Memurlarla ilgili 4 önemli görüş

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği 2012 yılında verdiği hukuki görüşleri yayımladı. Yayımlanan Mütalaalar Bülteninde yer alan, memurlarla ilgili 4 önemli görüşü yayımlıyoruz.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 24 Ocak 2013 17:46, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Memurlarla ilgili 4 önemli görüş

VEKALETEN GÖREVLENDİRMEDE VEKALET AYLIĞI

Sayı : B.09.1TKG061-045-02-12-708/ / /2012

Konu : Görüş hk.

HARİTA DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

ÖZETİ: Vekaleten görevlendirmede vekalet ücreti verilip verilemeyeceği hk.

İlgi: 01.08.2012 tarihli ve 893 sayılı yazınız ve ekleri.

I-GÖRÜŞ SORULAN KONU: İlgi sayılı yazınızda, 22.06.2011 tarihli ve 16477 sayılı Bakan oluru ile Harita Dairesi Başkanı olarak ataması yapılan S.B. 22.06.2011 tarih ve 16478 sayılı Bakan oluru ile vekaleten Genel Müdür Yardımcısı olarak görevlendirildiği, bu görevlendirme nedeni ile 22.06.2011 tarihli ve 16479 sayılı Bakan oluru ile Başkanlığınızda mühendis olarak görev yapan A.K 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 68/B bendi ile 76, 86 ıncı maddeleri ve 2451 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi gereğince Harita Dairesi Başkanlığına vekalet etmesinin uygun görüldüğü, Akın Kısa’nın 23/06/2011 tarihinde göreve başladığı ve 07/02/2012 tarihinde S.B. Daire Başkanı olarak yeniden göreve başlaması ile vekaleten görevlendirmesinin sona erdiği belirtilerek, vekalet ücreti talebinde bulunan A.K.Harita Dairesi Başkanlığına vekalet ettiği süre için vekalet ücreti alıp alamayacağı hakkında Müşavirliğimiz görüşü istenmiştir.

II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ: Başkanlıklarınca görüşe konu husus ile ilgili olarak görüşünüzün bildirilmediği tespit edilmiştir.

III-İLGİLİ ULUSLAR ARASI HUKUK, ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI : 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun “Vekalet Görevi ve Aylık Verilmesinin Şartları” başlıklı 86 ıncı maddesi” Memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabilir.

Bir görevin memurlar eliyle vekâleten yürütülmesi halinde aylıksız vekalet asıldır.

Ancak, ilkokul öğretmenliği (Yaz tatili hariç), tabiplik, diş tabipliği, eczacılık, köy ve beldelerdeki ebelik ve hemşirelik, mühendis ve mimarlık, veterinerlik, vaizlik, Kur'an kursu öğreticiliği, imam-hatiplik ve müezzin-kayyımlığa ait boş kadrolara Maliye Bakanlığının izni (mahallî idarelerde izin şartı aranmaz) ile açıktan vekil atanabilir.

Aynı kurumdan birinci fıkrada sayılan ayrılmalar dolayısıyla atanan vekil memurlara vekalet görevinin 3 aydan fazla devam eden süresi için, kurum dışından veya açıktan atananlarla kurum içinden ilkokul öğretmenliğine atanan öğretmenler ile veznedarlık görevine atananlara göreve başladıkları tarihten itibaren vekalet aylığı ödenir.

Bu Kanuna tabi kurumlarda çalışan veteriner hekim veya hayvan sağlık memurları, veteriner hekim veya hayvan sağlık memuru bulunmayan belediyelerin veterinerlik veya hayvan sağlık memurluğu hizmetlerini ifa etmek üzere bu hizmetlerle ilgili kadrolara vekâlet aylığı verilmek suretiyle atanabilirler.

Yukarıda sayılan haller dışında, boş kadrolara ait görevler lüzum görüldüğü takdirde memurlara ücretsiz olarak vekâleten gördürülebilir.

Bu Kanuna tabi kurumlarda, mali, nakdi ve ayni sorumluluğu bulunan saymanlık kadrolarının boşalması halinde bu kadrolara işe başladıkları tarihten itibaren vekalet aylığı verilmek suret ile memurlar arasından atama yapılabilir.”,

“Zam ve tazminatlar" başlıklı 152/III/1 inci maddesinde; "Bu zam ve tazminatların hangi işi yapanlara ve hangi görevlerde bulunanlara ödeneceği, miktarları, ödeme usul ve esasları ilgili kurumların yazılı isteği ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca bütün kurumları kapsayacak şekilde ve; 154 üncü madde uyarınca katsayının Bakanlar Kurulunca değiştirilmesi durumu hariç yılda bir defa olmak üzere hazırlanır ve Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulur.",

"Vekâlet görevinin fiilen yapılması şartı" başlıklı 174 üncü maddesinde; "Vekâlet aylıklarının ödenebilmesi için görevin fiilen yapılması şarttır." ve yine aynı Kanunun "Vekâlet, ikinci görev aylık ve; ücretleri ile diğer ödemeler" başlıklı 175 inci maddesinde; "Bir göreve vekâleten atanan memurlara vekâlet edilen görevin kadro derecesinin birinci kademesinin üçte biri, açıktan atananlara ise (Köy ve kasaba imamlığı kadrolarına atananlara 146ncı maddede yazılı asgari ücret aylık tutarından aşağı olmamak üzere) üçte ikisi verilir. Bulundukları yerden başka bir yerdeki bir göreve vekâlet suretiyle atananlara, Harcırah Kanununun geçici görevle başka yere gönderilenlere ilişkin hükümleri uygulanır.

Ancak, kurum içinden veya diğer kurumlardan vekâlet edenlere vekâlet aylığı ödenebilmesi için, vekilin asilde aranan şartları taşıması zorunludur.

88inci maddeye göre ikinci görev verilen memurlara, bu görevleri karşılığında aylık ödenebilmesi için boş bir kadroya ait görevin ikinci görev olarak yürütülmesi gerekir. Bu şekilde görevlendirilenlere, görevlendirildikleri kadro derecesinin ilk kademe aylığının üçte ikisi ödenir. Ancak, sağlık grup başkanlığı, baştabip ve baştabip yardımcılığı hizmetlerinin ikinci görev olarak yürütülmesi halinde kadro şartı aranmaz ve bu hizmetleri yürütenlere almakta oldukları aylığın üçte ikisi ikinci görev aylığı olarak ödenir.

Açıktan vekil olarak atananlar bu Kanunla memurlara tanınan sosyal haklardan da yararlanırlar ve bunlara ödenecek vekâlet aylığının hesabına memuriyet taban aylığı da dâhil edilir." hükümleri yer almaktadır.

05.05.2006 tarihli ve 26159 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2006/10344 sayılı "Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Karar"ın "Vekâlet" başlıklı 9 uncu maddesinde; "(1)657 sayılı Kanunun 86ncı maddesi uyarınca;

a).1) Kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet ettirilenlere;

aa). Vekâletin, 657 sayılı Kanunun 86ncı maddesine binaen yapılması ve bu hususun onayında belirtilmiş olması,

bb). Vekâletin, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadro veya görevler için ilgili Bakan, diğer kadro veya görevler için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi,

cc). Vekillerin, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dâhil) bir arada taşımaları,kaydıyla; vekâlet ettikleri kadro veya görevler için bu Karar uyarınca öngörülen zam ve tazminatların toplam net tutarının, asli kadro veya görevleri karşılığında fiilen aldıkları zam ve tazminatların toplam net tutarından fazla olması halinde, aradaki fark; 657 sayılı Kanunun 175 inci maddesindeki oranlar dikkate alınmaksızın, vekâlet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve vekalet görevinin fiilen yapıldığı sürece ödenir.

2) aa). Esas ve usule ilişkin olarak yukarıda belirtilen şartları bir arada taşımayanlara,

bb). Mehil müddeti, yıllık izin, mazeret izni, hastalık izni, geçici görev, vekâlet, görevden uzaklaştırma, tutuklanma, gözaltına alınma, hizmetiçi eğitim, kurs veya seminer nedeniyle görevlerinden ayrılanlara vekalet edenlere,

cc). Vekâletleri esnasında yıllık izin, mazeret izni, hastalık izni, vekalet görevine ilişkin olmayan geçici görev, görevden uzaklaştırma, tutuklanma, gözaltına alınma, hizmetiçi eğitim, kurs, seminer ve benzeri nedenlerle vekalet görevine ara verenlere (ara verdikleri günler için),

çç). Diğer personel kanunlarına tabi olanlardan bu Kararname uyarınca zam ve tazminat ödenmesi öngörülen kadro veya görevlere vekalet edenlere,

dd). Kurumların 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerinde kadrosu bulunmayan okul müdürlüğü, okul müdür başyardımcılığı ve okul müdür yardımcılığı görevlerini yürütenlere,

ee). Bu Kararname uyarınca zam ve tazminat ödenmesi öngörülen kadro veya görevlere vekalet eden her statüdeki sözleşmeli personele (6/2/1997 tarihli ve 97/9021 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki kadro karşılığı sözleşmeli personel hariç), vekalet nedeniyle öngörülen zam ve tazminatlar ödenmez.

b) Bir göreve açıktan vekalet edenlere, bu göreve ait zam ve tazminatlar, 657 sayılı Kanunun 175 inci maddesindeki oranlar dikkate alınmaksızın vekalet aylığıyla birlikte ödenir." hükmü yer almaktadır.

11.05.2006 günlü ve 26165 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 160 sayılı Devlet Memurları Genel Tebliğinde;

" …657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi uyarınca kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekâlet ettirilenlere;

a) Vekâletin, 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine binaen yapılması ve bu hususun onayda belirtilmiş olması,

b) Vekâletin, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadro veya görevler için ilgili Bakan, diğer kadro veya görevler için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi,

c) Vekillerin, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) bir arada taşımaları,

kaydıyla,……..vekalet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve vekalet görevinin fiilen yapıldığı sürece ödenecektir…….

Yukarıda belirtilen tüm şartları bir arada taşımadıkları için tedviren görevlendirildikleri kabul edilecek olanlara ise bu ödemelerin yapılmasına imkan bulunmamaktadır…." ifadesi yer almaktadır.

Yine 666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 1. maddesi ile 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek madde 9’un 5 inci fıkrası “…Birinci fıkra kapsamına giren personelden; kurumlarınca bir kadroya kurum içinden veya kurum dışından vekalet ettirilenlere, vekaletin 657 sayılı Kanunun 86ncı maddesine istinaden yapılmış ve bu hususun onayda belirtilmiş olması, vekalet görevinin Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadrolar için ilgili bakan, diğer kadrolar için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi, vekalet eden personelin asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadrolar için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) taşıması kaydıyla vekalet ettikleri kadro için öngörülen ek ödemenin asli kadroları için öngörülen ek ödemeden fazla olması halinde, aradaki fark, vekalet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve bu görev fiilen yapıldığı sürece ödenir. Ancak, mehil müddeti, yıllık izin, mazeret izni, hastalık ve refakat izni, geçici görev, vekâlet, görevden uzaklaştırma, hizmet içi eğitim, seminer ve kurs nedenleriyle görevlerinden ayrılanlara vekalet edenlere bu şekilde ödeme yapılmaz…” düzenlemesi yapılmıştır.

Bu itibarla; Devlet memurluğu kadrolarına vekâleten atananlara vekâlet aylığı ve diğer ödemelerin yukarıda yer alan hükümler çerçevesinde verilebileceği açıktır.

IV- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: Kadro veya teşkilat kanunları ile ihdas edilip, halen bir memur tarafından işgal edilen, ancak söz konusu memurun;

mehil müddeti, görevden uzaklaştırma, geçici görev gibi nedenlerle görevinden ayrı kalması nedeniyle geçici olarak boşalmış bulunan kadrolara dolu kadro denilmektedir. Her ne kadar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 86. maddesine göre, dolu kadrolara, hem memurlar arasından (gerek kurum içinden, gerekse kurum dışından) hem de açıktan vekil atanması mümkündür.

Her ne kadar 657 sayılı kanunun 86. maddesinin ikinci fıkrasında, "bir görevin memurlar eliyle vekâleten yürütülmesi halinde aylıksız vekâlet asıldır" denilmekte ise de aynı maddenin dördüncü fıkrasında bazı koşullar altında vekillere vekâlet aylığı ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, dolu kadroya vekâlet edenlere vekâlet ücreti ödenebilmesi için, vekillerin, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dâhil) bir arada taşımaları, vekâletin, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadro veya görevler için ilgili Bakan, diğer kadro veya görevler için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi, görevin fiilen yapılması, vekâletin 657 sayılı Kanunun 86ncı maddesine binaen yapılması ve bu hususun onayında belirtilmiş ve vekalet görevinin 3 aydan fazla devam etmiş olması şartlarının bir arada olması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden dolu kadroya belirtilen süreler içerisinde vekalet eden Akın Kısa’nın söz konusu bu şartları bir arada taşıdığı dikkate alındığında Harita Dairesi Başkanlığına vekalet ettiği süre için vekalet ücreti alabileceği düşünülmekle birlikte 666 sayılı KHK’nın uygulanmasından kaynaklanan tereddütleri gidermeye Maliye Bakanlığının yetkili olmasından dolayı konunun bir kez de Maliye Bakanlığına sorulmasını rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

Birinci Hukuk Müşaviri


HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI KARARI HALİNDE İDARENİN YAPACAĞI İŞLEM

Sayı : 85254071-045-02-12-1007/ / /2012

Konu : Göreve İade Edilip Edilmeyeceği hk.

İNSAN KAYNAKLARI DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

ÖZET: Göreve iade edilip edilmeyeceği.

İlgi: 29.11.2012 tarihli ve 24024 sayılı yazınız.

I- GÖRÜŞ SORULAN KONUNU: İlgi yazınız ve eklerinin incelenmesinden, İdaremiz eski personeli olan V.D. … Tapu Müdürlüğü Bilgisayar İşletmeni olarak görev yapmakta iken, … Tapu Müdürlüğünde görev yaptığı sırada ikna suretiyle irtikap suçundan tutuklanması nedeniyle 29.04.2010 tarihinde görevinden uzaklaştırıldığı ve yapılan yargılama sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin 07.04.2010 tarih ve 2010/60 Esas, 2010/89 sayılı kararı ile bahsi geçen suçtan dolayı mahkumiyetine karar verildiği ve bu kararın da Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24.11.2011 tarih ve 2011/24261 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiğinden Makamın 18.04.2012 tarihli ve 4 karar sayılı Olur’u ile memuriyetten men edilmesine karar verilen adı geçenin … Ağır Ceza Mahkemesinin 16.07.2012 tarihli ve 2012/795 sayılı değişik sayılı yeniden yargılama yapılmasına ve infazın durdurulmasına dair karara istinaden yapmış olduğu başvurusuna yapılacak bir işlem olmadığının 07.11.2012 tarihli ve 22698 sayılı yazınız ile bildirildiği,

Bu defa, ilgili hakkında cezasının infazı aşamasında yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa’nın 86ncı maddesiyle 5237 sayılı TCK' nun 250nci maddesine eklenen 4üncü fıkra ile değer nedeniyle indirim hükmü getirildiğinden, lehe uygulama açısından dosyasının yeniden ele alındığı ve yapılan yargılama sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin 09.11.2012 tarihli ve 2012/241 sayılı yazısı ekinde yer alan 17.10.2012 tarih ve 2012/241-270 E.-K. sayılı kararı ile, "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına" karar verildiği ve bu kararın 06.11.2012 tarihinde kesinleştiğinin anlaşıldığı,

Adı geçen hakkındaki Mahkeme takip dosyasının ilgi yazı ekinde gönderildiği, konunun bir kere de Müşavirliğimizce incelenerek adı geçenin göreve iade edilip edilmeyeceği hususunda Başkanlığınıza bilgi verilmesinin istenildiği anlaşılmakla keyfiyet incelenmiştir.

II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ: İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığınca ilgi yazı konusuna ilişkin belgeler gönderilmiş, ancak konu hakkındaki görüşleri bildirilmemiştir.

Öte yandan, 6083 sayılı Kanunun 5.maddesinde, Genel Müdürlüğün insan kaynakları politikası ve planlaması konusunda çalışmalar yapmak ve tekliflerde bulunmak, Genel Müdürlük personelinin atama, sicil, disiplin, emeklilik, nakil, terfi, ücret, sendika ve benzeri özlük hakları işlemlerini yürütmek, görevi Başkanlıklarına verilmiş olup; Müşavirliğimizin danışma birimi olması hasebiyle, görevlerinin danışmanlık kapsamında Genel Müdür, Genel Müdürlük Birimleri, Başbakanlık, Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından gönderilen kanun, tüzük ve; yönetmelik taslakları ile diğer hukuki konular hakkında görüş bildirmek, Genel Müdürlüğün diğer birimlerinden sorulan hukuki konular ile hukuki, mali, cezai sonuçlar doğuracak işlemler hakkında görüş bildirmek şeklinde sınırlandırılmıştır. Bu nedenle, adı geçenin yeniden göreve başlatılıp, başlatılmayacağı konusunda Müşavirliğimizce Başkanlıklarına bilgi verilebilmesi mümkün olmayıp; ancak konu hakkındaki Müşavirliğimiz görüşünün bildirilmesi mümkündür ki, konu hakkındaki Müşavirliğimiz görüşü aşağıda belirtilmiştir.

III- KONUYLA İLGİLİ ULUSLAR ARASI HUKUK, ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI: Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun, 48. maddesinin a) fıkrasının 5. bendi, “Türk Ceza Kanunu’nun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) (1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” hükmündedir.

Aynı Kanunun, 98. maddesinde Devlet memurluğunun sona ereceği haller sayılmış ve maddenin b) bendinde: Memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi;” durumuna Devlet memurluğunun sona ereceği haller arasında yer verilmiştir.

Diğer Taraftan, 5271 sayılı Yasa’nın (HÜKMÜN AÇIKLANMASI VE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI başlıklı) 231. maddesi:

(1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.

(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.

(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.

(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.

(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

(6)Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,gerekir.

(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.

(8)Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,

b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,

karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

(9)Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

(10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

(11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.

(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.

(13)Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

(14)Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.” Hükmüne amirdir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 374. maddesinde, Yargılamanın iadesinin, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebileceği hüküm altına alınmış olup; 375. maddesinde Yargılamanın iadesinin istenebileceği haller sayılmış, maddenin 1. Fıkrasının ğ) bendinde, “Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.” durumu yargılamanın iadesi talebinde bulunulabilecek haller arasında sayılmıştır.

Öte yandan, 5237 sayılı Yasanın (İrtikâp başlıklı) “(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklindeki 250. maddesinin 1. fıkrası, 6352 Sayılı YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE; BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN’ un 86. maddesi ile; “(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.”şeklinde değiştirilmiş ve; maddeye 4. fıkra olarak “İrtikâp edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” hükmü eklenmiştir.

Aynı kanunun 7. maddesinin 2. fıkrası ise: “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan Kanun ile sonradan yürürlüğe giren Kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan Kanun uygulanır ve infaz olunur.“ hükmündedir.

Davacı hakkında yapılan yargılamada: … 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 07.04.2010 Tarihli ve 2010/60-89E.-K. Sayılı Kararı’nda: “…

1- Sanık V.D. … İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğünde müdür vekili olarak görev yaptığı sırada mağdur … masraf olduğu hususunda hileli sözüyle kandırıp onu ikna ederek farklı tarihlerde haksız yere menfaat temin etmek suretiyle, “ikna suretiyle irtikap” suçunu işlediği sabit görüldüğünden, eylemine uyan TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Eylem aynı mağdura aynı suç işleme kararıyla birden fazla gerçekleştirildiğinden, TCK'nun 43/1 maddesiyle 1/4 oranında cezası artırılarak 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

2- Sanık V.D. … İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğünde müdür vekili olarak görev yaptığı sırada mağdur M.D. masraf olduğu hususundaki hileli sözü ile kandırıp onu ikna ederek farklı tarihlerde mağdurdan haksız yere 355.00.- TL menfaat temin ettiği, eylemini ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu anlaşıldığından eylemine uyan TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre takdiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Eylem aynı mağdura aynı suç işleme kararıyla birden fazla gerçekleştirildiğinden TCK' nun 43/1 maddesi gereğince cezası 1/4 oranında artırılıp 3 yıl 9 ay hapis- cezası ile cezalandırılmasına,

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

3- Sanık V.D. mağdur S.Y. yönelik sabit, olan yaptığı

görev sırasındaki masraf adı altında hileli söz ve davranışla kandırıp 56 TL haksız menfaat temin ettiğinden dolayı ikna suretiyle irtikap suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre takdiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

4-Sanık V.D. mağdur H.S. tapu masrafı adı altında hileli söz ve; davranışıyla toplam 28.00.- TL haksız menfaat temin ettiği eyleminin ikna suretiyle irtikâp suçunu oluşturduğu sabit olduğundan buna göre TCK 'nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekli gözetilip takdiren 3 yıl hapis cezası ile; cezalandırılmasına,

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

5-Sanık V.D. mağdur M.S. tapu masrafı altında hileli söz ve davranışıyla 65.00.- TL haksız menfaat temin ettiği sabit olduğundan eylemine uyan TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre takdiren 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

Kesinleşmiş karar örneğinin Kurumuna gönderilmesine,

Sanığa verilen ceza miktarı buna göre kaçma şüphesinin bulunuşu bundan başka Yargıtay aşamasında tanık, mağdur ya da başkalarının üzerine baskı yapıp delilleri değiştirme ihtimalinin görülüşü karşısında CMK 100/2-a, 100/2-2 maddesi gereğince sanığın tutuklanmasına, hakkında yeteri kadar vicahi tevkif müzekkeresi çıkartılmasına, hüküm özünün Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, yakınlarına bildirilmesine, …” karar verilmiş ve; bu karar, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24.11.2011 tarih ve 2011/24261 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.

Daha sonra, söz konusu ilam infaz aşamasında iken, 6352 sayılı Kanunun 86. maddesi ile 5237 sayılı Kanunun 250. maddesine eklenen 4. fıkra hükmünün yürürlüğe girmesi ile adı geçen hakkında lehe düzenleme getirdiğinden, 5237 sayılı Yasa’nın 7. maddesinin 2. fıkrası hükmü uyarınca dosya anılan Mahkemece yeniden incelenmiş ve Mahkemenin, 16/07/2012 tarihli ve DEĞİŞİK İŞ KARAR

DEĞİŞİK İŞ NO: 2012/795 sayılı kararı ile, “lehe düzenleme getirildiğinden hak kaybına meydan vermemek için 5275 sayılı Yasa’nın 98-101 maddeleri gereğince HÜKÜMLÜNÜN İNFAZININ DURDURULMASINA, İnfaz evraklarının bila ikmal geri istenmesine, bu nedenle cezasını infaz etmekte olan hükümlünün başka suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse salıverilmesi için C.Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına …” karar verilmiş, neticeten, adı geçenin dosyasının yeniden ele alınması sonucu yapılan yargılaması neticesinde, anılan mahkemenin 17/10/2012 tarih ve 2012/241-270E.-K. Sayılı kararı ile, “…

1-Sanık V.D. mağdur A.Y. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Teselsül eden eylem nedeniyle TCK' nun 43/1 maddesiyle 1/4 oranında cezası artırılarak 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

6352 sayılı yasa ile değişik TCK' nun 250/4 maddesi gereğince sanığın cezası taktiren değere göre 1/2 oranında indirilerek 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d), (e ) bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1-c bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

TCK’ nun 63 maddesi gereğince sanığın tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından MAHSUBUNA,

CMK 231/5 maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının GERİ BIRAKILMASINA,

CMK 231/8 madde gereğince 5 yıl süre ile denetim süresi belirlenmesine takdiren bu

sürenin yükümlülüksüz geçirilmesine,

CMK 231/10 maddesi gereği sanığın denetim süresi içerisinde herhangi bir suç işlemediği takdirde davanın düşürülmesine aksi halde CMK 231/11 maddesi gereği hükmün açıklanmasına kararın mahsus sisteme kaydına,

2- Sanık V.D. mağdur M.D. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK'nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Teselsül eden eylem nedeniyle TCK'nun 43/1 maddesiyle 1/4 oranında cezası artırılarak 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

6352 sayılı Yasa ile değişik TCK'nun 250/4 maddesi gereğince sanığın cezası taktiren değere göre 1/2 oranında indirilerek 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d), (e ) bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1-c bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

3- Sanık V.D. mağdur S.Y. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Teselsül eden eylem nedeniyle TCK' nun 43/1 maddesiyle 1/4 oranında cezası artırılarak 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

6352 sayılı yasa ile değişik TCK' nun 250/4 maddesi gereğince sanığın cezası taktiren değere göre 1/2 oranında indirilerek 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d), (e ) bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1-c bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

TCK’nun 63.maddesi gereğince sanığın tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından MAHSUBUNA…

CMK 231/5.maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının GERİ BIRAKILMASINA,

CMK 231/8.madde gereğince 5 yıl süre ile denetim süresi belirlenmesine takdiren bu sürenin yükümsüzlük geçirilmesine,

CMK 231/10.maddesi gereği sanığın denetim süresi içerisinde herhangi bir suç işlemediği takdirde davanın düşürülmesine aksi halde CMK 231/11.maddesi gereği hükmün açıklanmasına kararın mahsus sisteme kaydına,

4- Sanık V.D. mağdur H.S. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına

6352 sayılı Yasa ile değişik TCK'nun 250/4 maddesi gereğince değere göre taktiren 1/2 oranında indirim yapılarak 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d),(e)

bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya

kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1/c

bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

TCK nun 63 maddesi gereğince sanığın tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından MAHSUBUNA…

CMK 231/5 maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının GERİ BIRAKILMASINA,

CMK 231/8 madde gereğince 5 yıl süre ile denetim süresi belirlenmesine takdiren bu

sürenin yükümlülüksüz geçirilmesine,

CMK 231/10 maddesi gereği sanığın denetim süresi içerisinde herhangi bir suç işlemediği takdirde davanın düşürülmesine aksi halde CMK 231/11 maddesi gereği hükmün açıklanmasına kararın mahsus sisteme kaydına,

5- Sanık V.D. mağdur M.S. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

6352 sayılı yasa ile değişik TCK' nun 250/4 maddesi gereğince değere göre taktiren 1/2 oranında indirim yapılarak 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d),(e)

bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya

kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1/c

bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

TCK nun 63 maddesi gereğince sanığın tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından MAHSUBUNA…

CMK 231/5 maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının GERİ BIRAKILMASINA,

CMK 231/8 madde gereğince 5 yıl süre ile denetim süresi belirlenmesine takdiren bu

sürenin yükümlülüksüz geçirilmesine,

CMK 231/10 maddesi gereği sanığın denetim süresi içerisinde herhangi bir suç işlemediği takdirde davanın düşürülmesine aksi halde CMK 231/11 maddesi gereği hükmün açıklanmasına kararın mahsus sisteme kaydına …” karar verilmiş ve bu karar, 06.11.2012 tarihinde kesinleşmiştir

IV- DEĞERLENDİRME: İlgi yazınıza konu olayımızda, soru konusu edilen (eski) personelimizin, … Tapu Sicil Müdürlüğü emrinde görev yapmakta iken, işlemiş olduğu suçlardan dolayı yargılanması, yapılan yargılaması neticesinde “iş sahiplerinden tapu masrafı adı altında hileli söz ve davranışıyla haksız menfaat temin ettiği ve bu eyleminin ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu sabit görüldüğü” gerekçesiyle, 5 ayrı suçtan neticeten, 3 yıl 1 ay 15 gün, 3 yıl 1 ay 15 gün, 2 yıl 6 ay, 2 yıl 6 ay ve 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, adı geçenin tutuklanmasına karar verilmesi, söz konusu kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24/11/2011 tarih ve 2011/24261 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmesi, daha sonra, söz konusu ilam infaz aşamasında iken, 6352 sayılı Kanunun 86. maddesi ile 5237 sayılı Kanunun 250. maddesine eklenen 4. fıkra hükmünün yürürlüğe girmesi ile adı geçen hakkında lehe düzenleme getirdiğinden, 5237 sayılı Yasa’nın 7. maddesinin 2. fıkrası hükmü uyarınca dosyanın anılan mahkemece yeniden incelenmesi ve mahkemenin, 16/07/2012 tarihli ve DEĞİŞİK İŞ NO: 2012/795 sayılı kararı ile, “lehe düzenleme getirildiğinden hak kaybına meydan vermemek için 5275 sayılı Yasa’nın 98-101 maddeleri gereğince HÜKÜMLÜNÜN İNFAZININ DURDURULMASINA,” karar verilmesi, neticeten, adı geçenin dosyasının yeniden ele alınması sonucu yapılan yargılaması neticesinde, anılan mahkemenin 17/10/2012 tarih ve 2012/241-270E.-K. Sayılı kararı ile yukarıda zikrolunan cezaların, 5237 Sayılı yasanın 250. maddesine 6352 Sayılı Kanunla eklenen 4. fıkrası hükmü uyarınca ½ oranında indirilerek sınır kapsamına giren kararların hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılması ve bu kararın da kesinleşmesi söz konusudur.

Kanun yolu, davanın taraflarına tanınan bir hukuki yoldur ki, bununla yanlış olduğu iddia edilen kararların tekrar incelenmesi ve değiştirilmesi sağlanır. Kanun yolu ile her şeyden önce bir kazai kararın daha üst bir mahkeme tarafından kontrol edilmesi de anlaşılmalıdır. Nitekim kanun yolu kavramı iki karakteri bünyesinde taşımaktadır. Birincisi yargılamanın daha üst bir mercie intikal ettirilmesi ve diğeri ise, kanun yoluna müracaatla şekli anlamda kesin hükmün engellenmesidir. Kanun yollarının genel amacı, ilk veya üst derece mahkemesince verilen kararın sonucunun denetimini sağlayan bir araç olmasıdır. Ayrıca, hukuka bağlı bir devlette, adaletin gerçekleştirilmesini ve toplumda barışı sağlamak ve en doğru kararın alınmasında da önemli bir rol oynamaktadır. Hukuk devletinin özelliği gereği, yargılamanın açıklığı ve verilen kararlara karşı kanun yollarının kabul edilmesi sonucu, yargılamanın başından sonuna kadar, hukuk kurallarının öngördüğü biçimde yapılması gerekmektedir. Mahkemelerin karar verirken yanlışlık yapmaları mümkün olabileceğinden verilen kararların bir üst veya yine aynı mahkeme tarafından denetlenmesi amacıyla, usul kanunlarınca öngörülen kanun yollarına başvurulmaktadır.

Kanun yolunun gayesi ile ilgili doktrinde şöyle bir düşünce vardır: Buna göre; kanun yolu çifte gayeye hizmet eder. Birinci gaye, verilmiş olan kararın maddi haklılığına ulaşmadır. Yani müşahhas halde verilmiş olan kararın doğru olup olmadığını tetkik ile hatalı kararların bertaraf edilmesidir. İkinci gaye ise, hukuk tatbikatında birliğin sağlanmasıdır.

Kanun yolu kavramı olağan ve olağanüstü kanun yolu olarak bir ayrıma tabi tutulmuştur:

Kesinleşmiş hükümlere karşı tanınmış olan kanun yoluna, olağanüstü kanun yolu denir. Bir halde hüküm, normal kanun yollarından geçerek veya süresi içinde normal kanun yoluna başvurulmadığı için kesinleşmiştir. Bundan sonra, kural olarak aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı taraflar arasında yeni bir dava açılamaz, açılırsa dinlenmez. Fakat, bazı ağır yargılama hataları yapılarak verilmiş olan yanlış hükümlerin kaldırılmasını veya değiştirilmesini sağlamak için, normal olmayan, olağanüstü bir kanun yolu kabul edilmiştir ki, buna yargılamanın iadesi denir.

Yargılamanın yenilenmesi (muhakemenin iadesi), kati olarak verilmiş veya katiyet kesbetmiş olan hukuk ve ceza mahkemesi kararlarıyla Danıştay ve diğer hususi mahkeme kararlarının, kanunda muayyen maddi sebeplerin mevcudiyeti halinde, aynı kaza mercilerinde yeniden tetkikine, tekrar yargılama yapılmasına ve kararların tebdiline imkân veren olağanüstü kanun yoludur.

Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşmiş olan hatalı kararların düzeltilebilmesi veya ortadan kaldırılabilmesi için ilgililere tanınan istisnai (ayrık) son bir olanaktır. Yargılamanın yenilenmesi ile kesinleşen ilk karar (hüküm) taşıdığı kesinlik niteliği ile ortadan kalkmaktadır.

Olayımızda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesine 6352 sayılı Kanunla eklenen 4. fıkra hükmü uyarınca adı geçen hakkında lehe uygulanması gereken bir durum oluşmuş olup; bu nedenle adı geçenin yargılamasının, yeni oluşan koşullar çerçevesinde Yargılamanın İadesi yoluyla yeniden ele alınması ve; neticede, hükmün açıklanmasının geri bırakılması durumu söz konusu olmuştur. Böylelikle, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17.10.2012 tarih ve 2012/241-270E.-K. Sayılı kararı ile aynı mahkemenin, 07.04.2010 Tarihli ve 2010/60-89E.-K. Sayılı Kararı’ kesinleşme şerhi ve doğurduğu tüm sonuçları ile birlikte ortadan kalkmıştır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ise, ( kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların yerine konmuş bir hukuki müessese ) olarak tanımlanmaktadır.

Burada hâkim olan fikir, fail hakkındaki cezanın infazından, muayyen müddet içinde göstereceği iyi hal neticesi feragat edilmesi, onun cezaevine konmasına yine kendi gayreti ile engel olunmasıdır. İlk defa suç işleyenlere ( veya böyle kabul edilenlere ) karşı daha merhametli davranılması, serbest hayatta tekrar tecrübe edilerek ceza infaz edilmeden dahi ıslah olmalarına yardım edilmesi fikri, müessesenin mahiyetini teşkil eder. Deneme müddetini iyi hal ile geçirenin, nefsini ıslah ettiği kanaatine dayanılmakta ve cezanın infazına gitmeden de muntazam bir hayat sürmeye alışmış olduğu karinesi kabul edilmektedir.

Zira yukarıda da yer verildiği üzere, 5271 sayılı Yasanın 231/10 maddesi hükmü uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yüklenen suçtan dolayı kurulan hükmün, sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade etmekte, denetim süresinin koşulları uygun olarak geçirilmesi durumunda da açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kalkmakta ve; ceza davası düşmektedir. Bir başka anlatımla, kişinin sanıklık durumu devam etmekte ve hakkındaki mahkûmiyet kararı hiç açıklanmaksızın denetim süresi sonunda ceza davası ortadan kalkmaktadır.

Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılmasının hemen beliren ilk sonucu cezaların infazına engel oluşudur. Kararda aksi yazılmamışsa fer`i cezalar da gayrikabili infaz hale gelir. Türk hukukunun sistemine göre, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması halinde mahkûmiyetin bütün diğer neticeleri de geri bırakılır.

Ancak Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının esas sonucu, deneme süresinin sonunda husule gelir. Bu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde hükme bağlandığı üzere kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

Tutukluluğun mahsubu sonucu bir kısım infaz edilecek ceza kalmışsa, yalnız bu kısmın değil, cezanın tümü hakkında Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilebileceği, Yargıtayca kabul edilmektedir.

Yukarıdan beri mahiyeti, amacı incelenmiş olan Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması müessesesinde esas, kişiyi cezaevine sokmadan bir süre cemiyet içinde, ailesinden ve işinden koparmadan denemek, iyi hal gösterdiği takdirde mahkûmiyetini yok saymaktır. O halde kişinin mahkûmiyeti deneme süresince askıya alınmış durumdadır. Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilmiş mahkûmiyeti bulunan memur kişi için de aynı durum söz konusudur. Bu kişinin, sırf kesinleşmiş mahkûmiyeti nedeniyle deneme süresi bitmeden görevine son vermek en başta, Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması müessesesinin gayesi ile bağdaşmaz.

İkinci olarak eşitliğe aykırı olur. Zira deneme süresinin bitmesine az bir süre kalan memurun görevine son verilmesi, bir süre sonra aynı hukuki statüde olacak kişiler arasındaki eşitliği bozar. İdarenin erken veya geç harekete geçmesi sonucu oluşabilecek bu telafisi imkânsız eşitsizlik, ancak deneme süresi sonuna kadar beklemek, Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması halinde kişinin görevine son vermek suretiyle düzeltilebilir.

Ve nihayet, böyle bir işlemde kamu yararından da söz etmek mümkün değildir. İdare Hukukunun esasını teşkil eden kamu hizmeti kamu personeli eliyle görülür. Hümanist doktrinin hakim olmaya başladığı ve kamu personelinin çalışma hayatında birçok yönlerden durumu iyileştirilerek garantili ve sağlam bir statüde olmasına çalışılıp, böylece kamu hizmetinin de en iyi biçimde görülmesinin amaçlandığı çağımız görüşlerine aykırı olarak, görevini başarıyla sürdürmekte olan kişinin sırf mahkumiyeti nedeniyle, bu mahkumiyetin Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verilmiş olduğu ve bir süre sonra büyük bir ihtimalle yok sayılacağı göz ardı edilerek, görevine son verilmesinde kamu yararından söz edilemez.

Öte yandan, ilgi yazı ve eklerinin incelenmesinden, soru konusu (eski) personelimiz hakkında işlemiş olduğu suçlar nedeniyle, idaremizce bir disiplin soruşturması başlatılıp, başlatılmadığı, başlatıldı ise sonuçlanıp, sonuçlanmadığı, sonuçlandı ise ne şekilde sonuçlandığı hususunda herhangi bir bulgu yer almamaktadır.

Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 131/2. maddesi: “Memurun Ceza Kanununa göre mahkûm olması veya olmaması halleri ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olmaz” hükmündedir.

Madde metninde de açıkça ifade edildiği gibi, disiplin soruşturması ile ceza kovuşturması birbirinden ayrı usul ve esaslara tabidir. Disiplin suçu, bir kamu hizmeti düzenini bozan eylemler demetidir. Kamu hizmeti toplum düzeni içinde ayrı bir düzenlemeye ihtiyaç gösteren özel bir alandır. Kendine özgü kurum ve kuralları vardır. Disiplin cezaları, memuru görevine bağlamak, kamu hizmetlerinin en iyi bir düzeyde yürütülmesini sağlamak amacına yönelik olarak düzenlenmiştir. Ord. Prof. Sıddık Sami ONAR’IN deyimi ile “Disiplin cezaları, memurun mesleki hayat ve vazifelerinde görülen yolsuzluklara karşı kendisine tatbik edilen bir kısım zecri müeyyidelerdir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesi ve kamu yararının devamlılığının sağlanması amacıyla kamu görevlileri için görev, yetki ve sorumlulukları bakımından yasal olarak getirilmiş bulunan yaptırımlardır.”

Disiplin cezaları, Ceza Kanunu’nun koyduğu cezalardan farklıdır. Disiplin cezaları, sırf kamu hizmetinin iyi görülmesini sağlamayı hedef tutmaktadır. Ceza Kanunu’nun amacı ise, kamu düzenini korumak ve toplumu savunmak esasına dayanır. Ceza hukukuna göre, ancak yasa metinlerinde açıkça tarif ve tavzif edilmiş fiiller cezalandırılabilir. Disiplin konusunda ise, kusur kavramı, İdari Hâkimin denetimi altında hiyerarşik kudrete sahip olan amirin takdirine bırakılmıştır. Disiplin cezalarında, söz konusu olan, toplum düzenine aykırı davranışlar değil, belli bir kurum düzenine, Devlet memurları için oluşturulmuş olan çalışma düzenine aykırı davranışlar neticesinde verilen cezaları ve çalıştıkları kurumla bunlar arasındaki ilişkileri belirler.

Sıddık Sami ONAR, “Bir fiilin sosyal düzen ve sosyal adalet maksadına göre ceza kanunlarının müeyyidelerinin tatbikini icap ettirmemesi veya cezanın tecil olunması işlenen fiilin mesleki bakımdan da müeyyidesiz bırakılmasını icap ettirmez, memurlar diğerlerine nazaran daha geniş yetkilerle donatılmış ve daha ağır vazifelerle mükellef olduklarından, başkaları için çirkin görülmeyen veya, Ceza Kanunlarında tam olarak tatbiki icap etmeyen fiil ve hareketler, memurları için bir müeyyidenin tatbikini lüzumlu kılabilir.”açıklamasında bulunmaktadır.

Bu bilgiler ışığında, şayet adı geçen hakkında idaremizce İlgi yazınızda zikrolunan eylemleri dolayısıyla açılmış bir Disiplin soruşturması varsa ve bu soruşturma neticesinde adı geçen bir disiplin cezası ile tecziye edilmiş ise, bu durum adı geçen hakkında verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararından bağımsızdır ve; adı geçen hakkında verilen disiplin cezasının uygulanması icap eder.

V- SONUÇ: 1- Yukarıda temas edilen hususlar ve ilgili mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde: adı geçenin mahkum olduğu cezaya dayanak yasa hükmündeki değişiklik nedeniyle yargılamanın iadesi yoluyla yeniden yargılanan, adı geçen hakkında verilen “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” kararı ile, adı geçen hakkında daha önce verilen ve kesinleşen mahkumiyet kararının tüm sonuçlarıyla ortadan kalktığı,

2- Adı geçenin Devlet Memurluğuna son verilmesi, adı geçen hakkında verilen Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması kararıyla hükümsüz kalan … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 04.07.2010 tarihli kararı uyarınca olduğu, söz konusu kararın hükümsüz kalması nedeniyle, adı geçenin Devlet Memurluğuna son verilmesine ilişkin İdaremiz işleminin dayanaksız kaldığı, bu nedenle dayanağı ortadan kalkan idaremiz işleminin geri alınarak adı geçenin görevine başlatılmasının gerektiği,

3- Adı geçenin, denetim süresi içinde başkaca bir suç işlemesi nedeniyle hakkındaki hükmün açıklanması durumunda, yeniden görevine son verilmesinin gerektiği,

4- Adı geçen hakkında (varsa) İdaremizce başlatılan bir disiplin soruşturması neticesinde verilen bir disiplin cezası varsa, bu cezanın Hükmün Açıklanmasının geri Bırakılması Kararı’ndan bağımsız olarak ve derhal uygulanmasının gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Bilgi ve gereğini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

Birinci Hukuk Müşaviri


BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNDE ÇALIŞAN HANGİ MÜHENDİSLERE, EK ÖZEL HİZMET TAZMİNATI VERİLİR?

Sayı : B.09.1.TKG.061-045-02-12-808/ / /2012

Konu : G.V.Ö.

DÖNER SERMAYE İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜNE

ÖZET: Teknik Hizmetler Sınıfında mühendis unvanıyla sürekli olarak … İlinde görev yapan adı geçenin, Devlet Memurlarına Ödenecek Zam Ve Tazminatlara İlişkin Karar’ın “bölgelere göre verilecek ek özel hizmet tazminatından” faydalanması gerektiği düşünülmektedir.

İlgi : a) 12.09.2012 tarihli ve 6396 sayılı yazınız,

b) 28.09.2012 tarihli ve 20204 sayılı yazı.

I- GÖRÜŞ SORULAN KONUNUN ÖZETİ: İlgi (a) yazınız ve eki 01.08.2012 tarih ve 15301 sayılı İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığı yazısında; Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü kadrosunda olup Tapu ve Kadastro … Bölge Müdürlüğünde mühendis olarak görev yapan G.V.Ö. teknik personele ödenen, bölgelere göre verilecek ek özel hizmet tazminatından faydalanıp faydalanmayacağı soru konusu edilmektedir.

II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ: Görüş bildirilmemiştir.

III- İLGİLİ ULUSLAR ARASI HUKUK, ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI: 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Zam ve Tazminatlar” başlığını taşıyan 151. maddesinin (II) numaralı fıkrasının A/c alt bendinde, Teknik Hizmetler Sınıfına dahil kadrolarda görev yapanlardan; Görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak bu Kanunda belirtilen en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarı baz alınmak suretiyle tespit edilen oranları aşmamak üzere, Bakanlar Kurulunca belirlenecek esas, ölçü ve nispetler dahilinde Özel Hizmet Tazminatı ödeneceği öngörülmüştür.

Aynı alt bendin devamında, Teknik Hizmetler Sınıfına dahil kadrolarda bulunan personelden kalkınmada öncelikli yörelere sürekli görevle atananlara, bu yörelerde fiilen çalıştıkları sürece ayrıca 35 puana kadar ilave yapılabileceği belirtilmektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 151. maddesine dayanılarak, 05/05/2006 tarih ve 26159 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, Devlet Memurlarına Ödenecek Zam Ve Tazminatlara İlişkin Karar’ın “bölgelere göre verilecek ek özel hizmet tazminatı” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında, “ Teknik ve sağlık hizmetleri sınıflarına dâhil kadrolarda bulunan ve ekli IV sayılı Cetvelde gösterilen yerleşim birimlerine sürekli görevle atananlara, bu yerlerde fiilen çalıştıkları sürece, ekli II sayılı Cetvelin (E) ve (F) bölümlerinde bölgeler itibarıyla belirlenen özel hizmet tazminatı oranları ek olarak ödenir…” denilmekte olup devamında ödemeye ilişkin esaslar sıralanmıştır.

IV-DEĞERLENDİRME: İlgi (a) yazınız ve eki 01.08.2012 tarih ve 15301 sayılı İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığı yazısında; adı geçenin Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü kadrosunda olup Tapu ve Kadastro … Bölge Müdürlüğünde mühendis olarak görev yaptığı belirtilmekte ise de, ilgi (a) yazınız ve İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığının ilgi (b) yazısı ekinde alınan bilgi ve belgelerden, adı geçenin görev yerinin Sivas, unvanın Mühendis olduğu, Teknik Hizmetler Sınıfında, 5. derce kadroda, 7. Derecenin 2. Kademesinde aylık aldığı ve; aynı belgeler arasında bulunan Personel Tanıtım Formunun “ Geçici Görev Yeri” ile ilgili sütunun boş olması nedeniyle de, adı geçenin görev yaptığı yerde geçici görevle bulunmadığı sonucu çıkmaktadır.

Ayrıca, adı geçenin maaşını Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü kadrosunda almasının, Devlet Memurları Kanunu’nun 4. Maddesinin (B) fıkrası uyarınca sözleşmeli personel pozisyonunda çalışanların memur kadrolarına atanmasına ilişkin Devlet Memurları Kanununda değişiklik yapılmasına dair 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden kaynaklandığı, İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığının ilgi (b) yazısında belirtilmektedir.

V-SONUÇ: İlgi (a) ve (b) yazılar eki belgelerden, adı geçenin görev yerinin … olduğu ve sürekli olarak bu bölgede görev yaptığı, ayrıca … İlinde geçici görevli olarak bulunduğuna ilişkin bilgilere de rastlanmadığından, adı geçenin Devlet Memurlarına Ödenecek Zam Ve Tazminatlara İlişkin Karar’ın “bölgelere göre verilecek ek özel hizmet tazminatından” faydalanması gerektiği düşünülmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

Birinci Hukuk Müşaviri


LOJMAN VE KREŞ KOMİSYONUNA SENDİKA TEMSİLCİSİ ÇAĞRILMALI MI?

Sayı : B.09.1.TKG061-045-02-12-603/ / /2012

Konu : Sendika temsilcilerinin komisyonlara

katılımı hk.

TAPU VE KADASTRO XII. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNE

HATAY

ÖZETİ: Sendika temsilcilerinin komisyonlara katılımı hakkında.

İlgi: 10.05.2012 tarihli ve 647.04/68 sayılı yazınız.

I- GÖRÜŞ SORULAN KONUNUN ÖZETİ: İlgi yazınızla; Bölge Müdürlüğünüzdeki disiplin ve lojman komisyonlarına sendika temsilcilerinin üye sıfatıyla mı yoksa gözlemci olarak mı katılacakları hususunda Müşavirliğimiz görüşünün istenildiği anlaşılmakla gerekli inceleme yapılmıştır.

II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ: 26.12.2005 tarihli ve 2005/20-1614 sayılı Genelgemizin “ Bu hükümler doğrultusunda; 1- Bölge Müdürlüklerimiz ve Tapu Sicil Müdürlükleri ile Kadastro Müdürlüklerince, hiyerarşi takip edilerek ve merkezdeki ilgili ana hizmet birimleri marifetiyle, merkez birimlerimiz tarafından ise doğrudan,… görüş istenilmesi gerekmektedir.” hükmündeki usule uygun olarak, bundan sonra görüş istenilmesi gerekmekte olup, ayrıca ilgi yazınızla Bölge Müdürlüğünüzdeki disiplin ve lojman komisyonlarına sendika temsilcilerinin gözlemci olarak katılacakları yönünde görüş bildirdiğiniz anlaşılmaktadır.

III- İLGİLİ ULUSLAR ARASI HUKUK, ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI : 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 134 üncü maddesi “(Değişik: 2381 - 2.2.1981) Disiplin ve soruşturma işlerinde kanunlarla verilen görevleri yapmak üzere Kurum Merkezinde bir Yüksek Disiplin Kurulu ile her ilde, bölge esasına göre çalışan kuruluşlarda bölge merkezinde ve; kurum merkezinde ayrıca Millî Eğitim müdürlüklerinde birer Disiplin Kurulu bulunur.”,

24/10/1982 tarihli ve 17848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin 3 üncü maddesi “Disiplin ve soruşturma işlerinde kanunlarla verilen görevleri yapmak üzere kurum merkezinde bir Yüksek Disiplin Kurulu ile her ilde, bölge esasına göre çalışan kuruluşlarda bölge merkezinde ve her kurum merkezinde ayrıca İl Millî Eğitim Müdürlüklerinde, Başkan ve Üyeleri bu Yönetmelikte belli edilen yetkililer tarafından görevlendirilmek suretiyle birer Disiplin Kurulu kurulur.”,

4 üncü maddesi “… (Ek fıkra: 2005/9138 - 4.7.2005 / m.1) Hakkında disiplin soruşturması yürütülen Devlet memurunun üyesi olduğu sendikanın temsilcisi de bu maddede belirtilen disiplin ve; yüksek disiplin kurullarında yer alır. Her bir disiplin ve; yüksek disiplin kurulunda görevlendirilen temsilci ilgili sendika tarafından önceden bildirilir. Bu şekilde üyesi çift sayıya ulaşan kurullarda oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın kararına itibar edilir….

III- (Değişik: 2005/9138 - 4.7.2005 / m.1) BÖLGE DİSİPLİN KURULU:

Valinin veya görevlendireceği vali yardımcısının başkanlığında,

a) Bölge Müdürü (Başkan),

b) Bölge Müdürü (Başkan)'nün görevlendireceği bir müdür yardımcısı,

c) Sosyal ve idari hizmetleri yürütmekle görevli amir,

d) Personel veya ünite amiri veya benzer hizmetleri yürütmekle görevli amirden kurulur.”

23.09.1984 tarihli ve 18524 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Konutları Yönetmeliğinin 18inci maddesi “Komisyon kararını gerektiren konutların oturmaya hak kazananlara tahsisi amacı ile, konut tahsis komisyonları kurulur. Bu komisyonlar kurum veya kuruluşların yetkili makamlarınca belirlenen üç kişiden oluşur. Ayrıca iki yedek üye tesbit edilir.”,

14.12.2010 tarihli ve 27785 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Başbakanlığımızın 2010/26 sayılı Genelgesinde “…2) Katılımcı ve demokratik yönetim anlayışının gerçekleştirilmesi ve şeffaflığın sağlanması açısından kamu personelini ilgilendiren lojman, kreş vb. sosyal haklara ilişkin olarak yapılan çalışma ve komisyonlara uygulamanın kapsamına giren kurum, birim veya işyeri bazında en çok üye kaydetmiş sendikadan bir temsilcinin katılımına imkân sağlanacaktır.

3) Disiplin hükümlerinin uygulanmasına yönelik olarak;

- 657 sayılı Kanuna tabi kurum ve kuruluşlarda 2005 yılında yapılan düzenlemeyle gerçekleştirildiği gibi 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi personel istihdam eden kuruluşlarda çalışan kamu görevlilerinin üyesi olduğu sendikanın temsilcisinin de disiplin ve yüksek disiplin kurulu çalışmalarına katılmalarına imkan sağlanması,...”

Hükmündedir.

IV- DEĞERLENDİRME: İlgi yazınız konusu, konu hakkındaki Başkanlığınız görüşü ve dayanağı mevzuat hükümlerinin birlikte incelenmesi neticesinde;

24.10.1982 tarihli ve 17848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin 4 üncü maddesi “…Her bir disiplin ve yüksek disiplin kurulunda görevlendirilen temsilci ilgili sendika tarafından önceden bildirilir. Bu şekilde üyesi çift sayıya ulaşan kurullarda oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın kararına itibar edilir…”, 23.09.1984 tarihli ve 18524 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Konutları Yönetmeliğinin 18 inci maddesi ile 14.12.2010 tarihli ve 27785 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Başbakanlığımızın 2010/26 sayılı Genelgesinin “2) ... çalışma ve komisyonlara: uygulamanın kapsamına giren kurum, birim veya işyeri bazında en çok üye kaydetmiş sendikadan bir temsilcinin katılımına imkan sağlanacaktır.” hükümleri uyarınca, Bölgeniz Disiplin Kurulu ve Bölgeniz Lojman Komisyonuna katılan sendika temsilcilerinin üye sıfatıyla değerlendirilmesinin uygun olacağı kanaati hasıl olmuştur.

V- SONUÇ : Bu itibarla;

24.10.1982 tarihli ve 17848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin 4 üncü maddesi “…Her bir disiplin ve yüksek disiplin kurulunda görevlendirilen temsilci ilgili sendika tarafından önceden bildirilir. Bu şekilde üyesi çift sayıya ulaşan kurullarda oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın kararına itibar edilir…”, 23.09.1984 tarihli ve 18524 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Konutları Yönetmeliğinin 18 inci maddesi ile 14.12.2010 tarihli ve 27785 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Başbakanlığımızın 2010/26 sayılı Genelgesinin “2) ... çalışma ve komisyonlara: uygulamanın kapsamına giren kurum, birim veya işyeri bazında en çok üye kaydetmiş sendikadan bir temsilcinin katılımına imkan sağlanacaktır.” hükümleri uyarınca, Bölgeniz Disiplin Kurulu ve Bölgeniz Lojman Komisyonuna katılan sendika temsilcilerinin üye sıfatıyla değerlendirilmesinin uygun olacağı mütalaa edilmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
Birinci Hukuk Müşaviri

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber