'Bankacılık sektörü kendisini kendi ayağından vurmadı'

Şimşek, geriye iş aleminin seferberlik anlayışı ile bu yeni rekabetçi ortamı kullanmasının kaldığına işaret ederek, "Bankacılık sektörünün kendisini kendi ayağından vurmadığı bir dönem. Niye? Az önce söylediler; hep birlikteyiz. Biz destek olacağız, biz önünüzü açacağız, siz reel sektöre destek olacaksınız." şeklinde konuştu.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 07 Aralık 2016 17:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Bankacılık sektörü kendisini kendi ayağından vurmadı'

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Bugün biz AB ile 'Gümrük Birliğini, hizmetler, kamu alımları ve tarımı içerecek şekilde nasıl genişletiriz, nasıl pozitif bir gündem oluştururuz' onun çabası içerisindeyiz. Nisan ayında AB ile bu konuda bir zirve yaptık. İnşallah 2017 yılında bu müzakereler güçlü bir şekilde başlar ve hızlı bir şekilde biter. Çünkü o Türkiye'nin rekabet gücünün toptan bir şekilde artmasını sağlar diye düşünüyorum." dedi.

Şimşek, Türkiye İş Bankası tarafından Dünya Gazetesi iş birliğiyle düzenlenen "İş'le Buluşmalar" toplantısında, Türkiye'nin rekabet gücünün arzulandığı kadar yüksek olmadığını, makro finansal istikrar olmadan rekabet gücünü artırmanın çok zor olduğunu kaydetti.

Öngörülebilirliğin bunun en önemli bileşeni olduğunu aktaran Şimşek, "Fiyat istikrarı olmazsa olmazdır. Çünkü fiyat istikrarı olursa iş alemi düşük ve uzun vadeli kaynağa erişir. Dolayısıyla makro finansal istikrar kritik bir değişken." diye konuştu.

İş gücü verimliliğine değinen Şimşek, Türkiye'nin küresel kriz sonrası aktif iş gücü politikalarını en iyi kullanan ülke olduğunu, bu dönemde 6,8 milyon kişiye iş bulunduğu bilgisini vererek, şunları kaydetti:

"Çok ciddi bir rakam. Belki işsizlik oranları inmedi diye söylenebilirsiniz, doğru. Bizde iş gücüne katılım oranı yüzde 44'lerden yüzde 52-53'lere çıktı. Bizde genç nüfus var, çalışma çağındaki nüfus yıllık yüzde 1,7, Avrupa'da yüzde 0,1 artıyor. Dolayısıyla bu esneklik konusunda biraz daha mesafe kazanabilirsek, başarabiliriz. Amerika 320 milyonun üzerinde nüfusa sahip. Şu anda işsizlik oranı yüzde 4,6. Tabii her türlü esneklik var. Örneğin Amerika'da kıdem tazminatı yok, part time çalışmanın önünce hiçbir engel yok, iş garantisi yok ama istihdam bol. Yüzde 4,6 işsizlik oranı aslında tam istihdam demek. Üniversite mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 2'ler civarında. Dolayısıyla iş gücü verimliliğini artırabilmek için bir taraftan eğitim, eğitimin kalitesi, ama öbür taraftan da sistemin esnek kurgulanması son derece önemli."

- "Yatırımların üretken alanlara, ticarete konu olan malların ve hizmetlerin üretimine odaklanması gerek"

Başbakan Yardımcısı Şimşek, "Biz eğer ürün piyasalarında rekabeti artırabilirsek, verimliliği de artırabiliriz." dedi.

Her ne kadar verimlilik yatırımla doğrudan ilişkili olsa da buradaki önemli diğer bir bileşenin rekabet olduğunu vurgulayan Şimşek, bütün ürün piyasalarında ve hizmet sektörlerinde rekabetin önündeki engellerin kaldırıldığı ölçüde Türkiye'nin de rekabet gücünün artacağını kaydetti.

Şimşek, özelleştirme ve kayıt dışılıkla mücadelenin bu nedenle çok önemli olduğunu dile getirdi.

Rekabetin önündeki engellerin kaldırılmasının hem verimlilik artışına, hem de inovasyona yol açtığını aktaran Şimşek, Türkiye'nin bu konuda kat etmesi gereken mesafe olduğuna dikkati çekerek, "Özellikle kayıt dışılıkla mücadelede daha kat edeceğimiz çok mesafe var." ifadelerini kullandı.

Şimşek, rekabet gücünü artırmanın kısmen yatırımlarla ilgili olduğunu, yatırımların üretken alanlara, ticarete konu olan malların ve hizmetlerin üretimine odaklanması gerektiğinin altını çizdi.

Kaynakların zaten sınırlı olduğunu belirten Şimşek, "Bunu sadece bir temenni olarak ifade ederseniz olmuyor. Maliye ve vergi politikasını o şekilde şekillendirmek lazım. O konuda da aslında kat edeceğimiz çok mesafe var. Rekabet gücünü bu da önemli ölçüde etkiliyor." diye konuştu.

- "Enerjide de Türkiye'nin yerli kaynakları harekete geçirmesi çok etkili olacak"

Mehmet Şimşek, önemli konulardan birisinin küresel piyasalara entegrasyon olduğunu belirterek, "Bu olmazsa olmazdır." dedi.

Yüksek lisansı sonrasında Amerikan Büyükelçiliği'nin Ekonomi Bölümünde çalıştığı bilgisini veren Şimşek, o zamanlar Amerikalıların Türkiye'yi Gümrük Birliği'ne sokabilmek için destek verdiğini söyledi.

Şimşek, kendisinin de o dönem reel sektör bu konuda ne düşünüyor diye Anadolu'yu gezdiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Çok iyi hatırlıyorum; reel sektör bu konuya pek meyilli değildi. 'Anahtarlarımızı alıp Avrupalılara verseler daha iyi olur' şeklinde bir yaklaşım vardı. En çok gürültü de belli sektörlerden geliyordu. Mesela otomotiv sektöründen... O dönemde Türkiye'nin toplam otomotiv ihracatı 329 milyon dolardı, bugün 20-25 milyar dolardan bahsediyoruz. Rekabet çok önemli. Ticarete açık olmak, bölgesel ve küresel entegrasyon, refah artışı açısından olmazsa olmazdır. Aslında rekabet gücünün gelişmesi açısından da olmazsa olmazdır. Bugün biz AB ile 'Gümrük Birliği'ni, hizmetler, kamu alımları ve tarımı içerecek şekilde nasıl genişletiriz, nasıl pozitif bir gündem oluştururuz' onun çabası içerisindeyiz. Nisan ayında AB ile bu konuda bir zirve yaptık. İnşallah 2017 yılında bu müzakereler güçlü bir şekilde başlar ve hızlı bir şekilde biter. Çünkü o Türkiye'nin rekabet gücünün toptan bir şekilde artmasını sağlar diye düşünüyorum."

Şimşek, enerjinin de öneminden bahsederek, "Kim ne derse desin enerji çok belirleyici bir faktördür. Yani rekabet gücü açısından hala çok kritik bir değişkendir. Enerjide de Türkiye'nin özellikle yenilenebilir, yerli kaynakları harekete geçirmesi, ki bu konuda ciddi bir ilerleme var, çok etkili olacak." dedi.

Firmalar açısından rekabetçi olmanın önemine değinen Şimşek, firmaların küreselleşmesinin rekabet etmeleri açısından çok kritik olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yani tek bir pazara, tek bir ürüne sırtınızı dayadığınızda, zaman zaman büyük sıkıntılar yaşayabiliyorsunuz. O nedenle Türkiye'nin iç pazarının büyük olması bizi tembelliğe itti diye düşünüyorum. İç talep güçlü olduğu için... İçeride marjlar nispeten yüksek olduğu algısı vardı en azından.

Şirket ölçeğinde küreselleşme arzulanan düzeyde olmadı. Yani ihracata tali bir konu olarak bakıldı. Yani ana bir iş olarak genelde görenler mutlaka vardır da ama ben Türkiye geneli için konuşuyorum. Onun için aslında firma düzeyinde de rekabetçi olmak için biraz dışarıya açılmak lazım. Bugün dünyada 1,8 milyar orta sınıf var. Tahminlere göre bu 2030 yılında 5 milyar kişiye ulaşacak. Bence 5 milyara hitap etmek ve oraya da bir iş modeli geliştirmek çok kritiktir."

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin aslında çok iyi bir reform programı ve yol haritasının bulunduğunu belirterek, "Diğer problemlerle mücadele etmekten bugüne kadar arzuladığımız hızda belki bunları devreye koyamadık. Ama inanıyorum ki referandum sonrasında ülkenin önü tekrar açılır ve hızlı bir şekilde Türkiye belirsizlikleri geride bırakır, çok hızlı bir şekilde bu reformları uygulamaya koyar." dedi.

Şimşek, Türkiye İş Bankası tarafından Dünya Gazetesi iş birliğiyle düzenlenen "İş'le Buluşmalar" toplantısında yaptığı konuşmada, nitelikli insanın her şeyin başı olduğunu belirterek, bir ülke için beşeri sermayenin en güçlü sermaye ve kritik değişken olduğunu kaydetti.

Şirket ölçeğinde de bunun değişmediğini ifade eden Şimşek, şunları söyledi:

"Bir alanda odaklanma aslında ülkeler için de önemlidir. 'Her alanda ben çok iyi olacağım' derseniz kimse sizi ciddiye almaz. Ama çıkıp 3 nicelik belirleseniz gerçekten kaynakları, enerjinizi o alanlara yoğunlaştırsanız başarılı ve rekabetçi olma şansınız daha yüksek. Tabii en iyi bildiğiniz işleri yapacaksınız. Diğer konuları ise gerekirse başkalarına vereceksiniz, onlardan faydalanacaksınız. Genelde bizim siyaset söyleminde üreticileri korumak, yanında olmak vardır. Aslında tüketicileri iyi korursak üreticileri iyi korumuş oluruz. Çünkü küresel ölçekte bir şeyi satabiliyorsanız o zaman zaten o rekabet gücünü edinmişsiniz."

Şimşek, Türkiye'nin yakın dönemini anlayabilmek için birçok noktanın birleştirilmesi gerektiğini anlatarak, Türkiye ekonomisinin inanılmaz dirençli bir ekonomi olduğunu dile getirdi.

Türkiye ekonomisinin birçok kez stres testinden geçtiğini aktaran Şimşek, kamu maliyesinin sağlam olduğunu vurguladı.

Şoklara kamu maliyesinin güçlü olduğu ortamda yakalandıklarını ifade eden Şimşek, bugün Hazine Müsteşarlığı ve Kredi Granti Fonu arasında Hazine Destekli Kefaletlere İlişkin Protokol imzalandığını anımsattı.

Şimşek, Türkiye'nin bilançosuna olan inancın bozulmaması gerektiğini anlatarak, sözlerine şöyle devam etti:

"Dolayısıyla bunu açığı artırarak değil, daha önce ortaya koyduğumuz orta vadeli programa sadık kalıp daha çok bütçe içinde kaynakların yerini değiştirerek bir anlamda önceliklendirerek yapmaya çalışacağız. Küresel kriz, Avrupa borç krizi, Orta Doğu'daki gerilim, kaos, terör, FETÖ'nün iktidarı ele geçirme mücadelesi, Rusya ile olan sıkıntılar, bütün bu şokları Türkiye büyük bir direnç göstererek atlattı. Yani 2008'den bu yana bunların hepsini yaşadık, parti kapatma davası dahil olmak üzere. Bütün bu bahsettiğim krizlerin etkisi var, Türkiye yaklaşık yüzde 3,5 büyümüş."

Bu zorlukların geride bırakıldığı ve güçlü bir reform uygulamasına geçildiği bir dönem düşünüldüğünde gelecek ile ilgili kötümser olunması için bir sebep olmadığını vurgulayan Şimşek, "Evet, sıkıntılar var ama biz bu sıkıntıların farkındayız, bunları çözmek için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Gönül isterdi ki Türkiye bu felaketlerden nasibini almasaydı ama yaşandı, gelinen noktada Türkiye ekonomisi büyük bir direnç gösteriyor. Kamu maliyesi hala güçlü bir nitelikte, diğer sıkıntıları da aşabiliriz. Aslında Türkiye önceliklerini iyi belirledi ama daha çok mesafe kaydetmemiz lazım." şeklinde konuştu.

Şimşek, eğitim kalitesinin artırılmasının önemine dikkati çekerek, yavaş yavaş gereken adımların atıldığını dile getirdi.

Türkiye'nin en büyük sıkıntılarının başında tasarruf meselesinin geldiğini aktaran Şimşek, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin bu sene tasarruf oranı yüzde 13,5-14 civarı olacak gibi görünüyor. Dünyada ortalama tasarruf oranı yüzde 25, gelişmekte olan bizim gibi ülkeler yani orta üst gelir grubuna dahil ülkeler yüzde 32,5. Bizim yatırıma ihtiyacımız var. Bu yatırımları da iç tasarruflarla finanse etmemiz lazım. Fakat gelin görün ki bizim vatandaşımız arzulanan düzeyde kenara para koymuyor. Diyebilirsiniz ki 'zaten ülkenin gelir düzeyi düşük, neyi tasarruf edecekler?' Öyle değil, Türkiye'nin kişi başına milli geliri Çin'in 1,5 katı neredeyse. Biraz abarttım ama. Asgari ücreti çok çok üstünde. Fakat Çin'de tasarruf oranı yüzde 48.

Bu tasarruflar yatırıma, üretime, ihracata dönüşüyor. Türkiye'nin bu anlamda mutlaka tasarrufları artırması lazım. Biz aslında çok güçlü destekler veriyoruz, bireysel emeklilik kapsamında. Bu otomatik katılım meselesi de bunun bir ürünü ama yetmez. İşgücü piyasası reformu ile tasarruflar arasında yakında ilişki var. İşgücü piyasası esnek olsa daha çok kişi istihdam edilse ne olur biliyor musunuz? Bağımlı nüfus azalır. Yani bir ailede birden çok kişi gelir elde edeceği için tasarruf imkanı artıyor."

Şimşek, birinci sınıf patent kanununun çıkarılması gerektiğini söyledi.

- "Bankacılık sektörünün kendisini kendi ayağından vurmadığı bir dönem"

Başbakan Yardımcısı Şimşek, Türkiye ekonomisinin büyük bir direnç gösterdiğini, muhtemelen en kötü dönemin geride kaldığını söyledi.

Sıkıntıları bildiklerini belirten Şimşek, "Aslında çok iyi bir reform programımız, çok iyi bir yol haritamız var. Diğer problemlerle mücadele etmekten bugüne kadar arzuladığımız hızda belki bunları devreye koyamadık. Ama inanıyorum ki referandum sonrasında ülkenin önü tekrar açılır ve hızlı bir şekilde Türkiye belirsizlikleri geride bırakır, çok hızlı bir şekilde bu reformları uygulamaya koyar. Bütüncül yaklaşım gerekiyor, bizim söylediğimiz bu." şeklinde konuştu.

Şimşek, Hazine üzerinden sadece reel sektöre destek verileceği söylenirse piyasaların Türkiye'nin CDS'lerini patlatacağını aktararak, "Ama şu başlıklarda reform çalışmalarımız var, bunların hepsini devreye koyuyoruz. Bu beklentileri de, geleceği de şekillendirecek, temellerimizi sağlamlaştıracak. Biz Batı ile ilişkilerimizi güçlendiriyoruz. Avrupa ile daha bütünleşeceğiz. Bakmayın siz Amerika'daki söyleme. Biz tam aksine rekabet gücümüzü artırmak için daha çok entegrasyon istiyoruz. Çünkü biz korkmuyoruz. Daha rekabetçi olacağız." ifadelerini kullandı.

Para politikasında maliye politikasında olduğu gibi rasyonel, gerçekçi bir düzlemde gideceklerini anlatan Şimşek, bunların hepsi bir arada olduğu zaman bunun bütüncül bir yaklaşım olacağını dile getirdi.

Şimşek, geriye iş aleminin seferberlik anlayışı ile bu yeni rekabetçi ortamı kullanmasının kaldığına işaret ederek, "Bankacılık sektörünün kendisini kendi ayağından vurmadığı bir dönem. Niye? Az önce söylediler; hep birlikteyiz. Biz destek olacağız, biz önünüzü açacağız, siz reel sektöre destek olacaksınız." şeklinde konuştu.

Şu anda zor bir dönem olduğunu belirten Şimşek, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu zorlukları görüyoruz, farkındayız. Kolay da değil. Ama muhtemelen diyorum çünkü yakın coğrafya hala sıkıntılı. Muhtemelen en kötüsü geride kalmıştır. Şimdi ufak bir belirsizlik var. Yönetimde istikrar, temsilde adaleti sağlayacak bu anayasa değişikliğini de aradan çıkartırsak, Türkiye, inanıyorum ki tekrar o rutin diye tabir edilecek reform gündemine, rasyonel zemine hızla gelecek."

"Bugün bizim gerçekliğimiz, algımızdan daha iyi." diyen Şimşek, ama Türkiye'nin gerçekliğini daha da iyileştirmeleri gerektiğinin altını çizdi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber