'Silah bırakmadan 'süreç' başlamaz'

Silahın olduğu yerde demokrasinin işlemeyeceğini ifade eden Başbakan Davutoğlu, "Ya kendi iradeleri ile ya da bizim irademizle silahı bırakacaklar. Bu gerçekleşmeden çözüm sürecine benzer süreç olmaz" dedi.

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 24 Ocak 2016 07:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Silah bırakmadan 'süreç' başlamaz'

Hasan Öztürk - BERLİN

Başbakan Ahmet Davutoğlu, terör örgütü PKK'nın mutlaka silah bırakmak zorunda kalacağını söyledi.

Almanya ziyareti dönüşü, uçakta basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını cevaplandoran Davutoğlu, PKK'nın kendi isteğiyle ya da devletin iradesiyle mutlaka silah bırakmak zorunda kalacağına işaret etti. Davutoğlu, silahsızlanma gerçekleşmeden çözüm sürecine benzer süreçlerin yaşanmayacağını kaydetti. Silahın olduğu yerde demokrasinin işlemesinin çok zor olduğuna dikkat çeken Başbakan Davutoğlu, "Geçmişle bu süreçle silahların bırakılmasını amaçlıyorduk. İnat ettiler silahlanmayı arttırdılar. Bu silahsızlanmayı ya kendi iradeleri ile ya da bizim irademizle yapacaklar. Hala ek talep varsa demokratikleşme içinde yaparız. Silahsızlanmayı müzakere konusu yapmayız.

SABOTE ETTİLER

Meclis'te HDP var. Eğer son derece gereksiz açıklamalarla sabote etmeselerdi, ben kendileriyle görüşecektim. Bana bir tek ülke gösterin. Demokratik bir devletin olduğu yerde, meşru polis, asker dışında bir silahlı grubun herhangi bir küçük köyü dahi kontrol almasına dair örnek göstersin. Hiç kimse içeriden dışarıdan halkın yüzde elliye yakınının gücünü almış biri hükümetin silahlı grupla müzakere etkimesini bekleyemez. Bu gruplar çıkacak, silahlı gruplar bırakacaklar, ondan sonra her şey konuşulur" ifadelerini kullandı.Davutoğlu, muhalefetten bir partinin daha çıkacağı üzerine yapılan değerlendirmelerin hatırlatılması üzerine, "7 Haziran ile 1 Kasım arası Bahçeli bir partinin bizden çıkacağını söylüyordu. Ben de 'muhalefetten çıkar' diyorum. AK Parti kale gibi sağlam. İnşallah anayasayı değiştiririz. Ama bu sistem 2019'a kadar sarkarsa, 2019'da üç seçimi birden alırız" diye konuştu.

TÜRKİYE'YE İLGİ

Dışarıdan Türkiye'ye karşı izlenimin nasıl olduğunun sorulması üzerine, Davos ve Londra'daki görüşmeleri çerçevesinde, Türkiye'nin yükselen bir pazar ve bölgede merkez olabilecek bir ülke konumunda görüldüğünü söylen Davutoğlu, şu ana kadar çok sayıda yatırımcı ile görüştüğünü belirterek, "Çok büyük yatırımcılar var. Genel olarak Türkiye hakkında kanaatleri olumlu. Reformları yakından takip ettiklerini gördüm. Ben de hepsine, 'Türk yatırımcılar gibi özel muamele göreceksiniz, istediğiniz zaman arayabilirsiniz' dedim" ifadelerini kullandı.

ALGI YÖNETİMİ

Sözde akademisyenlerin imzalarını da değerlendiren Davutoğlu, "Benim bunlarla mücadele etmek için hukuki kalkana ihtiyacım yok. Akademik olarak mücadele ederim. Gitmeden önce de onlara meydan okudum 'çıkın bilimsel değeri var mı' diye sordum. Konuşan olmadı. Ama dışarıda algı yönetimi yapmaya kalktılar. Dünyanın her yerinde 'terörü teşvik' diye bir suç vardır" dedi.

İstanbul yükselen yıldız

Çevre bölgelerdeki krizlerin kaygılandırıcı olduğunu ama o krizlerin Türkiye için olumlu taraflarının da olduğunu sözlerine ekleyen Davutoğlu, kriz yaşanan yerlerin önemini kaybettikçe Türkiye'nin tek güvenli liman halini aldığını dile getirdi. "Tarihin akışını görmek isterseniz devletlere değil şehirlere bakın" dediğini aktaran Başbakan Davutoğlu, İstanbul'un gittikçe artan öneme sahip bir şehir olduğunu, Bağdat, Şam ve Kahire'nin ticari merkez olma önemini kaybettiğini, Atina gibi şehirlerin ise ekonomik sorunlar nedeniyle önemini kaybettiğini vurguladı. "Moskova da dahil Afro Avrasya merkez hattında İstanbul dışında yükselen şehir yok" diyen Davutoğlu, sözlerine "Bu da İstanbul'a dönük özel ilgiye sebebiyet veriyor. Bu hafta ilk defa Atatürk Havalimanı Frankfurt'u geçti. İstanbul, Londra ve Paris'ten sonra üçüncü büyük liman oldu. 1 Kasım seçimleri hepsine pozitif etki bırakmış. Herkesin aradığı istikrar, güvenlik ve dinamizm" diye devam etti.

Davutoğlu: Kırmızı çizgimiz Cumhurbaşkanı

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Diktatör bozuntusu" diye hakaret eden Kılıçdaroğlu'na hak ettiği cevabı başta Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere AK Partililer vermişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da hem 100'er bin liralık dava açmış, hem de son muhtarlar toplantısında isim vermeden Kılıçdaroğlu'nun seviyesine ilişkin düşüncelerini söylemişti.

Söz konusu hakaretler üzerine Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun seviyesini tarif ederken "Fikri yok, hakaret ve küfür ediyor" ifadesini kullanmıştı.

Gerçekten de Kılıçdaroğlu, kurnaz olabilir, laf cambazı olabilir...

Fakat "fikir üretme" konusunda sınıfta kalmış bir siyasi liderdir...

Hele ki tutarlılık meselesinde..!

O yüzden, baş edemediği düşünceye ya da siyasetçiye karşı hakaret etmeyi kendine şiar edinmiştir. Kılıçdaroğlu'nun seviyesini Davutoğlu kibarca "Fikri yok, hakaret ve küfür ediyor" cümlesi ile tarif etmiştir.

'Ahkam kesmek isteyen işgüzarlar var'

Başbakan Ahmet Davutoğlu göreve geldiğinden bu yana ilk kez 5 günlük yurt dışı gezisinden döndü.

3 ziyareti peş peşe gerçekleştirdi Davutoğlu... Londra ve Davos'ta iş dünyası ile buluştu. Berlin'de ise, Almanya ile Türkiye bir masa etrafında bakanlar kurulunu topladı.

Seyahatin Berlin kısmını takip etme şansım oldu. Akabinde uçakta Başbakan'a sorularımız oldu. Ayrıntılarını biliyorsunuz.

Ancak size dikkatimi çeken birkaç hususu aktarmak istiyorum.

Uçakta Başbakan'ın çok keyifli olduğunu gördüm. Hatta ilk cümlemiz "Çok neşelisiniz" oldu. Bu cümleye mukabelede bulundu.

Başbakan Davutoğlu'na Kılıçdaroğlu'nun hakaret dolu sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yeterince sahip çıkılmadığı yönündeki eleştiriler hatırlatıldı. Tepkisi sert oldu.

"İşgüzarların eleştirilerine prim vermem" diyerek başladığı konuşmasında, "Ben kolay kolay kırmızı çizgi ifadesini kullanmam ama Cumhurbaşkanlığı devlet makamıdır. O her zaman tüm tartışmaların üzerindedir. Devlet makamı sebebiyle de şahsi dostluğumuz sebebiyle de benim için de Ak Parti için de kırmızı çizgidir" dedi.

"Hiçbir konuşmam yok ki kendisinin bu ülkeye yaptığı hizmetleri anmış olmayalım ya da Cumhurbaşkanı'na yönelik yanlış tavır olduğunda sessiz kalmış olalım" dedikten sonra "Ahkam kesmek isteyen işgüzarlar olabilir. Biz eleştirilerine de bakmayız ahkam kesmelerine de bakmayız" diyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarındaki uyumu bozmak isteyenlere işaret etti.

'Baskın seçimden söz etmek doğru değil'

Davutoğlu'na "Yakın gelecekte bir baskın seçim ya da erken seçim olacak söylentileri var, siz ne düşünüyorsunuz" diye de soruldu.

Cevabı "Bu bir spekülasyon, nasıl çıktı bilmiyorum. Erken seçim, baskın seçimden bahsetmek doğru değil" oldu.

PKK terör örgütünün son günlerde güvenlik güçlerinin etkili mücadelesi nedeniyle zora düştüğünü biliyoruz. Tam da böyle bir dönemde, yeniden "çözüm süreci, müzakere, masa" ifadeleri sıklıkla dillendirilir oldu.

Bu bağlamdaki soruya ise Başbakan'ın ifadesi şu oldu:

"Silahsızlanmayı ya kendi iradeleri ile ya da bizim irademizle yapacaklar. Silahsızlanma gerçekleşmeden çözüm sürecine benzer süreç olmaz. Hiç kimse halkın yüzde elliye yakınının gücünü almış bir hükümetin silahlı grupla müzakere etmesini bekleyemez."

Bu iklimde uyumdan başka seçenek olmamalı

TUR uçağı Atatürk Havalimanı'na indiğinde sohbetimiz devam ediyordu Başbakan ile. Toplantı bittiğinde ise aklıma gelen ilk kelime "uyum" oldu..!

Gerçekten de Türkiye'nin hedeflerine ulaşması için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nun uyumunun büyük önemi var. Bu uyum bozulduğunda ya da bozulma eğilimine girdiğinde sorunların derinleşeceğine kuşku yok.

Terörle mücadeleden, dış politikaya, 2023 vizyonuna kadar tüm hedeflere ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öncülüğünde Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun uyumu ile gidebiliriz.

Şu anda yasal mevzuatın ötesinde iki devlet adamının yıllara dayanan hukukları bu uyumu sağlıyor.

İlk turda yüzde 52 ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanı... Kongresini yapmış bir Ak Parti... Milletin yüzde 49.5 oyunu almış bir iktidar var.

Bu iklimde uyumdan başka bir seçenek olmamalı.

Sizce de öyle değil mi?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber