Rektör Kalaycıoğlu: Cumhurbaşkanını halka seçtirmek felaket olur

Haber Giriş : 10 Temmuz 2007 12:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesinin uzun vadede hükümet ile Cumhurbaşkanlığı makamını karşı karşıya getireceğini, yürütmedeki iki başlılıktan kaynaklanan mevcut sorunlarla uğraşan parlamenter düzen içinde çatışmaları daha da artıracağını savundu.

Kalaycıoğlu, ?Ortada tam bir felaket senaryosu var kimse farkında değil. Halkın oyuna gitmek, tam bir siyasi kilitlenme senaryosunu gündeme getirebilir. Meşruluğunu halktan alan bir Cumhurbaşkanı, yine meşruluğunu halktan alan bir Meclis ve onun hükümeti karşı karşıya gelecek demektir. Sorunlar hafiflemez daha da ağırlaşır? dedi.

Prof.Dr.Kalaycıoğlu, ANKA Review'a Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Anayasa değişikliği ve yeni Meclis'in yapısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kalaycıoğlu, ?Bizim mevcut Anayasanın iler tutar bir tarafı yok. Değiştirmekle de pek bir yere varılamaz. Onun için yepyeni bir Anayasa yapmak lazım. Dilini değiştirmekle, madde sayısını azaltmakla olacak iş değil. İlk yazılı anayasalar neredeyse dünyada geçerliliğini koruyor. Yazılı olmayan İngiliz anayasası ise sorunsuz olarak hizmet etmeye devam ediyor demokrasiye. Onun için sorun Anayasanın metinleriyle oynanarak düzelecek bir özellik arz etmiyor? yorumunu yaptı. Yeni bir anayasa hazırlamaya ihtiyaç olduğunu vurgulayan Kalaycıoğlu, Anayasa'da TBMM'nin ağırlığının parlamenter demokrasinin özüne aykırı bir şekilde azaltılmış durumda bulunduğuna dikkat çekerek, diğer yandan cumhurbaşkanlığı makamına Türkiye tarihinde görülmemiş yetkiler verildiğine işaret etti.

?MEVCUT ANAYASA TAM BİR GARABET?

Vesayet makamı olarak yapılandırılan cumhurbaşkanlığı modelinin herhangi bir parlamenter rejimde kabul edilemeyecek özellikler taşıdığını vurgulayan siyaset bilimi profesörü Kalaycıoğlu, ?Bu Anayasa bu yönüyle tam bir garabettir. Gerçek bir parlamenter demokraside siyasi ve hukuki sorumluluk sadece ve sadece Başbakan'da ve onun kabinesindedir. Cumhurbaşkanının görev alanı ise devleti temsil etmek, yabancı misyon şeflerinin güven mektuplarını kabul etmek gibi sembolik görevlerle Başbakan ve Bakanlar Kurulu'nu atamak,istifalarını kabul etmek gibi yetkilerle sınırlıdır. Gerçek bir parlamenter rejime geçmekten başka çözüm yoktur? diye konuştu.

?PARLAMENTER REJİMDE YETKİLER PAYLAŞILMAZ?

Parlamenter rejimin gerçek erdeminin hükümet etme yetkisinin kimde olduğu konusunda tereddüde yer bırakmaması olduğunun altını çizen Kalaycıoğlu, ?Onun için İngiltere, demokrasinin beşiği olan bir parlamenter rejim olarak uzun süredir sorunsuz yoluna devam edebilmektedir. Parlamenter rejimde yetkiler paylaşılmaz. Paylaşılırsa ortaya yönetim erkinin kimde olduğu problemi çıkar ve bunun yol açacağı çift başlılık yönetim zafiyeti ile sonuçlanır. Bu nedenle de bizim Anayasa yönetimde iki başlılık ve ondan kaynaklanan sorunlara yol açmıştır? değerlendirmesinde bulundu. Kalaycıoğlu, milletin yokluğunda doğrudan millet adına karar verecek tek kurumun Meclis olduğunu ifade ederek, TBMM'nin ağırlığını azaltmanın hükümetin siyasi meşruiyetinin temelinin zedelenmesi anlamına geleceğini kaydetti. Kalaycıoğlu, ?Parlamenter demokrasi hayat ümidi en uzun olan demokrasi rejimidir. Başkanlık veya yarı başkanlık rejiminin hayat ömrü bu kadar uzun değildir. Türkiye'de parlamenter düzen sorunlu çalışıyor? dedi.

?CUMHURBAŞKANINI HALK SEÇERSE, ÇATIŞMA ORTAMI ÇIKAR?

Cumhurbaşkanı'nın seçimi sürecine halkı katmanın devlet yönetiminde çatışmaya neden olabileceği uyarısında bulunan Kalaycıoğlu, ?Şimdi öyle şeyler tartışılıyor ki sanki mevcut durumda zaten büyük sorun olan bu iki başlılığı nasıl daha kötüye götürürüz diye çaba harcanıyor. Ortada tam bir felaket senaryosu var kimse farkında değil? dedi. Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesinin, bir siyasi kilitlenme senaryosunu gündeme getireceğini savunan Kalaycıoğlu, şöyle konuştu:

?Meşruluğunu halktan alan bir Başkan ve yine meşruluğunu halktan alan bir Meclis ve onun hükümeti karşı karşıya gelecek demektir. Bu durumda kolaylıkla devletin en üst makamlarında işler tümüyle götürülemez hale gelebilir. Cumhurbaşkanı ben yüzde 50 yüzde 60 oy aldım sizin oyunuz yüzde 30, oyunuz kadar konuşabilirsiniz derse, Başbakan veya hükümet bu durumda ne yapacak? Tam bir niza ve çatışma ortamı ortaya çıkar. Başbakan şimdi milletvekillerine yaptıramadığı işi seçtirici olarak gördüğü halkı kullanarak yapmak istiyor.?

?YETKİLİ CUMHURBAŞKANI MI,YETKİSİZ Mİ OYLANACAK

Kalaycıoğlu, Başbakan Erdoğan'ın ?yarı başkanlığa gideceğim? demediğini, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini halkoyuyla seçildikten sonra azaltacaklarını ifade ettiğini hatırlatarak, bu durumun kafa karışıklığına neden olduğunu söyledi. ?Cumhurbaşkanı yetkisiz olacaksa, halka niye ve ne amaçla oy kullandıracağız? diyen Kalaycıoğlu, ?Seçildikten sonra değiştirilecek yetkileri olan bir adaya, yani yetkileri belli olmayan bir adaya oy vermek ne anlama gelir?. Peki halk bugünkü yetkilerine göre mi yoksa değiştirilecek yetkilerine göre mi seçim yapacak? Bu çok tuhaf ve görülmemiş bir durum? diye konuştu.

?CUMHURBAŞKANI'NIN YETKİLERİ AZALTILMALI?

Kalaycıoğlu, seçimler sonrasında 4 partili bir Meclis'in ortaya çıkması halinde Cumhurbaşkanının mutlaka uzlaşma ile seçilmesi gereğinin gündeme geleceğini, aksi takdirde erken seçime gitme zorunluluğu doğacağını kaydetti. Kalaycıoğlu, ?Almanya'da peş peşe yapılan seçimler 1930'larda Nazi partisini iktidara getirmiştir. Türkiye'de de böyle olur demiyorum ancak, siyaset dışı müdahalelere kapı açılabilir. Partiler mutlaka birleşip Cumhurbaşkanını uzlaşmayla seçmek zorundalar? dedi. Kalaycıoğlu, Cumhurbaşkanının yetkilerinin 1961 ve 1924 Anayasası yetkilerine indirilmesi, diğer taraftan başbakanının ve Meclis'in yetkilerinin ise artırılması gerektiğini belirtti.

?KOALİSYONLARLA YAŞAMAYI ÖĞRENMELİYİZ?

22 Temmuz seçimlerinin ardından 4 partili ve 20-25 bağımsızdan oluşan bir Meclis oluşması ihtimalinin yüksek olduğunu ifade eden Kalaycıoğlu, Türkiye'de asırlara dayanan ve Cumhuriyet öncesi dönemlerden miras gelen ve etnik, dini, mezhepsel ve sosyal temelde şekillenmiş seçmen blokları bulunduğuna dikkat çekerek ? Koalisyonlarla yaşamayı öğrenen bir siyasi kültürü geliştirmek zorundayız. Koalisyon aslında Türkiye'nin ülke profilinin TBMM'de yansımasıyla ortaya çıkan bir sonuçtur?dedi.

Seçmen bloklarının sandıktaki tutumlarının bugünden yarına değişecek bir şey olmadığını ifade eden Kalaycıoğlu, bir tarafta bilim ve pozitif bilime inanç içinde ?iyi toplum? algılaması yaratan blok olduğunu, diğer yanda da geleneklere ve dini inançlara bağlılık temelinde ?iyi toplum? algısı yaratan bir blok bulunduğunu belirtti. Kalaycıoğlu, bu iki bloğun birbiriyle bağdaşmaz bir içeriğe sahip olduğuna dikkat çekerek, 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayıp evrimleşerek bugüne gelen bu blokların gelecekte de varlığını sürdüreceğini dile getirdi.

?Bu blokları değişmez gerçek kabul edip, Türkiye'yi öyle yönetmek gerekiyor? diyen Kalaycıoğlu, şunları söyledi:

?Bu birkaç kuşak sürecek bir evrim sürecidir ve bunun ilacı da temsili artırmaktır. Bu blokların sayısının çokluğu yüzünden çok sayıda partinin Meclise girebilmesi söz konusudur. Yüzde 10'luk baraj nedeniyle parlamentoda temsil edilemeyen bloklar zamanla radikalleşirler. Bu durum da ülke için daha sorunlu bir ortam yaratır. Benim önerim baraj yerine kota sistemine dayalı 2-3 sandalye olarak tanımlanan bir seçim çevresi sistemine geçmek. Bu da tamamen ile göre milletvekili sayısı değil, tümüyle nüfusa dayalı bir sistem olmalı.?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber