TMSF Başkanı: Kamuda, yöneticiyi ahlaklı olmaya iten hukuk mekanizması yok

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 11 Ocak 2010 07:23, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Görev süresi 31 Ocak'ta dolacak olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk, göreve başlarken iddialı ve kararlı olmak için yola çıktıklarını ve bu iki büyük ilkeden taviz vermediklerini söyledi. Kamu yöneticilerini ahlaklı olmaya iten hukuk mekanizmaları bulunması gerektiğini vurgulayan Ertürk, görevden ayrıldıktan sonra da Türkiye'nin kamudaki verimsizliğini ve hastalıkları teşhir edeceğini açıkladı.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk, 31 Ocak'ta görevinden ayrıldıktan sonra Türkiye'de kamu yönetimindeki verimsizliği ve diğer toplumsal kesimlerdeki hastalıkları teşhir edeceğini söyledi. Toplumsal misyon olarak bunun yerine getirilmesi gerektiğine inandığını belirten Ertürk, "Bizim başkaları gibi iş yapmama lüksümüz yok. Asıl fonksiyonumuz, Türkiye'deki bu toplumsal hastalıkların teşhiri için birtakım girişimlerde bulunmak." dedi.

Ertürk, Cine 5'te yayınlanan 'Kırmızı Hat' programında TMSF'de görevde bulunduğu altı yılın hikâyesini anlattı.

Kurumda göreve başlarken iddialı ve kararlı olmak için yola çıktıklarını ve bu iki büyük ilkeden hiçbir zaman taviz vermediklerini vurgulayan Ertürk, belanın geleceğini bile bile kararlarından vazgeçmediklerini söyledi. Bu durumun kamu yönetiminde büyük bir ihtiyaç olduğunu belirten Ertürk, kamu yöneticilerini ahlaklı davranabilmeye iten hukuk mekanizmalarının ve denetim mekanizmalarının olması gerektiğinin altını çizdi. Bu durumun kamu yöneticilerini 'neden başıma bela alayım' gibi ürkekliğe ittiğini ifade eden Ertürk, "Türkiye'de TMSF gibi kararlı, başarılı, sorumluluk üstlenen örnekler de cezalandırılmış ve öyle davrandıklarına pişman edilmişlerdir. Bizi yıldıran ve ürküten tablo var aslında, ama geçmişte felakete yol açan insanların hâlâ eski anlayışını sürdürme niyeti taşımaları ve bunu bize zaman zaman yansıtmaları da korkunç bir durum. Eskiden bu durumdan para kazanmışlar ve bunun hesabı da hiç sorulmamış. Şimdi bunun hesabının sorulduğunu gösterdik ama hâlâ hesap soramadıklarımız var ne yazık ki." diye konuştu.

Başkan Ertürk, bu gibi denetleme işlerinden sonra kendisine çok önemli bir görev düşündüğünü açıkladı. Ertürk bunu ilk kez dile getirdiğini anlatarak, Türkiye'deki kamu yönetimindeki verimsizliği ve diğer toplumsal kesimlerdeki hastalıkları teşhir etmenin üzerine gideceğinin altını çizdi. Toplumsal misyon olarak bunun yerine getirilmesi gerektiğine inandığını ifade eden Ertürk, "Bizim başkaları gibi iş yapmama lüksümüz yok. Asıl fonksiyonumuz Türkiye'deki bu toplumsal hastalıkların teşhiri için birtakım girişimlerde bulunmak." dedi.

Medya ve banka aynı ellerde olmamalı

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ertürk, medyanın ve bankanın çok önemli iki güç kaynağı olduğuna dikkat çekerek, bütün dünyada bu iki önemli gücün birleştirilmelerinin asla istenmediğini söyledi. Bu iki gücün birbirleriyle çelişmesinin olması halinde daha sağlıklı bir ekonomi ve toplum oluşturulabileceğini vurgulayan Ertürk, bu güçlerin aynı elde toplanması durumunda hem ekonomi hem de toplumsal dengelerin ciddi bir biçimde sarsılacağını ifade etti. Birçok banka sisteminde medya gücünü kullanan insanların banka sahibi olmasının engellendiğini; ancak Türkiye'de medya sahibi olup bankacılığa girenlerin bulunduğunu dile getiren fon başkanı, burada amacın ticari getiri hesapları değil yeni bir güç merkezini kontrol etme isteği olduğunu belirtti.

Siyasi otoritenin geçtiğimiz dönemlerde birkaç kritik kararla bazı kişilere destek olduğunu açıklayan Ertürk, şöyle konuştu: "Bankaların en önemli kaynak olarak görülmesi hortum şebekesinin kurulmasına yol açtı. Bu işin bir tarafında banka, bir tarafında kaynağı nasıl kullandığı şüpheli olan siyasi sistem, bir tarafından da bu kötü kullanımdan rant sağlayan para sahibi bir kesim vardı. O dönemlerde sanayi kuruluşları hizmetten değil, en büyük kaynağını ranttan elde ediyordu. Üç tarafın kazanç sağladığı ama asıl büyük kısmın yani toplumun zarar ettiği ciddi bir değer erozyonuna yol açtığı bir durum oldu. Bunların hepsini kontrol etmek ciddi bir gözetleme ve denetlemenin kurulmasıyla mümkündü. Bu da siyasi bir irade meselesiydi ama ne yazık ki bu ikisi de yoktu."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber