Yeni üniversiteler kim için?

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 28 Mart 2007 07:30, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59

abbas güçlü

Hükümetin son bir yıl içerisinde 50'ye yakın yeni üniversiteye vize vermesi, tartışmaları da beraberinde getirdi. Hatta başta akademisyenler olmak üzere toplumu ikiye böldü.

Son aylarda yaşanan tartışma, yıllar öncesi yaşanan köprü tartışmalarının bir benzeri. Hatırlanacağı gibi, köprü tartışmaları Boğaz Köprüsü yapılsın mı, yapılmasın'la mı başlamış, ardından satarsın satamazsın'a dönüşmüştü.

Şimdiki tartışma ise üniversite isteyenler ile karşı çıkanlar şekline dönüştü. Anlayacağınız, çok yanlış bir mecraya girdi.

Üniversiteye karşı çıkıyormuş gibi görünenler, aslında üniversiteleri en fazla isteyenler. Onların karşı çıkması, üniversite kavramının zaafa uğraması. Üniversitelerin politik amaçla açılması.

İlle de üniversite diyenlerin haklı gerekçeleri olsa da bunu bir dayatma şeklinde gündeme getirmeleri ve olmazsa olmaz diye, karşı çıkanları hiçbir gerekçe göstermeden suçlamaları, samimiyetlerine gölge düşmesine neden oldu.

Peki, Türkiye'nin yeni üniversitelere ihtiyacı yok mu? Elbette fazlasıyla var. Ama bu, üniversiteden ne beklediğimize bağlı. Şimdi pek çok ilde olduğu gibi, falanca ilde var da biz de niye yok diyerek üniversite istenmesi hiç doğru değil. Hele hele istihdam kapısı olarak görülmesi hataların en büyüğü.

Bir dönem her ile, her ilçeye, lise kampanyası başlatılmıştı. Bu, ardından her ile bir fakülteye dönüşmüş, şimdi ise her ile bir üniversite haline geldi.

Yeterince ilgi ve kaynak ayırıldığı sürece yeni üniversitelerin açılmasından daha sevindirici bir şey olamaz. Ama doktora çalışmalarında yaşanan yanıltıcı durumun bu konuda da yaşanması ileride büyük üzüntülere neden olabilir.

Son yıllarda Türkiye'de doktora yapan bilim insanı sayımızda çok hızlı artış var. Dışarıdan bakıldığında Türkiye'nin bilime olan aşkı giderek artıyor gibi gözüküyor. Gerçekten rakamlar da bu yönde. Ama içine girip baktığınızda madalyonun öteki yüzü çok farklı.

Mastır ve doktora yapanların çok önemli bir bölümü bu çalışmayı, bilime duyduğu aşk için değil farklılık için yapıyor. Kimi daha geç askere gitmek için, kimi işe girerken bir avantaj sağlar diye kimi de en iyi meslek öğrenciliktir anlayışından yola çıkarak bu aktiviteyi sürdürüyor.

Elbette içlerinde gerçek bilim adamları da var. Ama sayıları o kadar az ki...

YÖK, TÜBİTAK, MEB başta olmak üzere bilime yön veren kurumların hemen hepsi birbiriyle kavgalı. Bu yüzden de ulusal bir bilim politikası oluşturamıyoruz. Bunu yapamadığımız için de her şey el yordamıyla gelişiyor. Tıpkı yeni üniversitelerin kurulması gibi.

Komşu illere üniversite açtınız, bize de açın, yoksa zırnık oy alamazsınız diye bir tehdit ve o tehditten korkup tamam size de üniversite açıyoruz demekten daha büyük bir aymazlık olur mu? Maalesef oluyor.

İşte bu yüzden de pek çok kurum gibi üniversite kavramı da giderek imaj erozyonuna uğruyor. Politikacılar kendi imajlarını yeterince zedelediler. YÖK de öyle. Ne olur kendi düştükleri bu duruma üniversiteleri de düşürmesinler. Çünkü onlar gelip giderler ama üniversiteler hep kalacaklar ve onlar gelecek için çok önemliler.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber