Ceza infaz kurumlarında kitapların kapağı özgürlüğe açılıyor

Mahkümlara ve Muhtaçlara Yardım Derneği, toplumun en dışlanmış kesimi olarak görülen mahkümlara yardım etmek amacıyla kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu. Mahkümlara kitap ve kıyafet yardımları yapan dernek hem onları rehabilite ediyor hem de bu vesileyle dışarıdakilerle içeridekileri buluşturuyor.

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 30 Kasım 2019 14:56, Son Güncelleme : 30 Kasım 2019 15:22
Ceza infaz kurumlarında kitapların kapağı özgürlüğe açılıyor

Bazen bizim için çok küçük veya önemsiz olan bir eşya başka biri için dünyanın en değerli şeyi olabiliyor. Tıpkı bulunduğumuz ortama veya konuma göre değişkenlik gösteren ihtiyaçlarımız gibi. Belki dışarıda özgürce dolaşabilen, her istediğine ekonomik durumunca ulaşabilen biri için değil ama hapishanedeki bir mahkum için dışarıdan gelecek bir mektup, bir çorap veya bir kitap dünyalar kadar değerli olabiliyor. İşte şimdi bu düşünceden doğan bir dernekten bahsedeceğim size; Mahkumlara ve Muhtaçlara Yardım Derneği (MAHKUMDER). Çalışmalarını tamamen gönüllü yardımseverler eliyle sürdüren dernek, mahkumlardan gelen mektuplar doğrultusunda onlara kitaplar gönderiyor, yardımda bulunuyor. Amaçları toplumun en uç noktası olarak nitelendirdikleri kişilere el uzatmak. Çünkü onlarla aramızda hem fiziksel hem de manevi kalın duvarlar olduğuna ve o duvarlar aşıldığında pek çok hayatın değişebileceğine inanıyorlar.

KİTAPLARLA HAYATA HAZIRLIYORUZ

Dernek, 2010 yılında Lütfullah Uzun ve arkadaşlarının girişimiyle kurulmuş. Uzun, derneğin kuruluş sürecini şöyle anlatıyor: "Önce bir üniversiteye 'İnsanlar niçin cezaevine düşer?' konulu bir araştırma yaptırdık. Sonuç yüzde 92,4 ile eğitimsizlik çıktı. Cezaevinde okul açacak gücümüz olmadığı için bir sivil toplum örgütü olarak yapabileceğimiz en etkili çalışma sisteminin onları hayata hazırlayacak ve rehabilite edecek kitaplar göndermek olduğunu fark ettik. Biz de bu fikirle yola çıktık. 2010 yılından itibaren 10 binden fazla koli gönderdik cezaevlerine." Kendilerine gelen mektuplarda sadece kitap değil kıyafet, kişisel bakım gibi farklı ihtiyaçların da yazılı olduğunu söylüyor Uzun: "Ne yazık ki bu insanların çoğunun geleni gideni yok. Biz onlara kıyafet yardımı dışında, özellikle dini, sosyal, tarih ve kişisel gelişim konulu kitaplar veya romanlar gönderiyoruz. Bu kitapların onları rehabilite edeceğini düşünüyoruz. Romanlar sizi alıp başka bir dünyaya götürebiliyor. Okuma alışkanlığınızı geliştiriyor. Bu veya benzeri kitapları göndermek suretiyle kitap okuma alışkanlığı olmayan insanlar bile bu alışkanlığı elde edebiliyor süreç içerisinde. Ve bu konuda cezaevlerinden teşekkür mektupları ve telefonları alıyoruz."

Cezaevine giren insanları iki ihtimalin beklediğini söyleyen Uzun, ufak bir suçtan içeri giren bir kimsenin dahi orada bir suç örgütüyle tanışıp, yeniden suç işleme potansiyeline sahip olarak dışarı çıkabileceğini söylüyor. Bir diğer ihtimal ise kitaplarla onları hayata hazırlayabiliriz. Bu muazzam bir dönüşüm ve yüzlerce örneği var. Aldığımız binlerce mektubun en az yüzde 10'u bu içerikte teşekkür mektubu."

Bir mahkümun hayatına nasıl etki ettiklerini bir mektubu okuyarak örneklendiriyor Uzun: "Uğradığım bir iftira nedeniyle buraya girdim. Beni savunacak avukat tutacak durumum yok. Ben de hırslandım, o iftira atana kin besledim. Çıkar çıkmaz işini bitirecektim. Bu arada canım sıkıldı. Çeşitli kurumlara başvurdum, bizimle ilgilenin diye. Çünkü ailem de beni terk etmişti. Sonra arkadaşların tavsiyesi üzerine size yazdım. Siz bana bir koli gönderdiniz. Çok şaşırdım. Hiç kimsenin olmadığı bir kenara çekildim ve başladım hüngür hüngür ağlamaya. Yeryüzünde beni insan sayan bana mektup yazma zahmetinde bulunan insanlar varmış. Hayata küsmeye gerek yok. Koliyi açtım ve giysilerin yanındaki kitapları okumaya başladım. Anladım ki Allah ıslah olmamı istemişti. Şimdi düşünüyorum da o bana iftira atan adam aslında istemeden de olsa bana iyilik etti. Ben hiç dinle işi olmayan, eğlence, para peşinde koşan, gününü gün eden bir insan iken burada hayatım değişti ve şimdi bana iftira eden o insana dua ediyorum."

Uzun, sözlerine şöyle devam ediyor: "Şu anda gazetelere veya televizyon haberlerine baktığımızda; 'cezaevinden çıktı, sevgilisini öldürdü, şunu öldürdü' gibi haberler okuyoruz. Neden? Hepsi eğitimsizlikten. Çünkü o kız arkadaşını veya eski karısını kendi malı sanıyor. Bu sadece cezaevinde önlenecek bir şey değil. Bu eğitimle önlenecek bir şey. Elbette devletimizin de çalışmaları var. Fakat yeterli değil. Biz de bir ucundan tutuyoruz."

BAŞKAN YARDIMCISI ELVAN KÜÇÜK: İÇERDEKİLERE BİR TAMPON GÖREVİ ÜSTLENİYORUZ

Derneğin başkan yardımcısı Elvan Küçük, bir mahkümun, sadece kendi hayatının değil aynı zamanda bakmakla yükümlü olduğu ailesinin de hayatının zorlaştığını dile getiriyor. Bu durumun sonucunda da ailesinin yakınları tarafından daha da suçlandığını ve dışlandığını söyleyen Küçük, şöyle konuşuyor: "Düşünün ki, bir mahküma toplumda hiç tanımadığı insanlar tarafından kucak açılıyor, bir mektupla ihtiyaçları karşılanıyor. Bu bir mahküm için inanılmaz bir şey. Gerçekten çok özel ve önemli bir durum bu. Bizler patlamak üzere olan bir tencerenin havasını alıyoruz adeta. Dışarıda hiç tanımadığı insanlar onlara iyilik yaptığında mahkümlar dışardakiler olarak nitelendirdikleri topluma karşı daha iyimser oluyor. Diğer türlü şartlanıyor ve hırslanıyor çünkü. Hatta çok daha fazla kötülük yapabilmek için bilenebiliyor. Ama öbür türlü içerdeyken gördüğü en ufak bir iyilik onlara göre çok büyük bir etki yapabiliyor. Amacımız insanları iyiliğe yönlendirmek. Mahkümlardan 'Ben de sizin gibi olacağım, muhtaçlara yardım edeceğim, derneğinizde gönüllü olacağım' şeklinde mektuplar alıyoruz."

GİYSİ KUMBARALARINDAN RANT ELDE EDİLİYOR

Şehrin çeşitli bölgelerine yerleştirilen ve üzerinde farklı dernek isimlerinin yer aldığı giysi kumbalarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulunuyor Elvan Küçük ve bu konudaki bir ranta dikkat çekiyor: "Bizim giysi kumbaralarımız var. Büyükşehirlerde bunlar çoğalmış durumda. Çeşitli vakıf, dernek ve kurumların isimleri yazılı üzerinde. Bu kumbaraların toplayıcısı ise üzerinde ismi yazılan dernekler veya kurumlar değil çeşitli şirketler. Burada bir rant söz konusu. Şirketler aslında o dernekler adına topladıkları bu giysileri derneklerden komisyon olarak onlara satıyor adeta. Yani halkın gönüllü, karşılıksız yardımı bir satışa dönüştürülüyor. Söz konusu şirketler bize de geldi, fakat biz kendimiz toplayacağımızı söyledik. Araya bir şirket sokmuyoruz. Devletten bu konuda isteğimiz, o kumbaraların üzerine onu toplayan firmanın da ismi yazılsın. Örneğin 'X dernek faydasına Y şirketi tarafından toplanmaktadır' gibi. Yardım yapan insanların bunu bilme hakkı olsun. İnsanlar bu giysilerin doğrudan derneğe veya o fakire gitmeyeceğinin farkında olsunlar. Çünkü bunlar tüccar. Bazen yurtdışına götürüp daha pahalıya satıyorlar."

