'Tayt giymedim baleden sınıfta kaldım'

Kanal 7'de yayınlanan Gündüz Gece programının sunucusu Kürşat, aslında konservatuar mezunu bir tenor. Üniversitede saksafon ve bale dersleri aldı. Hatta tayt giymediği için sınıfta kaldı. Müzikoloji alanında yüksek lisans yaptı, doktoraya hazırlanıyor. Araştırma alanı ise flamenko ve bozlak benzerliği.

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 07 Haziran 2015 11:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Tayt giymedim baleden sınıfta kaldım'

Hale Kaplan Öz

Siz onu belgesel programından tanıyorsunuz ama bilmediğiniz pek çok yönü var. Kanal 7'de yayınlanan Gündüz Gece programının sunucusu, Türk Halk Müziği sanatçısı Kürşat'tan bahsediyoruz. İki yıldır köy köy geziyor Anadolu'yu. İlginç bulduğu her şeyi de biriktiriyor. Organik tohum en değer verdiklerinden. Gezdiği yerlerden topladığı yumurtalardan çıkan civcivleri İstanbul'daki evinin bahçesinde büyütüyor. Müzikoloji alanında akademik çalışmaları bulunan Kürşat şu sıralar yeni albüm çıkarmaya hazırlanıyor.

- Bu program neyin peşinde? Yöresel kodların mı?

Evet. Tamamen köylü gibi yaşayan insanların peşine düşüyoruz. Yaşlı teyzeleri, söyledikleri mani ve türküleri, aşklarını, karı-koca ilişkilerini ekrana getiriyoruz. Gözlemlediğim şey şu: Gördüğüm teyzelerin yüzde 60'ı kaçarak evlenmiş. Zamanın modasıymış demek...

- Tavsiye üzerine mi gidiyorsunuz?

Bazen davet alıyoruz, bazen araştırıp gidiyoruz. Ama en güzel hikaye spontane gelişendir. Bazen yolda bir teyze görüyoruz. Oturup sohbet ediyoruz. Bir programa bedel oluyor.

- Sürekli geziyorsunuz ve bir yanda akan gündelik hayatınız var. Sizce bu çok sürdürülebilir bir iş mi?

Çok yorucu. Konservatuar mezunuyum. Yüksek lisans yaptım. Bu işlerden dolayı doktoramı devam ettiremiyorum. Bu kadar çok seveceğimi tahmin etmemiştim. Annesiz babasız büyüdüm ben. Gezdiğim yerlerdeki teyzeler bana aile oldu. Beni babaannem büyüttü. Ona nasıl davranacağımı çok iyi biliyordum, tek varlığımdı. Yaşlıların dilinden anlıyorum o nedenle. Onunla da didişirdik, severdim bunu. Şimdi teyzelerle o ilişkiyi sürdürüyorum.

BU İŞ HİÇ AKLIMDA YOKTU

- Babaanne yanında büyümek size ne kattı?

Kültürün taşıyıcısı onlar. 'Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır' derdi babaannem. Her şeye söyleyeceği bir atasözü vardı. Bana öğrettiklerini dünyanın en ünlü üniversitelerinde bulamazdım. 'Evlen' derdi bana, 'Bırak şu el kızlarını... Leylek senin nereden komşun? Yazın gelir güzün gider' derdi. Amcam rahat bırak çocuğu diye itiraz edince ona da döner 'Oğlum sana n'oluyo? İnek buzağılıyor, öküzün karnı ağrıyor' diye cevabı yapıştırırdı. Her sözü derindi. Ben bu işe başlarken 'Bildiğimin alimi, bilmediğimin talibiyim' dedim. Şimdi köylerin starıyım. Benim adım Anadolu'da Karaoğlan. İş olarak görmüyorum yaptığımı. Beni İstanbul'dan kurtaran aile ziyaretleri gibi görüyorum.

- Herkesin yapmayı istediği bir işi yapıyorsunuz. Bu hayaliniz miydi?

Hayır. Hiç aklımda böyle bir proje yoktu. İnsanlar bana mail atıyorlar 'Gezip yiyip para kazanma işini yapmam için hangi üniversiteyi okumam lazım? Bana yardımcı olun' diye.

- Doktora hangi alanda olacak?

Müzikoloji üzerine yaptım yüksek lisansımı. Doktoramı da flamenko ve bozlakların benzeşmesi konusu üzerine yapmak istiyordum. Yoğunluktan dolayı şu ara devam edemiyorum. Anadolu'da türkülerin ağıtların içinde büyüdüm. Türkücü olmak da yoktu hayalimde. Ama siz dilemeseniz de Allah sizi hazırlıyor ilerideki işlerinize.

- Konservatuarda klasik müzik, bale gibi dersleri seviyor muydunuz?

Baleyi hiç sevmedim. Zeybek, halay , horon... Hepsini öğrendim. Ama bale... 'Ben tayt giymem hocam' dedim ve sınıfta kaldım giymediğim için. Baktım çok direnmeye de gerek yok. Ertesi yıl hoca 'Sınıfta sadece ben olacağım' deyince giydim, performansımı sergiledim ve geçtim dersten. Sahnede duruş tekniğiyle ilgili çok önemli olduğunu düşünüyorum balenin. Baleye gerek varmış da tayta gerek yokmuş... Ayrıca okulda bağlama ve saksafon çalmayı öğrendim. Keyifle çalıyorum.

BAHÇEM CİVCİV DOLU

- Bu program size neyi öğretti?

Ben bir gezgin olduğumu öğrendim. Böyle bir ruh taşıyormuşum. Herhalde bir yerde 'Seyahat Ya Resulallah' dedim. Şansım da şu ki tüm gittiğim yerlerde teyzeler bana dua ediyor. Para versen bu kadar dua alamazsın. Anadolu, ağzı dualı analarla dolu. Bunu öğrendim. Necip bir millet olduğumuzu biliyordum, bunu bizzat gördüm.

- Sizi şaşırtan, aksi bir olay hiç mi olmadı?

Hayır. Maşallah bugüne kadar gittiğim hiçbir yerde kötü karşılanmadım.

- Beğenmediğiniz yemek oldu mu peki?

O oldu evet. Programdan sonra söyledim. Bu güzel olmamış teyze ben bunu yiyemem diye. Sonra bana yumurta kırdı. Aslında yemek seçmem. Sadece dereotu, tarçın gibi baskın aromaları sevmiyorum.

- Geleneklerini en çok koruyan yöre hangisi?

Dağ köylerine çok gidiyoruz. Toroslar mesela. Elektrik yok, çadırda yaşıyorlar. Güneydoğu'nun bazı yerleri de böyle. Özellikle kadınlar yöresel kıyafetlerini koruyor, kullanıyor. Başlarında çiçek taşıyan kadınlar var... Tavşan bacağından fırça yapmışlardı mesela bunu hatırlıyorum. Bacağı yağa banıp ekmeğe onu sürüyorlardı. Bu yüzyıllardır orada süren bir gelenek belli ki. Böyle el değmemiş yerleri tanıtırken korkuyorum, bu doğallık bozulur diye.

- Bu yaşantıya imrendiğiniz oluyor mu?

Gerçekten çok doğal yaşıyorlar. Su dağdan geliyor içiyorlar, fatura derdi yok. Elektrik zaten kullanmıyorlar. Bir gün sordum 'Sizin hiç derdiniz yok mu?' Bana şöyle dedi 'İlerideki oğlak var ya. O biraz topallıyor. Bunun annesi böyle değildi.' Bu derdi duyunca içim cız etti. 'Eskinin acısı bile tatlıydı' diyor mesela biri. İnsan imreniyor hakikaten.

- Tevekkül de o topraklarda yaşıyor hala.

Dağın başında tek başına bir teyze görüyoruz. 'Korkmuyor musun teyze? Ayı vardır burada' diye soruyoruz. 'Oğlum ayı ne yapacak ki bana diyor. Allahcığım beni korur' diye cevaplıyor. Tevekkül orada var hala. Üstelik dağdaki ayıya da zarar gelsin istemiyor. Onu da bir can olarak görüyor çünkü. Doğayla ve tüm canlılarla ilişkileri böyle. Bilinç düzeyi yükselsin diye de biz programda bu tür vurgular yapıyoruz zaten.

- İstanbul'da kendi yaşamınıza alıyor musunuz bu kültürü?

Bahçeşehir'de müstakil bir evde yaşıyorum. Birçok yerden aldığım yumurtalardan civcivler çıktı. Anadolu'nun tavukları bahçemde şimdi. Horozlarım sabahları ötüyor. Komşularımı biraz rahatsız ettim başlarda ama onlar da alıştı. Artık ekmeğimi yapabiliyorum rahatça. Yufka açmayı biliyorum. Zaten Anadolu'dan bir sürü alet edevat getirdim. Organik tohumları da toplamaya devam ediyorum.

TELEFONUMU VERDİĞİME PİŞMAN EDENLER VAR

İletişiminiz programla sınırlı kalmıyor herhalde...

İsteyen herkese telefon numaramı veriyorum köyde. Sürekli telefon ediyorlar. Gece 2'de arayan bile oluyor. Mesela 'Cumanız mübarek olsun' diye onlarca kişi arıyor. Gittiğim her köyde dostum var. Numaramı alanlardan biri 'Bak rahatsız ederim seni' demişti. 'Ara ne olacak' dedim. Hakikaten sık sık rahatsız ediyor şu an (gülüyor). Buradan parasız çıksam Anadolu'yu gezsem, aç kalmam. Ailem yok belki ama Anadolu'da büyük bir aşiretim oldu diyebilirim.

TEYZELER ÇOK 'LAN'LI KONUŞUYOR

- Çekimlerde en çok nereleri makaslıyorsunuz?

Bana 'lan'lı çok konuşuyor teyzeler. Bunları kesmiyoruz ama küfür de oluyor arada onları kesiyoruz.

- Yeni albüm hazırlıkları içindesiniz. Nasıl bir albüm olacak?

10 gün sonra çıkacak albümüm nasipse. Biraz daha fantezi müzik ağırlıklı oldu bu albüm. Sevdiğim şarkıları koydum. Teyzelere okudum ilk önce şarkıları gezdiğim yerlerde. Beğenmediklerini en net biçimde onlar söylüyor. Nabzı orada tuttum yani.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber