Erdoğan: Herkes yerini, konumunu bilecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Biz bu adımları atarken dışarıdan, dedim ya hiç önemli değil ama içeriden aynı hedefe kilitlenmiş olanların yaptığı eleştiriler, bizi üzmektedir. Herkes yerini bilecek, herkes konumunu bilecek ve eğer bu konum bilinmezse, bu yerini herkes bilmezse bu birlik olmaz, bu beraberlik olmaz, bu kardeşlik olmaz.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 03 Temmuz 2016 22:26, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Herkes yerini, konumunu bilecek

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaşanan terör olaylarının, tespit edildiğinde önlenenlerin yüzde 1'i, 2'si kadar olduğunu belirterek, "Güvenlik güçlerimiz, istihbarat kurumlarımız, büyük bir gayretle terör örgütlerinin üzerine gidiyor. Tabii Türkiye'nin dünyanın en eli kanlı, en vahşi terör örgütlerinin neredeyse hepsinin ortak hedefi haline gelmiş olması düşündürücüdür. Biz, terör örgütleri, terör eylemleri, teröristler aracılığıyla ülkemize verilmek istenen mesajları gayet iyi biliyoruz. Cevabımızı da her fırsatta veriyoruz." dedi.

Erdoğan, Istanbul Dostluk Dernegi tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen iftar programında yaptığı konuşmada, artık Ramazan-ı Şerif'in sondan bir önceki iftarında bir araya geldiklerini dile getirdi.

Bunun memnuniyeti içerisinde olduğunu aktaran Erdoğan, 5 Temmuz Salı günü Ramazan Bayramı'na ulaşılacağını hatırlatarak, şimdiden herkesin bayramını tebrik etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ramazanı oruçla, ibadetle, hayır ve hasenatla en güzel şekilde idrak etme çabası içinde olduklarını ancak terör olaylarının bu mübarek ayda da ne yazık ki milletçe yakalarını bırakmadığını dile getirerek, bir yandan PKK ile yürütülen mücadelede verilen şehitlerin, diğer yandan DAİŞ terör örgütünün İstanbul'da gerçekleştirdiği saldırıda kaybedilen canların yüreklerini adeta dağladığını kaydetti.

Daha ramazanın ikinci gününde Vezneciler saldırısıyla başlayan terör olaylarının, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yaşanan katliamla neredeyse kesintisiz sürdüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu vesileyle terör olaylarında şehit olan güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet, yaralılarımıza şifalar diliyorum. Dün gece de Irak'ın başkenti Bağdat'ta meydana gelen bombalı saldırılarda 200'e yakın kişinin hayatını kaybettiği, bir o kadarının da yaralandığı yönünde haberler aldık. Buradan menfur saldırıda hayatını kaybeden Iraklı kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Terör eylemlerinde hayatlarını kaybedenlerin ailelerinin ve Irak halkının başı sağ olsun. Daha birkaç gün önce aynı örgütün İstanbul'da gerçekleştirdiği terör eylemine maruz kalmış bir ülke olarak, Iraklı dostlarımızı, kardeşlerimizi çok iyi anlıyoruz. DAİŞ denilen terör örgütü, İslam'ın ve Müslümanların adını kullanarak aziz dinimizi ve mensuplarını hedef alan son dönemdeki en büyük şer örgütüdür. Bu örgütün İslam'la ve Müslümanlıkla en küçük bir ilişkisi yoktur. Tam tersine bu örgütün tek hedefi İslam'a ve Müslümanlara zarar vermektir."

- "Gelin bir an önce bu yanlıştan dönün"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihte İslam adını kullanarak İslam'a savaş açan pek çok benzer fitne hareketi, terör örgütlerinin bulunduğuna işaret ederek, "Günümüzde bu anlayış DAİŞ adıyla karşımıza çıkmıştır. Açıkçası bizim için DAİŞ ile PKK'nın, PYD'nin, YPG'nin farkı yoktur. Madem ki yöntem olarak terörü benimsemişlerdir, öyleyse hepsi de aynıdır. Çünkü terör kadın, erkek, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan tüm masumları hedef alan, hiçbir ahlaki ölçüsü olmayan, hiçbir kuralı olmayan sadece kandan ve acıdan beslenen bir yapıdır." diye konuştu.

DAİŞ ve PKK içinde yer alan ve hala bu örgütlerin gerçek yüzünü görememiş kişilere seslendiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Gelin bir an önce bu yanlıştan dönün. Kendi inancınızın mensuplarına, kendi milletinize, ülkenize zarar vererek elde edebileceğiniz hiçbir şey yoktur, olamaz. İşte evladını bulmak, 'Acaba İstanbul'da o da var mıdır?' diye gelen bir generalin oğlunun emniyet güçlerimiz tarafından onu bulması neticesinde İstanbul'a onun evladını getirirken bakıyorlar ki o patlamada o general aynen bizim Atatürk Havalimanı'nda ölenlerin arasında çıkıyor. Ondan sonra tabii o da 'Yandım' diyor. Niye? İşte bumerang gibi dönüyor kendini vuruyor. Baba dürüsttü, samimiydi. 'Acaba oğlum DAİŞ'in arasında mı?', oğlunu aramaya geliyor ama o havalimanındaki patlamada ne yazık ki o da ölüyor. Hiçbir zaman unutmayalım, çok geç değildir. Bilakis son gelişmeler göstermektedir ki 'Sizi teslim alan örgütten ayrılmanız için tam zamanıdır' diye sesleniyoruz."

- "Ne yaparsanız yapın işte biz dimdik ayaktayız, buradayız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütlerin amacının ülkenin bütünlüğünü, milletin birliğini bozmak olduğunu belirterek, "Hamdolsun milletimiz bu gerçeği gördü. Terör eylemlerinin karşısında sabrını, metanetini, dirayetini asla kaybetmeden dimdik durmuştur, durmaya devam etmektedir." dedi.

Dün akşam Kilis'te olduğunu hatırlatarak, birçok arkadaşının "Gelmezseniz isabetli olur" dediğini aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Dedim ki 'Geleceğim, oradaki kardeşlerimin canı benden daha ucuz değil. Onlarla beraber olacağım.' Dün akşam ben de eşimle beraber önce mülteciler, bizim vatandaşlarımız hepsiyle birlikte yaklaşık bin 600 kişiyle orada iftar yaptık. İftarın arkasından da şöyle şehri bir dolaşalım dedik. Binlerce kişi hamdolsun yolların kenarlarındaydı. Daha sonra Kilis Meydanında da kendileriyle otobüs üzerinden bir akşam sohbeti yaptık. Tabii orada muhacir vardı, orada ensar vardı. Hepsi bir aradaydı. O birlik, beraberlik, bütünlük bütün o DAİŞ sempatizanlarına bir cevap veriyordu. 'Ne yaparsanız yapın işte biz dimdik ayaktayız, buradayız' diyorlardı. Şunu çok açık net ifade etmek istiyorum. Yaşanan terör olayları tespit edildiğinde, önlenenlerin yüzde 1'i, 2'si kadardır. Güvenlik güçlerimiz, istihbarat kurumlarımız büyük bir gayretle terör örgütlerinin üzerine gidiyor. Tabii Türkiye'nin dünyanın en eli kanlı, en vahşi terör örgütlerinin neredeyse hepsinin ortak hedefi haline gelmiş olması düşündürücüdür. Biz terör örgütleri, terör eylemleri, teröristler aracılığıyla ülkemize verilmek istenen mesajları gayet iyi biliyoruz. Cevabımızı da her fırsatta veriyoruz. Devleti ve milletiyle bir bütün haline gelmiş olan Türkiye'yi eskiden olduğu gibi bu tür dayatmalarla rayından çıkartabileceklerini sananlar yanıldıklarını gördükçe saldırılarının dozajını da artırıyorlar. Ama biliyoruz ki mertçe mücadele etmeyi beceremeyen bu tür güçler, fırsat ellerine geçtiğinde ne kadar zalimseler, başarısız olduklarında da o derece korkaktırlar, o derece sinsidirler."

Türkiye'nin terörle mücadele ettiği her başarının uluslararası alanda hareket alanını genişletmek için attığı her adımın bunların yüreğine korku saldığını vurgulayan Erdoğan, "İnşallah çok yakında bu tezgahı çökertecek, etrafımızda oluşturulmaya çalışılan kuşatmayı paramparça edeceğiz. Yeter ki kendi içimizde birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı, dostluğumuzu sıkı tutalım. Onun için de hep söylüyorum, bir olalım, iri olalım, diri olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım. Hedefimiz bu olmalı." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bakınız şurada gerek İsrail, gerekse Rusya ile yaptığımız son görüşmelerde attığımız adımlarda bizler, 'Bütün işlerinizde istişare ediniz' emri mucibince, istişarelerimizi en geniş anlamda yaptık ve adımlarımızı da gerçek istişare edilmesi gerekenler kimlerse onlarla yaparak, ona göre adımlarımızı attık. Bizim İsrail'de muhatabımız, herhalde atacağımız adımlarda Gazzeli kardeşlerimizdir, Filistinli kardeşlerimizdir ve biz Gazze'den İsmail Heniyye olsun, Halid Meşal olsun bu kardeşlerimizle görüşmelerimizi yaptık." dedi.

Erdoğan, Istanbul Dostluk Dernegi tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen iftar programında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Rusya ve İsrail ile ilişkilerini düzeltme yolunda attığı adımların, dışarıdan olduğu kadar ülke içinden, hatta kendi çevrelerinden birilerini de rahatsız ettiğini gördüklerini söyledi.

Muhalefet partilerinin bu konudaki eleştirilerini ciddiye almadığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"İçimizdekilerin söylediklerini, onlar kendilerine kaynak telakki edip Meclis'e çıkıp onları konuşuyorlar. Fakat bütün bu eleştiriler, herhangi bir politikaya, herhangi bir akla, herhangi bir analize dayanak yapılmıyor. Esasen bunlara eleştiri de denilmez. Sadece bizim ak dediğimize kara, bizim kara dediğimize ak demiş olmak için bunları söylüyorlar. Ancak benim asıl üzüldüğüm; hiç ummadığımız, hiç beklemediğimiz, hiç yakıştıramadığımız bazı çevrelerin de aynı koroya katılmış olmalarıdır. Şayet bizim herhangi bir sebepten dolayı eğildiğimizi, büküldüğümüzü, iddialarımızdan, tezlerimizden, davamızdan vazgeçtiğimizi düşünenler varsa bu bize yapılmış çok büyük iftiradır, çok büyük bir bühtandır. Tayyip Erdoğan 40 yıl önce nasıl düşünüyorsa, nasıl hissediyorsa nasıl mücadele ediyorsa bugün de aynı şekilde davranıyor. Bunun böyle bilinmesini isterim. Elbette bu süreçte kendimizi daha da geliştirdik. Tecrübelerle zenginleştirdik, bilgimizi artırdık, ufkumuzu genişlettik ama niyet noktamızı ilkelerimizi, ölçülerimizi asla kaybetmedik. Hakkı ve hakikati savunma davamızdan zerre miktar taviz vermedik. Dün de bu milletin inancını, tarihini, kimliğini esas alarak siyaset yapıyorduk, bu gün de aynı şekilde siyaset yapıyoruz. İmanın olduğu yerde imkanın mutlaka bulunabileceği anlayışıyla çalışmaktan asla vazgeçmedik. İtikadımız gereği işlerimizi yaparken, imanımıza güvenmenin yanında aklımızı da kullanıyoruz. Velhasıl biz mihenk noktamızı, özümüzü, varlık sebebimizi asla unutmadık, terketmedik. Tam tersine Mevlana'nın pergel benzetmesiyle bir ayağımıza bu değerlere sabitleyip, diğer ayağımızla ülkemizi ve tüm dünyayı dolaşarak, milletimize ve insanlığa hayırlı hizmetler kazandırmanın çabası içinde olduk."

- "İstişarelerimizi en geniş anlamda yaptık"

Erdoğan, Allah ömür verdikçe de bu mücadeleyi bu şekilde sürdüreceklerini aktararak, "Bakınız şurada gerek İsrail, gerekse Rusya ile yaptığımız son görüşmelerde attığımız adımlarda bizler 'Bütün işlerinizde istişare ediniz' emri mucibince, istişarelerimizi en geniş anlamda yaptık ve adımlarımızı da gerçek istişare edilmesi gerekenler kimlerse onlarla yaparak, ona göre adımlarımızı attık. Bizim İsrail'de muhatabımız, herhalde atacağımız adımlarda Gazzeli kardeşlerimizdir, Filistinli kardeşlerimizdir ve biz Gazze'den İsmail Heniyye olsun, Halid Meşal olsun, bu kardeşlerimizle görüşmelerimizi yaptık. Aynı şekilde Mahmud Abbas ile görüşmelerimizi yaptık ve ondan sonra da adımlarımızı buna göre attık." diye konuştu.

Bu kişiler dururken gidip başkalarıyla görüşme yapacak hallerinin olmadığını söyleyen Erdoğan, "Ateşin içinde olanlar bunlar. Asıl yaralanan bunlar. Günde 4 saat, 5 saat, 6 saat elektrik enerjisi geliyor, bunun dışında bu insanlar Gazze'de karanlıkta. Arazide olanlar bunlar. Günde 4 saat, 5 saat su. Bunun dışında su yok. Burada bu sıkıntıyı yaşayanlar bunlar. Gıda yok ve bütün bunların yanında bizler hem elektrik enerjisini buraya nasıl süratle getiririz, suyu nasıl hallederiz, inşaatı nasıl yaptırtırız. Bütün bunlar hepsiyle ilgili görüşmelerimizi yaptık ve bütün bunları Halid Meşal kardeşimizle de Mahmud Abbas ile de görüşmeleri yaparak, değerlendirerek, adımımızı attık. Bunun dışındakiler, bizim için teferruattır ve şu anda da bu istikamette yürüyoruz, yürümeye devam edeceğiz. Yoksa burada her şey rahat, burada huzur var, burada rahat var ama şu elektriklerin yanmadığını düşünün. Suyun olmadığını düşünün yani 94'teki İstanbul'un halini düşünün. Onların İstanbul'un halinden daha da berbat. Biz hiç olmazsa bidonlarla taşıyacak su bulabiliyorduk. Onlar onu da bulamıyor. Böyle bir sıkıntının içindeler. Biz şu anda atılan bu adımın bu yönü itibarıyla çok çok önemli olduğunu görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün 14 bin tonluk geminin Aşdod Limanı'na yanaştığını belirterek, "Orada birçok şeyler, Gazze'deki kardeşlerimize Kızılay, AFAD ve diğer kardeşlerimiz vasıtasıyla dağıtılacak ve şu anda dağıtılmaya da başlandı." dedi.

- "Herkes yerini, konumunu bilecek"

Bunu da her ay birkaç gemi göndermek suretiyle devam ettireceklerini dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz bu adımları atarken dışarıdan, dedim ya hiç önemli değil ama içeriden aynı hedefe kilitlenmiş olanların yaptığı eleştiriler, bizi üzmektedir. Herkes yerini bilecek, herkes konumunu bilecek ve eğer bu konum bilinmezse, bu yerini herkes bilmezse bu birlik olmaz, bu beraberlik olmaz, bu kardeşlik olmaz. Sadece birliği, beraberliği, kardeşliği ne yazık ki dağıtmak olur. Biz buna evet diyemeyiz ama kim ne derse desin biz bu yolda inanarak, kararlı bir şekilde yolumuza devam edeceğiz ve bizim Filistin'de, Gazze'de ne yaptığımızı oradaki kardeşlerimiz çok iyi bilir. Bunu kimseye de bizim buralarda, mikrofonlarla, meydanlardan anlatmamıza gerek yok. Şunu, şunu yaptık demeye gerek yok. Biz 'at denize balık bilmezse Halik bilir' anlayışıyla yola devam ediyoruz ve bundan sonra da böyle devam edeceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerdeki gelişmelerin, muhasebesini, murakabesini yapmak isteğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Türkiye'nin önünde terör denen bir musibet var mı? Var. Türkiye'ye karşı ihracattan turizme ve borsaya kadar her alanda varlığını bildiğimiz bir ekonomik taarruz var mı? Var. Suriye meselesinin bugünkü haline evrilmesinin sebepleri arasında ülkemizi güneyinden kuşatarak, Türkiye'nin Ortadoğu ile Kuzey Afrika ile fiziki bağlantısını kesme amacı var mı? Var. Bu yüzden 600 bine yakın masum Suriyeli kardeşimiz hayatını bu arada kaybetti mi? Kaybetti. Aynı şekilde Irak'ta da ülkemiz aleyhine benzer oyunlar sahnelenmeye çalışılıyor mu? Çalışılıyor. Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri gibi müttefik dediğimiz batılı devletler, Türkiye'ye karşı bölgede ikircikli bir politika izliyor mu? İzliyor. Türkiye'nin bu cendereyi aşmak için hareket alanını genişletmesi gerekiyor mu? Gerekiyor. Bu yönde atılan adımların, uluslararası ilişkilerin doğası gereği bizim olduğu kadar karşı tarafın da işine gelmesi şart mı? Şart. Şayet bu adımları atmazsak, Suriye'de ve muhtemelen çok yakında Irak'ta ve Libya'da işlerin çok daha kötüye gideceği açıkça ortada mı? Ortada. Öyleyse bu manzara karşısında kollarımızı kavuşturup, öylece oturacak mıyız? Elbette hayır. Bölgemizde yaşanan krizlerin düğümünü çözeceksek, biz çözeceğiz. Çünkü bunun acısını yaşayan bölge halkıyla birlikte biziz. Diğer ülkelerin Amerikasıyla, Rusyasıyla, Avrupasıyla hatta İranıyla bölgemizdeki acıların derinleşerek sürmesinden dolayı herhangi bir zararları, herhangi bir kayıpları yok."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bu ülke, sadece bizim, sizin, 79 milyonun ülkesi değildir. Yüzlerce milyon mazlumun, mağdurun, garibin gözü de gönlü de inanın bu ülkeye dönmüş durumdadır. Kendi geleceklerini bizim geleceğimizle eş tutan bu insanları, hayal kırıklığına uğratamayız. Sorumluluğumuz büyük. Biz de önümüzdeki şartlar ve imkanlar çerçevesinde, bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Değerli kardeşlerim, makam, mevki, mal, mülk bunların hepsi geçicidir. Asıl olan hep söylediğim gibi, bu kubbede hoş bir sada bırakmaktır." dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezinde İstanbul Dostluk Derneğince düzenlenen iftarda, bölgede Türkiye'nin kendi sınırları içinde ve dışında yaşanan tüm can kayıplarının kendilerinin kayıpları olduğunu söyledi.

Ekonomik kayıpların da kendilerinin kayıpları olduğunu, 11,5 milyar dolar sadece faturalı harcama yapıldığını ifade eden Erdoğan, sivil toplum kuruluşları ve belediyelerin yaptığını saymadığını ve en az bir o kadar da onların harcama gerçekleştirdiğini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye, Irak, Filistin, Libya'daki kardeşlerini, tıpkı Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya'dakiler gibi kendilerinden ayrı görmediklerine dikkati çekerek, "Mihenk noktamızdan asla taviz vermiyoruz ama şartların önümüze getirdiği fotoğrafa göre de yeni politikalar belirlemekten geri durmuyoruz. Bunu yaparken de şehitlerimizin, ecdadımızın, tarihimizin, kardeşlerimizin karşısında mahcup olacak bir tavrın ve pazarlığın içine asla girmedik, girmeyiz. Tüm insanlığın vicdanının suskun kaldığı her yerde Türkiye olarak sesimizi yükseltebilmek ve daha önemlisi sesimizi dinletebilmek için hem güçlü hem de etkinliğimizi artırmak mecburiyetindeyiz. Bu ülke, sadece bizim, sizin, 79 milyonun ülkesi değildir. Yüzlerce milyon mazlumun, mağdurun, garibin gözü de gönlü de inanın bu ülkeye dönmüş durumdadır. Kendi geleceklerini bizim geleceğimizle eş tutan bu insanları hayal kırıklığına uğratamayız. Biz de önümüzdeki şartlar ve imkanlar çerçevesinde, bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Değerli kardeşlerim, makam, mevki, mal, mülk bunların hepsi geçicidir. Asıl olan hep söylediğim gibi, bu kubbede hoş bir sada bırakmaktır." şeklinde konuştu.

- "14 yıl boyunca her alanda tarihi başarıların altına birlikte imza attık"

Konuklardan kimileriyle yarım asırlık dostluğu olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Sizlerden ricam, işte bu hoş sada için çalışmamızdır. İkbal hesaplarını geride bırakmış olmanın verdiği rahatlık ve huzurla ülkemize ve milletimize daha fazla, daha güzel neler kazandırabileceğimizin gayreti içinde bulunmalıyız. Unutmayalım ki, bir alanda hizmet imkanı kalmadığında diğer alanlar bizi bekliyor. Ülkesine, milletine, davasına faydalı olmak isteyen için yol da çok imkan da çok. Sivil toplum faaliyetleri, siyasetten, bürokrasi, iş adamlığından daha az değerli değildir. Yeter ki, kalbimizdeki aşk, yüreğimizdeki azim eksilmesin. Biz büyüklerimizden bu terbiyeyi aldık. 40 yılda faaliyetlerimizde hep bu anlayışla yürüdük. Bakınız gençlik kollarında görev yaptığım dönemler daha dün gibi gözlerimin önünde. Beyoğlu, İlçe Başkanlığı, İstanbul İl Başkanlığı yaptığım günler tüm canlılığıyla hafızamda yaşıyor. Beyoğlu Belediye Başkan adayı, milletvekili adayı olduğum Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığımız o seçimlerdeki heyecan ve azmimizi hiç unutmadım. Büyükşehir Belediyesinde ilçe belediyelerindeki arkadaşlarımızla birlikte İstanbul'a yaptığımız hizmetlerin hayırlı neticelerini bu gün de görmeye devam ediyoruz. Ardından gelen cezaevi günleri ve devamındaki yasaklı günleri hep birlikte yaşadık. Bize İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını çok görenlerin karşısına daha sonra Başbakan olarak çıkmanın mutluluğunu yaşarken de yine hep birlikteydik."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen 14 yıl boyunca her alanda tarihi başarıların altına birlikte imza attıklarına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kimimiz belediyeci, kimimiz bürokrat, kimimiz iş adamı, kimimiz akademisyen, kimimiz sivil toplum kuruluşu temsilcisi olarak tüm bu mücadeleyi birlikte verdik, tüm başarıları birlikte kazandık. İşte en son mührü de Osmangazi Köprüsü'nü açarak hamdolsun Türkiye'ye vurduk. Bakın bunlar ardı ardına geliyor. Şimdi 26 Ağustos'ta Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü açarak bir mührü daha vuracağız. İnşallah 26 Aralık'ta Avrasya Tüneli'ni yine boğazın altından açmak suretiyle bir mührü daha vuracağız. Mesele budur. Yoksa bu laflar yürümüyor ve inşallah önümüzde şimdi Kanal İstanbul, Çanakkale Köprüsü, bunlar var. Bunların da adımlarını atacağız. Çünkü bize büyük düşünmek, bunları hayalden uygulamaya geçirmek yakışır ve biz bunları da yapacağız. İnşallah ömrümüz vefa ettiği sürece bu birlikteliği sürdürecek, daha büyük hizmetler için çalışacağız.

Bu arada arkamızdan her alanda en iyi eğitimleri almış, kendini yetiştirmiş, artık işlerin güçlerin de ucundan tutmaya başlamış bayrağı devredeceğimiz yepyeni bir neslin de geldiğini memnuniyetle görüyorum. İşte buyurun, şu an savunma sanayinde çok önemli adımlar atılıyor ülkemizde. İnsansız hava araçlarından tutunuz, tank, top bütün bunlara varıncaya kadar yerli savunma sanayinde atılan bu adımlar artık birilerini rahatsız ediyor. Artık bunlar laf değil, bunlar uygulama. Biz Türkiye'yi 2023 hedefleriyle tanıştırdık ama yetmez dedik, biz 2053'ü göremeyeceğiz ama 2053'ün tohumlamasını yapalım istedik. İnşallah 2053'ü de gençlerimiz gerçekleştirecek. Torunlarımız, onlar 2071'i gerçekleştirecek. Yoksa 'yan gel yat geleceğin Türkiye'si inşa edilsin' olmaz. İşte yerin altında yatanların duaları, o yatanların heyecanı bizim heyecanımızdır. Biz olaya böyle bakıyoruz. 40 yılı bulan siyasi mücadelemizde bizi diğerlerinden ayıran en önemli şey inancımızdı, samimiyetimizdi, hasbilikti, cesaretimizdi, çalışkanlığımızdı. Bu vasıflarımızı kaybetmediğimiz sürece Allah'ın izniyle bizleri kimse geriletemez. Yeni nesilleri de mevcut birikimlerine ilave olarak bu vasıflarla mücehhez yetiştirdiğimizde inşallah Türkiye'nin geleceğinden de emin olabiliriz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, zaman zaman ifade ettiği gibi köksüzlüğün kötü bir şey olduğunu ifade ederek, "Bu ülkeyle ve bu milletle bağını kopartmak pahasına küresel yapıların esiri haline dönüşenlerin hallerini görüyoruz. Paralel Yapıyı işte bu hastalık yoldan çıkardı. Bölücü terör örgütünü destekleyenler de aynı hastalıktan muzdariptir. Kendilerine sosyalist diyen, liberal diyen, güya demokrat diyen kesimlerin de sorunu aynıdır. Biz varlığını bu ülkeye, bu millete hizmet ettiğimiz ölçüde anlamlı gören bir kadro olarak bu yanlışa asla düşmeyeceğiz. Köklerimize, milletimize, bayrağımıza, vatanımıza, devletimize sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Yeni nesillerin de bu şuurla yetişmesini sağlamalıyız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Bir kez daha Ramazan-ı Şerifimizi ve salı günü kavuşacağımız bayramınızı tebrik ediyorum. Dostluğunuz, ahde vefanız, kadirşinaslığınız, sevginiz, yol arkadaşlığınız için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla." şeklinde konuştu.

Bu arada, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, iftarın açılmasının ardından İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran dua etti.

Programda, merhum Başbakan Necmettin Erbakan'dan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a kadarki siyasi süreci anlatan sinevizyon gösterildi.

İftar programına, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da katıldı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber