Fiziksel ve duygusal ceza güvensizlik oluşturuyor

Kaynak : Sabah
Haber Giriş : 09 Eylül 2007 21:30, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59

Pervin Kaplan

Ailelerin çocuklarına uyguladığı fiziksel ve duygusal cezalar çocukta kızgınlık, karşı koyma, güvensizlik, suçluluk duygularına neden oluyor. Davranışının bedelini ödediğini düşünen çocuk aynı hareketi tekrarlıyor..

Aileler çocuklarında istenmedikleri davranışları değiştirmek ve yerine istedikleri davranışı getirmek için "uzlaşı ve anlayış" yerine zaman zaman fiziksel ve duygusal cezalara da başvurabiliyor. Anne babanın kendi aile değerleri ve çevrelerinden gördükleri, uygulanan yöntemleri belirlemede etkili oluyor. Hatta toplumda kabul gören ve atasözlerine geçen bazı tutum ve davranışlar da çocuk yetiştirme yöntemleri olarak da kullanılabiliyor. Örneğin, "Dayak cennetten çıkmadır", "Eti senin kemiği benim", "Kızını dövmeyen dizini döver", "Evde katı bir disiplin olması şart", "Çocuk babadan korkmalı" sözleri bazı anne babalar tarafından benimsenerek, baskıcı yöntem olarak kullanılıyor.

HOŞGÖRÜNÜN ZARARI

Bu yöntemlerin kullanıldığı ortamlarda çocuğa özgürlük hakkı tanınmaz, ceza ön plandadır ve kararlar yetişkin tarafından alınır. Kuralların nedeni bile açıklanmaz ve çocukların da bu kurallara uyması beklenir. Bu tip disiplin ise çocukta kızgınlık, karşı koyma, güvensizlik, suçluluk duygularının oluşmasına neden olur. Olumsuz bir başka yöntem ise baskının tam tersi aşırı hoşgörü yöntemi. Bu yöntemin geçerli olduğu ortamlarda çocuğun yaptığı her şey hoş görülür. Annebaba, çocuk ne isterse ve ne yaparsa kabul eder. Bu ortamlarda genelde evde sorun yok gibi gözükse de çocukların bitmek bilmeyen istekleri ebeveynlerin dayanma sınırlarını zorlayabilir ve bu sonsuz hoşgörü ortamı sert cezaların uygulandığı bir ortama dönüşebilir. Bu durumda hem aşırı hoşgörü, hem de sert cezalar birlikte kullanıldığı için çocuk tutarsızlık yaşar. Çocuk yaptıkları onaylanıyor mu yoksa onaylanmıyor mu anlayamaz. Örneğin, çocuk uzun bir müddet evde top oynamasına izin verilir daha sonra aynı şeyi yaptığında bunalan anne- baba ceza verebilir. İşte hem baskıcı hem de aşırı hoşgörü ortamları çocukların ileri yaşlarında nasıl birey olacaklarını da belirler. Uzmanlara göre bu tür "terbiye yöntemleri" davranışın neden yapıldığı konusunda çocuğa anlama imkanı sunmazken, verilen cezalar da istenmeyen davranışın değişmesine yol açmaz. Çünkü çocuk zaten cezasını çektiği için o davranışı bir kez daha yapma hakkı kazandığını söyler. Anne Çocuk Eğitim Vakfı Erken Çocukluk Eğitimi Birim Koordinatörü Canan Erman ve Baba Destek Birimi Koordinatörü Hasan Deniz bu durumun ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekiyor.

Duygusal cezanın etkileri

* Çocuklar sürekli bu gibi sözleri işittiklerinde "Ben hiç bir şey beceremiyorum" düşüncesi ile kendilerine güvenleri sarsılabilir,

* Ailelerinin kendilerini sevmediğini sanabilir,

* Korkak, ürkek ve çekingen olabilirler, ya da tam tersi her şeye karşı çıkıp saldırgan olabilirler.

* Duygulara yönelik tehditler çocuğun tüm gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Örneğin "Annem beni terk eder." düşüncesi yerleşmiş bir çocuğu birine bırakmak veya okul zamanı geldiğinde okula başlatmak problem olabilir.

* Sürekli eleştirilen çocuk her attığı adımda yanlış yapmaktan korkabilir.

* Yasaklara sorgulamadan boyun eğebilir.


Duygusal ceza

BAZEN çocuğun istenmeyen davranışları, dayak atmadan sözle hor görmek, sevgiyi esirgemek, azarlamak, korkutmak, tehdit etmek, alay etmek, küçümsemek gibi kırıcı hareketlerle engellemeye ve değiştirilmeye çalışılırsa, "duygusal ceza" uygulanır. Bunlar çocuğun gelişimini olumsuz etkiler. İşte "duygusal ceza" örnekleri:

* Sözle hor görmek: Örneğin, "Haydi oradan aptal sen de!" veya "Geri zekalı mısın?".

* Sevgiyi esirgemek: Örneğin, "Beni üzersen seni sevmem, başkasının annesi olurum".

* Azarlamak: Örneğin, "Ne biçim çocuksun."

* Korkutmak: Örneğin, "Seni bırakıp giderim"," Doktora götürür iğne yaptırırım." .

* Tehdit etmek: Örneğin, "Akşama babana söylerim görürsün gününü.", "Karnende kırık not olursa eve gelme.".

* Alay etmek, küçümsemek: Örneğin, "Şişko sen de veya sen mi kazanacaksın güleyim bari.", "Koca bebek.".

* Eleştirmek, suçlamak: Örneğin, "Üstünü başını kirletmeden yemek yiyemezsin.", dağınıklığın yüzünden misafirlere rezil oldum.".

* Beddua etmek: Örneğin, "Allah cezanı versin.", "Gözün çıksın.", "Elin kırılsın."

* Küsmek: Örneğin, " Bir daha bana anne deme, konuşmuyorum."


Fiziksel ceza ciddi sorun yaratabilir

VÜCUDUN el ayak veya diğer yerlerine vurmak, tartaklamak, kulak çekmek, bir fiske atmak, çimdiklemek dayak veya fiziksel cezalardır. Genelde fiziksel cezanın uygulandığı ortamlarda büyüyen çocuklar ileride sorumluluk duygusu gelişmemiş, iç denetimden yoksun, veya tam tersi başka birinin kontrolü altına kolaylıkla girebilen, her şeyi kabullenen yetişkinler olabilirler. Şiddetin çocuğa etkileri ise şöyle sıralanır:

* Fiziksel olarak canı yanar.

* Çocuk en sevdiği, en değer verdiği kişiden dayak yediği için çok üzülür.

* Kendisine ve çevresine karşı güveni sarsılabilir.

* Her hatalı davranış karşısında dayak yiyebileceğini düşünen korkabilir, ürkek ve pısırık olabilir.

* Sorunlarını konuşarak halletmeyi bilmediği için bir problemle karşılaşınca o da şiddete başvurabilir, saldırgan olabilir.

* Kendinden küçük veya aciz kişilere aynı yöntemi kullanabilir.

* Yaptığı yanlış davranış karşılığında dayak yediğinde kendini ödeşmiş sayar ve yeniden o davranışı tekrarlamaya hak görür.

* Dayak yememek için yalan söyleyebilir.


Davranışın sonucunu yaşatmak ceza mı? ÇOCUKLARDA istenmeyen davranışları değiştirmekte kullanılan "Davranışın sonucunu yaşatma" olumlu bir yöntem. Bazı aileler için "ceza yöntemi" olarak algılanıyor olsa da bir ceza değil, çocuğun yaptıklarının sonucunu görmesi için kullanılan yöntemlerden birisidir. Çünkü tüm olumlu disiplin yöntemlerini denedikten sonra, çocuğun istenmeyen davranışı hâlâ devam ettiği takdirde, çocuk davranışının sonuçlarını yaşar. Örneğin her yeni alınan oyuncağı kıran çocuğa "Yeni bir şeyi kırmanın zararını sana anlatmıştım. Ama ne yazık ki sen hâlâ oyuncaklarını kırmaya devam ediyorsun. Bayrama kadar sana yeni oyuncak almayacağım" denilebilir. Bu yöntemde amaç ceza vermek değil, davranışın sonucunu yaşatmaktır. Cezada, çocuk olumsuz davranışının sonucunda hemen cezalandırılır. Cezanın vermek istediği fikir, "Sen beni üzdün, ben de seni üzüyorum." Sonucunu yaşatmanın vermek istediği "Ben tüm olumlu yöntemleri denedim, ama sen yine de olumsuz davranışını değiştirmedin. Sana davranışının sonucunu yaşatmaktan başka çarem kalmadı" fikridir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber