Deniz Kuvvetleri'ndeki ihale soruşturma sürüyor

Haber Giriş : 08 Eylül 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Deniz Kuvvetleri'nin İstanbul'daki ihalelerini kapsayan soruşturma genişliyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul'a gelen Genelkurmay Askeri Savcısı yeni ifadeler alırken; koramirallik için terfi sırası gelen üç tümamiralin birden emekliye sevk edilmesi dikkat çekti.

Şimdi zihinlerde, bu üç tümamiralin gidişinin soruşturmayla bir ilişkisi olup olmadığı sorusu var.

Bu sene yapılan Yüksek Askeri Şûra toplantısında dikkat çekici bir gelişme yaşandı. Koramiral olmayı bekleyen dört tümamiralden biri rütbe alırken, diğer üçü emekliye sevk edildi. Üstelik bu üç komutanın üçü de dört yıllık tümamirallik süresini yeni doldurmuşlardı ve Şûra'da ilk defa koramirallik sırasına girmişlerdi. İlk defa girdikleri Şûra'da terfi edemedikleri gibi, hiçbirinin görev süresi uzatılmadı ve üçü birden emekliye sevkedildi.

Oysa, bu üç komutandan biri olan Deniz Kuvvetleri Lojistik Başkanı Tümamiral Ömer Esentürk'ün, 1992'de tuğamiral olduktan sonra, tümamiral olduğu 2000 yılına kadar 1996-99 arasındaki dört şûrada bu rütbedeki görev süresi tam dört defa uzatılmıştı. Böylece Esentürk, dört yıl süren tuğamiral rütbesinde sekiz yıl kalmıştı. Ancak, 2004 Yüksek Askeri Şurası'na gelindiğinde, Esentürk koramiral yapılmadığı gibi, tümamiral rütbesindeki görev süresi bir yıl dahi uzatılmadı ve emekliye sevk edildi.

Üç komutandan bir diğeri Tümamiral Aydın Gürül'dü. Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanlığı gibi önemli bir görevde bulunan Tümamiral Gürül, 1995'te tuğamiral, 2000 yılında tümamiral olmuştu. Bu yüzden ilk defa koramirallik sırasına giren Gürül'ün emekli edilmesi, Esentürk'ün emekli edilmesinden daha şaşırtıcıydı. Emekliye sevk edilen üçüncü komutan olan Tümamiral İlker Güven ise İstanbul'da Boğaz Komutanı'ydı. 1993'te tuğamiral olduktan sonra, 1997-99 arasındaki üç şûrada görev süresi üç defa uzatılmıştı. O da diğer iki komutan gibi 2000 yılında tümamiral olmuştu.

Deniz Kuvvetleri'ndeki bu şaşırtıcı emeklilikler, gözleri son dönemde yürütülmekte olan bir soruşturmaya çevirdi. Hem Ankara'da Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın hem de İstanbul'da Deniz Kuvvetleri'ne bağlı Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın yürütmekte olduğu geniş çaplı soruşturmada, Deniz Kuvvetleri'nin son yıllardaki bütün ihalelerinin mercek altına alındığı biliniyor. Bu yüzden şimdi askeri çevrelerde şu soru soruluyor: Acaba üç tümamiralin emekliye sevk edilmesinin, yürütülmekte olan bu soruşturmayla bir ilgisi var mı?

Bu sorunun cevabı için soruşturma dosyasındaki bazı bilgilere ve Silahlı Kuvvetler'de şubat ayında başlayan yeni bir gelişmeye bakmak gerekiyor. Deniz Kuvvetleri'nin ihalelerine giren 35 yaşındaki müteahhit Feridun Toydemir, 2003 yılı başında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na, Donanma Komutanlığı'na ve Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesi'ne kendi el yazıyla bir ihbar mektubu gönderdi. Mektubunda, askeriyedeki bazı ihalelerde kendisinin de içinde bulunduğu kişiler tarafından yolsuzluk yapıldığını belirten Toydemir, ''Bunları vatan ve millet adına açıklamak istiyorum'' demekteydi. Askeri savcı tarafından sorgulanan ve tutuklanıp cezaevine konulan Toydemir ifadesinde, ''Deniz Kuvvetleri eski Komutanı İlhami Erdil'in emir subayı yüzbaşı Yalçın Kayatunç benim gizli ortağımdı. Kazandığım her ihale için benden komisyon alırdı. Kayatunç'a komisyon vermeden ihalelere katılmak mümkün değildi'' iddialarını ortaya atmıştı.

Toydemir'in tutuklanmasıyla genişleyen soruşturma kısa sürede yayıldı. Askeri savcılık 1 Ağustos 2003 günü davayı açtığında, aralarında albay rütbesinde subayların ve otuz kadar işadamının da bulunduğu sanık sayısı tam 75'ti. Soruşturma, 1999-2002 arasındaki 345 ihaleyi kapsamaktaydı. Soruşturma kapsamına alınan ihalelere katılan 80 civarındaki firmanın sahiplerinden 30 civarında işadamı tutuklandı. İşadamları ile birlikte tutuklanan subaylardan biri Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral İlhami Erdil'in emir subayı yüzbaşı Kayatunç, bir diğeri Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Deniz İkmal Grup Komutanı Albay Bahri Mısırlı'ydı. Albay Mısırlı, binbaşı olduğu 1991'den 2001 yılına kadar on yıl boyunca bu satın alma ve ihale komisyonu başkanlığı görevlerinde bulunmuştu.

Albay Mısırlı'nın da işadamı Toydemir gibi ismini verdiği kişi İlhami Erdil'in emir subayıydı. Albay Mısırlı, askeri savcıya verdiği ifadede Yüzbaşı Kayatunç'un işadamı kardeşi Engin Kayatunç'a dikkat çekti. Albay, ihalelerde Engin Kayatunç ve İlhami Erdil'in bir işadamı ile ortak olduğu öne sürülen kızı Deniz Erdil'in işleri için üst makamlardan baskı gördüğünü belirtti.

Albay Mısırlı'nın da yargılandığı Askeri Mahkeme'nin son duruşmasında ilginç bir gelişme yaşandı. Duruşmada Albay Mısırlı mahkemeye, koramiral yapılmayarak emekliye sevk edilen Deniz Kuvvetleri Lojistik Başkanı Tümamiral Ömer Esentürk'ün imzasını taşıyan bir belge sundu. Ancak bu belgenin içeriği şimdilik bilinmiyor. Lojistik Başkanı olması sebebiyle soruşturma konusu ihalelerin bir bölümünün Tümamiral Esentürk'ün görev dönemini kapsadığı belirtiliyor. Ancak, Tümamiral Esentürk'ün, emekli edilmesine rağmen, şu ana kadar askeri savcılar tarafından soruşturma kapsamına alındığına dair resmi bir bilgi bulunmuyor. İstanbul'daki soruşturmayı yakından izleyen bir askeri yetkili, Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Aydın Gürül'ün emekli edilmesi hakkında daha somut konuşuyor. Buna göre, Tümamiral Gürül, Deniz Harp Okulu Komutanı iken bir ihalede müteahhide haksız kazanç sağlandığı suçlamasıyla ''sanık'' durumuna düştü. Aynı kaynak, ''Parlak bir askeri kariyeri olan Tümamiral Gürül'ün emekli edilmesinin sebebi budur'' değerlendirmesini yaptı.

Tümamiral Esentürk ve Tümamiral Gürül hakkında verilen bu somut bilgilere rağmen, emekliye sevk edilen üçüncü komutan olan Tümamiral İlker Güven'in ismi şu ana kadar soruşturmada hiç gündeme gelmedi. Ancak, askeri mahkemedeki yargı sürecini yakından izleyen bir yetkili, ''Tümamiral İlker Güven'in özelliği, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral İlhami Erdil'e yakın bir komutan olmasıydı'' diyor.

Bütün bu gelişmelerle birlikte geçtiğimiz hafta içinde yeni bir olay daha yaşandı. Genelkurmay'dan gelen bir askeri savcı, soruşturmanın en önemli ismi pozisyonundaki Albay Bahri Mısırlı'nın yeniden ifadesini aldı. Soruşturmayı ve davaları yakından izleyen bir yetkiliye bunun ne anlama geldiğini sorduğumuzda şu değerlendirmeyi yaptı:

''Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın da hâlâ soruşturmayı yürütmesi olayın boyutlarının büyüklüğünü gösterir. Örneğin Deniz Kuvvetleri'ne birkaç yıl önce alınan denizaltılar ve hücumbotlar soruşturma kapsamında. Gölcük depreminden sonra Donanma Komutanlığı'na gelen tahsisatın (para) nerelere kullanıldığı soruşturuluyor. Ayrıca daha soruşturulacak bir sürü konu var. 35 yaşındaki müteahhit Toydemir, bir yetkilinin ismini vererek, yanına her gidişinde yatak odasında kendisine 40 bin dolar verdiğini belirtiyor. Bir lojmana alınan sadece bir avizenin fiyatı 55 bin dolar. Lojmanın döşemeleri İtalya'dan getirtilmiş.''

Deniz Kuvvetleri'nde yürütülmekte olan bu geniş çaplı soruşturma, aslında son dönemde Silahlı Kuvvetler'in genelini kapsayan yeni bir dönemin habercisi olarak gösteriliyor. Bu yeni süreç için, özellikle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün 25 Şubat 2004 tarihinde yayımladığı 18 sayfalık prensip emrindeki şu cümlelere dikkat çekiliyor:

''Ülkemizde asgari ücret 303 milyon, açlık sınırı 451 milyon, yoksulluk sınırı 1 milyar 372 milyon lira. Harcadığımız her kuruş milletin boğazından kesip bize verdiği paradır. Milletin parasını harcarken titre ve kendine gel! Generaller, amiraller, müstakil birlik komutanları ve satın almayla ilgili subay ve astsubaylar, kabul ettikleri, ziyaret ettikleri ve telefonla konuştukları sivil kişilerin resmi kaydını tutturmalıdır. Devletin borçlandırılmaması ilkesi ana prensip olarak kabul edilecek, bütün ödemeler yıl içerisinde yapılarak duyuna bırakılmayacaktır. Ödeneği olmayan mal ve hizmet alımları için ihaleye çıkılmayacak, ödenek üstü harcama kesinlikle yapılmayacaktır.''

Nitekim, Orgeneral Özkök'ün bu genelgeyi yayımlamasından kısa bir süre sonra mayıs ayında Ankara'da, Özel Kuvvetler Komutanlığı tesislerinin ihalesinde yapıldığı belirtilen yolsuzluk patlak verdi. Olay, Milli Savunma Bakanlığı'nın son yıllardaki bütün ihalelerinin mercek altına alınmasıyla ortaya çıkmıştı. Bazı üst rütbedeki subayların da dahil edildiği soruşturmada, Silahlı Kuvvetler'e iş yapan sayılı savunma müteahhitlerinden biri olan Özmen İnşaat Şirketi'nin sahibi Ali Osman Özmen, 30 Nisan 2004'te askeri mahkemece tutuklanarak cezaevine konuldu. Toplam değeri 650 trilyon lira olan Özel Kuvvetler'in Ankara'nın Gölbaşı ilçesi Oğulbey Köyü tesislerinde Özmen'in aldığı ihalenin boyutu 165 trilyon liraydı.

Ali Osman Özmen'in aldığı öteki bazı askeri ihaleler ise şöyleydi: 86 milyon dolarlık askeri alarm ve konut tesisi inşaatları, 64,2 milyon dolarlık Marmaris Aksaz askeri üs inşaatı, 17, 8 milyon dolarlık Hava Kuvvetleri alt yapı inşaatları, 8,5 milyon dolarlık askeri lojman inşaatı, 4,3 milyon dolarlık yeraltı kapalı mühimmat deposu inşaatı, 3,9 milyon dolarlık psikolojik eğitim ve araştırma merkezi inşaatı, 2,7 milyon dolarlık askeri lojman inşaatı, 2,5 milyon dolarlık alarm ve konut tesisi inşaatı, 2,5 milyon dolarlık F-16/ F-100 bakım onarım binalarının inşaatı, 580 bin dolarlık askeri rehabilitasyon merkezi inşaatı.

Milli Savunma Bakanlığı ihalelerini kapsayan soruşturma da tıpkı Deniz Kuvvetleri ihaleleri gibi birkaç olayla sınırlı değildi. Müteahhit Ali Osman Özmen'in, emekli bazı komutanlar da dahil olmak üzere geniş bir çerçeveye yayılan bütün ilişkileri incelemeye alındı. Bakanlık İnşaat Emlak Dairesi'nde görev yapmış ikisi albay dört emekli askerin tutuklanması bunu gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı ihalesindeki bir trilyonluk yolsuzluk iddiasıyla iki albay, bir yarbay ve iki binbaşının soruşturma kapsamına alınması olayı ise, temizlik harekatının Silahlı Kuvvetler'in tamamını kapsadığının en somut göstergesi. Nitekim son olarak, Düzce İl Jandarma Alay Komutanı Albay Varol Kutlu ve İl Jandarma Merkez Komutanı Yüzbaşı Nevzat Erensoy, jandarma vakfının paralarını zimmetlerine geçirdikleri ve Düzce Alay Komutanlığı inşaatındaki usulsüzlükler sebebiyle askeri mahkemece tutuklandılar. 8 Temmuz 2004 günü Genelkurmay karargahında gazetecilerin sorularını cevaplandıran Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ''Silahlı Kuvvetler içindeki yolsuzlukları inceleyen bir birim kurduk'' demişti. Orgeneral Başbuğ'un, ''Biz Silahlı Kuvvetler olarak yolsuzlukların Türkiye'nin en temel sorunlarının başında geldiğine inanmaktayız. Sonucu ne olursa olsun kendi içimizdeki yolsuzluklara karşı kesin, kararlı ve acımasız mücadele etmek mecburiyetindeyiz'' sözleri, Orgeneral Hilmi Özkök'ün genelgesinin özünü yansıtıyor. Bu sözler de Ordu'da tamamen yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. Nitekim, Yüksek Askeri Şûra bugüne kadar çoğunluk irticai ya da yıkıcı faaliyetler sebebiyle ihraç kararları verirken; bu sene ihraç edilen 12 askeri personelden altısı için gerekçe yolsuzluğa bulaşmış olmaktı.

Aksiyon

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber