Fikret Bila'nın yazısı: Maaş Adaleti
TSK'nın girişimiyle gündemde olan memur maaşlarında iyileştirme konusuyla ilgili
çok sayıda memurdan mesajlar geldi. Her meslek grubu kendileri açısından maaş
sistemindeki adaletsizlikleri dile getirmişler.
Bu adaletsiz, dengesiz maaş sistemi yıllardır biliniyor. Ancak bir türlü köklü
bir reform yapılamadı. Kuşku yok ki, bu sorun sadece bugünkü hükümetin sorunu
değil. Bundan önceki tüm hükümetler döneminde de adaletli ve kalıcı bir çözüm
geliştirilemedi.
Ölçü, 1 milyar 443 milyon lira olarak belirlenen yoksulluk sınırı olarak alındığında
memur kesiminde büyük çoğunluğun bu sınırın altında, bazı meslek gruplarının
ise çok altında maaş aldığı ortaya çıkıyor. Tabii, emekli memur maaşları bu
sınırın çok altında olan grupların başında geliyor. İşçi emekli maaşları ise
ayrı bir dram...
Gelen mesajları sınıflandırırsak, en fazla şikayet, düz (unvansız) memur kesimi
ile öğretim üye ve yardımcıları, tarım kesiminde çalışan mühendisler, DSİ, Karayolları
mühendisleri, Meteoroloji mühendislerinden geliyor. Kuşku yok ki, bazı meslek
gruplarının tepkilerini yansıtmamış olmaları maaşlarından memnun oldukları anlamına
gelmiyor.
Düz memurların vurgu yaptıkları konu, maaşlarının genel olarak çok düşük olması.
Kıdem ve terfiyle de düzelecek durumda olmayışları. Örneğin, fakülte mezunu
bir düz memur, maaşının 501 milyon lira olduğunu bildiriyor. Yine fakülte mezunu
18 yıllık bir memur 2. derecede 540 milyon lira aldığını belirtiyor. Bu durumun,
özellikle yükseköğrenim görmüş düz memurlar için gelecek umudu bırakmadığı vurgu
yapılan bir diğer husus.
Öğretim üye ve yardımcılarından gelen tepkiler de bu ücret politikasıyla bilim
adamlığının teşvik edilmediği, aksine cezalandırıldığı yönünde. Örneğin 22 yıl
öğrenim görmüş bir yardımcı doçent, maaşının 1 milyar lirayı bulmadığından yakınıyor.
Araştırma görevlileri ise 700 milyon civarında maaşla adeta meslekten soğutulmaya
çalışıldıkları kanısını bildiriyor. Öğretim üye ve yardımcılarının bir diğer
şikayeti de bu maaşlarla gerekli kitapları bile alamadıkları, bilimsel yayınları
izlemekte zorlandıkları.
Mühendislerin şikayetleri ise kamuda çalıştırdıkları işçilerden daha az maaş
almalarında yoğunlaşıyor. Bu durumun, çalışma hiyerarşisi ve barışını zedeleyen
bir durum olduğuna dikkat çeken mühendislerin yatay adaletsizlik şikayetleri
de çok fazla. Aynı kurumda merkez - taşra maaş farkından şikayet eden mühendisler
farklı kurullarda aynı işi yapmalarına karşın, yine farklı ücret uygulamasından
duydukları rahatsızlığı dile getiriyorlar.
Memur, devletin asli işlerini yürüten personeldir ve devleti temsil eder. Devletin,
memurunu muhtaç etmeden geçinecek bir gelir düzeyine kavuşturması asli sorumluluğudur.
Ancak, yıllar geçtikçe memur ve emeklisinin yaşam koşulları hep kötüye gitmiş
ve nihayet bugün yoksulluk sınırının hatta bazı meslek gruplarında açlık sınırının
altına kadar gerilemiştir.
Bu durum, devlet memurlarını ikinci iş aramaya yöneltmiş ve memuriyet göreviyle
bağdaşmadığı halde birçok memur mesai sonrası taksi şoförlüğü dahil ikinci işler
yapmak zorunda kalmıştır. Bu, devlet acısından acıklı bir durumdur.
Bu gerçek, ortaya yeni çıkmış da değildir. Yıllardır bilinmektedir. Ancak tasarrufu
sadece çalışanlar üzerinden yapmaya alışmış hükümetlerin bu acıklı durumu ortadan
kaldıracak köklü bir reforma giriştikleri görülmemiştir.
Bugünden sonra ise IMF izni olmadan memur lehine ciddi bir iyileştirme, köklü
bir reform yapılması zor görünmektedir. Oysa, tek tasarruf kaynağı, memurun
satın alma gücünü düşürmek değildir.
Hortumlanan paralar ciddi takip edilip tahsil edilebilse, sadece memur maaşları
değil, birçok sorun çözülebilir.
milliyet