YARDIMLARIMIZ KARGOYLA ÜCRETLENDİRİLİYOR.

Elvan Küçük, kendilerinin ve toplumun yaptıkları yardımların, devletin kargosu PTT tarafından bir ücrete tabii tutulmasından duyduğu rahatsızlığı ise şöyle dile getiriyor: "Bir diğer husus ise kargo konusu. Gönderilerimizi mektup karşılığı yapıyoruz. O mektubun karşılığında o mahküma ihtiyaçlarını göndeririz. Ve bunu da sadece PTT kargo ile yapabiliyoruz. Ne acıdır ki devletin bir kurumunda mahküm olan birine hiçbir karşılık beklemeden yardımda bulunuyoruz ama bunu da parayla yapmak zorunda kalıyoruz. PTT de devletin sonuçta. Buna para vermek sorunlu bir durum. Devletin bunu bizim üzerimizden alması lazım. Sponsorluklarla olabilir. Örneğin THY bu konuda bize yardımcı olabilir. Bu yük üzerimizden kalkarsa daha fazla yardım da bulunabiliriz ve kargoya ayırdığımız bütçeyi yine yardıma yönlendirebiliriz."

ESKİ MAHKÜM HASAN ENER: HEM İBRET ALDIM HEM DE ÖĞRENDİM

Açıklamasına göre işçisinin iş yerlerine giren hırsızı dövmesi üzerine hapse giren iş yeri sahibi Hasan Ener, 16 ay boyunca hapiste kalmış. Bu sürecini şöyle anlatıyor: "Bir insan cezaevine girdiğinde mutlaka bir şeylerle meşgul olması lazım yoksa kafayı yer. Ben de bir gün bir kitap buldum koğuşta. O kitabı okudukça biraz daha rahatladım. Bir arkadaş bulmuş gibi oldum. Bu kitap gibi başka kitaplar da geldi. Sürekli okuyordum. Bu şekilde 16 ay kaldık içeride. O kitaplar da bu derneğe mektup yazan arkadaşlara gelen kitaplar idi. Belki tüm bu süreçleri yaşamasam daha büyük bir suçtan hapse düşebilirdim. Oradaki ortamdan ibret de aldık aynı zamanda. Açık konuşayım. Önceden dine, ibadetlere pek önem veren biri değildim. Hayat meşgalesinden kitaplara ve okumaya doğru vakti ayıramadık. Hapishane bana bu ortamı yarattı. Şu an ibadetlerini yerine getiren, insan ilişkilerini geliştirmiş biriyim. Hapiste o kitapları okumasaydım bu noktaya gelemezdim. Hapishanede insanlar dışarıdan gelecek en ufak bir yardım veya ilgiye aç durumda. Sadece kitaba değil, birçok şeye ihtiyacı var oradaki insanların. Hiç telefon dahi gelmeyen insanlar var. Bu nedenle böyle derneklerin olması lazım. Bu tarz derneklere çok teşekkür ediyorum. Öte yandan biraz bilgili bir insan görsünler hemen yanına gidiyorlar. Ben kitap okurken onlar da gelip soruyorlardı. Biz de birbirimizle paylaşıyorduk. Hatta hapisten çıkan birçok mahkümla görüştük. İletişimimiz devam etti. Mahkümiyet sürecinden sonra insanlara bakışım, dini hayatım birçok şey değişti. Daha sonra bu derneğe çocuğumu gönderdim ve onun da bir yardım gönüllüsü olmasını sağladım."

Dernek faaliyetlerini sosyal medya hesaplarından veya www.mahkumder.org adresinden takip edebilirsiniz.

Ali Demirtaş
[email protected]
Star Gazetesi / Cumartesi Eki

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber