Bakan Çelik: Din Kültürü dersine Ziraatçi sokacak halimiz yok

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 27 Aralık 2007 08:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Hüseyin Çelik, 5 yıldır Milli Eğitim'in dümeninde. Müfredatı yeniledi; kız çocuklarının okutulması, derslik yapımı ve okulları bilgisayar teknolojisiyle tanıştırma gibi konularda önemli adımlar attı.

Milli Eğitim Bakanı, başarılarını Dünya Bankası, OECD ve UNICEF gibi uluslararası kuruluşların takdir ettiğini söylüyor. Türk insanının bu tabloyu görmezden gelmesinden ise yakınıyor. Çelik, en çok kendisine karşı 'din üzerinden muhalefet yapılması'na tepkili. 'Muhafazakâr bir iktidar oldukları için' sürekli din üzerinden muhalefete maruz kaldıklarını belirtiyor. Çelik, 'dinî değerleri, başörtüsü, imam hatip, Kur'an kursu gibi konuları günlük siyasetin malzemesi yapmayı dine hürmetsizlik' olarak görüyor. Çelik, "Biz böyle bir bayağılığa, sığlıya düşmedik, düşmeyiz." diyor. Dinin siyasete asla alet edilmemesini istiyor. 'Siyaset' kavramının muhalefeti de kapsadığını vurgularken, "Dini muhalefete de alet etmemek lazım." ifadesini kullanıyor. Bu noktada Diyanet'ten Milli Eğitim'e din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak geçen ilahiyat mezunlarının istismar edilmesini hatırlatıyor: "Din kültürü dersine ziraatçi sokacak halimiz yok ya. Diyanet'ten gelmese bile bu ders için yine ilahiyat mezunları alınacaktı." Bakan Çelik, AK Parti'nin muhafazakârlığını 'kültürel ve moral anlamda bir muhafazakârlık' olarak özetliyor. Devletin yapılandırılması ve ekonomik konularda 'değişimci' olduklarını kaydediyor.

Çelik, birilerinin 'aman rejim, cumhuriyet elden gidiyor' diye korku pompalamaya çalıştığına dikkat çekerken, "Cumhuriyet de elden gitmiyor, devlet de elden gitmiyor, AK Parti'nin de vatandaşın da böyle bir sıkıntısı yok." şeklinde konuşuyor. 'Tek tipçi ve jakoben anlayışa' da itirazı var. Çelik, şunları kaydediyor: "Bir insanın ruh ve mana dünyası itibarıyla farklı olması ve hayatını farklı şekilde düzenlemesi rejim açısından bir tehlike olarak gösterilirse, biz tek tipçi jakoben bir devlet anlayışına sahibiz demektir. Yok böyle bir şey. Demokrasi çoğulcu bir sistemdir, farklılıklara tahammül eder. Bu ülkede dindar insanlar da olabilir, dinsiz insanlar da olabilir. Ama bunların hepsi bizim vatandaşlarımızdır."

Dindarlaşma laikliğe tehdit değil

Bakan Çelik'e göre en büyük tehlike, insanların dindarlaşmasını laikliğe karşı tehlike gibi gören zihniyet: "İnsanların dindarlaşması laikliğe aykırı bir durum değil. İnsanlar dindarlaşabilir. İnsanlar başını kapatabilir, açabilir. Bu memlekette başı kapalı kızın, başı açık kızla; başı açık kızın, başı kapalı kızla problemi yok." Korku pompalayanların 'insanımızın farklılığından hareketle onları rejim düşmanı, memleket düşmanı yapma eğiliminde' olduğuna işaret ediyor. Çelik, şöyle devam ediyor: "Bu tür argümanı kullanananlar, herkesin devleti ele geçirdiğini iddia eder. Sorduğunuz zaman, 'komünistler, ülkücüler, solcular, sağcılar, Kürtler, dindarlar devleti ele geçirmeye çalışıyor' derler. İnsan kendisine ait olan bir şeyi ele geçirir mi? Bu iddia çok saçmadır. Bu devlet hepimizin devletidir. Ateistin de dindarın da devletidir. Bunların hepsi birer komplo teorisidir."

Eğitimde yapılanlar uzun vadede görülecek

Bakan Çelik, eğitimdeki dönüşümün mevyesini uzun vadede vereceğini belirtiyor. Geçiş sürecini 'kuluçka dönemi'ne ve '5 yılda çimlenip 6 ayda 27 metre uzayan bambu ağacına' benzetiyor. Çelik, "Eğitimdeki değişim inşaat alanlarındaki gibi olmuyor. Asfalt bozulsa akşam bir kat asfalt çekersin sabaha pırıl pırıl olur. Ama eğitimde öyle değil. İlköğretim birinci sınıfta devreye soktuğunuz bir yenilik 8 yıl sonra meyvesini veriyor." şeklinde konuşuyor. 'Kız çocuklarının okullaşması, eğitimde cinsiyet ayrımının ortadan kaldırılması, eğitimin fiziki ve teknolojik altyapısının geliştirilmesi, özürlülere yönelik pozitif ayrımcılık ve müfredatın yenilenmesi' gibi çalışmaları Dünya Bankası, OECD, UNICEF ve AB gibi tüm uluslararası kuruluşların takdir ettiğini anlatıyor. Çelik, "Takdir etmeyen sadece içimizdeki insanlar" diye yakınıyor. Halen öğretmenlik yapanların üçte birinin kendi dönemlerinde atandığını, kullanılan dersliğin üçte birini kendilerinin yaptığını anlatıyor. Okullara 600 bin bilgisayar gönderdiklerini hatırlatıyor. Önümüzdeki yıl demode olan 110 bin bilgisayarı yenileyeceklerini, böylece okullardaki tüm bilgisayarları kendilerinin göndermiş olacağını sözlerine ekliyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber