gibi Cemal Bey'i de içeride alıkoyuyorlar, bir süre sonra hiç bir şey olmamış gibi salıverirler diye düşünüyorduk. Vakit ilerleyince Hatice Hanım'ı eve yolladık. Gece saat 3 gibi biz de gidelim dedik. El Cezire ve Anadolu Ajansı'ndan arkadaşlar bize "Siz gidebilirsiniz. Merak etmeyin biz burada nöbetteyiz" dediler. Dışarı çıkarsa görüntü alalım düşüncesinden öte orada olma ihtiyacı hissettiler. Bu çok önemli bir dayanışmaydı. Bunu asla unutmayacağız. Ertesi gün sabah 9'da Suudi Konsolosluğu önündeydim. 15-20 tane basın mensubu gelmişti. Endişe duyduğumuzu belirten bir basın açıklaması yaptık. Bir gün sonra basın açıklaması yapacağız diye duyurduğumuzda 100 civarında gazeteci vardı. 4. gün sayı 400'e çıkmıştı. Gelen yabancı basın mensupları derneğimize uğrayıp bilgi aldılar. Gezi Parkı olaylarında bile böyle uluslararası bir basın ilgisi olduğunu hatırlamıyorum.

BASIN ÇOK İLGİ GÖSTERDİ

Bunun sebebi Kaşıkçı'nın basın mensubu olması mı yoksa siyasi dengeler mi?

Biz ilk andan itibaren stratejik bir karar aldık ve Kaşıkçı'yı Suudi gazeteci, Suudi vatandaşı, eski diplomat, bürokrat vb. olarak değil, Washington Post köşe yazarı olarak duyurduk. O esnada Amerika'da yaklaşmakta olan bir seçim vardı. Trump'ın Suudilerle ilişkisi çok iyiydi. Trump üzerinde baskı oluşturabilmemiz için Kaşıkçı'yı Amerikalı bir basın mensubu, Amerika'da yaşayan önemli bir muhalif ses olarak tanıtmamız lazımdı. Gazete ve televizyonlara röportaj vermemiz söz konusu olduğunda da Amerikan toplumuna doğrudan mesaj verebilecek ABC gibi kanalları tercih ettik.

KAMU DİPLOMASİSİ DERSİNDE OKUTULMALI

Türk hükümetinin krizi yönetim biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence ileride kamu diplomasisi ile ilgili derslerde okutulması gereken bir durum. O kadar başarılı bir çalışma oldu ki bunu yürütenleri tebrik etmek lazım. Bu Türkiye'nin bir iç olayı değildi. Arap dünyasının da bir olayı değildi. Her fırsatta fikir özgürlüğünden dem vurulan bir dünyada, fikirlerinden dolayı, bir insanın canına vahşice kastedildi. Bunu Türk basını da dünyaya duyurulabilirdi ama olayın çok daha hızlı ve etkili yayılması için en doğru olan uluslararası basın üzerinden gitmekti. Türkiye bu insan hakkı ihlalini, fikir özgürlüğü ihlalini dünya kamuoyuna en hızlı ve en etkili şekilde taşıdı. Eminim ki bu olayda İletişim Başkanlığı'nın çok büyük payı var. O yüzden Fahrettin Altun Bey'i tebrik etmek gerek.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber