Akademisyenler, Yabancı Dil Uzmanı Olmayacaklar

Bilimsel çalışmalarınız, yurt dışı SCI kapsamında olan hakemli dergilerde yayımlanabilir... Yurt dışında İngilizce olarak sözel konferans da verebilirsiniz.... Ancak alanınızla hiç ilgisi olmayan örneğin İnşaat, Kimya, Bilgisayar, Maden, Uçak, Makine, Jeoloji, Astronomi alanındaki tüm teknik terimleri ezberlememeniz, İngiliz toplumunun bile kullanmadığı kelimeleri ve bunlara bağlı edatları bilmemeniz halinde, Türkiye'de "Doçent" olamazsınız. Bunun bu ülkedeki karşılığı ÜDS işkencesidir. Ülkemiz akademisyenlerinin psikolojisini bozulmaktadır. Bu nedenle, bu sınavı yapan ÖSYM Başkanlığı mutlaka denetlenmelidir... Bu kurumun bugüne kadar yaptığı işlemlerin hesabı sorulmalıdır...

Haber Giriş : 05 Nisan 2005 00:22, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Üniversitede öğretim üyesi olarak çalışan biri olarak son 5 yılda en çok hüsrana uğradığım konu olan ÜDS için şikayetim vardır.

-Şu an Yard.Doç.Dr kadrosunda İ.Ü.Mühendislik Fakültesinde çalışmaktayım. Doç.Dr. olabilmem için bilimsel yeterlilik kriterlerini hem YÖK'ün hem de Üniversitemin istediğinden fazlasıyla yerine getirdim. Bilimsel çalışmalarımın çoğu yurt dışı SCI kapsamında olan hakemli dergilerde yayınlandı. Yayınlarımın %70 inin İngilizce yazımlarını (corresponding author), bu makaleler için gerekli yazışmaları ve gelen hakem eleştirilerini İngilizce olarak bizzat kendim yaptım (diğer arkadaşlar sadece dinleyip uygundur demişlerdir) ve bu yayınlar için olumlu cevaplar aldım.

-Yurt dışında İngilizce olarak sözel konferans sundum. Gelen eleştirileri İngilizce olarak cevapladım.

-Bu bilimsel aktivitelerimi yaparken de ÜDS'ye giriyordum. Her seferinde notum bir öncekine göre daha da azalıyordu. ÜDS için açılan özel kurslara gitmeye başladım. Hocamızın bize verdiği taktikleri anlayıp sınavda başarılı olmayı amaçladım. Ancak,bu sınavlarda, İngiliz toplumunda yaşayan insanların bile günlük hayatta kullanmadıkları kelimelerle karşılaştım, bunlara bağlı edatları ezberlemeye başladım. Çünkü YÖK'ün bizden istediği, FEN BİLİMLERİ adı altında hazırlanan her soru içindeki tüm kelimeleri bilmemizdi. Benim branşım KİMYA da bir fen kolu. Ancak benim konumla çıkan soru sayısı 80 soruda bir veya iki soru idi. Bu soruları hazırlayan heyette Kimya bilgisine sahip bir hocanın olup olmadığını bilmiyorum.Konunuzun dışında olan İnşaat, Maden, Uçak, Makine, Jeoloji, Astronomi vs gibi tüm FEN BİLİMLERİN de geçen kelimeleri ve konuları çok iyi bir şekilde ezberlemezseniz sınavda başarılı olamıyorsunuz. Başarılı olanlar da sadece yazabiliyorlar, konuşamıyorlar.

Şimdi sizlere soruyorum;

-Kendi dilimiz TÜRKÇE'de bile halen bilmediğimiz bir sürü kelime vardır. Çünkü günlük hayatta anlaşabileceğimiz kadarı bize yeter. Ben kendimi ve bilimsel çalışmalarımı yurt dışında her kesin anlayacağı şekilde ifade ederken, NEDEN bizden bu kadar çok kelimeyi ezberlememiz bekleniyor? Bizler yabancı dil uzmanı değiliz. Sınavdan geçen arkadaşların genel kanıları ?ŞANSA GEÇTİK". Peki ŞANSI gerçekten olmayanlar ne olacak?

-Bu garip sınav gün geçtikçe de zorlaştırılıyor. Çeldirici ve birbirine yakın cevapları olan bir sınav haline getiriliyor. Ayrıca çıkan sorular açıklanmıyor ve cevapları bilinemiyor. Bazı özel İNG. dersi veren hocalar ele geçiriyor, fakat cevaplar hocaların verdiği cevaplardır. Esas hazırlayanların cevapları hiçbir zaman öğrenilemiyor. Niçin sorular ve doğru cevaplar açıklanmıyor? Bu sorular da devlet sırrı mı?

-Ayrıca sınavda gözetmenlik ve salon başkanlığı yapan bazı kendini bilmez arkadaşlar çeşitli İLLER'den bin bir türlü zorlukla bu sınava girmeye gelen kendi meslektaşlarına birer potansiyel suçlu gibi davranıyor ve moral bozuyorlar.

-ÜDS gibi dil sınavlarını bize kariyer yapmada zorunlu tutanlar, bizleri hem maddi hem de manevi olarak çökertiyor. ÜDS'den 65 ve yukarısı alamayan Doç.Dr olamaz . Peki bu 65 nerden çıktı?. Neden 40, 50, 55, 60 yada 70, 75, 80, 85 değil. Bu 65 neyin karşılığıdır? 50 lik yapan İngilizce bilmiyor fakat 65 yapan biliyor öyle mi?

TBMM her türlü suç için bir ceza kanun düzenlemesi yapıyor. Bence bu uygulama bir suçtur. Bir insanı yaralamak için ateş etmek, ya da bıçaklamak gerekmez. Dıştan açılan yaralar ölümcül olmadığı sürece iyileşebilir. Ancak, "ÜDS'den sürekli kalmak" insanın psikolojisini bozuyor ve gerçekten mesleği için yararlı bir şeyler yapmaktan uzaklaşıyor. Öğrencilerimize gereken sevgiyi tam olarak gösteremiyoruz. Yani iyileşme yoktur. Bu da insana bir saldırıdır. Benim ve benim gibi olan binlerce kişi mağdur bırakılmıştır.

-Ülkemizde medya, özellikle TV olur olmaz her şeyin programını sunuyor. Saatlerce tartışıyor. Bizim bu feryadımızı ve haksızlığa uğramışlığımızı görmezlikten geliyor.

Haberi Yazan: Tuba

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber