Eğitim sorunlarına ilişkin, NTV'deki programın metni

Haber Giriş : 20 Nisan 2005 15:25, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Konu: Eğitimin sorunları
Konuk: Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik

Celal Pir: NTV'ye Sorun programından mutlu akşamlar değerli izleyenler. Bugün NTV'ye Sorun'da eğitim ve öğretim sorunları konusunu ele alacağız. Milli Eğitim Bakanlığı 2005-2006 yılı eğitim-öğretim programını belirledi. Programla eğitim süreleri, not yükseltme ve sorumluluk sınav tarihleri, gibi öğrenci ve öğrencileri ilgilendiren konulara açıklık getirildi. Birazdan bu programın ayrıntılarının yanı sıra teknolojiye dayalı eğitim, öğretmenlere diz üstü bilgisayar projesi, öğretmen açığı, ortaöğretimdeki düzenlemeler gibi pek çok soruya yanıt bulacağız. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Salih Çelik Ankara'dan canlı yayında sizlerden gelen tüm sorulara yanıt verecek. Eğitimin sorunları dedik, sorularınızı aktaracağız, çok sayıda soru da elimizde var ama önce izninizle, Salih Bey hoşgeldiniz programımıza efendim.

Salih Çelik: Hoşbulduk efendim.

Celal Pir: Eğitim deyince soru sayısında hızlı bir artış oldu, hemen sorulara geçmek istiyorum müsadenizle.

Billur Akın (Memur): Önümüzdeki eğitim yılında ne gibi değişiklikler olacak? Liseler dört yıla çıkacak mı? İkinci yabancı dil eğitimi zorunlu olacak deniyor ama duyduğum kadarıyla yabancı dil öğretmeni yeterli sayıda alınmıyor. Bu bir çelişki değil mi? Ayrıca çocuklarımız Türkçe'yi bile doğru düzgün bilmiyor, ikinci yabancı dili nasıl öğrenecekler, bu soruların cevaplarını bekliyoruz.

Salih Çelik: Efendim öncelikle bize bu fırsatı verdiğiniz için size teşekkür ediyorum, kamuoyuyla yeni eğitim öğretim sürecindeki yenilikleri paylaşabilme fırsatını verdiğiniz için. Şimdi vatandaşımızın yaklaşımı elbette haklı. Ancak Avrupa Birliği'ne girme sürecine girmiş olan ülkemizde Avrupa Birliği'ndeki eğitim standartlarını yakalamak da bizim öncelikli hedeflerimizden bir tanesi. Şimdi biz bu yıl 4 yıllık eğitim veren Anadolu Lisesi, Fen Lisesi yani sınavla ilköğretimi tamamladıktan sonra devam etme durumunda oldukları öğrencilerimizin okul türlerinde ikinci yabancı dil zorunlu olarak okutulmaya başlandı. Buradaki öğretmen açığımızı belki vatandaşımız iyi takip edemediği için öğretmen açığımızın kapatılabilmesi için 5 bin sözleşmeli öğretmen kadrosu aldık. Bunlar yabancı dil ağırlıklı kullanılmıştır ülkemiz genelinde. Artı 4 bin sözleşmeli kadroyu da yine bilgisayar teknolojileriyle ilgili derslerdeki öğrencilerimize verilmesi gereken temel becerilerin verilmesini sağlayacak öğretmenlere kullanılmıştır. Dolayısıyla öğretmenimiz yok diye ötelemek problemi bir başka yıllara sari olarak gerilemesi çok önemli değil. Önümüzdeki biz hedeflerimiz önemli, ülkemizdeki gençlerimizin en önemli kaynağımız olduğunun bilincindeyiz. Bu amaçla geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi yaştaşları ve eşteşleriyle yani Avrupa Birliği'ndeki yaşıtlarının eğitim ortamlarında ve eğitim standartlarında geleceğe hazırlamak ödevimizdir. İkinci yabancı dil eğitimiyle ilgili bu yıl ki uygulamalarımızın sonucunda çok büyük problemler değil hemen hemen hiç problem yaşamadık, hiçbir okulumuzda ikinci yabancı dil, zorunlu yabancı dil eğitiminde öğretmensiz okulumuz olmamıştır, bırakılmamıştır. Dolayısıyla biz tedbir alıyoruz. Türkçe'yi öğretemediğimizi söylemiş değerli vatandaşımız. Avrupa Birliği'nde ve hatta dünyadaki eğitim sistemlerine baktığımızda ana dilini temel eğitimde en çok veren ülke Türkiye'dir. Bu da 12 saatte bir, iki, üçüncü sınıflardaki eğitim haftalık ders saatindeki ağırlığı 12 saattir. Bazı aksamalar olmuştur belki ama bu aksamaların da giderileceğini düşünüyorum.

Mustafa Gök (Hizmet Sektörü): Yapılan ortaöğretim kurumları öğrenci seçme sınavı ve ÖSS'nin hiç de adil olmadığını söylemek zorundayım. Bütün üç yıl boyunca bir öğrencinin başarısını 2 - 3 saatlik bir sınava endekslemek sizce adil midir? Bunu üç yıl boyunca senede 2 sınav olarak yapsanız böylece üç yıl içinde 6 sınav olsa ve bu sınavın ortalaması öğrencinin başarı puanı olsa olmaz mı? Böylelikle öğrenci her sınavın sonunda kendini takip ederek diğer sınavlara nasıl çalışması gerektiğini tespit etmiş olmaz mı?

Salih Çelik: Değerli vatandaşımızın kendi önermesi saygı duyuyoruz. Ancak biz ÖSS sınavındaki 3 saatlik sınavla bir öğrencinin geleceğinin belirlenmesinin çok doğru bir yaklaşım olmadığını öteden beri söylüyoruz. Bu konudaki çalışmalarımız umarım özellikle orta öğretimden sonraki üniversiteye girişteki aksaklıkları çözen bir yaklaşımla üzerinde çalışıyoruz. Ancak şunu ifade etmek gerekir; 1 milyon 900 binin üzerindeki üniversiteye girme arzusunda bulunan öğrencilerimize yeterli kapasitenin olmadığı, yani hangi sınav türü koyarsanız koyun yaklaşık 190 bin örgün 4 yıllık lisans eğitimine girebilme şansına sahip öğrencilerimiz. Açık Öğretim Fakültesi'yle birlikte iki yıllık ön lisans programları da dahil edildiğinde 500 bin civarında bir öğrencimizin üst öğrenim görebilme şansı var. Bizim burada yapmamız gereken bir taraftan da kapasite yaratmaktır. Nitekim kamuoyunda ve basında da takip edildiği üzere bakanlığımız, hükümetimiz bu konuda yeni üniversitelerin açılması çalışmalarını da devam ettiriyor. Ayrıca üniversite eğitiminin dışındaki özellikle mesleki teknik eğitimin cazibe merkezi haline getirilerek ara insan gücü ihtiyacı olan ülkemizin bölgesel, ulusal ve uluslararası istihdam edilebilir yeterliklere sahip gençler yetiştirmek istiyoruz. Bu anlamda orta öğretimdeki mesleki teknik eğitimi yeniden yapılandırıyoruz. Bu yapılandırmamızın odağında da eğitim sisteminin omurgasını oluşturan müfredat programları geliyor. Müfredat programları klasik yapıdan değiştirilerek modüler yapı esasına kazandırıyoruz. Bu müfredat programının içeriğini de artık arzeden, yani bakanlık uzmanlarınca değil talepte bulunan sivil toplum örgütlerinin de katılımı ve katkılarıyla birlikte hazırlıyoruz. Mesleki eğitimdeki ürünümüz olan mezun öğrencilerimiz artık istihdam edilebilir yeterlilikte ülkemizin ihtiyacını karşılayacak diye düşünüyorum.

Fahrettin Yıldız (Memur): Benim kızım üç senedir öğretmenlik bekliyor. İstanbul Üniversitesi mezunu. KPSS'ye girdi, gerekli puanı aldı, şimdi 95'e çıkardılar. 95 olacak, sonra 100'e çıkacak. Daha önce 50 tane biyoloji öğretmeni alınıyordu, şimdi 10'a düşürdüler. Din kültürü öğretmeni alınıyor, peki 10 tane mi biyoloji öğretmenine ihtiyaç var?

Salih Çelik: Efendim vatandaşımız tabi kendi penceresinen bakıyor, haklı duruyor. Ancak biz ülkemizin genel ve öncelikli ihtiyaçlarından hareketle kamuya ayrılan yaklaşık 41'in üzerindeki kadrodan 20 bini Milli Eğitim Bakanlığı'na verilmiştir 2005 yılı için tahsis edilen kadrolardan. 10 bininin ataması şubat döneminde yapıldı, temmuz-ağustos döneminde de geri kalan 10 bini yapılacaktır. Burada biyoloji ya da kimya ya da fen bilgisi öğretmeni ihtiyaçlarını illerdeki sınıfa derse giren öğretmenlerimizin durumlarına göre tespit ediyoruz. Yani ihtiyaçlarımız önceliklerimize göre. Biz öğretmenlerimizin normal norm kadroya göre 600 binin üzerinde öğretmen ihtiyacımız olmasına karşın 577 bin kadrolu öğretmenimiz var. Öğretmen açığımız var mı? Yok diyoruz. Neden yok diyoruz? Avrupa Birliği ortalamasındaki bir öğretmenin haftalık girebildiği ders saati 24 ila 26 saat arasında değişmekte. Bizde ise maaş kaşılığı öğretmen arkadaşlarımız 15 saat giriyor, 15 saat de ücret varsa ücret alabiliyor. Biz bu uygulamada ücret de alabilmelerine fırsat vererek 24 saat her öğretmenin asgari derste sınıfta olmasını sağlayarak öğretmen açığını biraz daha aşağıya çekebilme fırsatına sahip olduk. Dolayısıyla biyoloji alanındaki ihtiyacımızın olmaması öğretmen atamasındaki belirlediğimiz kriterlere ya da sayılara doğrudan etki ediyor. Umarım bu rakamlar KPSS'deki aldığı 95 ya da 90 puan bir sıralama puanıdır, ihtiyaca göre ve tercih ettiği takdirde de atanacaktır.

Celal Pir: Sayın Çelik, yeni öğretmen alımıyla ilgili bir takvim var mı?

Salih Çelik: Az önce ifade ettim, belki satır arasında sözlerim arasında kayboldu. 10 bin yeni öğretmen atamasını temmuz-ağustos döneminde atayacağımızı ifade etmiştim.

Celal Pir: Yani kadroları belli mi, o anlamda sordum?

Salih Çelik: Dağılımı henüz belli değil, illerden gelecek ihtiyaçlar doğrultusunda bu 10 bin kadroyu değişik branşlarda dağıtımını yapacağız.

Celal Pir: Peki başvuru şimdi mi yoksa açıklayacak mısınız onu da?

Salih Çelik: İlan edeceğiz efendim.

Cengiz Kunduz (Eğitimci): Büyük bir umut ve heyacanla beklediğimiz bilgisayar beklentimiz tam bir fiyasko ile sonuçlandı. Diğer bir deyimle dağ fare doğurdu. Ne yapacağımıza bir türlü karar veremiyoruz. Özel sektör aynı fiyata yakın bilgisayarı zaten veriyor. Vakıfbank öğretmeni kar etmek için araç olarak görüyor. Peşin istiyoruz 31 YTL ekstra ücret istiyor. Kredili istiyoruz, 50 YTL masraf istiyor. Yüzde 1.60 peşin ödemeli faiz istiyor. Devlet maliyesi en yüksek oranda KDV alıyor; yüzde 18. Maliye zenginlere geldi mi her türlü indirmi teşvikleri sunarken acaba öğretmenler ve akademisyenler devlete ve topluma hiç mi katkı sağlamıyor!

Celal Pir: Bu arada bu lap-top konusunda Amerika'dan Bill Gates'in Microsoft'un patronunun bile indirim yaptığını, maliyenin yapmadığını belirten çok sayıda mail aldık, onun eğitim programlarında indirim yaptığını belirten mail aldık. Bunu bir açıklığa kavuşturmamız gerekiyor Sayın Çelik. Ne dersiniz?

Salih Çelik: Efendim ben tabiki değerli vatandaşımızın görüşlerine saygı duyuyorum. Ancak şunu belirtmekte özellikle fayda görüyorum. Bakanlığımız eğer Türkiye dönüşüm projesi çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirirken özellikle yapmış olduğumuz bilgi teknoloji sınıflanrının oluşturulmasında büyük adımlar atılmıştır. 2003 yılında yaklaşık 60 bin PC ilköğretim okullarına dağıtılarak daha önce 190 öğrenciye bir PC düşerken 90'lara çekilmiştir. Yani Avrupa Birliği ortalamalarında da 10 öğrenciye 1 PC düşmektedir. Biz okullarımızdaki bilgi teknolojilerinin yoğun olarak eğitim ortamında kullanılmasını öngörürken öğretmenlerimizin bu bilgi teknolojilerini okur yazarlık seviyesinde kullanabilmeleri için hem hizmet içi eğitim kurslarıyla yüzyüze eğitim hem de interne üzerinden uzaktan eğitim yoluyla öğretmenlerimizin de bu alandaki eksikliklerini yeterli hale dönüştürme gayretlerine önem ve öncelik veriyoruz. Ancak buradaki lap-top yani her öğretmene dizüstü bilgisayar projemiz bizim bu okullarımızdaki bilgisayar laboratuvarlarının oluşturulması, öğretmenlerimizin bilgisayar kullanabilme yeterliliğini kazanmaları, artı daha da ötesini yaptık, 2003 yılında yine başlattığımız okullarımıza dünyaya açan, bilgiye her yerde üretilen bilgiye ulaşabilme imkanını veren geniş bantlı ADSL dediğimiz hızlı ve ücretsiz sınırsız internet erişimi projesini de başlatmıştık. Yaklaşık 42 bin 500 okulumuza 2005 yılı sonu itibariyle bu hızlı internet erişim projesi çerçevesinde irnetnet erişimini ulaştırmış olacağız. Biz bu yoğunlukta eğitimdeki bilgi teknolojilerini kullanabilme ve öğrencilerimizin de tüm bilgiye ulaşan, ulaştıkları bilgiyi yorumlayan daha da fazlasına ihtiyaç duyduğunda da bilgiye ulaşabilme yeterliliğini kazanmasını arzu ediyorduk. Bu arzumuz ve hedeflerimiz doğrultusunda öğretmenlerimizi ihmal edemezdik. Bizim bu bilgisayar diz üstü kampanyası, her öğretmene kampanyamız esas üzerinde uzun süredir çalışılmış ve değerli katılımcının söylediği gibi değildir durum. Sektörde bir durgunluk başlamıştır bizim 4 Nisan'da bu kampanyayı resmen duyurduğumuz tarihten itibaren. Çünkü kampanyamıza belirlediğimiz iki değişik farklı konfigürasyondaki diz üstü bilgisayar ihalesini elbette Vakıflar Bankası aracılığıyla yürüttüğümüz için kampanyayı Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü yapmıştır. Uluslararası bir ihale yapmıştır. Bu uluslararası ihalede Toshiba 900 dolar artı KDV, 1.062 dolardır. Diğeri ise ortak girişim olan 3 ulusal bilgi teknolojileri firmamızın teklifi olan 734 dolar artı KDV, yani 866 dolar civarında. Şimdi u rakamlara inmeleri mümkün değil. Nedeni şudur; her iki konfigürasyonda aşağı yukarı şu anda biz kampanyayı ilan ettikten sonra dahi öğretmenlerimize yaklaşık 300-400 dolar gibi bir avantajlı durumdalar. Çünkü aynı konfigürasyonda Toshiba'nın özellikle 1.600, 1.700 dolara sattığını biliyoruz. Dolayısıyla biz daha da ucuz olmasını elbette arzu ederdik. Ya da para ödemeden...

Celal Pir: Öğretmenlere madem böyle bir kalkınma projesi öngörülüyor, hem maliyenin bir vergi indirimi olabilir mi ya da işte kredili alınırken bunlar 50 lira ya da 30 lira gibi paraların daha makul bir fiyata çekilip çekilemeyeceğine yönelik beklenti vardı. Bunu dile getirdi değerli eğitmen.

Salih Çelik: İzniniz olursa şunu tamamlamak istiyorum, bu çok önemle üzerinde durduğumuz bir projemiz. Biz KDV muafiyetinin tabiki Anaysa'nın eşitlik ilkesi ve diğer hukuki zorunluluklardan dolayı muafiyet sağlama şansına sahip olamadık. Ama nitekim bu bir vergidir. Kaldı ki bu p rojemizin bu kampanyamızın ülke ekonomisine getirdiği katkıyı da gözardı etmemeli değerli katılımcılar ya da vatandaşlarımız. Yani 1.600-1.700 dolara satılan aynı özellikteki makinenin bu fiyatlara çekilmiş olması ülke ekonomisine de doğrudan bir katkı sağladığı inancındayım. Öğretmenlerimizin biz yaşamlarının bir parçası olması gerektiğine inandığımız için böyle bir kampanya düzenledik. Tabiki öğretmenlerimiz alıp almamakta serbesttir. Ama öğretmenlerimize bu fırsatı sağlamış olmanın da mutluluğunu paylaşmak isteriz tabi.

Mustafa Miran (Eğitimci): Sizler okullara bilgisayar gönderirken bazı okullarda bilgisayarlar hala kutuların içinde bekliyor, bazıları da müdürlerin evinde onların çocuklarına hizmet ediyor. Okula gönderilen bilgisayarlar da idareye gönderildi denilip internet ve yazıcılarından öğretmenler yararlandırılmıyor. Yaptığınız düzenlemelerin uygulanıp uygulanmadığını denetleminizi istiyoruz. Balıkesir Çandır ilköğretim öğrencileri biz ne zaman bilgisayar dersi göreceğiz diye soruyor!

Salih Çelik: Ben not aldım. Tabiki biz bilgisayar araç olarak eğitimde yoğun olarak kullanılmasını arzu ediyoruz ve hedeflerimizden bir tanesi önemli ve öncelikli olan bir hedefimizdir. Bu bir yani bireysel kusur diyeyim, 60 bin kurumu olan bir bakanlığız. Yaklaşık 14 milyon öğrencisi, 600 bin öğretmeni olan büyük bir kuruluşuz. İstisnalar kaideyi bozmaz ama bunun da olmasını arzu ettiğimiz bir durum değildir. En kısa zamanda gerekli tedbiri alacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Biz bu ülkenin kaynaklarını etkin, verimli ve yerinde kullanarak geleceğimiz olan gençleri bu teknolojiyle tanıyarak, yaşayarak bunu kullanarak eğitimlerini tamamlamalarını arzu ediyoruz. Biz göreve geldikten sonra özellikle 2003 yılından sonra Sayın Bakanımız'ın öncelikle yoğunluklu olarak üzerinde durduğu önemli 6 ana problemden bir tanesi bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitimde ve yönetimde yoğun olarak kullanılamamış olmasını bir problem olarak tespit ettik. Bu problemin çözümü için de bu yıl da, 2005 yılı içerisinde yaklaşık 60 binin üzerinde PC alarak okullarımıza bilgisayar olarak dağıtımını yapacağız. Elbette biz öğretmenlerimizin eğitimine özen gösteriyoruz. Öğretmenlerimizi yüzyüze eğitebilme fırsatını bulduğumuz alanlarda yüzyüze, yüzyüze eğitimin pahalı olmasına fırsat bulamadığımız zamanlarda da uzaktan eğitimle öğretmenlerimizi bilgisayar okur yazarı olarak öğrencilerine hizmet eden rehber öğretmen olmalarını arzu ediyoruz. 2003 yılında yine yüksek öğretim kurumuna öğretmen olarak yetiştiren fakültelerimizin özellikle bilgisayar teknolojisini okur yazar olarak mezun etmelerini öğretmen adaylarını özellikle dikkatlerine yazılı olarak Sayın Bakanımız'ın imzasıyla sunduk. Bundan sonraki öğretmenlerimiz yeni yetişecek, yeni gelecek öğretmen adaylarımızın böyle bir problemi olmayacaktır. Öğretmenlerimizin belli yörelerde bilgi teknolojileriyle alışkın olmadıkları ya da kullanabilme yeterliliğine sahip olmadıklarından bu problemler daha önce daha yoğundu, hiç olmaması hedefimizdir.

Ahmet Tepeli (Egitimci): Mesleki eğitime ne zaman ağırlık verilecek? Düz liselerdeki yığılmalar ne zaman engellenecek? Meslek liseleri öğrencilerinin üniversite sınavlarındaki kısıtlanmaları ne zaman kalkacak ve bize verilen sözler ne zaman tutulacak?

Salih Çelik: Efendim çok doğru bir sorudur. Sekizinci 5 yıllık kalkınma planının uygulandığı bir dönemde olduğumuzu biliyorsunuz. Sekizinci 5 yıllık kalkınma planını hazırlayan 57. Hükümetimizin eğitimle ilgili en önemli hedeflerinden bir tanesi de tüm hükümetlerimizin bugüne kadar olduğu gibi bugünkü hükümetimizin de öngörüsü olan orta öğretimdeki okullaşma oranının mesleki eğitimde yüzde 65, genel eğitimde de yüzde 35 olma öngörüsü ve hedefi doğru bir hedeftir. Kalkınmış ve gelişmiş ülkelerin takip ettiği ve izlediği yol budur. Ancak bu sekizinci 5 yıllık kalkınma planındaki okullaşma oranını koyan hükümetimizin uygulamaları buna ulaşacak yol ve yöntemleri bir tarafa itip mesleki eğitime katsayı uygulaması hepimizin bildiği üzere 0.3, 0.8 katsayısı uygulaması neticesinde meslek liselerinden iletişim meslek lisesi mezunu bir gencimizin iletişim fakültesine gidebilme şansına sahip olmamasını açıklamakta zorlanıyoruz. Bu konudaki çalışmalarımız ve çabalarımız yüksek öğretim kanunundaki yapılacak değişikliği gerektirdiğinden hükümetin ve bakanlığımızın da bunu bir gerginlik meselesi yapma yerine uzlaşma noktasında konsensüs sağlanarak çözülmesi öngörüsünderdir yoksa geri adım atıldığından değildir. Ama mesleki ve teknik eğitimin cazibe merkezine getirilmesi için üniversite sınavlarındaki haksızlığın oktadan kaldırılmasının ötesinde bir başka yenilik de izniniz olursa paylaşmak istiyorum, mesleki ve teknik eğitimde bilgi çağında bir dakikada makalenin yayınlandığı, bir saatte 20 ciltlik ansiklopediyi içerecek bilginin üretildiği bilgi çağının gerektirdiği değişime fırsat veren esnekliği kazandırmak üzere mesleki ve teknik eğitimi güçlendirme projesi adı altında Avrupa Birliği'nden sağlamış olduğumuz 58 milyon Euro'luk hibe kaynakla 30 ilimizde 145 mesleki eğitim okulumuzda pilot uygulamasını bu sene başlattığımız bu mesleki eğitimde yaklaşımımızı gelecek yıldan itibaren tüm ülkemizde yaygınlaştırmayı planlıyoruz. Bunun getirisi şu olacak; öğrencimiz mesleki eğitimden mezun olduktan sonra meslek değiştirebilme şansına sahip olabildiği gibi alacağı yeterlilik sadece Türkiye için geçerli olmayıp uluslararası geçerliliği olacak sertifikalandırma sistemini getiriyoruz. Buradaki kastımız da şudur; ülkemizde aldığınız araba ehliyeti için yani otomobil kullanmak için aldığınız ehliyetle nasıl Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ya da diğer ülkelerde kullanabilme şansına sahipse sürücü, bizim burada vereceğimiz meslesi yeterlilik belgesi alanda diploma, dalda sertifika eğitimidir teknik olarak ifadesi. Alacağı bu yeterlilikle Avrupa Birliği'ndeki herhangi bir ülkede de istihdam edilebilirliğini sağlayacaktır. Onun için öncelikle mevcut yapıdaki arz yerine arz-talep dengesini gözeten meslek eğitimini öngörüyoruz. Talep edenlerin ne istediklerini müfredat programı, yani modüler programda eğitimdeki oluşturulan standartta öğrencilerimize verilmesini sağlayacağız. Bu yenilikler gerçekten ülkemizde ve mesleki eğitimde özellikle, mesleki eğitimin hak ettiği yere getirilmesi için devrim niteliğinde yeni çalışmalardır. Daha geniş ve uzun bir süreç olduğunda detaylı anlatmayı arzu ederim tabiki.

Hakan Şerbetçi (Eğitimci): Giresun zorunlu hizmet bölgesinde, deniz kenarında olan Piraziz ilçesinde görev yapan bir öğretmenle, dağ başında olan Çamoluk ilçesindeki öğretmen aynı maaşı alıyor. Bunlarla ilgili çalışma var mı? Öğretmenlerde de hakimler savcılar gibi ilçeler kategoriye ayrılamaz mı?

Salih Çelik: Efendim özellikle tabi bu konudaki çalışmalarımız ülkemizin belli bölgelerindeki yaşam standartlarının farklılığından ya da çalışma ortamının güçlüklerinden dolayı biz de öğretmenlerimizle ilgili daha cazip hale gelmesi gereken ve öğretmenlerimizin isteyerek o bölgelerimizde belli bölgelerimizde eğitime öğretime katkılarının devam etmesi için bir çalışmamız var. Umarım bu çalışmamız öğretmenlerimizi mutlu edecektir.

Yusuf Yıldırım (Akademisyen): İlköğretim öğrencilerinin okuyacağı eserler ağustos 2004'ten beri belirlenmedi. Öğretmenler ve öğrenciler bekliyor, biz de yanıt!

Salih Çelik: Efendim öyle zannediyorum ki bizim orta öğretim için belirlediğimiz 100 temel eser benzeri bir uygulamayı da ilköğretim öğrencilerimizin 8 yıllık eğitim alan tüm gençlerimizi kapsayacak şekilde 100 temel eser de bu eğitim öğretim seviyesindeki öğrencilerimizin belirlenme çalışmaları devam ediyor. Tabiki birinci orta öğretim için belirlenen 100 temel eserin belirlenmesinde yaşayan yazarlarımızın eserleri dışındakilerinden belirlenmişti hem dünya edebiyatı hem de ulusal edebiyatımızın değerli eserleri öğrencilerimize tavsiye edilmişti. Buna paralel çalışma devam ediyor. Gelecek eğitim öğretim yılından önce öyle zannediyorum ki sonuçlandıracağız.

NTV

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber