Serdengeçti'den TBMM Bütçe Komisyonu'na sunum...
Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, sıcak paranın sadece yabancı kaynaklı
olmadığını, Türkiye'de önemli miktarda yerleşik kaynaklı sıcak paranın da söz
konusu olduğunu söyledi.
Serdengeçti, Şubat 2005 tarihi itibarıyla net hata noksan hariç 12 aylık kümülatif
rakamlara göre, Türkiye'deki sıcak para miktarının 10.8 milyar doları yabancı
kaynaklı, 3.4 milyar doları da yerleşik kaynaklı olmak üzere, toplam 14.2 milyar
dolar olduğunu bildirdi.
Serdengeçti, bugün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na, ''Ekonomik Görünüm'' isimli
sunum yaptı.
Süreyya Serdengeçti'nin sunuma göre, 10.8 milyar dolar tutarındaki yabancı
kaynaklı sıcak paranın 2.4 milyar dolarını yabancıların yurt içinde hisse senedi
alımı, 8 milyar dolarını yabancıların yurt içinde iç borçlanma senedi alımı,
0.5 milyar dolarını ise yabancıların bankalardaki mevduatı oluşturdu.
3.4 milyar dolar tutarındaki yerleşik kaynaklı sıcak paranın ise 0.2 milyar
doları bankaların harice kullandırdıkları kısa vadeli krediler, 3 milyar doları
bankaların kullandığı kısa vadeli krediler, 0.3 milyar doları da bankacılık
dışı özel sektörün kullandığı kısa vadeli kredilerden oluşuyor.
Sunumda, ''sıcak paranın'' çeşitli tanımları bulunmakla birlikte, en genel
ifadeyle yabancıların menkul kıymet alımı, portföy yatırımları, kısa vadeli
sermaye akımları ile net hata noksan toplamından oluştuğu ifade edildi.
''MİKTARDAN ZİYADE, ANİ HAREKETLER ÖNEMLİ''
Sıcak paranın miktarından ziyade, ani hareketlerin önemli olduğu kaydedilen
sunumda, sıcak paranın en önemli kaleminin, ''hisse senedi ve devlet iç borçlanma
sentlerinden (DİBS)'' oluşan portföy yatırımları olduğu bildirildi.
''ENFLASYONLA MÜCADELEDE ÖNEMLİ MESAFELER ALINDI''
Bu arada sunumda, enflasyonla mücadelede önemli mesafeler alındığı ve enflasyondaki
ataletin azaldığı belirtildi.
Enflasyondaki oynaklığın azaldığı da ifade edilen sunuma göre, enflasyon-döviz
kuru geçişkenliği azaldı ve döviz kurundaki değişikliklerin fiyatlara geçiş
etkisi daha zayıf ve gecikmeli oluyor.
Üretici ve tüketici davranışlarının değiştiği belirtilen sunumda, enflasyonda
ve enflasyon dinamiklerinin değişiminde alınan bu mesafeye rağmen, fiyat istikrarının
henüz sağlanmadığı kaydedildi. Buna göre, Türkiye hedeflerin tutmasına rağmen
halen en yüksek enflasyona sahip ülkelerden biri konumunda bulunuyor.
Türkiye'nin halen düşen enflasyon ortamında olduğu kaydedilen sunuma göre,
enflasyon hedeflerinin bundan sonra da tutması için dikkat edilmesi gereken
riskler mevcut.
TALEP
İç talebin artışına dikkat edilmesi, tüketimdeki canlanmanın kontrollü olması
gerektiği ifade edilen sunumda, 2004 yılındaki yüksek büyüme oranına rağmen
toplam nihai yurtiçi talep GSYİH'nin altında olduğu, talep açığının devam ettiği
kaydedildi.
Kuvvetli bir iç talep baskısının şu an için gözükmediği belirtilen sunumda,
riskler sıralandı.
Belirli sektörlerdeki, özellikle hizmetler sektöründeki fiyat katılıkları üzerinde
durulması gerektiğine işaret eden Serdengeçti, sunumunda, şu görüşlere yer verdi:
''Tarım ve enerji fiyatlarındaki gelişmeler, her zaman bir risktir. Kamu fiyat
ayarlamalarının hedefe uyumu önemlidir. Sıkı maliye politikası, hedefle uyumlu
gelirler politikası sürdürülmelidir. Reform sürecinin hız kaybetmemesi önemlidir.
Dış şokların geçici etkisi olabilir. Ekonomik temeller sağlamlaştıkça etkisi
daha az hissedilecektir. Bekleyişlerin bozulmaması son derece önemlidir.''
BÜYÜME
Türkiye ekonomisinin 2002 yılından beri yüksek oranda büyüdüğü ifade edilen
sunuma göre, büyüme dinamiklerinin geçmişten farklı olduğu, enflasyon düşerken
yüksek büyüme hızlarına ulaşıldı.
Uygulanan sıkı maliye politikasının enflasyonla mücadeleyi ve büyümeyi desteklediği
ifade edilen sunumda, sıkı maliye politikasının da etkisiyle mali baskınlığın
azaldığı, piyasaların derinleştiği ve çeşitlendiği bildirildi.
Sunumda, yabancı bankaların 10 yıl vadeli YTL cinsinden enstrümanlar ihraç
etmeye başladığını, YTL cinsi toplam ihraçların yaklaşık 3.6 milyar dolara ulaştığı
belirtildi.
Özel kesime dayalı bir büyümenin söz konusu olduğu belirtilen sunumda, ''Bu
süreçte kamunun yapacakları yatırımcı ve düzenleyici olarak, iyi yönetişim ilkeleri
çerçevesinde ülkenin büyüme potansiyelini artıracak alanlara yönelik olmalıdır''
denildi.
İhracatın büyümeye giderek artan oranlarda katkıda bulunduğu kaydedilen sunumda,
verimliliğin büyümeye en fazla katkı yapan unsurların başında geldiği belirtildi.
CARİ DENGE
Sunumda, tahminlerin üzerinde gerçekleşen büyümenin cari açığı artırmasının
doğal bir sonuç olduğu, cari açığın artmasına yol açan unsurların geçmişten
farklı olduğu da kaydedildi.
Uygulanmakta olan dalgalı kur rejiminin şok emici özelliği olduğu belirtilen
sunumda, bankacılık sektörü açık pozisyon miktarının çok daha az olduğu bildirildi.
FAİZLER
İstikrarda alınan mesafeye bağlı, nominal ve reel faizlerin önemli ölçüde düştüğü
kaydedilen sunumda, faizlerin daha da düşmesi için gereken koşullar sıralandı.
Ekonomi politikalarının temel hedefinin makro ekonomik dengeleri tesis etmek,
büyüme ve istihdam artışını potansiyel seviyelerinde sürdürülebilir kılmak olduğu
ifade edildi. Sunumda sürdürülebilir büyüme için bankacılık, sosyal güvenlik
ve vergi reformunun önemi üzerinde duruldu.
Sunumda, işsizliğin Türkiye'de olduğu kadar tüm dünyada bir sorun olduğu kaydedilerek,
istihdamsız büyümenin bir geçiş süreci olduğu vurgulandı.
İSTİHDAM
Ekonomideki yapısal dönüşüm süreci içinde işgücü piyasasında yapısal değişikliklerin
de gözlendiği ifade edilen sunumda, ''Türkiye ekonomisi gelişmekte olan diğer
ekonomilerde olduğu gibi, emek yoğun yatırım yapısından sermaye-yoğun yatırım
yapısına doğru ilerlemektedir'' denildi. Sunumda, şöyle denildi:
''Geçmişte işgücü fazlasını istihdam eden kamu sektörü bu işlevini bırakmıştır.
İstihdam artık özel sektör kaynaklıdır. İşgücü piyasasının geçmişten gelen yapısal
sorunları iyileşmeyi yavaşlatmaktadır. Sorunların tespiti, çözümün ne olması
gerektiğini de kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır.'' Sunumda, sürdürülebilir
istihdam artışı için yapılması gerekenler de sıralandı.
Buna göre, ''istihdam yaratacak politikalar izlenmesi, üretim sürecinin uluslararası
piyasalarda rekabet edebilecek düzeye çıkarılması, istihdam vergilerinin azaltılması,
kayıt dışının kayıt altına alınması, verimlilik artışlarının sürdürülmesi, eğitim
politikaları ile Avrupa İstihdam Stratejisi'ne uyumlu politikalar izlenmesi''
gerektiği kaydedildi.