SETA Vakfının YÖK raporu

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 07 Temmuz 2009 09:47, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yönetim mütevelli heyetine verilsin

SETA Vakfı Türkiye ile yurtdışındaki üniversiteleri karşılaştırarak bir rapor hazırladı. Raporda YÖK'ün yeniden düzenlenmesi ve oluşturulacak mütevelli heyetin rektörü seçmesi gerektiği belirtildi.

ALİ SALİ / ANKARA

SETA Vakfı tarafından yayınlanan ?Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı Bir Analiz? başlıklı rapor, Türkiye'deki yükseköğretim sistemini dünyadaki çeşitli ülke sistemleriyle karşılaştırmalı bir şekilde analiz ederek, sorunlardan çıkış ve etkili çözümler için radikal öneriler getiriyor. Çeşitli ülkelerin yükseköğretim sistemlerini ve Türkiye yüksek öğretimini karşılaştırmalı olarak inceleyen rapor, ABD'den Çin'e kadar dünyadaki çeşitli ülkelerin yükseköğretim sistemini ayrıntılı bir şekilde analiz ettikten sonra Türk yükseköğretim sisteminin mevcut yapısının ayrıntılı bir haritasını çıkarıyor. Son bölümde ise sorunlardan çıkış ve çağı yakalamış bir üniversite için radikal öneriler getiriyor.

MERKEZİ YAPI DEĞİŞSİN

YÖK'ün mevcut yapısını değerlendiren rapor, yükseköğretime ilişkin düzenlemelerin Anayasa'da yer almaması gereken bir konu olduğuna dikkat çekiyor. Rapora göre, Türkiye'de yükseköğretimin üst yönetiminin, anayasal bir konu olmaktan çıkarılması ve yasal düzenlemelere bırakılması gerekiyor. Rapor ayrıca, YÖK'ün yeniden düzenlenerek yükseköğretimde stratejik planlama, kalite güvencesi mekanizmaları oluşturma ve üniversiteler arası eşgüdümden sorumlu bir yapıya getirilmesi gerektiği üzerinde de duruyor. Yükseköğretimin aşırı merkeziyetçi yapısına ve YÖK'ün geniş yetkilerle donatıldığına dikkat çeken rapor, rektör seçimlerinin doğrudan üniversitelere ve oluşturulacak mütevelli heyetine bırakılması gerektiğini belirtiyor.

ÖZERK BİR YÖNETİM

Ayrıca, Türkiye'de üniversite özerkliğinin yanlış algılandığına değinen rapor, üniversitelerin, özerklik adına halk tarafından seçilmişlerin tasarruflarını bütünüyle dışladığına dikkat çekiyor. Türkiye'de de artık halk tarafından seçilmişler ve üniversite dışından temsilcilerin de katıldığı bir mütevelli heyeti sistemine geçişin gerekliliğine işaret ediyor. Rapor, seçilmiş siyasiler ile üniversiteler arasındaki ilişkinin geleceği için stratejik bir ortaklık öneriyor. Avrupa ve ABD'de de olduğu gibi, siyasilere üniversite yönetiminde önemli roller biçiyor.


SETA Vakfı Türkiye'de Yükseköğretim sorununu ele alan ?Türkiye'de Yükseköğretim: Karşılaştırmalı bir Analiz? başlıklı raporunu yayınladı. Yükseköğretimde gelecek dönemler için bir yol haritası olması beklenen rapor, YÖK Başkan Danışmanı ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr Talip Küçükcan ile YÖK Eğitim Komisyonu Danışmanı ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr Bekir S. Gür tarafından hazırlandı.

Çeşitli ülkelerin yükseköğretim sistemlerini ve Türkiye yüksek öğretimini karşılaştırmalı olarak inceleyen rapor, ABD'den Çin'e kadar dünyadaki çeşitli ülkelerin yükseköğretim sistemini ayrıntılı bir şekilde analiz ettikten sonra Türk yükseköğretim sisteminin mevcut yapısının ayrıntılı bir haritasını çıkarıyor. Son bölümde ise sorunlardan çıkış ve çağı yakalamış bir üniversite için radikal öneriler getiriyor.

Üniversiteler mütevelli heyeti sistemine geçmeli

YÖK'ün mevcut yapısını değerlendiren rapor, yükseköğretime ilişkin düzenlemelerin anayasada yer almaması gereken bir konu olduğuna dikkat çekiyor. Rapora göre, Türkiye'de yükseköğretimin üst yönetiminin, anayasal bir konu olmaktan çıkarılması ve yasal düzenlemelere bırakılması gerekiyor. Rapor ayrıca, YÖK'ün yeniden düzenlenerek yükseköğretimde stratejik planlama, kalite güvencesi mekanizmaları oluşturma ve üniversiteler arası eşgüdümden sorumlu bir yapıya getirilmesi gerektiği üzerinde de duruyor. Yükseköğretimin aşırı merkeziyetçi yapısına ve YÖK'ün geniş yetkilerle donatıldığına dikkat çeken rapor, rektör seçimlerinin doğrudan üniversitelere ve oluşturulacak mütevelli heyetine bırakılması gerektiğini belirtiyor.

Ayrıca, Türkiye'de üniversite özerkliğinin yanlış algılandığına değinen rapor, Üniversitelerin, özerklik adına halk tarafından seçilmişlerin tasarruflarını bütünüyle dışladığına dikkat çekiyor. Türkiye'de de artık halk tarafından seçilmişler ve üniversite dışından temsilcilerin de katıldığı bir mütevelli heyeti sistemine geçişin gerekliliğine işaret ediyor. Rapor, seçilmiş siyasiler ile üniversiteler arasındaki ilişkinin geleceği için stratejik bir ortaklık öneriyor. Avrupa ve ABD'de de olduğu gibi, siyasilere üniversite yönetiminde önemli roller biçiyor.

Türkiye'de üniversitelerin yapısı değişmeli

Raporda mevcut üniversite sisteminin değiştirilmesine yönelik üzerinde durulan noktalardan bazıları şunlar;

Üniversitelerin kuruldukları bölgelerin sorunlarıyla ilgilenmediğine değinen rapor, üniversite ve iş dünyası arasındaki işbirliği için YÖK, üniversiteler ve iş dünyası arasında ?Yükseköğretim-İş Dünyası İşbirliği Formu? kurulmasını öneriyor.

Yükseköğretim ödeneklerinin artırılması gerektiğine işaret eden rapor, mali özerkliğin de artırılmasını savunuyor.

Raporda, vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerin toplam öğrenciler içindeki oranının % 5'lerden % 20'lere çıkarılması gerektiği belirtiliyor.

Türkiye'de açık öğretimde okuyan öğrencilerin gelişmiş ülkelere oranla yüksek olduğuna işaret eden rapor, açık öğretimin bundan sonra yükseköğretimde kapasite artırmak için bir alternatif olarak görülmemesi gerektiği üzerinde duruyor.

Türkiye'nin bölgesel güç konumunu pekiştirmek için, Türk Yükseköğretiminin yakın komşu ve bölge ülkeleri için bir cazibe merkezi haline bir an önce getirilmesi gerektiği üzerinde duruluyor.

Yükseköğretime girişte yeni bir sisteme geçilmesi gerektiği üzerinde duran rapor, liyakat ve fırsat eşitliğini ön plana çıkaran, lise müfredatıyla tam uyumlu hazırlanmış olgunluk sınavları yapılmasını öneriyor. MEB ve YÖK'ün ahenkli çalışması gerektiğine vurgu yapıyor.

Tek tip üniversite modelinden vazgeçilmesi gerektiğine değinen rapor, bütün üniversitelerin araştırma üniversitesi şeklinde yapılanmasından farklı olarak bir kısım üniversitelerin toplumun eğitim ve teknoloji ihtiyacını karşılamaya yönelik üniversiteler şeklinde yapılanması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca üniversitelerde teknoloji transferleri merkezleri kurulmasını öneriyor.

Yazarlar hakkında

Talip Küçükcan, Marmara Üniversitesi'nde öğretim üyesidir. Yüksek lisansını Londra Üniversitesi'nde, doktorasını Warwick Üniversitesi'nde sosyoloji ve etnik ilişkiler alanında yaptı. Aynı üniversitede iki yıl süre ile doktora sonrası araştırmalar yürüttü. İSAM'da araştırmacı olarak çalıştı. Avrupa Birliği ülkelerindeki Türkler ve kültürlerarası iletişim, Türkiye?Avrupa Birliği ilişkileri, yükseköğretim sistemleri ve Bologna süreci konularında çalışmalar yürütmektedir. Küçükcan'ın Politics of Ethnicity, Identity and Religion: Turkish-Muslims in Britain (Ashgate, 1999) ve EuroTurks and Turkey-EU Relations: The Dutch Case (Türkevi Araştırmalar Merkezi, 2006) kitapları ve Turks in Europe: Culture, Identity and Integration başlıklı derlemesi (Türkevi Araştırmalar Merkezi, 2009) yayınlanmıştır.

Bekir S. Gür, Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde öğretim üyesidir. Yüksek lisansını, Florida State Üniversitesi'nde öğretim sistemleri üzerine yaptı. Doktorasını, Utah State Üniversitesi'nde öğretim teknolojisi alanında yaptı. Aynı üniversitede Center for Open and Sustainable Learning'de altı ay süreyle doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. Öğretim tasarımı ve teknolojisi, uzaktan eğitim, zeki ve yetenekli öğrencilerin eğitimi, eğitim politikaları ve yükseköğretim konularında araştırmalar yürütmektedir. Gür'ün Matematik Felsefesi adlı bir derlemesi (Kadim, 2004) yayınlanmıştır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber