Bakan Çelik Milli Eğitim Bakanlığı'nda 30'a yakın müşavir bulunduğunu ve müşavirlerin yüzde 90'ının hiçbir iş yapmadığını belirtti.

Haber Giriş : 16 Ocak 2004 17:26, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bakan Çelik Milli Eğitim Bakanlığı'nda 30'a yakın müşavir bulunduğunu belirten Çelik, müşavirlerin yüzde 90'ının hiçbir iş yapmadığını belirtti.

Çelik, 1 Eylül 2003 tarihinde Doğu ve Güneydoğu illerinde bulunan Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) ile Pansiyonlu İlköğretim Okullarının (PİO) durumlarıyla ilgili araştırma yapılması için gönderdiği müşavirler tarafından hazırlanan raporlardan bazılarında belirtildiği gibi durumun 'vahim' olmadığını bildirdi. Çelik, kendisinin de yatılı okullarda kaldığını, yatılı okulların şartalarını ve fiziki durumlarını çok iyi bilenlerden birisinin kendisi olduğunu söyledi. Çelik, sekiz yıllık eğitime geçilmesinin ardından doğu ve güneydoğuda iklim şartlarından dolayı taşımalı eğitime geçildiğini ancak iklim şartlarından yolların kapanması gibi sıkıntıların yaşandığını söyledi. Taşımalı eğitime alternatif olarak bölgedeki YİBO ve PİO'ların kurulduğuna işaret eden Çelik, 1 Mayıs 2003 tarihindeki Bingöl depremi sonrasında bölgedeki bu okulların daha fazla gündeme geldiğini, deprem sonrasında dayanıklılık testleri yaptırdıklarını, müşavirlerin de bu amaçla bölgede araştırma yapmaları için gönderildiklerini anlatı.


''MÜŞAVİRLERİN YÜZDE 90'I İŞ YAPMAZ''

Milli Eğitim Bakanlığı'nda 30'a yakın müşavir bulunduğunu belirten Çelik, müşavirlerin yüzde 90'ının hiçbir iş yapmadığını belirtti. Bakanlık müfettişlerinin iş açısından yoğunluğuna dikkat çeken Çelik, müşavirleri söz konusu okullara gönderip, kendisine bilgi vermelerini istediğini söyledi. Çelik, müşavirlerin yapması gereken iş konusu ve dogu ve güneydoğuya gönderilmeleriyle ilgili basında çıkan haberlerle ilgili olarak şunları kaydetti:

''YİBO'ları PİO'ları gidip inceleyeceklerdi. Ama bir müfettiş gözüyle değil. Genellikle müfettişler kağıt üzerinde birşeyler ararlar. Yıllarını eğitimde geçirmiş insanlar olarak gideceklerdi, olayı yerinde inceleyeceklerdi. Çocuklarla bire bir konuşacaklardı. Yatılı okuldaki personelle görüşeceklerdi, inşaat durdumuna bakacaklardı, yemek durumuna, çamaşırhane durumuna, yatakhane durumuna. Bütün bunları yerinde görerek rapor yazıp getireceklerdi. Bir kısım arkadaşımız bunu yaptı. Bu görevlendirmeyi ben yaptım ve biz bunu yaparken de yine malum bazı gazeteler 'Bakan bakanlık müşavirlerini sürgüne gönderdi' ya da 'Sürgün furyası' diye yazdı. Bu görevlendirmeden sonra işin ilginç tarafı bunlardan bazıları beni bakan niye görevlendiriyor diye mahkemeye dava açtı ve görevlendirmeleri iptal edildi. Bunu anlamam mümkün değil. Müşavir ne iş yapar? Şimdi o gözle baktığımızda bütün mülkiye müfettişlerinin, bütün sayıştaş denetçilerini, bütün maliye müfettşlerini Ankara'dan bir yere göndermemeniz lazım ve bunları da bir yere gönderdiğiniz zaman, onlar kendilerini sürgüne gönderilmiş insanlar olarak düşünüp, mağduriyetlerini ortaya koyarak, bunun engellenmesi için adımları attı. Böyle bir şey olabilir mi? ama neticede bazı arkadaşlarımız gittiler. YİBO'larda incelemeler yaptılar. YİBO'lardaki durum bir akadaşımızın raporuna yansıdığı gibi çok vahim değil''.

Çelik, ''Biz tabiki aynanın yüzümüze tutulmasından dolayı hiçbir zaman şikayetçi olmayız'' diyerek, YİBO ve PİO'lardaki bu proplemlerin ortaya çıkmasından dolayı herhangi bir rahatsızlık duymuş olması halinde kendisinin müşavirleri bölgeye resmi görevlendirme yaparak araştırma yaptırmaması gerektiğinin altını çizdi. Çelik, yatılı okullarda var olan proplemlerin ortaya çıkması gerektiğini ancak söz konusu proplemlerin bir yılın veya son 6 ayın proplemi olmadığını ifade ederek, söz konusu proplemlerin 'Kronik' proplemler olduğunu söyledi. Basına raporu veren müşavirin iyi niyetli birisi olmadığını kaydeden Çelik, raporun kendisine verilmeden önce basına verilmesinin anlamlı olduğuna dikkat çekti. Çelik bu konuda şunları kaydeti: ''Müşavir arkadaşımız da iyi niyetli değil. Niçin? o raporu bize getirir, biz o raporu değerlendiririz, gereğini yaparız. Mesele şudur, bir cerrah hastalıklı bir organı keser alır, bir ur çıkarır karnından midesinden. Ama bu uru alıpta hastanenin giriş-çıkışı en bol olan bir köşesinde sergilemez. Onu bir kavanozun içine koyar, hataları laboratuvara gönderir. Orada üzerinde gerekli incelemeler yapılır, gereken ne ise o yapılır. Şimdi sürekli olarak eksiklikleri, aksaklıkları, çürümüşlükleri, kokuşmuşlukları ön tarafa çıkarırsan, bunu bu şekilde takdim ederseniz, medya bunları olumsuz tarafıyla manşetlere taşırsa YİBO okullarına karşı velilerde, öğrencilerde çok ciddi bir soğuma olur. İşte esas 8 yıllık kesintisiz eğitimin baltalanması böyle olur''.

Yatılı okulları, raporda belirtildiği şekilde 'öcü' gibi tanıtmanın öğrenci velilerini bu okullardan soğutacağını kaydeden Çelik, araştırma yapmak için bölgeye göndermek istediği müşavirlerden kimilerinin mahkemeye başvurup gitmek istemediğini belirtti. Çelik, hükümetlerin değişmesi sonucu her bakanlıkta görevden alınan üst düzey bürokratların müşavirlik kadrosuna çekildiğini, bu sistemin yanlış olduğunu söyledi. Bakan'ın başarılı olması için ekip halinde üst düzey bürokratı ile gelip hükümetin düşmesi sonucu bürokratların da bakan gibi ayrılması halinde müşavirlerin kızağa çekilmeyeceği ve kamuoyunda 'bankamatik' memuru olarak anılmayacaklarını anlatan Çelik, böyle bir uygulamanın olması halinde de değişik kesimlerden 'kadrolaşma' şeklinde eleştiri getirildiğini anımsattı

habervitrini

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber