Hortumlanan bankaların maliyeti tam olarak ne kadar? Abartma var mı?

Kaynak : Akşam
Haber Giriş : 15 Aralık 2007 09:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yavuz Semerci'nin yazısı

T asarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk maksadını aşan nitelikte konuşmuyorsa, bazı gazetelerin olayı abartarak okuyucularına sunduğunu varsayabiliriz.

Başlık şöyle: ?44 milyar dolar sırtımızda kaldı.?

Ertürk, hortumlanan bankaların toplam maliyetinin faiziyle 60 milyar dolar olduğunu söylemiş ve eklemiş; ?Bunun sadece 16 milyar dolarını tahsil edebildik.?

* * *

Bir patronun veya bir grubun banka batırması hoş karşılanmaz. Banka batıran (nedenleri ne olursa olsun) tekrar bankacılık alanında faaliyet izni alamaz. Bu dünyaca kabul edilmiş etik bir kural.

2000'li yıllarda ekonomik krizin de tetiklediği bir dolu etkenle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) mali yapıları zayıflayan pek çok bankaya el koydu.

Bankalara müdahaleyi üç bölüme ayırmak lazım.

Birincisi kamu bankalarının zararının karşılanması için atılan adımlardı.

Diğer yöntem, ekonomik kriz nedeniyle öz sermayesini yitiren bankalara uygulandı. (Örneğin Demirbank, Yaşarbank bu kapsamdaydı) Ve bir de hakim hissedarların kullandığı ve geri dönüşü olmayan krediler nedeniyle batma noktasına gelmiş bankalara el konma yöntemi vardı. Bu yöntem ile bankasına el konulan banka patronlarına hortumcu denildi.

(Hatırlatmakta fayda var. 5 yıl boyunca bu kavrama karşı çıktım ve tek bir genel kavram ile bankaların batışının açıklanamayacağını ileri sürdüm.)

Kamuoyuna sunuluş şekline bakmayın. Banka patronlarının grupları veya kendileri adına bankalarından çektikleri anapara miktarı (İmar Bankası ayrı bir olgu olarak incelenmeli. Kamuya getirdiği yük ile kamunun tahsilatının gerisinde kaldığını hatırlatmalıyım) 6 milyar doları geçmiyordu. (Bu miktarı küçük gördüğümü sanmayın. Ama rakamları abartarak yapılan yorumların sadece bu olay üzerinden rant elde etmek isteyenlere yaradığını düşünüyorum.)

Bakın 2004 yılı rakamlarına göre, hakim ortakların (20 bankadan) çektiği paranın faizleriyle birlikte miktarı 11 milyar 33 milyon dolar. Ana paraya işletilen faizlerin anormal ötesi olduğunu da hatırlatmalıyım.

Bu bankalar BDDK'nın denetimine geçtiğinde devir zararlarının da miktarı 17 milyar 273 milyon dolar. Devlet ne yapmış, Hazine'ye demiş ki, ?Kardeşim. Sen öncelikle bu bankaların bilançolarını düzeltmek için 17.2 milyar dolarlık Hazine kağıdı ver.? Başka bir deyişle Hazine, Fon'dan (O dönem BDDK) 17 milyar dolar alacaklı olmuş. Verdiği nakit para yok, fiktif bir para. Ve her gün faiziyle artıyor.

Aynı devlet bir de ne yapmış? Halk Bankası, Emlak Bankası ve Ziraat Bankası'na, bilançolarının toplam zarar rakamı olan 22 milyar dolarlık Hazine bonosu vermiş. Yani bugün halka arz edilerek kaynak toplanacak bu bankalar o dönemde devlet eliyle kurtarılmış.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bankacılık krizinin topluma maliyeti (Hortumcuların değil) 44 milyar dolar olmuş. Ama bu miktarın sadece 17 milyar doları özel bankalardan gelmiş.

Yani bu rakam kötü ekonomik yönetim ile bankalarını kötü yöneten ve gerekli önlemi zamanında alamayan patronların (iyi niyetlisi, kötü niyetlisi fark etmez) günahlarıyla birleşerek karşımıza çıkardığı bir fatura.

Ve 16 milyar dolarlık tahsilat, (İnanılmaz bir başarıdır ve bu başarı faşist yasalarla desteklenen TMSF yönetimine aittir) yaklaşık el konulan bankaların faturalarını karşılamaya yetiyor. Elbette bu tespit, borçlarını halen kapatmayan batık banka patronlarının olmadığı anlamına gelmiyor.

Burada dikkat edilmesi gereken şudur: Üç kamu bankası için Hazine'nin üstlendiği maliyet, neden olayları sadece ?hortumcu? kavramı ile açıklamaya çalışanların ezberlerini bir türlü bozmuyor? Halen neden bu edebiyata sarılarak olaylar açıklanmak isteniyor? Ve neden o günlerde kamu bankalarına inanılmaz yüksek faizle para satarak haksız kazanç elde eden bazı özel sektör bankaları konuşulmuyor?

Bu konuya kriz döneminde Meclis Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı rapordan alıntılar yaparak devam edeceğim...

Tarkan 750 bin doları rüyasında görür

Kİm bu balonu uçurdu bilmiyorum, ama TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'i iyi tanıyorum. Şahin'in, Tarkan'a yılbaşı gecesi için değil 750 bin dolar, bunun yarısını bile ödeyeceğini sanmam. Devlette hem de kriz dönemlerinde çalışmış, kamu kaynaklarını üç-beş puanlık reyting uğruna peşkeş çekmeyecek kadar basiretli bir yöneticidir. Hangi deli bu kuyuya taş attı bilinmez ama bu tartışmanın TRT'nin reytinglerini bedava artırdığı gerçek.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber