Sosyal Güvenlik Kontrol Memurları daha etkin hale getirilmeli!

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 08 Aralık 2010 11:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

5 PUANLIK İŞVEREN PRİMİ TEŞVİĞİNDEN FAYDALANAN İŞYERLERİNİN

SOSYAL GÜVENLİK KONTROL MEMURLARI TARAFINDAN DENETLENMESİ

Sosyal Güvenlik Reformunun genel hatları ile yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihi öncesindeki 506 ve 1479 sayılı yasaların yürürlükte olduğu dönemlerde SSK ve Bağ-Kur'un sigortalılardan/işverenlerden topladığı ve Kamu Maliyesi içerisinde Genel Bütçe kalemi dışında

?Prafiskal Gelir?olarak nitelendirilen, kısa ve uzun vadeli sigorta prim tahsilatları ile faaliyetlerini sürdürmekte/sürdürmeye çalışmaktadır.

Sigortalıların hastalıkları,geçirdikleri iş kazası ve meslek hastalığı durumlarında sağlık sunucuları ile eczanelere yaptığı kısa vadeli sigorta kollarından yapılan sağlık harcama giderleri ile malul,ölüm ve yaşlılık hallerinde sigortalı ve hak sahiplerine uzun vadeli sigorta kollarından yapılan emeklilik maaş ödemelerini,toplanan sigorta primi tahsilatı ile karşılayamayan ve Hazinden alınan avanslarla/yardımlarla aktif/pasif,gelir/gider dengesini sağlamak zorunda kalan SSK ve Bağ-Kur, yıllarca siyaset zemininde iktidara gelen/gelmesi durumunda vaatde bulunan siyasi partilerin/hükümetlerin sigorta prim borcu olan sigortalı ve işverenlerle ilgili çıkartılan yasa kapsamında sigorta prim borçlarının gecikme zammının//faizlerinin af edilmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır.

Sürekli sigorta prim borçlarını ödemeyen/ödeyemeyen sigortalı ve işverenlerin ?Af çıkması durumunda öderim? beklentisi maalesef ülkemizde genel alışkanlık haline gelmiştir.Dünya genelinde yaşanan küresel/global ekonomik kriz ve Türkiye'nin kendine özgü şartlarında işsizlik oranının %15'lere yaklaştığı bir dönemde geçmişten gelen geleneksel af ve sigorta primi borçlarının yeninden yapılandırılması beklentisi tekrar Türkiye gündeminde yer bulmuş iken Çalışma Bakanı ile SGK Kurum Başkanının kesinlikle af gündemde yok açıklamaları ile af beklentileri şu an itibariyle boşa çıkmıştır.

Örnek ve sorumlu bir vatandaş/işveren olma bilinci ile orta ve uzun dönemde yapmayı düşündüğü yatırımlarını, gerektiğinde erteleyerek/iptal ederek ?herkese borcum olsun ama devlete borcum olmasın? anlayışını ilke haline getirerek düzenli ve sürekli olarak SSK,Bağ-Kur,vergi vb. devlete ait borçlarını kendisinde yoksa bile eşinden dostundan borç bularak ödeyen vatandaşların/işverenlerin, siyasi malzeme konusu olan her af döneminde yaşadıkları duyguları ve devlete olan güvenlerinin kendilerine dönük karşılıklarının toplumsal vicdanda kabul görmeyen sosyal bir yara /durum oluşturduğu artık tüm kesimlerin ortak kanaatle kabul ettiği bir anlayış haline gelmiştir.

Asgari ücret üzerindeki vergi ve sigorta priminin yüksek maliyeti unsurunu içerdiği gerekçesiyle sigortalı işçi çalıştırmakta zorlandığını,kayıt dışı istihdamın bu duruma paralel yaygınlaştığını bu sebeple asgari ücret üzerindeki işverenlere olan maliyetinin düşürülmesi gerektiğini her fırsatta ifade eden bu konu ile ilgili bir çok dernek,oda vb. sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı raporların hükümetçe değerlendirilmesi aşamasında yukarıda bahsi geçen sosyal yaranın da genel hatları ile çözümü amacıyla mevcut hükümet tarafından büyük bir özlemle beklenilen ilk/çok önemli adım atılarak Sosyal Güvenlik Reformu kapsamında ?5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu?nun 81.maddesi ile özel sektör işverenlerin yönelik S.G.K.'ya mevcut borcu olmayan ve zamanında biçimsel ve ödeme yükümlülüğünü yerine getiren işverenlere, işveren sgk payı üzerindeki 5 puanlık indirimin 01.10.2008 tarihinden itibaren Hazinece karşılanması öngörüldü.Böylece işverenler tarafından işin tehlike sınıf ve derecesine göre ödenen %21,5 ile %27 arasında değişen işveren prim hissesi oranında yapılan%5'lik indirimden sonra işverenlerin yaklaşık %16,5 oranında maliyet indirimi söz konusu olmuştur.

Türkiye'de devlete olan borcunu zamanında ödeyenlerin ilk defa devlet tarafından sahiplenmesinin olumlu yankısı sürerken,işveren prim hissesi oranında yapılan %5'lik teşvik indiriminden yararlanan işverenlerin işyerlerinde S.G.K.Başkanlığının talimatı doğrultusunda Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri bünyesinde görev yapan S.G.Kontrol Memurlarınca özel denetimlerin yapıldığı haberlerinin tekrar gündeme gelmesi, kamu oyunda devlete olan borcunu zamanında ödeyenlere yönelik yeni bir cezai müeyyide olarak algılanmaya başlamıştır.

Kayıt dışı istihdamın en büyük sebeplerinden birisi olarak yüksek derecedeki sigorta ve vergi vb. giderlerin varlığı kabul edilmişken ve bu alanda kayıt dışının azaltılmasını da teşvik eder nitelikteki %5'lik teşvik indiriminden faydalanan işverenlere S.G.K.tarafından inceleme başlatılması, gereçken çok tartışılması ve düşünülmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkmıştır.

S.G.Kontrol Memurlarınca yapılan denetimlerde, eğer %5'lik teşvik indirimden faydalanan işverenlerin kayıt dışı sigortalı/işçi çalıştırdığı tesit edilirse, yine aynı kanun gereği bir yıl süre ile %5'lik teşvik indiriminden faydalanmaları imkanı ortadan kaldırılmıştır.Hazinenin yüksek derecede mali külfet getiren %5'lik işveren teşvik indiriminden faydalanan işyeri/işveren sayısını azaltacak bu uygulaması ile arzu edilen sonuca ulaşıp ulaşamayacağı hiç kuşkusuz yeni bir tartışma konusu olmuştur.

S.G.K'nın 2008/Nisan ayı içinde 18 yaş altında çalışan genç ve çocuk sigortalılarla ilgili başlattığı ve halen bitiremediği denetim ve inceleme çalışmalarına ilave olarak %5'lik işveren teşvik indiriminden yararlanan işverenleri/işyerlerini de dahil etmesiyle,S.G.K bünyesindeki S.G. Kontrol Memurlarının iş yoğunluğunun büyük bir bölümünün kayıtlı işyerlerinin denetim ve incelemesi çalışmaları oluşturmaya başlamıştır. Kayıt Dışı İstihdamla mücadelede büyük umutlarla kurulan ve ulusal çapta reklamı yapılan ?Alo 170? hattı ile sigortasız çalıştırılan işçilerin telefon kanalı ile veya yazılı olarak yaptıkları şikayetlerin daha kısa bir sürede sonuçlandırılması artık neredeyse imkansız hale gelmiştir.

5502 sayılı yasa ile SSK,Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'nın S.G.K. altında tek çatı altında birleştirilmesi ile bu 3 kurumda görev yapan Müfettişlerin de idari ve sigorta alanındaki ayırımlarının kaldırılarak genel bir sıfatla Müfettiş olarak adlandırılması ve akabinde bir çok müfettişin yeni kurulan S.G.K. Merkez ve taşra teşkilatında kendi asli görev alanları dışında idari görevler alması,Bölge Teftiş Kurullarının bir çoğunun lağvedilerek sadece Ankara,İstanbul ve İzmir gibi üç büyük ilde daha dar kapsamda faaliyette bulunması,Müfettişlerin yaptıkları ölümlü iş kazası haricindeki diğer tüm işlerle ilgili S.G.Kontrol Memurlarına iş ve yetki devrinin yapılmasıyla S.G.K.bünyesindeki müfettişlerin kayıt dışı istihdamla mücadelede pasif bir konuma düştükleri/düşürüldükleri gözlemlenmektedir.Kayıt Dışı İstihdamla mücadelede fiili olarak görev yapan, daha önce sadece Müfettişlerinin yaptıkları kayıt inceleme ve ölümsüz iş kazaları ile ilgili incelmeler ile işyerinde fiili denetimleri/incelemeleri yapan S.G.K.Memurlarının ise bulundukları statülerinin değiştirilmeden, yaptıkları işe ve iş riskine karşılık öncelikli olarak kendi özlük haklarının mücadelesini yapmak zorunda bırakılmaları,Kayıt Dışı İstihdamla mücadelede yaşanılan ana eksiklikler olarak değerlendirilmektedir.

Tüm bu gerçekler ışında Kayıt Dışı İstihdamla mücadele eden en etkin unsur olan S.G.Kontrol Memurlarının daha etkin hale getirilmesi için özlük haklarında şu ana kadar yapılmayan/yapılamayan iyileştirmelerin en kısa sürede yapılarak mevcut statülerinin yaptıkları iş ve yetki paralelinde yeninden şekillenmesi artık kaçınılmaz bir hal haline gelmiştir.Ayrıca her ne şekilde olursa olsun S.G.Kontrol Memurlarının çalışma alanının yoğunluğunu kayıt İçinde bulunan işverenlerle/işyerleri ile değil de kayıt dışında bulunan işveren ve sigortalılara ilgili yapması/yapmasının sağlanması Kayıt Dışı İstihdamla Mücadeleyi önemseyen tüm kişi ve kurumların beklediği bir tablodur..

Dünya genelinde yıllardır ezilen işçilerin/emeğin mücadelesinin sembol günü olarak ?1 Mayıs? İşçi bayramı olarak kutlanan 1 Mayıs gününün ülkemizce de yıllardır gayri resmi/illegal örgütlerin yıkıcı faaliyetleri karşısında işçi ve memur sendikalarının kararlı mücadelenin sonunda 2009 yılından itibaren ?Emek ve Dayanışma Günü? adı altında resmi tatil günü kapsamında kutlanmaya başlanmasını arkasında,bu yıl ilk defa sembol kutlama yerlerine izin verilmesi ile de ?1 Mayıs? ülkemizde de gerçek bir emek bayramı/şöleni havasında kutlanmıştır/geçmiştir.

Ülkemizde işçi ve memur sendikalarının sorumluluğunda/önderliğinde emeğin/emekçinin mücadelesinin bir bayram günü ile sonuçlandırılması yanında,bırakın bir sendikaya üye olabilmeyi,haftalık/senelik hatta resmi tatil izinlerinin bile kullanamayan,çalıştığı fazla mesai ücretinin alamayan hatta böyle bir hakkı olduğunu bilmeyen,asgari ücret seviyesinin bile altında çalışmak zorunda olan,çalışmalarının karşılığı sigortası ya çok, az yada hiç yatmayan milyonlarca sahipsiz /kimsesiz işçinin ?Emek ve Dayanışma gününü ?nasıl bir buruklukla kutladığını düşünerek,devlet güvencesinde veya sendikal güvence altında emek mücadelesi verenlerin Kayıt Dışı İstihdamla mücadelede devletin tüm kurumları ve sivil topluk kuruluşları ile el elere vererek bu kimsesiz/sahipsiz/sessiz yığınların emeğinin ve alın terinin hakkının verilmesi/verilebilmesi için elinden geleni yapması/yapabilmesi ümidi ile?

SOSYAL GÜVENLİK PENCERESİ

? Tarık GÜRBÜZ?

[email protected]

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber