Avukata, avukat odasında dayak iddiası

DHKP-C operasyonu kapsamında tutuklanarak cezaevine konulan ÇHD'li avukatlar yaşadıklarını kendilerini ziyaret eden CHP heyetine anlattılar.

Kaynak : Radikal
Haber Giriş : 01 Şubat 2013 12:26, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Avukata, avukat odasında dayak iddiası

Cumhuriyet Halk Partisi’nin milletvekilleri Veli Ağbaba, Özgür Özel ve Nurettin Demir’den oluşan “Cezaevleri İnceleme Komisyonu”, CHP Gençlik Kolları Başkanı Emre Doğan ile birlikte 29 Ocak’ta Çağdaş Hukukçular Derneği yönetici ve üyelerine yönelik yapılan operasyonda tutuklanan avukatları ziyaret etti.

Bakırköy Kadın Tutukevi’nde kalan avukatlar Naciye Demir, Nazan Betül Kozaağaçlı, Ebru Timtik, Şükriye Erden ve Barkın Timtik ile Kandıra F Tipi’nde kalan Güçlü Sevimli, Taylan Tanay, Günay Dağ, Selçuk Kozaağaçlı’yı ziyaret eden CHP heyetinin tuttuğu notlara göre avukatlar, iddia edildiği gibi, bürolarında “11 çelik kapı” bulunmadığını belirtti. Avukat Taylan Tanay ve arkadaşları, emniyette avukat görüşme odasında polisler tarafından dövüldüklerini kaydetti. Avukatlar heyete şu bilgileri verdi:

“ÇELİK KAPI YOK”

Taylan Tanay: Çelik kapı yok. Kapı anahtarlı olmadığı halde kırarak girdiler. Savcı 1 saat sonra geldi. Kapının kilitli olmadığını gösterdim. Derneğin üye listesini aldılar. ÇHD’nin işçi hakları broşürü, ‘görülmüştür’ damgalı cezaevi mektuplarını aldılar. Kentsel dönüşüm dosyalarını, Hrant Dink dosyasını aldılar. Emniyette 15 polis üzerime çıkıp parmak izimi zorla aldı ve dövdüler. Bu şiddeti izlemeye gelen polisler bile vardı. Avukat görüşme odasına attılar. Odada da dövdüler. Polisin kamuoyunda işkenceci olarak gösterilmeye çalışıldığını ama 2004’ten beri işkence yapmadıklarını söylediler. Bizi işkenceci gibi gösteriyorlar dediler. Savcılıkta ÇHD’nin eylemleriyle suçladılar. Engin Çeber, Güler Zere gibi 30’a yakın olaya ilişkin basın açıklamaları için suçladılar. “30 açıklama yetiyorsa Türkiye’deki her örgütle ilgili suçlayabilirsiniz dedim. “30’a yakın İBDA-C, Ergenekon, Oda Tv basın açıklamasına katıldım. Onlardan da suçlanabilirim” dedim. Daha önce 20 Temmuz 2012’de resmi dinleme yapıldı. DHKP-C ile ilgili takipsizlik kararı verildi. “İşçi eylemlerini yönlendiriyorsun” diyorlar. DİSK’in avukatıyım. “Dursun Karataş’ın cenazesine niye katıldın” diye sordular. Karataş’ın avukatıyım. Ailesi vekalet verdi, her şeyini cenazesini, mezarını, imamını her şeyini ben yaptım. ÇHD’yi 12 Eylül bile basmadı. Bu dönem 12 Eylül’den daha kötü bir dönem ve bununla herkese mesaj veriliyor. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’yle görüştük. Af Örgütü ile görüştük. Rapor verdik. Şimdi buradayız. 2010’da üç kez Adalet Bakanı ile görüştük. 2007’de bomba taşımışsam niye görüştü? Ayşenur Bahçekapılı’nın bizleri sadece ismen tanıdığını söylemesine çok üzüldük. Hala üyemiz ve kendisi ile 2006’da 50-60 kez görüştük. Başbakan, ÇHD üyesi olarak tanıttı Bahçekapılı’yı. Bizi tanımamasına şaşırdım.

“AMİR ZİYARET ETTİ”

Tanay ayrıca, emniyette tutulduğu sırada yanına gelen sivil giyimli bir amirle yaşadığı diyalogu da anlatarak şunları söyledi: Amir –o gelince herkes ayağa kalktığı için amir olduğunu biliyorum- sivil halde koltuğa oturdu. Seni görmeye geldim, bizi sürekli işkencecilikle suçluyorsunuz. ‘İşkence nedir, tartışmaya geldim’ diye müstehzi bir ifadeyle güldü. ‘Geçen programa çıkmıştın, Söz Sizde’ye katıldın. Bize işkenceci, onursuz dedin. Seni görmeye geldim” dedi. Programda, ‘Polis kötü muamele yapmak istemiyor da şartlar onu zorluyorsa kimse polislik yapmak zorunda değil, dışarıda birçok farklı mesleği onuru ile yapan kişi var’ dediğim için onlara onursuz dediğimi çıkartmış ve bunun üzerine bana ‘Polisi incitiyorsun. Özel olarak seni görmeye geldim’ dedi.

‘BOĞAZIMI SIKARAK TÜKÜRÜK ÖRNEĞİ ALDILAR’

CHP heyeti ile görüşen diğer avukatların anlattıkları ise şöyle:

Avukat Naciye Demir: Emniyette yerde sürüklendim. Gözaltı süresince hiç su verilmedi, tuvalete günde bir kez çıkarıldım. Pasaportumda parmak izim olduğunu söylememe rağmen 3-4 kişi beni yatırdı, üzerime çıktılar zorla kolumu bükerek parmak izi aldılar. Bundan dolayı ellerim ve ayaklarım şiş ve sakat. Tükürük örneği almak için 5-6 kişi zorla boğazımı sıkarak örnek aldılar. Sorgumda, müvekkillerime dosya gizlilik kararı bulunan soruşturmalarda neden susma hakkını kullandırdığımı sordular. Örgüt baskısıyla susma hakkı kullandırdığım söylendi. Bir arkadaşımla konuşmamda telefonda sıkılıp “Off” demişim, niye “Off” dedin diye sordular. Hepsi yasal 43 basın açıklamasına neden katıldığımı sordular. Bu 43 rakamı eksiktir, ben 100’lerce basın açıklamasına katılmışımdır. Basın açıklamalarındaki resimlerimi suç kanıtı olarak gösterdiler. 1 Mayıs’ta tertip komitesinin talebiyle görev almam soruldu. Yine 1 Mayıs 2011’de üzerinde ÇHD yazan kırmızı önlüğü neden giydiğimi de sordular.

‘BİZİM ÜZERİMİZDE YARGI HAKLARI YOK’

Selçuk Kozaağaçlı: Emniyette ellerimi kollarımı bağlayarak, üzerime çullanarak parmak izi aldılar. Ayrıca hukuka aykırı şekilde tükürük, saç ve kan örneği aldılar. Doktoru uyarmama rağmen hukuka aykırı şekilde zorla kan ve saç aldılar. Türk hukukunda en ağır şarta bağlanmış işlemlerinden birisi DNA almaktır. Bu bir hukuksuzluktur. Bizler bu mahkemeleri tanımıyoruz. Bizim üzerimizde yargı hakları yok. Cuma sabahı olayı Suriye’de duydum. Pazar sabahı geldim. Avukatlığımız ve ÇHD’nin faaliyetlerinden dolayı alındığımızı düşünüyorum.

‘MAHİR ÇAYAN VE MAO KİTAPLARINI ALDILAR’

Nazan Betül Kozaağaçlı: Evdeki aramada Mahir Çayan’ın eserlerini, eşimin baro ajandasını, Mao’nun seçme eserlerini, cezaevinden görülmüştür mühürlü “Vızgelir” mizah dergisini aldılar. Emniyette zorla arama yapıldı. Parmak izimi 3-4 kişi üstüme oturarak zorla aldılar. Polislerin şiddetiyle ağzımız zorla açarak, hekimin önünde ağzıma bilmediğim bir alet sokarak zorla tükürük aldılar. Polis kin doluydu adeta bunu fırsat bilerek intikam alıyordu. Savcılıkta şunlar soruldu: Katıldığımız basın açıklamaları. Adliyenin önünde yapmış olduğumuz Engin Çeber basın açıklaması. 2000 yılında Ulucanlar Cezaevi önündeki basın açıklaması.

‘MİSAFİRLERİM TUTUKLANDI’

Ebru Timtik: Sabah 04.00’te kapımı bir kez çaldılar. Bir dakika sürdü sürmedi, kapıyı hemen kırdılar. İki misafirimiz vardı. Erdem Hanoğlu ve Kamile Kasır misafirdi, bizim yüzümüzden tutukladılar. Asansörle değil, merdivenden kafamıza vura vura indirdiler. Banyomuzda 7-8 ay önce kayıt cihazı bulduk. Parmak izi ve tükürük alınırken zor kullandılar ve şiddet uyguladılar, bunu kameraya aldılar. Tükürük alınırken burnumu tuttular, bilincimi yitirdim. Zeynel Öztürk’ün ve bir imamın ölüm emrini vermek, ajanlık gibi haberler bizi üzdü.

‘HATIRA TOPA DELİL DENİLDİ’

Şükriye Erden: Ajandalarımı, çocukların müzik ve film CD’lerini aldılar. Parmak izi, tükürük alınırken şiddet uyguladılar hastane bahçesinde bile şiddet uyguladılar, tuvalete çıkarmadılar ve su vermediler. F Tipi filminin galasında bizlere verilen haberleşme “top”ları kanıt olarak alındı. 2010-2012 yılında gözaltına alınan müvekkillerime susma hakkını niye kullandırdığım soruldu.

Barkın Timtik: Emniyette şiddete uğradım, zorla parmak izi, tükürük örneği alındı. Gitsin büromuza baksınlar 11 kapı ve kozmik oda var mı?

Güçlü Sevimli: ÇHD’nin açıklamalarındaki resimlerimizi sordular. 1 Mayıs, 8 Mart, 16 Mart, 2 Temmuz Sivas mitingine katılıp katılmadığımı sordular. ÇHD’nin karar defterini ve üye listesini aldılar.

Günay Dağ: Parmak izi ve tükürük örneği alınırken zor kullanıldı ve şiddet gördüm.

Üniversite öğrencisi Mert Toka

“OĞLUMU KAFASINI DUVARLARA VURARAK DARP ETTİLER”

Yine DHKP/C operasyonu kapsamında tutuklanarak İzmir 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ne konan üniversite öğrencisi Mert Toka’nın ayakkabılarını çıkarmadığı gerekçesiyle 20-25 gardiyan tarafından dövüldüğü, başının duvara ve kalorifere vurulduğu iddia edildi.

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde okuyan Mert Toka, geçen 18 Ocak’ta DHKP/C’ye yönelik operasyonda tutuklanarak İzmir Kırklar 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ne konmuştu. Annesi Aylin Dolar 21 Ocak’ta ziyaretine gittiği oğlunun dövülmüş halde karşısına çıktığını açıkladı. Anne Aylin Dolar şunları söyledi:

“Oğlumun yüzü mosmordu, gözleri şişmişti. Dudağından kan geliyordu. Ne olduğunu sordum; ayakkabı kontrolü sırasında darp edildiğini söyledi. Diğer arkadaşlarının arasından alınıp havalandırma boşluğuna çıkarıldığını, 20-25 gardiyanın dayağına maruz kaldığını anlattı. Havalandırmada kafasını kalorifere ve duvara vurduklarını söyledi. Çocuğu yere yatırmışlar. Tekmelemiş, üzerinde tepinmişler. Daha sonra tekrar hücreye almışlar.”

25 Ocak’ta İzmir Cumhuriyet Savcılığı’na giderek suç duyurusunda bulunan anne Dolar, 30 Ocak’ta bir kez daha ziyaret ettiği oğlunun, “Müdür beni çağırdı, ‘Burada kurallar böyle, uyman gerekiyor’ dediğini söyledi. Ayakkabılarını çıkarmalarını istediklerini, ‘Onursuz aramayı reddediyoruz’ şeklinde slogan attıkları için haklarında tutanak tutulduğunu anlattı. Ayrıca geceleri baskın şeklinde sayımlar yapılıyormuş” dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber