Şiddet eğilimi olan insanlar, şiddet olaylarından daha çabuk etkileniyor

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 15 Haziran 2009 10:26, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57

Sakarya Üniversitesi (SAÜ), Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Musa Taşdelen, sosyal, ekonomik, kültürel şartlar nedeniyle gerilime giren insanların şiddete başvurmalarının kolaylaştığını belirterek, ''Şiddet eğilimi olan insanlar, toplumda yaşanan şiddet olaylarından çok çabuk etkileniyorlar'' dedi.

Taşdelen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğrenilebilir bir olgu olan şiddetin, sosyal çevreden, aileden, modern toplumlarda ise okuldan, arkadaş gruplarından ve medyadan öğrenildiğini bildirdi.

Televizyon gibi iletişim araçlarının şiddetin öğrenilmesinde en önemli kaynaklardan biri olduğunu ifade eden Taşdelen, şunları söyledi:

''Bir sosyalleşme ajansı olarak görev yapıyor. Dolayısıyla bunun tedbirini almak lazım. Tabii ki hiçbir dizide hiçbir şiddet olayı olmasın demiyoruz. Fakat bunu elden geldiğince sınırlamak gerekir. Medya şiddet olaylarını verirken, bütün görüntüleriyle değil insanları tahrik etmeyecek şekilde vermeli. Şiddet öğreniliyor, köprüden atlama gibi. Hele kitle iletişim araçları da buna zemin hazırlıyor. Adamın içinde zaten bir suç işleme potansiyeli var. Öğrendikçe, suça dönüşüyor'' diye konuştu.

Şiddet içeren bir olay meydana geldiğinde bunun üzerine gitmek, cezalandırmaktan çok şiddet potansiyeli taşıyan unsurların denetim altına alınması gerektiğini ifade eden Taşdelen, ''Örneğin, taraftarlar takımları yenilince, şiddete karar veriyorlar. Bu öğrenilmiş bir şiddettir, sirayet ediyor. Ama bununla mücadeledeki yol, karşı tarafta polis gücüyle çıkmak değil. Çıkarsanız bu şiddeti besliyor'' diye konuştu.

-''ŞİDDET ORTAYA ÇIKMADAN, ÖNLEYİCİ TEDBİRLER ALMAK GEREKİYOR''-

Şiddeti ortaya çıkaran etkenlerin olduğunu bildiren Taşdelen, her şiddet potansiyeli taşıyan insanın, her şartta şiddete başvurmadığını, bunun için uygun ortamın olması gerektiğini kaydetti.

Son zamanlarda farklı yerlerde peş peşe şiddet olayları yaşandığını hatırlatan Taşdelen, sözlerine şöyle devam etti.:

''Sosyal, ekonomik, kültürel şartlar insanı gerilime soktukça, şiddete başvurmak kolaylaşıyor. Bunları ciddiye almak lazım. Son olaylar yasal bir boşluğu da gösteriyor. Şiddete, suça eğilimli insanlar da denetim altında olmalı. Psikiyatra gitmiş ve şiddet eğilimi olan insanlar için doktorlar, aileyi, güvenlik birimlerini ve gerekli mercileri uyarmalı. O kız çocuğu (Adana'da annesini öldüren kız çocuğu) için de aynı şey geçerli. (Ben annemi öldüreceğim) diyen bir çocuk problemlidir. Mutlaka psikolojik danışmandan yardım alması gerekirdi. Alsaydı bu yaşanmazdı muhtemelen. Şiddet daha ortaya çıkmadan, önleyici tedbirler almak gerekiyor. Kaldı ki biz içinde yaşadığımız ekonomik kriz, bir yoğun bir kentleşme, sosyal değişim, bütün bunlar insanları daha kolay suça ve şiddete yönlendiriyor. Bir de bu öğrenilmiş şiddet olgusu devreye girince, üzücü olaylar yaşanıyor.''

-''VİCDAN DUYGUSU''-

Şiddet olaylarının art arda yaşanmasının, toplum psikolojisinin bozulduğunu gösterdiğini de belirten Taşdelen, sözlerini şöyle tamamladı:

''Kişinin psikolojisi olduğu gibi toplumunda psikolojisi var. Şiddet eğilimi olan insanlar, şiddet olaylarından çabuk etkileniyorlar. Çeşitli şiddet davranışlarını görüyorlar ve uyguluyorlar. Uygun bir ortamda çevreden gördüklerini uyguluyorlar. Bu olaylar burada bitmez, son değil, devam da edebilir. Bunların önüne nasıl geçileceği konusunda gerekli yasal düzenlemeyi yapmak lazım. Eğitim sistemini de gözden geçirmek lazım. Şiddeti değil, daha çok dayanışmayı yardımlaşmayı, sevgiyi öne çıkaran değerlerin aktarımına önem vermeli.

Eğitim sisteminin hedefi insan yetiştirmek, sadece bilgili insan yetiştirmek değil, iyi insan, sağlam kişilikli insan yetiştirmek gerekiyor. Bunu ihmal edemeyiz. Her insanda şiddet eğilimi vardır, önemli olan bunu kontrol etmektir. İnsanda hiç şiddet, hiç sinir, hiç öfke yok diyemeyiz, bunu vicdan duygusunu geliştirerek kontrol altına alırız. Herkese büyük görev düşüyor.''

Psikiyatr Hanefi Aliosmanoğlu ise sosyal ve ekonomik şartların insanların olaylara karşı dayanma gücünü azalttığını belirtti.

İnsanların gelecek kaygısı yaşadığını ifade eden Aliosmanoğlu, şunları söyledi:

''Toplum olarak mutsuzuz. Zenginin çok zengin, fakirin de çok fakir olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Gelir dağılımı adil değil. Mutlu olmayan, gelecekten ümitsiz, her an gelecek kaygısı yaşayan insanlar şiddet olaylara başvuruyorlar. Son çare olarak ya kendine ya da sevdiklerine zarar vermeyi görüyorlar. Bu tür olayların önüne eğitimle, sosyal ekonomik şartların iyileştirilmesiyle geçilebilir. Özellikle okullarımızda dayanışmanın ve sevginin daha da işlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Okullarımızda mutlaka bir tane psikolog olmalı ve bu psikologlar psikiyatrlar tarafından yönlendirilmeli.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber