Doğramacı: Rektörler seçimle değil atamalyal gelmeli

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 13 Eylül 2007 08:00, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59

'Ben olsam, bir oy alan adayı rektör atarım'

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) 'nun kurucusu Prof. Dr. İhsan Doğramacı, rektörlerin seçimle değil atamayla gelmesinin üniversiteler için daha iyi olacağını söylüyor.

Prof. Dr. İhsan Doğramacı, aralık ayında görev süresi dolacak olan YÖK Başkanı Erdoğan Teziç'in yerine 'dünyayı tanıyan ve üniversiteleri ileri götürebilecek' birinin atanmasını istedi.

Prof. Dr. Doğramacı, rektörlerin seçim yerine atamayla işbaşına gelmesini savundu. Rektörlerin üniversite dışından seçilmesinin daha iyi olacağını ifade eden Doğramacı, "Rektörün kelime anlamı 'doğru yolu gösteren' demektir. Türkiye'de ODTÜ'nün başı maliyeci Kemal Kurdaş'tı. Ne doçent, ne profesördü. ODTÜ bugün en başta gelen üniversitelerden biri." diyor.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK)'nu kurarak 9 yıl başkanlığını yapan Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Bilkent'teki konutunda Zaman'ın sorularını cevapladı. Bugünkü rektör seçim sisteminin getirilmesine tepki göstermek için 1992'de YÖK başkanlığından istifa eden Doğramacı, rektörlerin atamayla gelmesi isteğini şu sözlerle savunuyor: "Şu anda üniversitelerde rektörlük seçim kampanyaları sürüyor. Benim en yakinen bildiğim Hacettepe Üniversitesi'nde gruplar birbiriyle kavga ediyor. Kim kime oy verecek diye. Bu, üniversite için olabilecek en kötü şeydir. Bundan daha kötüsü olamaz." Doğramacı, bu konuda görüşünü radikal bir cümleyle tamamlıyor: "Ben olsam bir oy alanı rektör atarım; çünkü sadece 1 kişiye angaje olmuştur."

Rektör seçilebilmek için hocaların kampanya yaptığı başka bir ülke olmadığını dile getiren Doğramacı, bazı ülkelerde rektörü bakanın atadığını, bunun Türkiye için de geçerli olabileceğini düşünüyor. "Bakan rektör atarsa üniversiteler siyasallaşmaz mı?" sorusuna ise Doğramacı, "Siyasallaşsın, siyaset cami ve kışlaya girmesin. Ancak üniversiteler halkındır, halkın kurduğu meclise karşı icrayla sorumludur." cevabını veriyor.

YÖK Kanunu benim yazdığım hale getirilsin

Doğramacı mevcut YÖK Kanunu'nun 1982'de kendisinin yazdığı şekline dönmesini ve YÖK sisteminin denetim göreviyle birlikte aynen kalmasını istiyor. YÖK'ün bir koordinasyon kurulu haline getirilmesi önerilerine tepki gösteren Doğramacı, "Koordinasyon lafı yalan. YÖK üniversiteler üzerinde etkili bir denetim görevi de yapmalı. Böylece hiç değilse YÖK aracılığıyla devlete hesap verme sorumluluğunu yerine getirirler. Eğer Yükseköğretim Yasası 1982'deki gibi kalsaydı şimdi üniversiteler çok daha ileri seviyede olurdu." diyor. Doğramacı'nın yazdığı kanunda sonraki yıllarda rektör atama sistemi, öğretim üyelerinin yarı zamanlı çalışması ve doçentlerin kendi üniversitelerinde profesör olabilmesine yönelik değişiklikler yapılmıştı.

YÖK üzerinde her zaman söz sahibi olan Doğramacı, yeni YÖK başkanının kim olacağına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün karar vereceğini hatırlatıyor ve "YÖK'ün başına geçecek kişi yükseköğretimin nitelik ve nicelik olarak en üst seviyelere çıkarılmasını isteyen, dünyayı iyi tanıyan, üniversiteleri tarihi ve yapısı itibarıyla iyi bilen biri olmalıdır." şeklinde kriterler sayıyor.

Şu anda 92,5 yaşında olan ve 'Hâlâ beni emekliye sevk etmediler.' diye espri yapan Doğramacı, geçmişte başbakanlık ve Dışişleri bakanlığı tekliflerini dünya çapında öğrenci yetiştirmek için kabul etmediğini anlatıyor. Kendisini 'milliyetçi' olarak tanımlayan Doğramacı, buna da "Hiçbir zaman etnik, mezhepsel farklılıklar gözetmedim. Benim milliyetçilik anlayışım Türkiye'yi dünyanın en ileri ülkeleri arasında görmektir." asözleriyle açıklık getiriyor.

'YÖK'ün Demokles'in kılıcı gibi üniversite ve öğretim üyelerini mağdur ettiği' yönündeki iddialara 'tamamen yalan' diyen Doğramacı, mağduriyetlerin YÖK'le ilgisi olmadığını savunuyor. 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası ile üniversitelerinden uzaklaştırılan hocalar için Doğramacı, şunları söylüyor: "1402'liklerin YÖK ile ilgisi yok. Eskiden beri 1402 sayılı bir askerî kanun var. Der ki, 'sıkıyönetim döneminde sıkıyönetim komutanı bir kamu görevlisini görevden alabilir ve bu bir daha kamuya geçemez'. Buna bağlı olarak bazı kamu görevlilerini, bu arada öğretim üyelerini görevden aldılar. Ya istifa edeceksin protestoyla ya da mücadele edeceksin. Benim de mücadelem şu oldu: Danıştay'a başvurdum. Kabul etti ve atılanlardan isteyenlerin hepsi geri döndü."

İbrahim Asalıoğlu

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber