Sayın Çubukçu bağışları tümden bitirmelidir

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 28 Eylül 2010 14:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet ÇUBUKÇU yaptığı açıklamada e-kayıt sistemi ile okullara zorunlu bağışı kaldırdıklarını belirtmekle kalmamış bağış alan okulları bana bildirin diyerek adeta işi tehdit noktasına getirmiştir.

Öncelikle söyleyelim ki bu yaklaşım da bağışların sona erdiği de doğru değildir. Bunun doğru olmasını canı gönülden istememize rağmen doğru olmadığı gerçeğini saklamak da eğitimcilere yakışacak yaklaşım değildir?

Okullarda kayıtların e-okul sistemi üzerinden yapıldığı doğrudur. Özellikle İlköğretimlerde öğrencinin kaydı sistem tarafından yapılmaktadır. Bu yıl 2004 ve daha önce doğumlu olup da okula kayıt olmamış ne kadar çocuk varsa Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre kayıtlı olduğu adrese en yakın okula kaydı otomatik yapılmıştır.

Veli okula mutlaka uğramak zorunda kalacak ve er ya da geç okula uğrayacak olan veliden bağış mutlaka istenecektir.

Zorunlu bağış alınmasın gönüllü alınsın cümleleri çokça söylense de bunun mümkün olmadığı herkes tarafından pekala bilinmektedir. Gönüllü bağışı gelir durumu iyi olup, toplumsal duyarlılığa sahip, kendini hayra adamış insanlar yaparlar. Bu insanların büyük bir çoğunluğu veli olmadıkları halde okula, vakfa, camiye, kişiye? zaten bağış yapmaktadırlar.

Gönüllü bağış örneğin Pakistan depremine maruz kalanlara yapılan türdeki bağıştır. Okula kayıt ettiren vatandaşın okulumuzun ihtiyacı varmış iki kuruş da ben vereyim yönündeki bağışı dahi gönüllülüğe aykırıdır. Pakistan'a yardım ettiğinizde hiçbir menfaat gözetmezsiniz oysa ki okula bağış yaptığınızda kendi çocuğunuzu düşünürsünüz? Tabii ki bu işin bir boyutu. Geçelim başka boyutlarına?

Okul Yöneticileri ya da Aile Birlikleri Neden Bağış isterler?

Okul yöneticilerinin bağış istemelerindeki en önemli gerekçenin devlet eliyle yürütülmesi gerektiği halde yürütülmeyen işlerin yürütülmesi içindir. Sosyal devletin gereğidir sağlık ve eğitim hizmetleri?

Her evin her işyerinin olduğu gibi her okulun da rutin harcamaları vardır. Bu harcamalar devlet tarafından karşılanmıyorsa iş okul idarelerine ve velilere düşmektedir. Doğal olarak da veliden bağış istemek kaçınılmaz olmaktadır.

Kabaca bir hesap yapalım. Bir okul düşünün ki devlet sadece öğretmen ve idarecilerinin maaşını, elektriğini, suyunu ve yakıtını veriyor. Başka da bir ödenek yok. Bu ülkemiz okullarının gerçeği? (demirbaş noktasında da devlet genel olarak üzerine düşeni yapıyor) Diğer harcamaların yükü velilerin sırtında. Nedir bu yükler: minimum harcamalı 1000 mevcutlu bir okul ele alalım.

Bu okulun en az 4 hizmetli personele ihtiyacı vardır: Sigorta dahil 1.000TL maliyetle ayda 4.000TL 9 ayda 36.000TL

Temizlik malzemesi: 6.000TL

Telefon: 1.500TL

Bilgisayar, Fotokopi, yazıcı sarf Malzemesi, bakım onarım: 5.000TL

Kırtasiye Harcamaları (tebeşir dahil): 4000TL

Küçük tamiratlar ve diğer harcamalar: 7.500TL

Toplam: 60bin TL

Bu rakamların abartılı olduğunu düşünen varsa okullara sorabilirler. Bunlar usulüne uygun ve rutin harcamalardır. Eğer siz sigorta yapmadan personel çalıştırarak, temizlik malzemesini kısarak maliyeti düşürebileceğiniz gibi daha verimli, albenili ortam yaratmak için maliyeti arttıra da bilirsiniz?

Kim ödeyecek bu 60bin TL'yi öğretmen ya da yönetici ödemeyeceğine göre tabii ki veli ödeyecektir.

Okullar bağış olmadan eğitim yapamazlar?

Mevcut şartlarda bakan emri olsa da bağış alınmadan sağlıklı eğitim ortamının sağlanması mümkün değildir. Bu bağışlar gönüllü ya da gönülsüz, kayıt sırasında, öncesinde ya da sonrasında alınmak durumundadır.

Burada ne alan yönetici suçludur ne de gönüllü ya da gönülsüz ödeyen veli. Buradaki sorun okullara kaynak gönderil(e)memesi sorunudur.

Okullarda para konusu ne kadar pedagojiktir?

Okullarda öğretmen ya da yöneticilerin velilerle karşı karşıya gelircesine para bahsi yapmaları kesinlikle pedagojik değildir ve her ne sebeple olursa olsun bu konuların konuşulmaması gerekir. Bu en çok eğitime zarar vermektedir. Velilerin gönülsüzce verdikleri paralarla ilgili okul müdürlerinin zan altında bırakılmasında tamamına kötü gözle bakılmasında tek suçlu veli midir? Tabii ki değildir bunu suistimal eden okul yöneticisi haberlerinin etkisi de büyüktür bu yaklaşımda. Ülkemizde para bahsi geçen her kurumda ya da işte ne kadar doğru, ne kadar dürüst olunursa olunsun şaibe söylentileri dolaşması adeta gelenek halini almıştır. Bu nedenle okullarda yani pedagojinin hakim olması gereken kurumlarda bırakın okulların para talep etmesi, paraya el sürmeleri, paranın bahsinin dahi geçmesi söz konusu olmamalıdır.

Bu nasıl yapılacak? Kim yapacak? Bilinmez ama Türkiye bu noktaya gelmelidir. Eğer okullarımızda her dönem konuşulan zorunlu ya da gönüllü bağış konusunu gündemimizden çıkarmak istiyorsak okullarla parayı birbirinden uzak tutacaksınız. Okul sadece ihtiyaç belirtmeli ve ihtiyacı karşılanmalıdır. Bu ihtiyaçlar da tek kişi tarafından değil okulda oluşacak yönetici, öğretmen ve okul aile birliğinden oluşan komisyonca belirlenmelidir.

Tabii ki bu noktada kaynak sorunu ortaya çıkmaktadır. Kaynak sorununun çözümünü bulmak da siyasilerin görevidir. Fakir zengin ayrımı yapılmaksızın dağıtılan Ücretsiz ders kitaplarında bulunduğu gibi.

Bu sorun çözümlendiği taktirde;

Asli mesleği öğretmenlik olan yöneticiler; personel maaşı, temizlik, tamirat masrafı gibi konulara ayırdıkları enerjilerini eğitim planlamasına ayırabilecekler ve gerçek anlamda eğitim yöneticiliği yapabileceklerdir.

Ayrıca okul yöneticilerinin neredeyse tamamını töhmet altında bırakan rahatsızlıklar ve manen yıpranmalar da sona erecektir.

Durum böyle olunca bazı okul yöneticileri daha çok para alınan kayıt bölgesi öğrenci kayıtlarına ihtiyaç duymayacaklar, küçük bütçeleri zor bela sağlayan okullar ile çok büyük bütçelerle yürüyen okullar kalmayacaktır.

Bugün gelinen noktada yıllık bütçesi yıl sonunu getirmeye yetmeyen okullar olduğu gibi bizzat bilgim dahilinde olan 1milyon TL'nin (eski parayla bir trilyon) üzerinde olan okullarımız bulunmaktadır. Bu eğitimde fırsat eşitliğine de, pedagojiye de, hakka da, hukuka da, hakkaniyete de sığabilecek bir durum değildir.

Bu işi çözecek kamu yöneticisi her kim olursa olsun takdir edilecek, eli öpülecek hatta ve hatta heykeli dikilecek bir yönetici olacaktır.

Sayın bakanlar geçmişte olduğu gibi bugün de bağış yapmayın çağrılarına devam ettikleri sürece eğitimi baltalamaktan, yöneticilerle velileri karşı karşıya getirmekten ve yöneticileri zan altında bırakmaktan öteye bir yaklaşım sergilemiş olmayacaklardır?

Saygılarımla?

Maksut BALMUK

Eğitim Yöneticisi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber