İç Denetim Bağlamında Teftiş Kurullarının Geleceği

Kamu kurum ve kuruluşlarındaki denetim personeli arasında iç denetçiliğe geçip geçmeme konusundaki kararsızlık uzun bir süredir devam etmektedir. Bu konuda, belirlenmiş olan son tarih 31/12/2007'dir. "İç Denetim Birimleri ile Teftiş Kurulları arasındaki ilişki nasıl olacak?", "Kamu Kurumlarında 2008'den sonra ikili bir denetim yapısı mı ortaya çıkacak?", ve "Müfettişler ve İç Denetçiler arasında görev paylaşımı mı yapılacak?" gibi sorulara cevap teşkil etmek üzere önemli bir analiz yayımlıyoruz.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 02 Kasım 2007 11:36, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

İç Denetim Bağlamında Teftiş Kurullarının Geleceği

İç Denetim Birimleri ile Teftiş Kurulları arasındaki ilişki nasıl olacak? Kamu Kurumlarında 2008'den sonra ikili bir denetim yapısı mı ortaya çıkacak? Müfettişler ve İç Denetçiler arasında görev paylaşımı mı yapılacak? Gibi sorulara aşağıda yanıt aranmıştır.

Kamu idaresinin çalışmalarına değer katmak ve geliştirmek için; kaynakların ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarına göre yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek ve rehberlik yapmak amacıyla yapılan bağımsız, nesnel güvence sağlama ve danışmanlık faaliyeti olarak tanımlanan iç denetim, Türk Kamu Yönetimine, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 5018 sayılı ?Kamu Mali Yönetimi Kontrol Kanunu? ile giriş yapmıştır.

Ancak, 2003'ten bugüne, geçen dört yıllık zaman zarfında, özellikle Kamu Yönetimi Temel Kanunu'nun kadük olmasıyla bu sahadaki çalışmalar rölantiye alınmıştır. Ayrıca, konunun muhatabı ve sorumlusu olan Maliye Bakanlığı bürokratlarının, reform çalışmalarındaki gönülsüzlükleri ve iç denetime ayak bağı olmaları da cabasıdır.

Bu durum, kamu teftiş sisteminde yapılması tasarlanan reformda bulanıklığa ve belirsizliklere yol açmaktadır. Dahası, denetim elemanlarında ve denetim birimlerinde huzursuzluk günden güne artmaktadır.

1. Bugünkü Durum

Hali hazırda, mevcut teftiş kurulları ile iç denetim birimleri arasında yetki ve görev alanı yönünden bir çakışma vardır. İç denetçiler, henüz denetim faaliyetlerine başlamadıklarından pratikte bir sorun görünmemektedir. Kamu hizmetlerinde bütünlük ve işbirliği yaklaşımı içerisinde, bu konunun sorun oluşturmayacağı iddia edilse bile, bu tablodaki görüntü geçicidir. Çünkü; alternatif olmak iddiasıyla yola çıkmış bulunan bir iç denetim gerçeği vardır. Buna rağmen, iç denetimin, geleneksel teftiş birimlerinin alternatifi mi yoksa tamamlayıcısı mı olacağı sorusunun cevabını kamu reformu süreci verecektir.

Bugünkü durumu aşağıdaki şekil (İsmail Hakkı Çakır, 2007) (*) özetlemektedir.

2. Olması Gereken

Bazı Teftiş Kurulları (İsim zikretmekte bir beis yoktur. Hasseten, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu ve Başbakanlık Teftiş Kurulu) İç Denetimin Avrupa Birliği süreci tarafından Türkiye'ye dayatıldığını, bu mayanın tutmayacağını ve Türkiye'deki yolsuzluklarla mücadele için kendilerinin vazgeçilmez/vazgeçilemez kurumlar olduklarını iddia etmektedirler. Bu husustaki tartışmalara incelendiğinde: İç Denetimin niteliğine ve standartlarına yönelik herhangi bir eleştirinin getirilemediği görülecektir. Sadece, iç denetimin bir yaptırım gücünün olmadığı, iç denetçinin soruşturma yetkisiyle donatılmadığı ve bu haliyle etkili bir denetimin yapılamayacağı iddia edilmektedir.

Klasik teftişte var olan ?cezalandırıcı yaklaşım? ve ?hata avcılığı? gibi marazlar burada kendini hemen ele vermektedir. Zihniyet değişimine, herkesten fazla, denetim elemanlarının muhtaç olduğu muhakkaktır. En önemlisi, sisteme değer katan, güvence sağlayan, danışmanlık hizmete veren yapıcı iç denetim, tahripkâr eğilimli klasik teftişten daha faziletli ve daha talihlidir.

2008 yılı ve sonrasındaki zaman diliminde yasa koyucunun önünde iki seçenek vardır:

a) Teftiş Kurullarını Kaldırmak:

Yönetimin süreçleri; planlama, örgütleme, koordinasyon, iletişim ve denetim olarak sayılmaktadır. Denetim, yönetimin bir parçasıdır ve süreçlerinden biridir. Bu anlamda, aynı idari mekanizmanın içinde iki denetim biriminin bulunması gereksizdir ve de israftır. Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesi de göz önde bulundurulduğunda, yürütme erkinin bir parçası olan herhangi bir bakanlıkta, aynı işi yapan iki ünitenin bulunması anlamsızdır.

Bu itibarla, kendilerine muhakkikliği/soruşturmacılığı misyon bilmiş teftiş kurullarının; yeni kamu yönetimi anlayışında ve bu yönetişim çağında yerleri yoktur. Tasfiye edilmeleri sisteme zarar değil yarar getirecektir.

b) Teftiş Kurullarını Yolsuzlukla Mücadele Birimleri Haline Getirmek:

Denetim görevini sadece ve sadece İç Denetçilerin üstlenmesi halinde, soruşturmaları ?Müfettişler?in yapması bir çözüm olarak görülebilir.

Ancak, bu yaklaşımın palyatif olduğunu belirtmekte fayda vardır. Çünkü, hedef iyi, nitelikli ve kaliteli hizmet veren bir kamu yönetimi ise bu hedefe ?sopa? ile ulaşılamayacağı bilinmelidir. Bu yüzden, usulsüzlükler ve yolsuzluklarla mücadeleyi bağımsız Türk Yargısı'na bırakmak en tutarlı yaklaşım olacaktır.

Örgüt içinde var olan disiplinsiz davranışları men etmenin yolu da; sorumluluk makamında bulunan disiplin amirlerinin muhakkiklik müessesesini devreye sokmasıdır. Ya da uzmanlık gerektiren bir sorunla karşılaşıldığında, ihtisas komisyonları oluşturmak yoluna gidilmelidir. Böylelikle soruşturma işi, bir grubun tekelinden çıkarılmış alacaktır.

Sonuç olarak:

Her halükarda, bugünkü durum devam etmemelidir.

Teftiş Kurulları tasfiye edilmeyecekse, İç Denetim ile arasındaki sınırlar net olarak ortaya konmalıdır. İki tarafın da görev tanımları açıkça yapılmalıdır.

Teftiş Kurullarının devamı halinde, İç Denetim Birimlerinin etkisiz kılınma ihtimali doğacak ve daha da kötüsü, Teftiş Kurullarının bir şubesi olma riski ortaya çıkacaktır.

Sözün özü; bir koltuğa iki karpuz sığmaz. Türk Kamu Yönetimi, bu hususta kararını tez elden vermelidir.


(*) ?memurlar.net Yöneticilerine,
02.11.2007 tarihli,?Özel Haber? ayıraçlı, haber konusu görüşlerin sahibi, sıfatı ve kimliği verilmeden yayımladığınız ?İç Denetim Bağlamında Teftiş Kurullarının Geleceği? başlıklı habere yapılan yorumlardan (bkz: karamurat45 rumuzlu 02.11.2007 tarihli yorum); haber metninde yer alan tablonun kaynak ve alıntı gösterme kurallarına aykırı olarak yalnızca isim ve tarih belirtilmek suretiyle gösterilmesinin bahse konu yazının tarafımdan yazıldığı şeklinde bir algılamaya yol açtığını üzüntü ile görmüş bulunmaktayım.

Haber içeriğinde yer alan tablo, kamu sektörüne atanan iç denetçilere verilen eğitim kapsamında ?İç Denetim Türleri ve Teknikleri-Uygunluk Denetimi,Mali Denetim) dersine ait tarafımdan 28.06.2007 tarihinde .ppt formatında hazırlanan sunumun 7 numaralı slaytında yer almıştır. Ayrıca, tablo, iç denetim seminerlerinde de kullanılmış bir tablodur (bkz: www.bumko.gov.tr/upload/IcDenetim/Diger/EgitimSlaytlari). Sunum notları ders sonunda katılan kursiyerlerle paylaşılmıştır. Konu, iç denetçilerin mevcut denetim organları ve görev alanları ile çatışması mevzuuna malzeme yapılmamıştır.

Görev alanlarının hukuki düzenlemelerle belirlendiği ve hiçbir kamu faaliyetinin bir diğerine göreli üstünlüğünün sübjektif yorumlarla sağlanamayacağı bilincinde bir denetim elemanı olarak kullanılan dil, özensiz yapılmış alıntı yöntemi ve önyargılı ifadelerinin yer aldığı yazı ile bir ilgim bulunmamaktadır.
Yapılan yorumlardan da anlaşılacağı üzere mevcut yazının, yalnızca şahsımı değil, daha önce müfettiş, kontrolör veya denetmen kadrosunda bulunup kamu sektörü iç denetçi kadrolarına atanan ve birikim ve tecrübelerini iç denetim alanına taşıyan kişileri de incitici bir üslup taşıdığı inancıyla;
Yazının kim tarafından haber konusu yapıldığının belirtilmesini, sübjektif yorum, itham ve hakaret ifadelerine yer verilen yazıların yayımı konusunda daha titiz davranılmasını, habere gelen değerlendirmeler ve kişilik haklarımın zedelenmemesine göstereceğinizi umduğum özen dolayısıyla bu yazının sitenizde haberle ilişkilendirilerek yayımlanmasını rica ediyorum.

İsmail Hakkı ÇAKIR

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber