Yeni bir 28 Şubat mı?

Haber Giriş : 12 Ocak 2006 15:42, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

"Önümüzü kesmek istiyorlar." Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu sözünü, daha önce dile getirmiş olduğu "Birileri düğmeye bastı" değerlendirmesiyle birlikte ele aldığımızda şu sonuç ortaya çıkıyor: En üsttekinden en aşağıdakine, AKP'liler, yeni, ikinci bir 28 Şubat sürecinden kaygılanıyorlar.

AKP'liler kafayı en fazla medyaya, en çok da büyük bir medya grubuna takmış durumdalar. Halbuki "bir kısım medya" dönemi AKP hükümetiyle, hele Erdoğan'ın başbakan olmasıyla çoktan geride kaldı. Çünkü AKP iktidara gelir gelmez AB için kolları sıvadı. Ama esas neden, medyanın -özellikle de sahip ve yöneticilerinin-istikrar saplantısı. Tabii AKP eliyle "irtica"nın ehlileşmesi beklentisini de unutmamak gerek. Özetle, son yirmi yılda medyanın bir hükümete ve onun başbakanına bu kadar sempatik, en azından empatik; iyiniyetli ve anlayışlı yaklaştığını hatırlamıyorum.

Güven bunalımı
Peki AKP niye hâlâ medyaya kuşkuyla yaklaşıyor?

1) Medya sahiplerinin bir bölümü ekonominin başka alanlarında da varlık gösterdiği için sık sık "çıkar çatışmaları" yaşanabiliyor;

2) AKP'liler büyük medyanın ulusal ve uluslararası sistemle varolan ilişkilerinden rahatsız. İç ya da dış bazı odakların hükümete medya üzerinden vurduğunu/vurabileceğini düşünüyorlar;

3) Erdoğan siyasetin basamaklarını hep büyük medyaya rağmen, hatta onunla çatışarak tırmandı. Bu yoğun geçmişin etkisiyle kalıcı güven ortamı sağlanamıyor;

4) AKP'liler, ortak bir geçmişe sahip olmadıkları kişi ya da çevrelere genellikle şüpheyle bakıyorlar. Kuruluşu veya seçim öncesi AKP'ye transfer olan isimlerin çoğu ya gemiyi terk etti ya da küskünleri oynuyorlar. Erdoğan'ın tercümanı ve dış ilişkiler danışmanı Egemen Bağış'ın dışında fazla "başarı örneği" de yok. Yani özel uçaklardaki, özel yemeklerdeki vs. samimiyet görüntüleri, AKP'nin ve Başbakan'ın "gazeteci milleti"ne tam olarak güvendiğinin kanıtları değil.

Bu filmi görmemiştik
28 Şubat sürecini hatırlayalım: Ordu rahatsızlığını her vesilede, açıkça dile getiriyor; ordu tarafından (dez)enforme edilen medya bunları hiç sorgulamadan -hatta kendi meslektaşlarını da aslanlara atarak- yayıyor; "silahsız kuvvetler" diye adlandırılan bazı "sivil" görünümlü kuruluşlar da bu rahatsızlığı topluma yaymaya çalışıyordu.

Bugünse bunların hemen hemen hiçbiri yaşanmıyor: Ne sivil siyasete olur olmaz müdahale eden bir ordu, ne "hükümet düşmanı" bir medya ne de büyük toplumsal hareketlilik var. Bunların yerine bazı generallerin arada sırada yaptıkları çıkışlar, birkaç köşe yazarı ve internet sitesi, bir de çok gürültü yapan ama şu ana kadar büyük kitleleri peşinden sürükleyemeyen bir "ulusalcı cephe"...

Yeni bir 28 Şubat'ın dış ayağıysa tamamen sakat, öncelikle, dokuz yıl önceki gibi bir Türkiye-ABD-İsrail üçgeninden söz edebilmek mümkün değil;

* İsrail'de siyasi dengeler tam anlamıyla altüst oldu. Zaten AKP'nin İsrail ile ilişkileri RP'ye kıyasla çok iyi;

* Pentagon'daki casus skandalı İsrail'in Washington'daki etkisi zayıflatmış durumda;

* İslam dünyasına demokrasi taşıma iddiasındaki George W. Bush yönetiminin sık sık örnek gösterdiği Türkiye örneğinin başarısızlığını istemesi anlamlı değil. Zaten Bush kendi başını kurtarmaya çalışıyor...

Bir avuç yeni-muhafazakârın (neo-con) yeni bir 28 Şubat için lobi yaptığı doğru ama Irak fiyaskosundan sonra iyice itibar kaybeden bu kişileri ABD'de çok fazla ciddiye alan yok. Türkiye'de, başbakan dahil çok kişinin, bu çevreleri bu kadar önemsemelerini anlayabilmek de mümkün değil.

ruşen çakır/vatan

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber