Milli Eğitim Bakanı belirlenirken tek bir amaç olmalı: Zaman kaybetmemek

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 04 Temmuz 2011 08:36, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Ustalık Döneminin Milli Eğitim Bakanı

Başbakan Sayın Recep Tayip ERDOĞAN bu hükümet dönemini Ustalık Dönemi olarak adlandırmıştır. Bu nedenle de muhtemelen bu hafta kurulacak olan yeni hükümetteki bakanları tecrübeli kişilerden seçmesi bekleniyor.

En çok merak edilen bakanlık ise Milli Eğitim Bakanlığı. MEB için bir çok isim telaffuz edilse de sayın Çubukçu'nun göreve devam etmesi sürpriz olmayacaktır.

2009 yılında Sayın Hüseyin ÇELİK'in ardından bakan olan Sayın Nimet ÇUBUKÇU'nun göreve başlama zamanlarında ele aldığımız ?Son Yıllarda Eğitim Nereye Gidiyor? başlıklı dört yazıdan oluşan seride 6 yıllık süreci değerlendirmiştik.

Son Yıllarda Eğitim Nereye Gidiyor (1)

Son Yıllarda Eğitim Nereye Gidiyor (2)

Son Yıllarda Eğitim Nereye Gidiyor (3)

Son Yıllarda Eğitim Nereye Gidiyor (4) (Hüseyin Çelik'in ardından)

Son yazıda; ?Temennim ?Gelen gideni aratır? ya da sayın Erbakan'ın söylediği ?Ha Ali Veli, ha Veli Ali? sözlerinden ziyade başarılara imza atan bir bakanlık dönemi geçirmesidir. Bu temenni milli eğitimin önemine olan inançtandır. Bu nedenle ? Ha H.Ç. Ha N.Ç.? olmasını asla istemeyiz.?

cümleleri ile düşünceleri ortaya koymuştuk. Sayın Hüseyin ÇELİK'in otomatik pilota bağladığını söylediği MEB'de Çubukçu dönemi Ha H.Ç. Ha N.Ç. şeklinde mi geçti yoksa atılımlarla mı geçti bu kamuoyunun takdirindedir.

Sayın ÇUBUKÇU ilk bayan Milli Eğitim Bakanımız olarak görev yaptı.

Nasıl bir bakan?

Öncelikle söyleyelim MEB çok büyük bir bakanlık ve gerek teşkilatı tanımak gerekse sistemi tanımak zaman alıyor. Bu nedenle yeni gelecek bir bakandan kısa sürede randıman beklemek doğru değil. Bu nedenle bu işin içinde olan bir kişinin gelmesi en mantıklı ve makul olanıdır. Bakan Çubukçu ile devam kararı alınabilir fakat sayın Çubukçu ilk göreve başladığında teşkilatı tanımak noktasında zaman ihtiyacı olduğunu biz dahil her kesim vurgulamıştır. Bundan sonraki süreçte aynı durumla karşı karşıya kalmak doğru olmayacaktır. Anlaşılmıştır ki MEB'de kadrolar kurulmuş kadrolaşma, yapı ve kitap ihale düzeni, ders kitabı tespiti, iktidara uygun öğretim programı (müfredat) özellikle Sayın Hüseyin ÇELİK döneminde zaten tamamlanmıştır.

Yeni gelecek bakanın bu noktalarda hiçbir tasarrufu olmayacağı için hiçbir sorunu da olmayacaktır.

Bakanlığı iyi tanıyan bir ismin bakan olması MEB'in zaten yıllardır kaybedilmiş zamanın kaybedilmemesine katkı sağlayacaktır.

Bu noktada en şanslı ismin Sayın Hüseyin ÇELİK olduğunu söyleyebiliriz. En mantıklı ve makul aday da kendisidir bizce. Yıllardır eleştiri oklarımızın hedefi olan Sayın ÇELİK'in en büyük avantajı kadroların tamamının kendi kadroları olması, oluşan yapının kendi eseri olmasıdır. Yani adaptasyon dönemi için gerekecek zaman adeta saniyedir.

Bu noktada Sayın ÇUBUKÇU'dan dahi daha şanslı gördüğümüz Sayın ÇELİK'in bundan sonraki süreçte, siyaset, kadrolaşma yada eğitimi bilimsellikten uzaklaştırma adına değil, eğitim adına bir şeyler üretebilecek birkaç ismi kadrosuna katması gerekecektir. Bu konuda da en önemli Makam Bakan Yardımcılığı makamı olacaktır. Talim ve Terbiye Kurulunu işlevsel bir hale sokarsa, zaten tamamlanmış olan kadrolaşma ile uğraşmazsa, üretimi ve yönetimi sadece ve sadece eğitim konularına odaklarsa hiçbir sorun yaşamayacaktır.

Bu dönem ustalık dönemidir ve bu dönemde bir usta gerekir. Bu usta iktidar partisine bakıldığında sınırlı sayıdadır. Evet çok eleştiri oku yöneltmiştik kendisine ama başkaca alternatif bulmak mümkün değil. Aksi alternatifler zaman kaybına yol açabilir.

İkinci en büyük alternatif Sayın ÇUBUKÇU ile yola devam olabilir ki bu noktada çok söz söylemeye gerek yoktur. Çünkü görünen köyün kılavuz ihtiyacı yoktur.

Başka bir alternatif Sayın Mehmet SAĞLAM: Sayın SAĞLAM 2007 seçimlerinden önce Milli Eğitim Bakanı olarak lanse edilmiş fakat seçim sonrasında gidişine kesin gözüyle bakılan Hüseyin ÇELİK'le devam kararı alınmıştı. Sayın Sağlam daha önce bu koltukta oturmuş isimlerden bu bir avantaj fakat kendi ekibiyle çalışmak isteyecek bir isim. Bu ekibi kurmasına da pek müsaade edilmezse zorluklarla karşılaşacaktır. Yine de güçlü bir alternatif diyebiliriz. Beki de kendi yarattığı birçok sorunu çözmek için de bir fırsat söz konusu olabilir.

Başka bir alternatif iki kez Sayın Ahmet Necdet SEZER tarafından Milli Eğitim Bakanlığı konusunda veto yemiş olan Sayın Beşir ATALAY. Sayın ATALAY 60.hükümetin İçişleri Bakanı. İçişleri Bakanlığından MEB'e geçmek kendisi için avantaj oluşturabilir. Valiliklere yani mülkiyeye hakimiyeti bir avantaj. Aynı zamanda akademisyen bir geçmişe sahip.

Son olarak kamuoyunun dillendirdiği isimlerden biri ise Sayın Yüksel ÖZDEN. Sayın ÖZDEN'de akademisyen tıpkı Çelik, Sağlam ve Atalay gibi. Özden'in bir avantajı Eğitim Bilimleri alanında akademisyen olması. Bu avantajını kadrolaşması doğru yada yanlış olarak tamamlanmış MEB'de kullanması zor. Ekip çalışması yapmakta zorlanacaktır fakat Sayın Çubukçu bakanlığı döneminde nasıl ki kadın açılımı üzerinde durdu ise Sayın Özden de eğitim açılımı üzerinde durabilir. Bu da eğitim açısından yarar getirebilir.

Başkaca sürpriz bir isim de bu koltuğa oturabilir. Fakat ilk bakışta akla gelenler bunlar.

MEB bakanı kim olursa olsun isimlerin önemli olmayacağını icraatların değişmeyeceğini söylemek müneccimlik olmayacaktır. MEB'de zaman kaybetmemek asıl hedef olmalı. MEB'de yapılacaklar bellidir. İrade de tek başına iktidardır. Tek başına iktidarlarda zaman zaman MEB, Maliyeden izin alamadı. Bilmem kim izin vermedi söylemleri doğru değildir.

En çok dillendirilen konulardan bir tanesi de MEB'in başına bir eğitimcinin gelmesidir. Evet yerinde bir yaklaşım ama MEB'in başına eğitimden anlamayan bir eğitimciyi getirirseniz bunun ne anlamı olabilir?

61.Hükümet Milli Eğitim Bakanının Eğitim odaklı bir anlayışa sahip olması, hedeflerini eğitimin dünü, bugünü ve yarını boyutları ile ele alacak şekilde, bilimsel dayanaklara göre belirlemesi,

Akademisyenleri,

Siyasetçileri,

Sendikaları,

Eğitimcileri,

Ve eğitimin diğer tüm paydaşlarını;

Göz ardı etmeden maksimum ortak payda üzerine politikalar üretilmesi ve Ustalık döneminin ?Çok Bilen Çok Yanılır? felsefesiyle harcanmaması ümidiyle?

Yazılarımı takip edenler belki hayrete düşmüşlerdir Sayın ÇELİK için yazdıklarımdan. Çünkü onlar biliyorlar eleştirilerimi, uğradığım haksızlıkları, soruşturmayı onun dönemindeki yanlışlıkları, ama başka yerden bakan ihraç edecek halimiz yok bakan yüzde 50 oy alan partiden çıkacağına göre derinlemesine düşünüldüğünde aklın yolunun bir olduğu sonucuna varılmaktadır bence.Tabii ki unutmadık 1000 güzide okulun 76.madde ile doldurulduğunu, Sözleşmeli öğretmenlerin çilelerini, 5 yıl boyunca bile bile yönetici ataması yapılmadığını, kariyerin liyakatin yerini başka kriterlerin aldığını, bir sendika üzerinden oynanıp yetkili sendika yapıldığını?

Bu fikirlere katılıp katılmama noktasında takdir tabii ki sizin atama noktasında ise sayın Başbakanın.

Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber